Dünya üzerindeki en büyük gizemlerin her zaman okyanusların derinliklerinde, tropikal adaların kıyısında ya da uzak kıtalarda saklandığını mı düşünüyordunuz? Oysa Amerika’nın tam ortasında, gözlerden uzak bir başka sırlar bölgesi var: Michigan Gölü Üçgeni! Evet, yanlış duymadınız. Kuzey Amerika’nın kalbinde yer alan bu devasa tatlı su kütlesi, en az Bermuda Şeytan Üçgeni kadar esrarengiz olaylara sahne oluyor. Koca koca gemiler bir anda ortadan kayboluyor, uçaklar hiçbir iz bırakmadan yok oluyor, radarlar deliye dönüyor, pusulalar kuzeyi şaşırıyor ve gökyüzünde açıklanması imkânsız ışıklar beliriyor… Üstelik bu gizemli olaylar sadece son birkaç on yıla değil, tam dört yüzyıllık bir geçmişe dayanıyor! Michigan Gölü’nün derinliklerinde ne var? Bir doğa anomalisinin eseri mi, yoksa bildiğimiz fiziğin ötesinde bir güç mü söz konusu? Bilim insanlarından komplo teorisyenlerine kadar pek çok kişi bu sorunun peşinde ama bugüne dek hiçbir açıklama herkesi tatmin edemedi. İşte Kuzey’in Bermuda Şeytan Üçgeni olarak anılan bu gizemli bölgenin bilinmeyenlerine, tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar gelen kayıpların izini süreceğimiz nefes kesici bir yolculuğa çıkarıyoruz…
Siz hiç Kuzey’in Bermuda Şeytan Üçgeni’ni duydunuz mu?
Miami, Porto Riko ve Bermuda arasında uzanan o meşhur Bermuda Üçgeni’ni hepimiz az çok biliriz. Gemilerin, uçakların aniden yok olduğu, aletlerin çıldırdığı, hatta zamanın bile şaştığı bir yer orası… Ama size çok daha az bilinen bir başka “gizemli üçgen”den bahsetmek istiyoruz: Michigan Gölü Üçgeni! Burası da tıpkı Bermuda Üçgeni gibi, gemileri ve uçakları adeta yutmasıyla ünlü. Hem de tam Amerika’nın göbeğinde!
Bu gizemli bölge nerede, ne kadar büyük?
Michigan Gölü’nün güneydoğu kıyılarında, Manitowoc (Wisconsin), Ludington (Michigan) ve Benton Harbor arasında kalan bu dev alan yaklaşık 9.841,98 kilometre karelik bir üçgen oluşturuyor. 1977 yılında havacı Jay Gourley’nin yazdığı kitapla popüler hale gelen bu alan, son derece sıra dışı olaylarla dolu.
Gemi kaptanları ve pilotlar, bu bölgede uçarken ya da seyrederken bir anda kontrolü kaybettiklerini, aletlerin delirdiğini, ortada hiçbir sebep yokken gemilerin yok olduğunu söylüyor. Bazıları, gökyüzünde bir anda beliren garip ışıklardan bile söz ediyor.
Ve bu gizem, yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1679 yılında Fransız gemisi Le Griffon, mürettebatıyla birlikte Michigan’daki Washington Adası’ndan yola çıkıyor ve bir daha asla geri dönmüyor! Ne gemi, ne tayfa, ne de değerli kürk kargosundan bir iz bulunabiliyor. Bazı tarihçiler geminin fırtınaya yakalandığını, bazıları kargo yüzünden gemicilerin isyan ettiğini, bazıları ise Yerli Amerikalıların saldırmış olabileceğini düşünüyor. Ama gerçek? Hâlâ bir muamma.
Yüzyıllar boyunca yüzlerce gemi, onlarca uçak benzer şekilde ortadan kaybolmuş. Şüpheciler bunun nedenini mantıklı açıklamalara dayandırmak istiyor: Michigan Gölü’nün değişken havası, yoğun ulaşım trafiği, derin ve güçlü tatlı su akıntıları… Ama ne derseniz deyin, ortada hâlâ açıklanamayan bir şeyler var. Ve bu da merakı canlı tutuyor.
