Ana sayfa » ListeList Özel » Zamanda Yolculuk Mümkün Olabilir mi? Stranger Things’e İlham Veren Montauk Projesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Zamanda Yolculuk Mümkün Olabilir mi? Stranger Things’e İlham Veren Montauk Projesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Stranger Things izleyenlerin en az bir kere aklından geçmiştir. "Bu hikaye gerçek bir olaya dayanıyor olabilir mi?" Dizi gerçek olmasa da ilham aldığı bir komplo teorisi var.
Modern pop kültürün en etkileyici yapımlarından biri olan Stranger Things, yalnızca bilim kurgu öğeleriyle değil, aynı zamanda atmosferi ve karakter dinamikleriyle de izleyiciyi büyülemeyi başarıyor. Ancak bu diziyi izlerken akıllara takılan temel bir soru var: “Bütün bu hikâyeler yalnızca birer kurgu mu?” Bu noktada aslında karanlık bir komplo teorisi devreye giriyor: Montauk Projesi. Zihin kontrolü, zaman yolculuğu, paralel evrenlere geçiş, uzaylılarla temas ve hatta çocukların bilinçlerinin silinmesi gibi akıl almaz iddiaları içinde barındıran bu proje, Amerikan hükümetinin Long Island’daki Camp Hero adlı üssünde gerçekleştirdiği gizli deneylere dayanıyor. Kulağa bilim kurgu gibi gelse de, Montauk Projesi’nin ardında sadece söylentiler değil, kendi anılarını anlatan tanıklar, yayınlanmış kitaplar ve yıllar sonra bile susmayan ciddi iddialar yer alıyor. Bugün resmî olarak inkâr edilse de, geçmişte ortaya çıkan MK-Ultra ve Stargate gibi benzer projeler, bu söylentilerin hayal ürünü mü yoksa bastırılmış bir gerçeğin sızıntısı mı olduğunu sorgulatıyor. Üstelik, Stranger Things dizisinin yaratıcılarının, bu projeden doğrudan esinlendiklerini açıkça itiraf etmiş olmaları, hikâyenin kurgu ile gerçek arasındaki çizgisini daha da bulanıklaştırıyor. Peki, gerçek nerede başlıyor, efsane nerede bitiyor?
Montauk Projesi neydi?
Eğer zaman yolculuğu, uzaylılarla temas, zihin kontrolü, paralel evrenler, kayıp çocuklar ve tabii ki Amerikan hükümetiyle ilgili gizli deneyler sizi biraz olsun heyecanlandırıyorsa, Montauk Projesi tam size göre bir komplo teorisi! Ama şaşırtıcı olan şu ki, bu kadar film gibi bir hikâye olmasına rağmen hâlâ çoğu kişi Montauk ismini duymamış durumda. Halbuki Stranger Things dizisinin arkasında ilham veren ana kaynak da tam olarak bu proje! Peki, Amerikan ordusunun Long Island’ın gözlerden uzak bir köşesinde paranormal deneyler yaptığı iddia edilen bu Montauk Projesi nasıl oldu da yıllarca kimsenin haberi olmadan gölgelerde kalabildi?
Her şey bir kitapla başladı… 1992 yılında Preston B. Nichols adlı bir adam çıktı ve “The Montauk Project: Experiments in Time” adlı kitabını yayımladı
Nichols, daha önce de ortalıkta dolaşan söylentileri adeta alevlendiren bu kitapta, kendisinin bu gizli projede yer aldığını, hatta bastırılmış anılarını geri kazandığını iddia etti. Bu projede yapılan deneyler mi? Yok yok! Telepati, zihin kontrolü, zaman yolculuğu, başka boyutlara kapılar açma ve hatta uzaylılarla iletişim. Üstelik bütün bu korkunç deneylerin Nazi altınlarıyla finanse edildiğini bile iddia etti.
