Hazır karneler alındı, finaller bitti, işten haftalık izinler alındı şimdi oturup düşünmeli, nereye gidilmeli?
Şehirden çok çok uzaklaşıp denizin, havanın, kumsalın tadına doymak isteyenler ama bir türlü nereye gideceğine karar veremeyenler için dört dörtlük liste.
Masmavi cennet plajlar!
Ovabükü
Datça’nın sevimli mi sevimli koylarından. Havasıyla kafanızı güzel yapacak olan bu koy, şehir hayatını unutmak için de birebir.
Datça’da yer alan Palamutbükü, Hayıtbükü gibi sayısız koylardan öne çıkmasının nedeni ise bir sürü cici pansiyon ve restoranların yer alması. Ama ben tatile gittiğimde azcık da eğlenmeliyim diyenler burayı listesinden hemencik çıkarabilir çünkü burada gece hayatına dair bir şey yok. Bol bol yatıp güneşlenmek, kitap okumak, müzik dinlemek, yaşamak için yemek, akşam hoş serin havasında bir şeyler içmek gibi aktivitelerle sınırlı.
Plajına gelecek olursak da kum ve çakıl taşlarından oluşuyor, denizdeki büyük kayalıklara da dikkat etmekte fayda var.
Kelebekler Vadisi
Kesinlikle birçok kişinin gitmek için can attığı bu yerimiz Fethiye’de. Özgürlüğüne pek bir düşkün arkadaşınız varsa kesinlikle onun “git, gör” baskılarına maruz kalmışsınızdır. İki yüksek dağ arasında kalan bu plaj manzarasıyla gerçekten görülmeye değer.
Akşam ateş çeviren yakışıklı çocuklar, poi ile dans eden güzel kadınlar, rastasıyla hippiliğin dibine vurmuş birçok kişiyi burada görmek mümkün. Kumsalda uyku tulumunuzla uyuyabilir, çadır kurabilir ya da en lüks yapacağınız şey ağaç evlerde kalmak olabilir. Yemekler için büyük bir beklentiniz olmasın, tatsız tutsuz yemekler işte.
Bizce ya yalnız (bu bir şey fark ettirmeyecek çünkü gün içinde bir sürü kişiyle hemen tanışacaksın) ya da birkaç kişilik arkadaş grubuyla gidilir öyle anne-babayla gidilmez. Kalacaksan da bir haftadan az olmamalı çünkü o ruh orada anca bir haftada temizlenir.
Amos/Bozburun
Bülent Ortaçgil’in bile görüpte kayıtsız kalamadığı, “En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü” sözleri ile üstüne şarkı yazıdığı yer; Bozburun. Ortaçgil’in sözlerinden de anlayacağınız üzre hiçbir yerden çıt bile çıkmayan sessiz sakin bir yer.
Gündüzünden çok gecesi görülmeye değer. İki kadeh şarabınızla kumsala uzanıp yıldızları ayı izleyip hatta denize girmelisiniz, birkaç metre açılıp çıplak yüzün deriz. Yalnızlığın bu kadar güç verdiği, hüznün bu kadar iyi hissettirdiği başka mükemmel bir yer yok.
Kaputaş
Fotoğraflarına bakıp ta denizin renklerine inanamayacağınız ama gidince bu güzelliğe ikna olacağınız Kaputaş Plajı Kaş ile Kalkan arasında. 187 basamak merdivenle inip ulaşacağınız bu serin ve küçük plajda mavinin 50 tonunu görmek mümkün. Sırf bu renkleri görmek için bile gidilir.
Yol üstünde olan ve birkaç saat ayırdığınıza değecek olan bu yer köpük köpük dalgasıyla, merdivenlerden inerken gördüğünüz muhteşem manzarasıyla sizi tatmin edecek.
