Çocukluğunuzu düşünün. Yemek masasının altını. Hatırladınız mı? Dizlerinizin üzerinde büyük bir merakla sürünerek ilerliyorsunuz. En büyük engel, masanın çevresindeki sandalyelerin sıra sıra ayakları.
Sorun değil, hâlâ iki sandalye ayağının arasından geçebilecek kadar küçük bir bedeniniz var. Beden küçük ama macera büyük; çünkü az sonra evin salonundan kopacaksınız.
Masanın altında kimsenin bilmediği bir dünya var
Anneden uzak, babanın giremeyeceği, karşı komşuya yatıya gelmiş ve haftalardır gitmemiş korkunçlu teyzeden çok uzakta… Sahi o korkunçlu teyze neden hâlâ gitmedi?
Mesela bizim misafirlerimiz gelir, sonra oturur giderler
Komşuya gelen cadı gibi kadın bizim peşimizde olabilir mi? Öyle olsa bile masanın altına giremez ki. Hem girse bile yer yok burada. Bizim misafirler ondan önce geldi. İstediğimiz zaman geliyor, istediğimiz zaman gidiyor bizim misafirler. Biz nereye koyuyorsak orada canlanıyorlar. Çünkü burası masa altı. Sihirli dünya.
Ya orada başka canlılar varsa, ya şimdi değil ama sonra birden ortaya çıkarlarsa
Masanın altı bambaşka bir boyut. Sandalyenin ayakları masal dünyasına geçiş kapısı. Biraz karanlık olabilir ama korunaklı. Üstü kapalı. Çevresi açık ama olsun oraya da istersek sandalye çekeriz. Başka yaratıklar girmişse de itekleriz giderler.
Gitmezlerse savaşabiliriz, masa altı çok önemli
Bizim de yedek kuvvetlerimiz var. Kimse mor canavarın gücünü test etmeye kalkmasın! Kanatlarını falan daha yeni taktık. Kimse masa altımızı bizden alamaz! (Sahiden neler çektirdik zamanında zavallı hayvancıklara)
Masa altı sadece bizim dünyamız, gizli, özel, heyecanlı
Bizden başkaları girecekse sadece biz izin verdiğimiz için girebilirler. İsteyen istediği kadar ısrar edebilir, kararı ancak biz veririz. (Gerçekten de masa altı için çokça kavga çıkmaz mıydı?)
Hatırladınız mı? Hepimiz benzer şeyleri hissetmiştik…
İnsanoğlunun hisleri öyle aman aman farklılık göstermiyor. Kendimize ait korunaklı alanlarda huzuru buluyoruz. Yorganın altında gözümüzü açtığımızda aslında içten içe hissettiğimiz yine aynı duygu. Masa altının koruması ve dış dünyadan yalıtılmışlığının yarattığı mini heyecanlar.
Ne kadar büyüsek de bizi sarmalayan her şeyde aynı sığınma duygusunu hissederiz
Çadır, karavan, koltuk, sevgili… Tamam sevgili bu üçünden sonra biraz garip kaçtı ama sonuçta aynı kapıya çıkar. Masa altı için sadece size özel yer, gizlilik, güven demiştik ya hani…
Hadi canım gerçekten mi?
AĞZINDAN MI ÖPMÜÜŞ?!?!? Bazılarımız filmlerden görüp ilk cesur hareketlerini masa altında bile denemiş olabilirler.
Belki onun bir sus işareti ya da bir hediyesiyle dünyaları yıkacak kadar gazlara geldik
Çünkü orası masanın altı, dış dünyanın bir katman altı. Masa altında öz güven 1500!
Dünyadan kaçmak istediğin her an masa altı en güvenli yer oldu
Kötü geçmiş bir okul gününün ardından, annenlerin seni artık sevmediğine karar verdiğinde, ya da sadece yalnız kalmak istediğinde.
Kendini dünyaya karşı küçücük hissettiğinde
Bir hareketinle her şeyi kapatıp uykuya dalmak istediğinde.
Kırdığın vazoyu asla itiraf edemeyeceğini fark ettiğinde
Sadece sana ait olan o sihirli dünya hep yanında oldu. Hakikaten böylesine güvenli bir alana aslında hayatımızın sonuna kadar hep ihtiyacımız var.
Bonus: Ayaklı başlı yatmacayı da arada bir denesek mi?
Cidden eğlenceli olabilir.
Bonus 2: Eternal Sunshine of The Spotless Mind – Masa ve Yağmur Sahnesi
Joel? Bir fikrim daha var. Bu benim hatıram, Kasıklarıma baktıktan sonra… Kanepede sevişmek istediğin an. Joel, siliciler buraya geliyor. Ya beni başka bir yere götürsen? Ait olmadığım bir yere. Sabaha kadar orada saklanırız. -Sensiz hiçbir şeyi hatırlayamıyorum. Çok tatlısın ama dene, olur mu? -Olur.
İşe yaradı! Ben bir dâhiyim! Joel? Joel? Nereye kayboldun? Benim de gelmem gerekiyor!….