Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı, 9 Eylül 1922’de Yunan ordularını İzmir’i terk etmeye zorlayan büyük bir zaferle sonuçlandı. Bu tarihten itibaren sıcak çatışma dönemi sona erdi kalıcı bir barış anlaşması için görüşmeler başladı. 23 Nisan 1922’de başlayan ve 3 ay boyunca devam eden müzakerelerin ardından İsviçre’nin Lozan kentinde İngiltere, Fransa, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Japonya, Bulgaristan, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Belçika, Portekiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri arasında tarihe “Lozan Barış Antlaşması” olarak geçecek bir antlaşma imzalandı. Türkiye adına İsmet İnönü’nün imzaladığı antlaşmayla birlikte Türkiye’nin bağımsızlığı ve bugünkü sınırları da tüm dünya tarafından tanınmış oldu. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk antlaşmanın önemini, “Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir.” sözleri ile ifade etti…
Ancak takip eden yıllarda Lozan Barış Antlaşması Türkiye’de en çok konuşulan, hakkında en çok iddia, spekülasyon ve yalan üretilen konulardan biri haline geldi. Bir başka ifadeyle Lozan Barış Antlaşması, yıllar içerisinde Türkiye’nin en büyük şehir efsanesine dönüştü! Bazı kesimler, Lozan’ın gizli maddeleri olduğu kuyruklu yalanını topluma zerk ediyor, antlaşma yüzünden Türkiye’nin maden ve petrol çıkaramadığını dillendiriyordu! Bununla birlikte antlaşmaya dair sıkça söylenen yalanlardan bir diğeri ise Lozan’ın 2023 yılında sona ereceği ve “gizli” maddelerin yürürlüğe gireceğiydi! İşte, beklenen 2023 yılı geldi çattı. Fakat Lozan Antlaşması, yerli yerinde duruyor! Ali Kemal Erdem, Independent Türkçe için tarihçi Mustafa Solak ile bir röportaj yaptı. Gelin, Türkiye’nin en büyük şehir efsanesinin iç yüzüne birlikte bakalım…
Lozan hakkındaki iddiaların daha doğrusu yalanların en yaygını, şüphesiz “Lozan’ın gizli maddeleri” başlığını taşıyor!
Yıllardan beri bu yalanı tekrar edenler, Lozan’ın gizli maddeler içerdiğini, bu gizli maddelerin Türkiye’deki değerli madenlerin ve petrolün çıkarılmasına engel olduğunu dile getiriyor. Lozan hakkında, en çok dile getirilen yalanlardan bir diğeri ise, antlaşmanın imzalandıktan 100 yıl sonra yani 2023’te sona ereceği şeklinde. Bu nedenle birkaç gün önce karşıladığımız 2023, özellikle sosyal medyada Lozan hakkındaki bu yalanla dalga geçen pek çok paylaşıma da sahne olmuştu…
Lozan Barış Antlaşması hakkındaki yalanlar uzun bir süredir ülke gündeminde
Yalanlar, uzun yıllardır aralarında tarihçi kisvesiyle dolaşan bazı isimlerin de olduğu çevreler tarafından tekrar ediliyor. Bu nedenle Lozan yalanları geniş kitleler tarafından gerçek olarak kabul ediliyor. Özellikle internetin gündelik yaşamın bir parçası haline geldiği günümüzde hem Lozan yalanlarına hem de yalanların ulaştığı kişilere yenileri ekleniyor.
Öyle ki geçtiğimiz mart ayında bir vatandaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) Lozan’da gizli maddeler olup olmadığını sorarak gündeme gelmişti. Elbette Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinden gelen yanıt ise, “Lozan Barış Antlaşması’nda gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır.” şeklindeydi.