Günlüklü
Adını günlük ağaçlarından alan bu yer şirinlikten ölecek. Diğer plajların aksine buranın en avantajlı şeyi gölgesinde huzur bulacağınız ağaçları. Mis gibi kokan hava, masmavi sakin deniz aile ile tatil yapılacak sayılı mekanlardan. Yok ben maceraperestim; dalmam, paraşütle atlamam, dağa tırmanmam gerek diyorsan burası sana göre değil. Denizde yüzmek dışında yapacağınız en hareketli şey ormanda uzun yürüyüşlere çıkmak olur.
Her ne kadar şezlong ya da yiyecek fiyatları absürt pahalı olsa da o huzur için feda edilebilir.
Kabak
İkinci “Kelebekler Vadisi” sendromu. Nerede hippi, reggae dinleyen, rastalı, poi çeviren, rengarenk giyinen, piercing’i veya dövmesi eksik olmayan biri var ya buradadır ya da Kelebekler Vadisi’nde.
Fethiye merkezden başlayıp uçurumlar kıyısından korka korka gideceğiniz bir saatlik minibüs yolculuğu ardından kamp çantası ile 15-30 dakikada inilen bir vadi. Türkiye’nin sayılı harikalarından, cennetten bir mekan.
Bundan birkaç yıl öncesine kadar çok da kalabalık olmayan ama keşfedildikçe turizm patlaması (bunun yanında fiyatlar da patlıyor tabii) yaşanan Kabak’ta epeyce kamp alanı var. Sahili de taşlık. Rüyayı gerçekten ayıramadığınız, aşka müziğe ve doğaya doyacağınız bir yer. Reggae eşliğinde güneşi batırmayı unutmayın!
İztuzu Plajı
Dünyaca tanınmış ve koruma altına alınan Karetta Karetta kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı İztuzu bir yanı göl bir yanı deniz.
Denizi tamamen kum olan bu plajın derinleşmesi de epey bir vakit alıyor. Ayrıca plaj aşırı rüzgarlı, tek bir damla ter dökmeden bronzlaşmak burada rüya değil!
Yıl boyunca beton gören fakir için “Bu karettalar ağzının tadını harbiden iyi biliyor” dedirtecek cinsten. Buraya kadar gelmişken Dalyan’da çamur yapmaya da gidin!
Çıralı
Olympos ile aynı sahili paylaşan Çıralı, ucuz tatil yapmak isteyenlerin uğrak yeri. Karavanınızda ya da çadırınızda kalabilirsiniz ikisi de tercihiniz değilse portakal bahçelerinin arasında süper tatlı pansiyonları da tercih edebilirsiniz. Hele bir köy kahvaltıları var ki sormayın dört dörtlük.
Olympos’un aksine daha huzurlu, daha konforlu ve daha kaliteli bir tatil geçireceğinize şüphe olmasın. Ama Olympos’un da gece eğlenceleri kaçmaz o yüzden gece fenerlerini kapıp oranın eğlencesine dahil olmanızı öneririz.
Kleopatra Plajı
Marmaris’in Sedir Adası’nda bulunan bu plaj altın sarısı kumu ile ün salmış. Hatta bu kumu duyan adaya gelip kumları çalmaya başlamış. Bu sebeple bu plaj şimdilerde koruma altına alınmış.
Plaja inen ahşap yol üzerine dikilen, Türkçe ve İngilizce uyarı tabelasında “Plajdan hiçbir şekilde kum alınamaz, taşınamaz, kum alındığının tespiti halinde 2863 sayılı yasa kapsamında yasal işlem uygulanacaktır.” diye yazıyor. Yani gayet ciddiler ona göre!
Efsaneye göre, Kleopatra ve Antonius burada yüzmüşler ve plajın altın kumları özel olarak Kuzey Afrika’dan buraya gemilerle getirtilmiş. Bu çeşit altın sarısı kum sadece Mısır’da bulunmakta. Bunun yanı sıra tarih-arkeoloji meraklılarının ilgisini çekecek Cedrae Antik Kenti’ne ait şehir duvarları ve antik tiyatro kalıntıları da burada bulunmakta.
Bu altın sarısı kumları tükenmeden görünüz deriz.