Montauk Askerî Üssü ve paranormal deneylerin başladığı yer
Long Island’daki Camp Hero (şimdilerde bir devlet parkı ama zamanında aktif bir askerî üs) bu teorilere göre Montauk Projesi’nin merkez üssüydü. Burası 1917’den beri askerî amaçlarla kullanılıyordu. II. Dünya Savaşı döneminde radar gözetleme için aktif olan bu üs, Soğuk Savaş döneminde de oldukça önemliydi. Ama 1981’de resmen kapatıldı. Kapandı mı gerçekten, orası biraz tartışmalı tabii.
Montauk Projesi’nin kökleri, aslında daha da eski bir teoriye dayanıyor: Philadelphia Deneyi
Rivayet o ki, ABD donanması 1943’te USS Eldridge adlı bir gemiyi görünmez yapmayı başardı. Gemi sadece radardan değil, gözle bile görünemez hale geldi. Hatta daha da ilginci, gemi bir anda ortadan kayboldu ve 321 kilometre ötede Virginia’da aniden belirdi. Geri döndüğündeyse, mürettebatın bazıları gemiyle bütünleşmişti, bazıları ise ya kaybolmuştu ya da aklını kaçırmıştı.
Philadelphia Deneyi’nin ne kadar doğru olduğu tartışılır, ama bu olay Montauk Projesi’nin inşasında temel taşlardan biri olarak gösteriliyor.
1988 yılında Philadelphia Deneyi adlı bir film vizyona girdi. Bu filmi izleyen 57 yaşındaki Al Bielek, birdenbire her şeyi hatırladığını iddia etmeye başladı
Meğerse o, gerçek adıyla Edward Cameron’dur ve Philadelphia Deneyi’nde bizzat bulunmuştur. Hem de kardeşi Duncan Cameron’la birlikte! Üstelik diyor ki, deney sırasında zaman içinde sıçrayıp 1983 yılında Montauk Üssü’nün tam ortasına düşmüşler!
Montauk Projesi’nin kalbinde, sözde geliştirdikleri bir cihaz var: Montauk Sandalyesi
Bu sandalye elektromanyetik dalgalarla beyni etkiliyor, kullanıcının psişik güçlerini açığa çıkarıyor. Preston Nichols ve Al Bielek’e göre bu cihaz sayesinde insanlar düşünceleriyle nesneler yaratabiliyor, diğer insanların zihnine girip onları kontrol edebiliyordu. Hatta bazı çocuklar bu deneyler için kaçırılıyor, eğitiliyor ve zihinsel yetenekleri geliştiriliyordu.
Zihniyle başka bir boyuta portal açabilen Duncan Cameron’un hikayesi, size tanıdık geldiyse şaşırmayın. Stranger Things’te Eleven karakterinin yaptığı şeylerle neredeyse birebir aynı. Dizi yaratıcıları zaten hikâyenin Montauk Projesi’nden esinlendiğini açıkça ifade etti.
Nichols, hükümetin sokaklardan ya da evlerinden çocukları kaçırarak bu deneylerde kullandığını söylüyor. “Montauk Çocukları” olarak anılan bu çocukların bazıları dört yaşından bile küçüktü. Deneylerden sonra çoğu, yaşadıklarını tamamen unutmuştu. Ya da unutturulmuştu.
Montauk Projesi hakkında söylenenler sadece Preston Nichols ya da Al Bielek’in anlattıklarıyla sınırlı değil
Michigan’da yaşayan 52 yaşındaki Stewart Swerdlow da bu karanlık deneylerin izini taşıdığını söylüyor. 2017 yılında The Sun gazetesine konuşan Swerdlow, Montauk Çocukları’ndan biri olduğunu ve akıl almaz işkencelere maruz kaldığını anlattı.
Swerdlow’un iddiasına göre deneyler için özellikle “kimsenin aramayacağı” çocuklar seçiliyordu: yetimler, evden kaçanlar ya da bağımlı ailelerin çocukları. Yani gözden düşmüş, “harcanabilir” olarak görülen çocuklar.
