17 Mayıs Pazar, homofobi ve transfobiye karşı mücadele etmek, LGBTİ‘ler hakkında toplumsal bilinci yükseltmek, hak ihlallerine, ayrımcılığa dikkat çekmek, LGBTİ bireylerin sesini duyurmak amacıyla başlatılan Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü’nün 11’inci yılı. Dünya Sağlık Örgütü’nün, 17 Mayıs 1990’da eşcinselliği “hastalık” sınıflandırmasından çıkarmasının üzerine, 2004 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen LGBT İnsan Hakları Uluslararası Konferansı’nın ardından yayınlanan ve bütün ülkelerin bu günü tanımalarını talep eden LGBT Hakları Montreal Bildirgesi’yle başlayan gün, şu ana kadar 130 ülke tarafından resmî olarak tanındı. Ne yazık ki bunca yıl geçmiş olmasına rağmen eşcinsel, biseksüel ve translara yönelik damgalama ve ayrımcılık hâlâ sürüyor.
En temel insan haklarından mahrum bırakılan LGBTİ bireyler, sayılamayacak kadar çok sorun yaşıyor. İşte onlardan sadece 22 tanesi.
1. Eşit sayılmıyorlar
Anayasa’nın eşitlik maddesinde yer almayan ve eşit yurttaşlar olarak tanınmayan LGBTİ’ler, “bütün yurttaşlara” tanınan sosyal ve ekonomik haklardan faydalanamıyor.
2. Göç etmek zorunda kalıyorlar
Özgür olmak, rahat yaşamak, aile ve çevre baskısından kurtulmak isteyen LGBTİ’lerin büyük bir kısmı yaşadığı köyden, kasabadan, ilçeden, hatta ilden İstanbul’a göç etmek zorunda kalıyor.
3. Ev bulamıyorlar
LGBTİ bireylerin eve çıkmaları heterolar kadar kolay olmuyor. Şehirlerin sadece belirli semtlerinde barınabildikleri için değmeyecek evlere yüksek bedeller ödemek zorunda bırakılıyorlar. Evini kiraya verecek bir ev sahibi bulsalar bile komşular tarafından dışlanabiliyorlar. Her an evden atılma ihtimalleri ise oldukça yüksek.
4. Ya iş bulamıyor ya da mobbinge uğruyorlar
LGBTİ’ler açık kimlikleriyle iş bulamıyor, kimliklerini açıkladıklarındaysa ya işlerinden olabiliyor ya da mobbing, taciz ve/veya şantaja maruz kalıyor. İşgücüne katılımlarını desteklemeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, LGBTİ’leri istihdamda dezavantajlı görmüyor. Beyaz yakalı işler, yani tahsil gerektiren vasıflı meslekler, eşcinsellerin görece az önyargıyla karşılaşacakları, hoş görülecekleri, rahat edecekleri alanlar gibi algılansa da LGBTİ’ler buralarda da ayrımcılığa uğruyor, yıldırılıyor, şiddete, baskıya maruz kalıyor ve saklanmak zorunda bırakılıyor.
5. En büyük dert işsizlik
Dezavantajlı grup olarak gözetilmedikleri için ya iş bulamıyor ya da uzun süre işsiz kalabiliyorlar.
6. Sağlık hizmetlerine erişemiyorlar
Sağlık hizmetlerine erişimleri sınırlı olan LGBTİ’ler, sağlık programlarının dışına itiliyor. Özellikle cinsel sağlıkla ilgili hizmetlere ulaşmakta zorlanıyorlar. Örneğin cinsiyet geçişi ameliyatları estetik muamelesi gördüğü için sosyal hakkın dışında tutuluyor ve para ile yaptırabiliyorlar. Ayrımcılık yapan, homofobik ya da transfobik doktorlar tedavi etmeyi reddedebiliyor. Türkiye’de transların cinsiyet kimliğinin resmî olarak tanınması için zorunlu kısırlaştırma ve psikiyatrik muayenenin yanı sıra reşit ve bekâr olma şartları da aranıyor.
7. Eğitim sistemi cinsiyetçi
Eğitim kurumlarında tamamen heteroseksizme ve toplumsal cinsiyete uygun eğitimler veriliyor. Ders kitaplarında ve işlenen metinlerde cinsiyetçi, homofobik ve transfobik söylemler yer alabiliyor. LGBTİ birey öğretmen ise genel ahlaka aykırı davranmak veya yüz kızartıcı suç işlemek gerekçeleriyle işten atılabiliyor.
8. Sosyal güvenceleri yok
Sosyal güvenceleri ve düzenli bir gelirleri olmayan LGBTİ’ler ayrımcılığa çok daha net biçimde hedef oluyorlar ve kendilerini korumakta zorlanıyorlar.
