Modern zamanların “Bu bizim ne işimize yarayacak?”, “Ben bunu nerede kullanacağım?”, “Peki sonunda ne olacak?” türünden pragmatist, çıkarcı, önden pazarlıkçı, her şeyi kılı kılına hesaplamacı kafasına inat; yalnızca geyik muhabbetlerinde, herkesin kafasının güzel-saçmalamanın serbest olduğu sabaha karşı sohbetlerinde dillendirilebilecek 14 gereksiz mi gereksiz bilgiyi, o kıymetli (!) vaktimizden harcayarak derledik. “Gereksiz bilgi olur mu, her bilgi bir gün bir yerde işimize yarar” diyenlere kulaklarımızı tıkayıp nanik yaparak; bir şeyi de işinize yaramayacağını, kullanamayacağınızı bile bile öğrenin diyor, “saçmaya övgü” niteliğindeki listemize geçiyoruz.
1. Malumatfuruş nedir?
Bilmeyenine, bilip de hatırlamayanına rehber niteliğindeki bu ilk maddede, malumatfuruşun ne olduğunu ve hiç gerekli olmadığı halde hangi kökten geldiğini söyleyeceğiz. “Malumat” malumunuz (!) “bilgi” demek, “furuş” ise “satan, taslayan” anlamına gelen bir ek. “Furuş” ile “faraş” aynı kökten geliyor. “Faraş”, “çöp toplamaya yarayan kısa saplı kürek” demek. Dolayısıyla “malumatfuruş”, hem “gereksiz bilgi” anlamına geliyor hem de gereksiz bilgiyi yerli yersiz kullanıp bununla caka satan kişiler için sıfat olarak kullanılıyor.
2. Taksiler neden sarıdır?
Hani güneşli günlerde çevremizde adeta yalvarırcasına turlayan, yağmurlu zamanlarda ise “Köküne kıran mı girdi!” diyeceğimiz denli nadir bulunan taksiler neden sarıdır? Orhan Veli’nin dediği gibi “Sizin için insan kardeşlerim, her şey sizin için…”.
Sarı, insan beyni ve görme duyusu açısından en çabuk fark edilen en çok dikkati çeken renk. Sarışınların neden bu kadar prim yaptığını şimdi daha iyi anladınız sanırım. İnsanoğlu herhangi bir görüntüye baktığında ilk önce sarı rengi algılıyor. Bir de sarı, gelip geçiciliğin rengi. Ee taksiler de öyle değil mi?
3. Sutyen nasıl bulundu?
Sutyeni icat edeni değil ama semt pazarında ilk kez “ikizlere takke” diye bağırıp dini bir nesneyi erotik bir söyleme dönüştüren o amcayı çok ama çok merak ediyoruz. Nasıl bir slogandır, nasıl bir cuk diye oturtmadır amca; değme reklam ajanslarında, değme reklam yazarları senin kadar iyi anlatamadı ürününü.
Neyse… Sutyen, icatlar ihtiyaçtan doğar sözünü doğrularcasına, korsesinin yeni aldığı elbiseye uymaması üzerine kendine göre bir tasarım yapan Mary Phelps Jacob tarafından 1913’te icat edildi. Mary, yeni elbisesini giymeyi o kadar çok istiyordu ki hizmetçisi Marie’yle birlikte tarihteki ilk sutyeni dikti ve kullandı. Diktiği sutyenlerden birkaç arkadaşına da hediye eden Mary, icadının büyük ilgi görmesi üzerine işe uyanıp hemen patentini aldı.
Bizim toprağımızın kadınlarının sutyenle tanışması ise 1960’lardan sonradır. “Ondan önce ne yapıyorlardı, sutyensiz mi geziyorlardı?!?” diyor, gerisini hayal gücünüze bırakıyoruz.
4. Evdeki en pis eşya hangisi?
Bunu söylemek sizde nasıl bir hissiyat yaratacak bilmiyoruz ama biz evlerimizdeki bulaşık süngerlerini çoktan çöpe attık. Arizona Üniversitesi Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Chuck Gerba, “evdeki en pis eşya” konusuna kafayı takmış ve araştırmış. Fekal (dışkısal) bakterilerden olan E.coli ve staphylococcus aureus bakterilerinin evdeki varlığını araştıran Gerba, çok ilginç sonuçlar elde etmiş.