“Amaç, zihnimizi parçalamaktı. Isı bir anda dondurucuya, sonra yakıcı sıcaklığa dönüşürdü. Aç bırakılır, sonra aşırı beslenirdik. Tahta sopayla dövüldüğümü hatırlıyorum. En kötüsü de başımızı neredeyse boğulana kadar suya sokmalarıydı. Bu, kurtarıcınıza boyun eğmenizi sağlıyordu.”
Bununla da kalmıyor Swerdlow, deneylerde LSD gibi halüsinojenik maddelerin kullanıldığını, çocukların bilinçlerinin programlanmaya çalışıldığını, hatta cinsel istismarın bile bu sürecin bir parçası olduğunu söylüyor. Üstelik daha da ileri giderek kendisinin ve bazı çocukların Montauk Sandalyesi aracılığıyla Mars’a ya da İncil zamanlarına gönderildiğini iddia ediyor!
“İlk deneylerde koordinatlar doğru ayarlanamadığı için birçok çocuk kayboldu. Bugün hâlâ o günlerin kabuslarını görüyorum.”
Projenin sonu ve “Stranger Things”e ilham veren canavar
Nichols’a göre Montauk Projesi, 1980’lerin başında korkutucu boyutlara ulaştığında sona erdirildi. Son damla ise Montauk Sandalyesi’nde yaşandı. Sandalyeye oturan Duncan Cameron’ın bilinçaltı, bir felaketi tetikledi.
“Bir gün biri Duncan’a yaklaşıp ‘Zamanı geldi’ dedi. Ve o anda, Duncan’ın zihni içindeki en karanlık yaratığı dış dünyaya çağırdı: Büyük, tüylü, korkunç bir canavar. Açtı, saldırgandı ve önüne gelen her şeyi yok etti.”
Ancak bu yaratığı durdurmanın tek yolu, tüm ekipmanı yok etmekti. Ve öyle de yaptılar. Ardından, hükümet projeyi kapattı, tesisi mühürledi ve iddiaya göre deneylere katılanların zihinlerini MK-Ultra teknikleriyle temizledi.
Bu hikâyenin bir kısmı size tanıdık geldi mi? Netflix dizisi Stranger Things’teki Eleven karakteri ve çağırdığı canavarın bu anlatıya fazlasıyla benzediğini fark etmişsinizdir. Zaten dizinin yaratıcıları Duffer Kardeşler’in diziyi ilk olarak “Montauk” ismiyle planladığı da biliniyor. Dizideki karanlık laboratuvarlar, telepati deneyleri ve bilinmeyen varlıklar doğrudan bu efsaneden esinlenmiş gibi.
Montauk Projesi gerçek miydi?
Nichols’a göre Camp Hero’nun bodrum katları, tüm deneyler son bulduktan sonra betonla kapatıldı. Tesisteki her şey ya yok edildi ya da üzeri örtüldü. Ama bugün hâlâ, Camp Hero’daki terkedilmiş radar ve yapı kalıntıları ziyaretçileri büyülemeye devam ediyor. Uzaktan bakıldığında bile insanın içini ürperten bir atmosferi var.
Resmî açıklamalara gelirsek… ABD ordusu bu tür deneylerin asla gerçekleşmediğini söylüyor. Ancak geçmişte MK-Ultra gibi projelerin yıllar sonra belgeleriyle ortaya çıktığını düşününce, bu inkârlar herkesi ikna etmiyor.
Örneğin, belgesel yapımcısı Christopher Garetano, hikâyeyi araştırırken başta şüpheliymiş ama zamanla fikir değiştirmiş:
“1978’de başlatılan ve sonra gizliliği kaldırılan Stargate Projesi, medyumların uzaktan görüntüleme yapıp yapamayacağını inceliyordu. Eğer hükümet bir zamanlar mahkumlar üzerinde deney yaptıysa, neden yetimhanelerdeki çocuklar hedef alınmasın?”