Bağdaş kurmuş sanatçılar eskiz defterlerine eğilmişler, koridorlarda bir telaş var, sağınız solunuz sanat. Çünkü Paris’te Louvre Müzesi’ndesiniz. Burası, sanatın mabedi ve ne yaparsanız yapın asla bir günde gezemezsiniz. O yüzden sakin olun ve inadınızdan vazgeçin. Çünkü Bernardo Bertolucci, 2003’te Düşler Tutkular ve Suçlar (The Dreamers) filminde kahramanlarını, Jean-Luc Godard’ın 1964’teki Çete (Bande à part) filmindeki gibi Louvre’da koşturarak ona selam göndermişti.
Ama onlar film icabıydı.
Şanslıysanız, gitmeden önce bu listeyi okuyup notlarınızı alacaksınız. Değilseniz de başka baharlara diyelim ve Louvre’u keşfedelim. Unutmadan, elbette Louvre’daki eserler buradakilerle sınırlı değil. Ama malum sizin vaktiniz, bizim yerimiz dar.
Lower’dan Louvre’a, saraydan müzeye
Louvre, 1204’te Viking akınlarından korunmak için Kral Philippe Auguste tarafından yaptırıldı. Adını, İngilizcede güç anlamına gelen “Lower” kelimesinden aldı. Bugünkü sarayın temelleri ise 1. François döneminde atıldı.
Şimdiki Louvre’a ait Rönesans etkilerindeki ilk binayı mimar Pierre Lescot 1535’te yaptı. Louvre, 400 yıl süren eklemelerle bugünkü hâline geldi. Burası uzun süre kralları, kraliçeleri ağırladı. Fransız Devrimi’nden sonra ise kaderi değişti ve 1793’te müzeye dönüştü.
Nasıl, ne zaman, ne kadara gideriz?
Louvre Müzesi, salı günleri hariç 09.00-18.00 arasında açık. Çarşamba-cuma günleri ise 09.00-21.45 arasında gezilebilir. 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık’ta ise ziyarete kapalı. Bilet ücreti 12 Euro.
Dünyaca ünlü bu müzeye metro ile Palais Royal Musee du Louvre durağında inerek ya da 21, 24, 27, 39, 48, 68, 69, 72, 76, 81 veya 95 numaralı otobüsler ile ulaşılabilirsiniz.
Waterloo’ya kadar Napolyon Müzesi, sonra yeniden Louvre
10 Ağustos 1793’de 537 resimle açılan Louvre’da o günlerde genelde kiliseye ve soylulara ait eserler sergilendi 1796-1801 yılları arasında kapalı duran müze, Napolyon döneminde zenginleştirildi. Hatta Napolyon Müzesi diye isimlendirildi. Fakat Napolyon’un Waterloo’daki yenilgisinden sonra, hem koleksiyondaki bazı eserler eski sahiplerine iade edildi, hem Louvre ismine geri dönüldü.
Mitterrand’ın firavun piramidi
Louvre, 1980’lerde 1,2 milyar dolara yenilendi ve 1989’da dönemin cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından görevlendirilen, Çin asıllı Amerikalı Mimar Ieoh Ming Pei tarafından müzeye 21 metrelik cam piramit bir giriş yapıldı. Bu, aslında avludaki dört piramidin en büyüğüydü.
Özellikle ilk yapıldığında Fransızlar, müzenin asaletini bozduğunu düşündüler ve sevmediler. Mitterrand’ın kendini ölümsüzleştirmeye çalışan bir firavun olduğundan bile bahsedildi.
666 değil, 673
Özellikle Dan Brown’un Da Vinci Şifresi kitabıyla popülerleşen Cam Piramit’in, 666 cam parçasından inşa edildiği de rivayet edildi ve hatta bu bilgi kitapta bile yer aldı. Müze yetkilileri, bu söylenti kulaktan kulağa yayılınca, piramidin 673 cam parçadan yapıldığını açıklamak zorunda kaldı.