Çünkü Michigan Gölü, sadece bu bölgeyle sınırlı değil — tüm Büyük Göller sistemi (Superior, Michigan, Huron, Erie ve Ontario) başlı başına bir tehlike bölgesi. Toledo’daki Büyük Göller Ulusal Müzesi’nden arkeolog Carrie Sowden’a göre, bu göllerde şu ana kadar 8.000’den fazla gemi batmış! Sadece Michigan Gölü’nde en fazla kayıp yaşandığı düşünülüyor. Hele ki 18. ve 19. yüzyılda kayıtlar düzgün tutulmadığı için, kaçının kaybolduğu tam olarak bilemiyoruz bile…
Ama uzmanlar bir konuda hemfikir: Michigan Gölü Üçgeni’nde yüzlerce gemi ve çok sayıda uçak, açıklanamaz bir şekilde yok oldu. Ve bu olaylar bugün bile hâlâ yaşanabiliyor.
21 Mayıs 1891’de, Thomas Hume adındaki yelkenli, Chicago’dan Muskegon’a doğru yelken açtı
Hem de fırtına uyarılarına rağmen… Aynı rota üzerindeki başka bir gemi (Rouse Simmons) geri dönmeyi seçti ama Thomas Hume ısrar etti. Sonuç mu? Gemi ve içindeki 6 kişi hiçbir iz bırakmadan kayboldu. Ne bir enkaz, ne bir can yeleği, ne bir fıçı. Sanki göl onları yuttu! Bu olay hâlâ çözülemedi.
“Noel Gemisi” Rouse Simmons’ın son yolculuğu (1912)
22 Kasım 1912’de, “Kaptan Noel Baba” lakaplı Herman Schuenemann komutasındaki Rouse Simmons, yılbaşı çamlarıyla dolu olarak Thompson’dan Chicago’ya gitmek üzere yola çıktı. Ama gemi, Michigan Gölü’ndeki kudurmuş bir kasırgaya yakalandı. 17 kişilik mürettebatla birlikte gölün derinliklerine gömüldü. İlginç olan şu: Bu gemi uzun süre “hayalet gemi” olarak anıldı çünkü enkazı tam 59 yıl boyunca bulunamadı! Ta ki 1971’de dalgıçlar tarafından tesadüfen keşfedilene kadar…
Bu sefer gökyüzüne çıkıyoruz. 23 Haziran 1950’de, New York’taki LaGuardia Havalimanı’ndan kalkan Northwest Orient uçağı, Seattle’a doğru yol alırken Benton Limanı açıklarında aniden radardan kayboldu. 58 yolcu ve mürettebat fırtınaya yakalandı. O dönemin en büyük hava kazasıydı! Aylarca arandı, didik didik her yer tarandı ama sadece birkaç enkaz parçası ve tek bir ceset bulunabildi. Uçak sanki buharlaşıp gitmişti!
Bilim ne diyor?
Bilim insanları elbette daha mantıklı açıklamalarla geliyor. Michigan Gölü’nün meşhur hava koşulları var:
Aniden bastıran şiddetli fırtınalar
Sert rüzgarlar ve güçlü akıntılar
Dev dalgalar
Görüşü neredeyse sıfıra indiren yoğun sis
Hepsi bir araya geldiğinde, özellikle kasım ayında göl tam anlamıyla bir doğal tuzak hâline geliyor. Hatta bazı bilim insanları, göl tabanındaki kayaların manyetik anomaliler oluşturduğunu, bunun da pusulaları ve navigasyon cihazlarını şaşırttığını söylüyor. Yani yön duygusu şaşarsa, gemi de uçak da kolayca yoldan çıkabilir.
Peki ya Michigan Gölü Üçgeni hakkındaki komplo teorileri nedir?
Komplo teorisyenleri diyor ki: Michigan Gölü çevresinde sıkça UFO gözlemleri var. Uzaylılar, bu kaybolmaların arkasındaki gizli güç olabilir!
Ve asıl bomba: 2007’de gölün dibinde prehistorik bir taş yapı bulundu. Tıpkı İngiltere’deki Stonehenge gibi bir halka! Bazıları burayı “Kuzey Amerika Stonehenge’i” olarak adlandırıyor ve doğaüstü olaylarla ilişkilendiriyor. Yani gölün dibinde yalnızca taşlar değil, sırlar da yatıyor olabilir…
Michigan Gölü yalnız değil!
Yakınlardaki Ontario Gölü de benzer gizemlerle dolu. Özellikle Marysburgh Girdabı adı verilen bölgede 500’e yakın gemi ve 40’tan fazla uçağın kaybolduğu söyleniyor. Yani Büyük Göller’in tamamı sanki birer doğaüstü labirent gibi.