Bugün 8 Ocak 2015, bundan tam 19 sene önce Metin Göktepe adlı 28 yaşındaki gazeteci polislerce gözaltına alındıktan sonra ölü bulundu.
Biz de Türkiye’nin yakın tarihindeki bu karanlık lekelerden ne yazık ki sadece birini hatırlayalım ve bilmeyenlere anlatalım istedik. Ocak ayı zor bir aydır ülkemizde.
Peki Metin Göktepe kimdir? Kısa hayatında neler yaşamış ve nasıl ölmüştür? Suçlular cezalandırılmış mıdır? Tüm bu soruları Metin Göktepe’nin kendi çektiği fotoğraflarla beraber listemizde yanıtlayalım…
Sivas’ta başlayan bir hikâye
Metin Göktepe, 10 Nisan 1968’de, Sivas ilinin Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi. Yaşamının ilk 11 yılını burada geçiren Metin, 8 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.
İlkokulu, köyün tek okulunda, birleştirilmiş sınıfta okuyan Metin, 1979’da kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul’a geldi. Esenler’deki Harp Dinçsoy İlköğretim Okulu’na kaydoldu ve 5. sınıfı burada okudu. Ortaokula o zamanki adıyla Esenler Lisesi’nde başladı ve liseyi de burada okuyarak şimdiki adıyla Bakırköy İbrahim Turhan Lisesi’nden 1986’da mezun oldu.
Üniversite yılları ve hak mücadelesine girişi
1989 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’ne girdi. Metin üniversitede öğrenci gençlik mücadelesinin aktif bir üyesi oldu. Öğrenci ve işçi hareketinin oldukça coşkulu olduğu bu dönemlerde, birçok kez gözaltına alındı.
Akabinde başlayan basın hayatı
1992 yılının Mart ayında işçi ve emekçi hareketinin gelişimine objektif tutma amacıyla ortaya çıkan Haberde ve Yorumda Gerçek Dergisi‘nde çalışmaya başladı. Yayın hayatı boyunca Haberde ve Yorumda Gerçek Dergisi’nde muhabir olarak çalışan Metin, 7 Haziran 1995’te kurulan Evrensel Gazetesi‘nde de yer aldı.
“Mutlaka ben izlemeliyim!”
Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar!” diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Gün 8 Ocak 1996’ydı. Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy’e gitmişti. Ancak, “Sarı Basın Kartı” olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte “ısrarcı” davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.
Cinayeti takip eden süreçteki çelişkili açıklamalar
Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe’nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etti.
8 Ocak 1996 akşam saat 20.00’de Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan, olay ve ölüm tutanağı düzenleyerek Metin’in cesedini Adli Tıp’a gönderdi. Bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanlar ise, ısrarla Metin’in gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak götürüldüğünü söylediler.
Metin’in ağabeyi İbrahim Göktepe, Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan’a ifade verdi ve Metin’in gözaltında polisler tarafından öldürüldüğünü belirterek, şikayetçi olduğunu söyledi.
Uzun dava süreci başlıyor
Evrensel Gazetesi Sahibi Vedat Korkmaz, polisler hakkında idari soruşturma açılması için İstanbul Valiliği’ne şikayet dilekçesi verdi. İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, gözaltına alınanlar arasında Göktepe’nin olmadığının kamera görüntülerinden de tespit edildiğini, listede isminin yer almadığını ileri sürdü. Ancak daha sonra yaptığı açıklamalarda Göktepe’nin gözaltına alındığını kabul etti.
Ocak ayı bitmeden tarih sırasına göre olan bazı olaylar
13 Ocak 1996: TGC Başkanı Nail Güreli’yi ziyaret eden ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Göktepe’nin ölümüne ilişkin resmi makamların yaptıkları açıklamaların tatmin edici olmadığını söyledi ve olayın takipçisi olacaklarını ifade etti.
