Ana sayfa » Yaşam » Erkek Dadılığı: Kadınların Fark Etmeden Üstlendiği Duygusal Yük Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Erkek Dadılığı: Kadınların Fark Etmeden Üstlendiği Duygusal Yük Hakkında Bilmeniz Gerekenler
İlişkilerde “paylaşmak” kavramı kulağa ne kadar romantik geliyor değil mi? Ancak son zamanlarda sosyal medyada ve akademik çevrelerde sıkça konuşulan yeni bir terim, bu paylaşımın her zaman adil olmadığını gösteriyor: mankeeping.
Aşk sözleri, iş birliği ve karşılıklı saygı üzerine kurulu bir ortaklık olarak tanımlanır hep. Peki ya bu ortaklık, birinin sürekli diğerinin hayatını idame ettirmek için çalıştığı, görünmez bir ikinci vardiyaya dönüşürse? İngilizce konuşulan dünyada, özellikle genç nesillerin geleneksel kalıpları mercek altına almasıyla filizlenen yeni bir terim, tam da bu dinamiklere ışık tutuyor: Mankeeping. “Mansplaining” ve “manspreading” ile aynı aileden gelen bu kavram, bu sefer doğrudan ilişkilerin iç işleyişine odaklanıyor. Eğer kendinizi partnerinizin kişisel asistanı, duygusal destek uzmanı ve hatıra canlandırıcısı gibi hissediyorsanız, muhtemelen mankeeping yani erkek dadılığı yapıyorsunuz demektir. Peki tam olarak mankeeping nedir?
İnternette yeni yeni viral olan “erkek dadılığı” kavramı aslında ne demek?
“Mankeeping” kelimesi kulağa biraz spa bakımı gibi gelebilir ama ne yazık ki gerçek bundan çok daha karmaşık. Bu terim, birçok kadının farkında olmadan üstlendiği bir rolü anlatıyor: hem sevgili hem psikolog, hem de kişisel asistan olmak. Yani kadın, ilişkinin duygusal, pratik ve örgütsel bütün yükünü sırtlanıyor. Tatil planından doğum günü hediyesine, doktor randevusundan duygusal krizlere kadar her şeyi hatırlayan, yöneten ve çözen kişi oluyor.
Genel olarak birçok erkek duygularını paylaşmamayı öğrenerek büyüyor. Bu da duygusal boşalım ve anlayış ihtiyacını partnerine yüklemesine yol açıyor. Sonuçta kadın, hem bir yetişkinle hem de bir çocuğun duygusal ihtiyaçlarıyla ilgileniyormuş gibi hissediyor. Bir zamanlar sevgi dolu bağlılık olarak görülen bu durum, aslında çoğu zaman karşılıksız bir duygusal emek halini alıyor.
“Benimle dertleş, ama ben derdimi kime anlatayım?”
Birçok heteroseksüel ilişkide kadınlar, duygusal destek sisteminin tamamı haline geliyor. Erkek, iş stresinden, aile baskısından ya da kişisel sorunlarından bahsetmek için yalnızca partnerine yöneliyor. Kadın ise kendi duygularını bastırıp sürekli terapi moduna geçiyor. Başta sevgi göstergesi gibi görünse de bu dengesizlik zamanla yıpratıcı hale geliyor.
Stanford Üniversitesi’nin 2024 tarihli araştırması da bu duruma dikkat çekiyor: Erkeklerin duygusal destek ağlarının zayıf olması, kadınlar tarafından telafi ediliyor. Yani erkeklerin arkadaş çevresiyle paylaşmadığı duygusal yük, kadınların omzuna biniyor. Bu durum, kadınlar için sadece enerji kaybı değil, zamanla tükenmişlik, stres ve tatminsizlik anlamına da geliyor.
Günümüzde birçok kadının ilişkideki rolü, farkında bile olmadan bakıcıya dönüşüyor. Erkek arkadaşının doktor randevusunu ayarlayan, onun ailesine doğum günü mesajı atan, arkadaş buluşmalarını organize eden kadınlar…
Bunlar kulağa küçük jestler gibi gelebilir ama bir noktadan sonra bu davranışlar, tek taraflı bir hizmet döngüsüne dönüşüyor. Kadın, biz için düşünürken, erkek sadece ben olarak kalıyor.
İlginç olan şu ki, bu durum çoğu zaman fark edilmeden normalleştiriliyor. Kadınlar, “Ben daha düzenliyim” ya da “O böyle biri” diyerek bu eşitsizliği kabulleniyor. Ancak perde arkasında, görünmez bir emek döngüsü dönüyor. Kadın partnerinin, evin ve kendi hayatının yükünü aynı anda taşıyor, çoğu zaman hiçbir teşekkür almadan.
Mankeeping terimi erkekleri suçlamak için ortaya atılmış değil. Aksine, toplumsal olarak kadınlara yüklenen bakıcı rolünü görünür kılmak için kullanılıyor. Çünkü mesele bireysel değil, kültürel bir alışkanlık
Erkeklerin duygularını bastırmayı öğrenmesi, kadınların da her şeyi toparlayan kişi olmayı kabullenmesiyle bu döngü sürüp gidiyor. Burada asıl soru şu: Gerçek bir ortaklıkta, duygusal yük eşit şekilde paylaşılıyor mu? Yoksa biri sürekli destek olurken diğeri bu desteğin üzerinde mi yaşıyor? Mankeeping kavramı, bu soruyu sormak için güçlü bir araç. Çünkü ilişkilerde eşitliği sağlamak, sadece faturaları paylaşmakla değil; duygusal sorumlulukları da birlikte taşımakla mümkün.
Birine bakmak, onunla ilgilenmek elbette sevginin bir parçası. Ancak bu ilgi tek yönlü hale geldiğinde, sevgi artık bir yük gibi hissettirebiliyor. Mankeeping tam da bu noktada devreye giriyor ve ilişkilerdeki görünmez emeği görünür kılmaya çağırıyor. Belki de modern aşkın en büyük sınavı, romantik jestler değil, duygusal emeğin adil paylaşımı. Çünkü gerçek bir partnerlik, sadece birbirini sevmek değil, birbirini taşımamak da demek. Ve belki de artık şu soruyu sorma zamanı geldi: “Onu seviyorum, ama acaba onu idare mi ediyorum?”