Evin en pis yeri olacağını düşündüğümüz klozette 5 cm2’de 50 bakteri bulunduğunu gözlemleyen bilimadamı, mutfakta kullandığımız kesme tahtasında; klozetten 200 kat daha fazla bakteri olduğunu tespit etmiş. Evdeki en pis eşya ise üzerinde taşıdığı 10 milyon (!) bakteriyle bulaşık süngeri. Çare bulaşık makinesi diyor, konuyu kapatıyoruz.
5. Midenin eritemediği üç şeyi biliyor musunuz?
Benim midem pek sağlam değil diyenler, bu satırları okuyup bir daha düşünsün. İnsan midesindeki asit o kadar güçlü ki cam parçasını, toplu iğneyi hatta tıraş bıçağını bile eritebiliyor. Midemizin bu kadar iyi öğütmesi, kendisini ve dolayısıyla vücudu korumak için bir çeşit savunma mekanizması.
Mide, içindekileri öğütmek için hidroklorik asit salgılıyor. Bu asit türü etki bakımından, halk arasında tuz ruhu olarak bilinen bileşimle neredeyse aynı. E peki midemiz nasıl delinmiyor dediğinizi duyar gibiyiz. Eğer midemizde mukoza tabakası olmasaydı, mide kendi kendini sindirirdi; yani ölürdük. Metali dahi eritebilecek kadar kuvvetli olan bu su bazlı asidin eritemediği şeyler ise domates kabuğu, soğan zarı ve saç teli; ne kadar ilginç değil mi?
6. Pipet nasıl icat edildi?
Aslında pipet, Amerikalı işadamı ve mucit Marvin Stone tarafından icat edilmeden önce de vardı. Stone, 1888’de bildiğimiz anlamda pipeti icat edene dek çavdar bitkisinin sapından üretilen kamışlar kullanılıyordu.
Stone, parafinle kaplayıp su geçirmez hale getirdiği bir kâğıt parçasını kurşun kalemin çevresine sarıp yapıştırarak bugünkü pipeti elde etti. Pipete olan talebin artması üzerine Stone, üretimini elle yaptığı pipetlerden fabrikasyon üretime geçti. Sigara kutusu imal ettiği fabrikasını ise -çok değil- iki yıl sonra pipet fabrikasına dönüştürdü.
7. Karıncalar koku alır mı?
Karıncalar, köpekler kadar iyi koku alıyor ve hatta kokuyla iletişim kuruyorlar. Salgıladıkları yarı kimyasal maddelerle hem karşı cinsle hem de diğer karıncalarla iletişime geçebiliyorlar. Sinyal vazifesi gören bu kimyasallar “yetkili karınca” (!) tarafından koloninin ihtiyaçlarına göre salgılanıyor ve tüm karıncaların bir arada hareket etmesini, organize olmasını sağlıyor. Salgılanan koku, içinde bulunulan durumun önemine ve aciliyetine göre değişiyor.
8. Daktiloda yazılan ilk roman hangisi?
“Computer kuşağı” pek bilmez ama eskiden daktilolar vardı. Tuşlu, şeritli, vurdun mu ses getiren, iteledin mi çın çın öten, hata kabul etmeyen, mekanik ağır-abiler. Elektronik daktiloyla ise 80’lerden sonra tanıştık. Çok değil daha 1990’lara kadar pek çok ofiste bilgisayar değil elektrikli daktilo vardı.
Bilgisayarla yazılmış ilk roman İngiliz yazar Len Deighton’ın 1970’te yayınladığı “The Bomber” romanı; daktiloyla yazılmış ilk eser ise Mark Twain’in tüm dünyada adının duyulmasını sağlayan eseri “Tom Sawyer’ın Maceraları”. Remington marka daktiloyla yazılmış olan kitap, Twain’in hayatında da dünya edebiyat tarihinde de önemli bir yere sahip.
9. Zevk için cinsel ilişkide bulunan tek hayvan hangisi?
Kendimizinkinden bahsedersek sıkılırsınız diye yunusların seks hayatından bahsedelim dedik. Üstün (!) insan ırkı olarak yalnızca bizim zevk için seks yaptığımızı sanıyoruz değil mi? Oysa biraz da imrenerek söylüyoruz ki sevimli, zeki ve cana yakın oluşlarıyla gönlümüzü fethetmiş olan yunuslar da, diğer balık türlerinden farklı olarak sadece üremek amacıyla değil zevk için de seks yapıyor. Hatta daha da hınzırlaşıp tıpkı insan gibi birbirlerine kur yapıp cilveleşiyorlar.
