“Ben Metin Lokumcu. 54 yaşında emekli bir öğretmenim. 31 Mayıs 2011’de Hopa’da polisin attığı biber gazı yüzünden kalp krizi geçirdim, katledildim. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ölümüm ardından ‘Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gerek duymuyorum kalp krizi sonucu ölmüş’ dedi.”
Katledilen ve de “üzerine durulmaya gerek duyulmayan” kaç tane canımızın yok yere gittiğini ve de sorumlularının ceza almadığı olayları artık sayamıyoruz. Metin Lokumcu bugün aramızdan ayrılalı 7 yıl oldu. Arkasında bıraktığı ailesi ve de hala direniş göstermek isteyen, yeşili seven, peşkeş çekilmiş topraklarda hakkını savunan bir avuç hemşehri ve de kendisini unutmayan belki de yüzbinler hatta milyonlar bıraktı.
54 yaşındaki emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu saygı ile anıyoruz…
1. Ne olmuştu?
Yedi yıl önce bugün yani 31 Mayıs 2011’de Artvin’in Hopa ilçesinde Hopa’nın HES tarafından kuşatılmasını ve de bunun önünü açan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto eden Metin Lokumcu, polisin biber gazı sıkması üzerine yaşamını yitirmişti.
Trabzon Adli Tıp Kurumu hazırladığı ön otopsi raporunda Lokumcu’nun ölümünü “biber gazı ve heyecanın tetiklemesi sonucu gerçekleşen kalp krizine bağlı ölüm” olarak belirtildi. Ardından Kurum tarafında hazırlanan kesin ölüm raporunda ise “Lokumcu’nun vücudunda öldürücü düzeyde kimyasal madde saptanmadığını, ölümün kendisinde mevcut kalp ve akciğer hastalığı sonucu meydana geldi” açıklaması yapıldı
Türk Tabipleri Birliği de olayın ardından bir rapor hazırladı. O zamanın TTB 2. Başkanı ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özdemir Aktan Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi’nin hazırladığı raporun aksine Lokumcu’nun ölüme neden olacak düzeyde bir kalp ya da akciğer hastalığı bulunmadığını ve kendisinde olan bir hastalıktan ötürü ölmediğini açıklarken, yapılan incelemelere göre Lokumcu’nun gerçek ölüm nedeninin biber gazına maruz kalma olduğunu belirtti.
Metin Lokumcu’nun son görüntüleri; “Hadi al götür, kurtar memleketi”
Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu babasının öldürülmesinden sonra yaptığı ilk açıklamada şu cümleleri söyledi; “İnsanları koşulsuz seven biriydi, beni de bu felsefeyle yetiştirdi. Cenazesinde her siyasi görüşten insan vardı. Onun ölümünü hala kabullenemiyorum, çıkıp gelecekmiş gibi hissediyorum”
Aradan geçen iki yılın ardından Ulaş Lokumcu, Türkiye’den Şiddet Hikayeleri’nden Doğu Eroğlu’na verdiği röportajda şunları söyledi;
“Babam Metin Lokumcu, 31 Mayıs 2011’de Hopa’da polisin attığı biber gazı yüzünden yaşamanı yitirdi. Metin Lokumcu’yu öldüren devlet, verdiği adli tıp raporuyla gerçeği karartmaya çalışıyor. Biber gazının kimyasal etkisi yeterli bulunmamış olacak ki, polis bu silahı artık hedef alarak, yaralamak için de kullanıyor. Vakit geç olmadan biber gazına karşı çıkın çünkü bir gün polis sizi de öldürebilir”
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Lokumcu’nun ölümünün ardından İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’nde ‘Türkiye Hazır Hedef 2023’ proje tanıtım toplantısında; “Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gereğini duymuyorum kalp krizi sonucu ölmüş.” dedi
Recep Tayyip Erdoğan 10 Haziran 2011 akşamı NTV televizyonunda katıldığı bir programda gazeteci Ruşen Çakır ile şu konuşmayı yaşamıştı;
RÇ: “Ben… Üzerimde bir şey var… Onu söylemeden, sormadan, soru değil aslında. Ben Hopalıyım biliyorsunuzdur. Hayatını kaybeden Allah rahmet eylesin Metin Lokumcu da benim akrabam. Ben Diyarbakır’dayken, Kılıçdaroğlu’nu izlerken bu olay oldu ve çok üzüldük. Her anlamda bütün akrabalarım da tanıdıklarım da. Sizin orada tabi olayların da etkisiyle neler yaşandığını da arkadaşlarınızdan öğrendim Diyarbakır’da. Sonuçta gerçekten iyi bir insan talihsiz bir şekilde öldü. Sizin memleketinizde yıllarca öğretmenlik yapmış birisidir. Talihsiz bir şekilde öldü ve sizin ilk günkü şeyinizi tepkinizi şeyinizi gerçekten yadırgadık. Ben ve ailem, akrabalarım yadırgadı. Aradan geçen zaman içinde bu konuyu herhalde düşünmüşsünüzdür. Diyeceğiniz bir şey var mı?”
RTE: “Ben öncelikle tabi, sizin akrabanız olması sebebiyle başınız sağ olsun diyeyim. Ama size bazı resimleri inşallah arkadaşlarım ulaştırsınlar bir de ses kasetlerini ulaştırsınlar. O ses kasetlerini dinlediğiniz zaman bir de o resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde siz de akrabanız da olsa, hakkı teslim etmeniz gerekir diye düşüyorum.”
RÇ: “Ama öldü efendim”
RTE: “Ben bilmem. Ben sadece bunu söylüyorum. Çünkü bu noktada ben böyle bir emekli öğretmene o ifadeleri yakıştırmam ve elinde taşla bir emekli öğretmeni görmem. Çünkü o taşların karşısında ben varım, o taşlar bana atılıyor ve ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım.”