Eskiden öyle iPhone’la, PlayStation’la ya da bilgisayar oyunlarıyla büyümemiş olanlar çok iyi hatırlar mahalle maçlarını. Canımız sıkıldı mı soluğu sokakta alırdık… Kimin topu varsa onun evine gidilir, çocuğun annesi ikna edilir ve hemen takımlar toplanıp sokakta maça hazırlanılırdı.
Mahalle maçı kuralları o kadar geneldi ki, Türkiye’de herhangi bir şehrin herhangi bir mahallesine gidildiğinde bu kurallar çok nadir değişirdi; ama çoğu kural birbirinin aynısı olurdu hep. O nostaljik günlere gitmek isteyenler için mahalle maçı kurallarını tekrar bir hatırlatalım dedik.
Atan alır kuralı.
Serbest vuruşlarda 3 adım kuralı.
Topun sahibinin ilginç istekleri olurdu: “Top benim, forvette ben duracağım!”
Penaltı 9 adım uzaktan atılırdı.
Kaleden kaleye gol kesinlikle olmazdı.
5’te devre 10’da biter.
Atan galip!
İyi oynayan iki kişi aynı takımda bulunmaz. Mutlaka farklı takımlarda yer alırdı.
Minyatür kalelerde penaltı boş kaleye ters şekilde atılır. Kimileri topa vurmadan önce eğilip bacak arasından kaleye bakardı.
3 korner bir penaltı kuralı.
Kaleci topu yere 3 kere sektirince, rakip oyuncu açılırdı.
Topun sahibi takımını kurup, kaleyi seçme hakkına sahipti.
Hem kaleci hem oyuncu olunmazdı. Kaleci nedense adamdan sayılmazdı.
Bir takım daha güçlü olursa, güçsüz takıma skor avansı verilirdi.
Penaltı sırasında kaleci değişirse, rakip 2 penaltı atardı; ancak ilki gol olursa ikinci penaltı atılmazdı.
En şişman olan kaleye geçerdi.
Duvardan gol olmazdı.