60 bin metrekarede 35 bin sanat eseri sekiz milyon turist
Şehrin batısında yer alan ve 60 bin metrekareye yayılan Louvre, yılda sekiz milyon ziyaretçi ağırlıyor. Fransa’nın en büyük müzesinde 35 bin sanat eseri ve 380 binden fazla obje sergileniyor.
Müzeyi bir günde detaylı olarak gezmek imkânsız. Vaktiniz kısıtlıysa, gitmeden önce listemizi okumaya devam edin ve saydığımız önemli eserleri görmeye öncelik verin.
Uzun kuyruklarda yoldaşınız 86 heykel
Müzenin daha az kalabalık kapısı Aslanlı Kapı’yı (Porte des Lions) seçerseniz, saatler süren bıktırıcı kuyruktan bir nebze kurtulabilirsiniz.
Klasik cam piramit girişli avluyu seçerseniz de; Descartes, Moliere, Rousseau, Abélard, Condorcet, Montesqueiu gibi tarihteki 86 önemli insanın heykellerini muhakkak inceleyin.
Sekiz bölüm ve üç kanatta yok yok
Louvre, “Eski Mısır Medeniyeti”, “Kadim Yunan, Etrüsk ve Roma”, “Eski Yakın Doğu Sanat Eserleri”, “İslam Sanatı”, “Dekoratif Sanatlar”, “Heykeller”, “Tablolar” ve “Baskılar ve Çizimler” olmak üzere sekiz bölümden oluşuyor. Sağ kanat Richeliu, sol kanat Denon ve orta kanat Sully ile birlikte müze üç kanatlı bir yapı.
Mısır sanki burada
Mumyalar, sfenksler, hiyerogliflerle bezeli mezar taşları… Eski Mısır Medeniyeti bölümünde neredeyse bütün Mısır’ı Paris’e taşıdıklarını düşünmeden edemeyeceksiniz. Burada Mısır’dan getirilen ve Kahire Fransız Enstitüsü tarafından yapılan araştırmalarda ortaya çıkan eserler yer alıyor. Nil Uygarlığı’nın İ.Ö. 4000’den 4. yüzyıla kadar yaptığı eserlerin de dâhil olduğu bu bölümde 50 binden fazla eser yer alıyor.
Antik dönem tüm görkemi ile Louvre’da
Antik Yunan, Etrüsk ve Roma bölümünde; Ege’de Helenizm’in başlangıcından, Roma İmparatorluğu’nun son günlerine kadar, antik dönemlere ait eserler sergileniyor. Mermer lahitler, zırhlar, altın ve gümüş takılar, freskler, vazolar ve daha neler neler…
Louvre’un göz bebeklerinden iki heykel; Semadirek Adası’ndan getirilen Kanatlı Zafer Heykeli ve Milo Adası’ndan getirilen Venüs Heykeli de burada bulunuyor.
Kanun da, Kral da Hammurabi
Burası, erken Mezopotamya, Sümer, Asur ve Akad eserleri bakımından oldukça zengin olan Eski Yakın Doğu Sanat Eserleri bölümü. M.Ö. 2500’e tarihlenen Sümer ve M.Ö. 2270 yılına ait Akad eserleri, bu bölümdeki en eski eserlerden. Babil Kralı Hammurabi’ye ait kanunların yazılı olduğu obje ise, buradaki en özel eser.
Yine bu bölümün diğer gözdesi Asur Kralı II. Sargon’un sarayının giriş kapısındaki 4 metre yüksekliğinde, insan başlı, kanatlı öküz heykeli. Bu eser, M.Ö. 8. yüzyılda Asurluların büyük sarayları hakkında önemli ipuçları veriyor.
1.Selim’in Türbesi’ndeki çini panonun peşinde
İslam Sanatları Bölümü’nde; İspanya’dan Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyadan Safevi, Osmanlı ve Moğollar dönemlerine ait pek çok eser yer alıyor. Seramik tabaklardan mezar taşlarına, kandillerden mozaiklere, pek çok örneği bu bölümde görebilirsiniz.