Lozan yalanlarının Türkiye’nin en büyük şehir efsanesi haline gelmesinde bilgisizlik kadar ideolojik saplantıların da payı var
Çünkü bu yalanlar yıllar boyunca bilinçli ve sistematik bir şekilde Atatürk’e, laikliğe ve üniter yapıya dair eleştirileri olan kesimler tarafından dile getirildi. Buna bağlı olarak gerek tarih alanındaki bilgisizlik gerekse cumhuriyetin kurucu değerleriyle hesaplaşma arzusu, “Lozan yalanları” şeklinde ete kemiğe büründü… Peki ama, yıllar içerisinde Türkiye’nin en büyük şehir efsanesi haline gelen Lozan yalanları, nasıl ortaya çıkmıştı?
Tarihçi Mustafa Solak, Lozan’ın gizli maddeleri efsanesinin ilk kez 1940’lı yıllarda ortaya çıktığını ifade ediyor
Solak’a göre Lozan Barış Antlaşması’nın metni dışında ayrıca 21 maddelik ek protokolden oluşan gizli bir antlaşmanın varlığı iddiası 1940’lı yıllara dayanıyor. İddiaların kökeninde ise cumhuriyet tarihini çarpıtmaya çalışan, Atatürk’ü İngilizlerin adamı olarak göstermek isteyen, antlaşma karşılığında hilafetten ve saltanattan vazgeçildiğini ileri süren alternatif bir tarih oluşturma çabası var.
Lozan’ın gizli maddeleri ve antlaşmanın 2023’te sona ereceği yalanı oldukça yaygın. Ancak yalanlar arasında daha az bilinen ve oldukça sıra dışı olanlar da var!
Bunlardan biri, Boğazlar üzerindeki hakimiyetimizin 25 Nisan 2023’te son bulacağı. Bunun dışında Ayasofya’nın Patrikhane’ye devredileceği, Sevr Antlaşması’ndaki bazı maddelerin 2023’ten sonra yürürlüğe gireceği gibi ilginç yalanlar da var. En ilginç yalanlardan biri ise, Lozan’daki gizli maddelerin Beau-Rivage Palace Oteli’nin kömürlüğünde imzalandığı!
Tarihçi Mustafa Solak’a göre Lozan yalanları toplumun çok farklı kesimlerinden alıcı buluyor!
Çünkü bu yalanlar uzun bir süredir çeşitli dönemlerde gündeme geliyor, farklı kesimler tarafında sıklıkla tekrarlanıyor. Öyle ki Lozan yalanlarına inanlar arasında tüm eğitim hayatları boyunca tarih dersi almış öğretmenler bile var! Bu nedenle Solak, Lozan yalanları hakkında temkinli olmak gerektiğini ifade ediyor. Çünkü yalanların toplumu kutuplaştırmak gibi son derece tehlikeli bir işlevi de var.
Türkiye’nin en büyük şehir efsanesi, Atatürk ve cumhuriyet değerleri üzerinde soru işareti yaratmak için kullanılıyor
Lozan yalanları, bazı kesimler tarafından cumhuriyetin kurucu değerlerini karalamak için sistematik bir şekilde kullanılıyor. Solak’a göre birbiri ardına tekrar edilen ve sürekli gündeme getirilen iftiralarla, hiç değilse kurucu değerler üzerinde soru işareti oluşturmak kolaylaşıyor… Bu nedenle Lozan, Türkiye’nin en büyük şehir efsanesi olmaya devam ediyor.
Öte yandan Solak’a göre, toplumsal kutuplaşmanın önüne geçebilmek için bu yalanlarla ciddi bir şekilde mücadele etmek gerekiyor. Çünkü bu yalanlara inanan herkesin, kötü niyetli olma ihtimali oldukça zayıf. Yani Lozan yalanlarına bilgi eksikliği nedeniyle inanların sayısı bir hayli fazla. İşte bu yüzden, özellikle eğitimcilerin yalanlara karşı etkili bir mücadele yürütmesi ve toplumdaki yanlış bilgileri düzeltmesi gerekiyor.
Kaynak: 1