16 Ocak 1996: İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı, raporunu açıkladı. Raporda, “Metin Göktepe gözaltına alınmış, gözaltında polis tarafından öldürülmüştür” denildi.
19 Ocak 1996: Bir grup gazeteciyi Çankaya Köşkü’nde kabul eden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum. Hadiseleri kendi sınırları içinde mütalaa etmeliyiz. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan suçu kim işlemişse odur. Polis teşkilatını yargılamamız yanlıştır. Ama üstünde polis üniforması olan A veya B şahsı işlemişse, yakasına yapışırız. Cinayet örtbas edilemez” dedi. Aynı gün Evrensel gazetesinin Ankara bürosunu ziyaret eden DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Metin’in öldürülmesinin demokrasi ayıbı olduğunu söyleyerek, DSP olarak olayın aydınlatılması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
22 Ocak 1996: Başbakan Tansu Çiller, Göktepe’nin duvardan düşmediğini, gözaltına alındığını açıkladı.
Metin’in meslektaşlarının, ailesinin, avukatlarının ve Evrensel’in ısrarları sonucu İçişleri Bakanlığı konuyla ilgili soruşturma başlattı
7 Şubat 1996: İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin soruşturması sonuçlandı. Müfettişler tarafından hazırlanan 38 sayfalık fezlekede 49 polisin yargılanması istendi.
5 Temmuz 1996: Adalet Bakanlığının talebi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin, İstanbul’da güvenlik sağlanamayacağı gerekçesi ile davanın Aydın’a nakline karar verdi.
4 Kasım 1996: Aydın’daki duruşmadan bir süre sonra Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı ile Aydın Valiliği’nin isteği üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi, davanın Afyon’a naklini kararlaştırdı. Ancak davanın İstanbul’dan uzaklaştırılması, davaya olan ilgiyi azaltmadı. Tam tersine ısrarlı takipçilerin sayısı her duruşmada biraz daha arttı. “Dava nerede biz oradayız” diyen binlerce kişi bir çok ilden otobüslerle duruşmaların görüldüğü Afyon’a geldi. Hatta hemen her duruşma yurtdışından gelen delegasyonlar tarafından da izlendi.
“İnadına hepimiz birer Metin’iz!”
Afyon’a taşınan Göktepe Davası, 28 Eylül 2000’de beş polis memuruna “kastı aşan insan öldürmek” ve “faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Bir polis memuru ise Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı. Mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000’de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası (bilinen adıyla Rahşan affı) engel oldu.
Metin Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri yargılanmış ilk gazetecidir
Aldıkları cezalar ve cezaların uygulandıkları süre göz önünde tutulduğunda “adalet” hissini hiç tatmin etmeyen bir durum ile karşılaşsak da Metin Göktepe’den geriye kalan her yıl doğum günü olan 10 Nisan günü verilmek üzere 1998 yılından bu yana düzenlenen ‘Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’…
Aşık Mahzuni Şerif, Metin’in ardından şöyle söyler:
http://youtu.be/C_l7YTsW12Y
Çağlayanın alemi
Çaresizin selamı
Metin’im şehit olmuş
Kana batmış kalemi
Yaz Metin’im gene yaz
Yüreciğin var olsun
Sana vuran zalimin
Kolu kökten kırılsın
Panzer gelir uzaktan
Düdüğün çala çala
Metin’im can veriyor
Gözleri dola dola
Yaz Metin’im haberin
Artık olan oldu de
Vay benim memleketim
Bak kimlere kaldı de
Mahzuni yanar ağlar
Eli kalem tutana
Hani söz vermiştiniz
Ankarada yatana
Yaz Metin’im haberin
Yüreciğin var olsun
Sana vuran zalimin
Eli kolu kırılsın…
Not: Listeyi hazırlarken Metin Göktepe sitesinden, Evrensel’in Metin Göktepe bölümünden ve Vikipedi‘den faydalandık.