Türkiye’nin istediği ve Ayasofya Müzesi’nin avlusundaki II. Selim’in Türbesi’nden çalındığı iddia edilen çini pano da burada görülebilir. Bölümün diğer gözdesi de, El Mughara Kutusu. 10. yüzyıla tarihlenen 69 tane insan ve hayvan figürü ile bezeli bu fildişi kutu, tam anlamı ile bir başyapıt.
Mücevherler, halılar, mobilyalar…
Dekoratif Sanatlar bölümü; değerli objeler ve mobilyaların, heykel bölümünden ayrılmasıyla oluşturuldu. 9 ila 19. yüzyılda yapılan altın, bronz, fildişi eşyalar, kıymetli halılar, mobilyalar, Fransız kraliyet mücevherleri, elmasla süslü taçlar burada bulunuyor. Dekoratif Sanatlar bölümünde kraliyet koleksiyonlarından ve eski Ulusal Mobilya Müzesi’nden gelen nadide eşyalar görücüye çıkıyor.
“Eros ve Psykhe” da burada
Heykeller bölümü; Ortaçağ, Rönesans ve 17 ila 19. yüzyıla ait Fransız heykelleri, 11 ila 19. yüzyıl arasında yapılan İtalyan ve İspanyol heykelleri ve 12 ila 19. yüzyıl Kuzey Avrupa heykellerini içeriyor.
Antonio Canova’nın ünlü “Eros ve Psykhe” heykeli de burada yer alıyor.
Kimler var kimler?
14 ila 19. yüzyıla ait Fransız, İtalyan, İspanyol, Hollandalı ve Alman ressamların tablolarının sergilendiği Tablolar bölümünde; Ortaçağ’dan Fransız ve Avrupa resim koleksiyonları yer alıyor. Leonardo da Vinci, Rembrandt, Albert Dürer, Johannes Vermeer, Eugène Delacroix ve daha nicesinin eserleri burada sıralanıyor.
El yazmalarını, çizimleri bile unutmamışlar
Baskılar ve Çizimler bölümü; Fransız Okulu, İtalyan Okulu, Kuzey Okulu, Dokümantasyon Odası, Konsültasyon Odası ve geçici sergileri burada toplanmış. Pek çok ünlü sanatçının el yazmaları, çizimler, tahta ve taş baskılar bu bölümde yer alıyor.
“Mona Lisa’ya gider” tabelalarını izleyin
Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı (La Gioconda), Louvre’un kıymetlisi âdeta. Sanat tarihinin en iyi resimlerinden kabul edilen Mona Lisa’yı, saatte 1.500 kişi ziyaret ediyor. Zaten müzedeki “Mona Lisa’ya gider” okları da bunun en açık kanıtı. Aslında kalabalıkla birlikte serbestçe sürüklenseniz de kolaylıkla bulursunuz.
Sabit 20 derece ısıda 3 kat camın arkasında korunan bu tablo; garip ifadesi, gülümsemesi, belli belirsiz kaş ve kirpikleri, elleri ve bir türlü çözülemeyen sırlarıyla ünlü.
Muhteşem Süleyman da düğünde
Paolo Veronese’nin Cana’da Düğün Tablosu (The Wedding at Cana), dünyanın en büyük tablosu. 16. yüzyıl Venedik ekolünün en büyük ressamlarından Paolo Veronese, bu tabloyu 1563’te yapmış
Bu düğün yemeği aslında çok da önemli bir anı anlatıyor. İsa tam ortada, biten şaraba çare bulup bir testi su isterken görünüyor. Masada döneminin önemli kralları, kraliçeleri yer alıyor. Hatta tanıdık biri, “Muhteşem Süleyman” da bu masada, soldan altıncı, sarı elbiseli, kırmızı kavuklu olarak resmedilmiş.