Bunu yalnızca karşı cinse yapsalar iyi; cinsellik konusunda bizden daha özgür düşünen yunuslar diğer türlerle, hatta ve hatta hemcinsleriyle de birlikte oluyorlar. Hadi şunu da söyleyelim; yapılan araştırmalar yunusların insanlara karşı da cinsel tavırları olduğunu ortaya koymuş. Ee artık yunuslar için hedonizmin dibine vurmuşlar desek abartmış olmayız herhalde.
10. “Abrakadabra” ne demek?
Sihirbaz deyince orta yaştakilerin aklına hemen Sermet Erkin gelir; bir de sürekli tekrarladığı “abrakadabra” kelimesi. “Abrakadabra” aslında kökeni antik çağlara dayanan, tılsımlı olduğuna inanılan bir söz. Hastalıklara iyi geldiğine inanılan kelime, bir kâğıda yazılıp bizdeki cevşen gibi hastanın boynuna asılırdı.
Sözcüğün kökenine dair iddialardan biri; Aramice’de “Söylediğim gibi yaratacağım” anlamına gelen “avra kedabra”dan geldiği. Bir başka görüşe göreyse kelimenin kökü; “Bir kelime gibi yok ol” veya “Benim sözümle yok ol” anlamlarına gelen “abhadda kedhabhra”.
11. Tek testisi olan liderler kimler?
Bu bölümde “Testisi Elinde” albümüyle nice hisse tercüman olmuş, arabeskçi Kenan Temiz abimizi anmamak olmaz.
Gelelim konumuza… O dayıvari, savaşkan tavırlarıyla tüm dünyayı kasıp kavuran, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan Napolyon ve Hitler’in tek testisi vardı. Şimdi “Nereden biliyonuz, açıp baktınız mı?” gibisinden bilimsel yaklaşımlar olabilir. Açıklayalım: Hitler intihar edip Sovyet ordusu cesedini bulduktan sonra yapılan otopside tek testisinin olduğu tespit edildi ve bu durum tüm dünyayla paylaşıldı.
Dünya kamuoyu, Sovyet Rusya psikolojik harp yapıyor, Hitler’i gözden düşürmeye çalışıyor falan dedi ama yıllar sonra, Hitler’e hastabakıcılık yapmış olan Johan Jambor’un bir dostuna, Hitler’in tek testisi olduğunu söylediği ortaya çıktı. Napolyon’un da tek testisi olduğu ancak ölümünden sonra, sürgünde yaşadığı Saint Helena Adası’ndaki görevliler tarafından anlaşılmıştı.
12. Bir kedinin erkek mi dişi mi olduğunu bir bakışta nasıl anlarız?
Birbirinden eğlenceli videolarıyla bizi ofisin o sıkıcı ortamında bile güldürüp rehabilite eden, elimizi uzattığımız anda yıllardır tanıyormuşçasına koynumuza sokulan pisiciklerin dişi mi erkek mi olduklarını bir bakışta anlayabilirsiniz. Erkekler tek veya çift; dişilerse üç renklidir. İyi de bu benim ne işime yarayacak diyenleri, yazının giriş bölümüne alıyoruz.
13. İnsan beyni kaç GB?
Buradan, KPSS’den çıkıp “beyin bedava” diyen ve sınavdan sınava koşan yurdum insanının devreleri nasıl yaktığının canlı kanıtı olan abiyi selamlıyoruz. İngiliz bilim dergisi New Scientist, “Filler Neden Zıplayamaz? (Why Can’t Elephants Jump?)” isimli kitabında insan beyninin kapasitesinin yaklaşık 500 bin GB olduğunu açıkladı; işlem hızı ise saniyede 20 bin trilyon.
Yani hafızamız da işlemcimiz de günümüzün süper bilgisayarlarından bile (Kasparov’un rakibi Deep Blue gibi) 200 ila 2000 kat daha yüksek. Teknolojik alandaki gelişmeler bu şekilde devam ederse süper bilgisayarlar ancak 2030’larda insan beynine yetişebilecek.
14. Ak Saray’ın kaç odası var?
‘Kaça yapıldı, kaç kişi çalıştı, yapımında neler kullanıldı‘ falan derken son dönemde hayatımızın hatırı sayılır bir bölümünü işgal etmiş olan Ak Saray’la ilgili çok ama çok önemli bir şeyi daha sayın cumhurbaşkanımızdan duyduk; bilgilendik, aydınlandık, nura erdik.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftalarda Çırağan Sarayı’nda yapılan ASKON toplantısında, Ak Saray’ın 1000 değil, 1150 küsur odası olduğunu söyledi. Duyduk, öğrendik ve bu mühim bilgiyi, layıkıyla kullanacağımız günün geleceği ümidiyle hafızaya kaydettik.