Neoklasizm’in ilk büyük eseri: Horas Kardeşlerin Yemini
Horas Kardeşlerin Yemini (The Oath of the Horatii), Jacques-Louis David tarafından 1784 yılında yapıldı. Ama Neoklasizm’in ilk büyük eseri, M.Ö. 7. yüzyılda üç kardeşin gururlu babalarının ve ailenin üzülen kadınlarının önünde düşmanlarını hayatları pahasına yenmek için nasıl yemin ettiklerini anlatıyordu.
Sade kompozisyonu, bire bir ölçekli figürleri, savaşçıların canlı kıyafetleri ile bu eser, Avrupa’da yeni bir tarzın öncüsü oldu.
Gerçek bir kazanın tablosu: Medusa’nın Salı
Fransız ressam Théodore Géricault tarafından 1818-1819 yıllarında, ressam henüz 27 yaşındayken çizilen Medusa’nın Salı (The Raft of the Medusa), Fransız romantizminin ikonlarından biri sayılıyor. Tabloda, 1816’da Moritanya açıklarında yaşanan bir kaza anlatılıyor. Ressam, iki kazazedeyle görüşerek çizdiği bu tablonun gerçekçi olması için kazada ölenlerin cesetlerini morgda incelemiş.
Michelangelo’dan iki başyapıt
Michelangelo’nun 1513-1516’da yaptığı “Ölmekte Olan Köle” ve “İsyancı Köle” isimli iki heykeli burada bulunuyor. Papa II. Julius’un mezarının yanında devasa bir şekilde olması planlanan Ölmekte Olan Köle’nin projesi defalarca değişmiş ve sonunda planlanandan çok daha farklı bir şekilde son bulmuş.
Kadın güzelliğinin simgesi: Venüs
Milos Adası’nın Venüs’ü (Venus de Milo), M.Ö. 100’de yapıldığı düşünülen bu heykel, kadın güzelliğinin simgesi gibi aslında. Afrodit, Yunan Mitolojisi’nde aşk tanrıçası ve temsili gezegeni Venüs. Bu Venüs Heykeli de nadir bulunabilen Yunan sanat tarihinin bir örneği olduğu için muhakkak görülmeli.
Figüran Papa ve kendi tacını takan Napolyon
Jacques-Louis David’in 1807’de yaptığı Napolyon’un Taç Giyme Töreni (The Coronation of the Emperor Napoleon I) isimli tablo, Neoklasisizm’in önemli örneklerinden biri kabul ediliyor. Ressam eserinde; Napolyon’un, eşi Josephine de Beauharnais’e 1804’te Notre Dame Katedrali’ndeki taç giydirme sahnesini anlatıyor.
Napolyon bu tören için Papa’yı Paris’e çağırmış ancak daha önceki törenlerin aksine, tacını kendi kendine takmıştı. Böylelikle Papa, Napolyon’un gücünü tanırken, kendisi bir figürana dönüşmüştü.
Kolu yok ama kanadı var
Yunan mitolojisindeki zafer tanrıçası Nike’nin M.Ö. 3. yüzyıldan kalma mermer heykeli olan Kanatlı Zafer Heykeli (The Winged Victory of Samothrace), Helen Dönemi’nin en önemli eserlerinden biri olma özelliğine sahip.
Eskiden Semadirek Tapınak Kompleksi’nde yer alan ve bu kompleksin önemli bir parçasını oluşturan heykelin kol ve baş kısımları bulunamamış. Ama sadece elbisesinin detayları bile görülmeye değer.
Eyyy özgürlük!
Louvre’daki Eugene Delacroix’nın Halka Yol Gösteren Özgürlük Tablosu (Liberty Leading the People), Fransız resim sanatının başyapıtlarından biri. Fransız Devrimi’nin simgesine dönüşen bu tablo, 1830’da Kral 10. Charles’ın devrilişine yol açan üç günlük halk ayaklanmasının anısına yapılmış.
Resimde; özgürlüğü simgeleyen bir kadın, bir elinde Fransız bayrağı, diğer elinde ise bir tüfek taşıyarak yürüyordu. Figür, peşindeki devrimcilere barikatları aşmada öncülük ederken, eser modern resim sanatının ilk politik çalışması olarak kabul edildi.