9. LGBTİ olduklarını söyleyemiyorlar
Cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini açıklayamıyorlar. Açıkladıklarında ya evden ya da işten atılıyorlar; toplumsal baskıya, ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
10. Cinsellikleri merak konusu
Hetero ilişkilerde neyi, nasıl yaşadıkları sorgulanmazken, LGBTİ bireylerin cinsellikleri hep merak konusu oluyor. Eşcinsellere, cinsellikten ibaretlermiş gibi davranılıyor. Saçma ve laubali şakalar rahatlıkla yapılarak, cinsellikleri didik didik edilebiliyor.
11. Yasal birliktelik hakları yok
LGBTİ’lerin yasal birliktelik haklarının olmaması ekonomik ve duygusal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Çiftlerden biri hasta olduğunda ya da öldüğünde diğeri söz hakkına, mirasına sahip olamıyor. Yıllarca aynı evde yaşayan, hatta yaşlanan çiftlere devlet hiçbir hukuki koruma sağlamıyor; hastanede ziyaret etmesi, cenazeye katılması bile engelleniyor.
12. Evlat edinemiyorlar
Evlat edinmelerine yasal olarak izin verilmiyor.
13. Yaşlandıklarında yalnız kalıyorlar
LGBTİ’lerin büyük çoğunluğu yaşlandığında tek başına kalıyor. Devletin koruyucu bir çabası ve çalışması olmadığı için ayrımcılıkla mücadele etmekte zorlanmalarının yanı sıra barınma ve bakım konusunda da çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyor; sosyal hizmetlerden faydalanamıyorlar. Cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini bin bir sıkıntıyı göze alarak açıklayanlar yaşlandıklarında tekrar gizleme ihtiyacı duyabiliyorlar.
14. Ön yargılar ya öldürüyor ya öldürtüyor
LGBTİ’ler hükümetin ve hükümete yakın basın organlarının da aralarında bulunduğu pek çok kişi ve kurum tarafından hasta, sapkın, günahkâr, ahlaksız ilan edilip hedef gösteriliyor. Bu durum da LGBTİ’leri kimliklerini gizlemeye, olmadıkları biri gibi davranmaya, depresyona ve intihara itiyor. Oysa eşcinsellik tıp dünyasında bir hastalık değil, insan cinselliğinin olağan çeşitliliğinin bir görünümü olarak kabul ediliyor. Eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığı yaklaşık 40 yıl önce ilan edildi ve yaygın olarak kabul gördü. Bireyin eşcinsel olması kendi başına kişiyi sıkıntıya sokmaz, kişisel, sosyal ve mesleki işlevselliğini bozmaz. Ancak toplumun eşcinselliği yadırgayan, hor gören, dışlayan tutumu eşcinsel bireylerin ruhsal sorunlar yaşamasına ve ruh sağlığı hizmetlerine yüksek oranda başvurmalarına neden olur.
15. Toplu taşıma kullanamıyorlar
LGBTİ’ler önyargılar, rahatsız edici bakışlar, tacizler sebebiyle toplu taşıma araçlarından gerektiği kadar faydalanamıyor.
16. Dışlanıyorlar
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle baskı ve ayrımcılığa uğrayanlar okulda, işte, evde, sokakta yaygın bir dışlanmaya maruz kalıyor.
17. Şiddet meşrulaştırılıyor
Cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini açık eden pek çok LGBTİ aşağılanmaya, sözlü, fiziki tacize ya da şiddete maruz kalıyor. Baki Koşar davasında olduğu gibi LGBTİ cinayetlerinin çoğunun faili bilinmiyor, araştırılmıyor, dava açılsa bile sanıklara haksız tahrik indirimi uygulanıyor. Şiddet meşrulaştırıldıkça eşcinsellere yönelik nefret cinayetleri ve intihar vakaları artıyor. LGBTİ’lerin varoluşları hastalık, sapkınlık, günah, ahlaksızlık ve diğer olumsuz sıfatlarla tanımlanıyor. Bu durum da LGBTİ’leri kimliklerini gizlemeye, olmadıkları biri gibi davranmaya, depresyona ve intihara itiyor.
18. Sığınma evleri yok
Lezbiyen, biseksüel ve trans kadınlar şiddete uğradıklarında sığınma evlerine alınmıyorlar. Eşcinsel ve trans erkeklerin ise şiddete uğradıklarında başvurabilecekleri mekanizmalar bulunmuyor.
19. Nefret suçlarının hedefi oluyorlar
Nefret suçlarının hedefi olan kesimlerin başında gelen LGBTİ’lerle ilgili sayısız saldırı, yaralama hatta cinayet vakası bulunuyor. Trans Hakları Avrupa Haritası 2015’e göre cinsiyet kimliğini koruma ve tanıma konusunda büyük eksiklikler gösteren Türkiye, dünyada en fazla trans cinayeti işlenen 9’uncu ülke. Homofobik, transfobik söylemlerin ve nefret söylemlerinin etkisiz kılınması, ortadan kaldırılması, bir dizi politikanın hayata geçirilmesi, devlet kurumlarının, yöneticilerin ve her kademedeki görevlilerin bu anlayışın etkisinden sıyrılması, nefret suçlarının eşitlikçi bir çerçevede ele alınıp yasalarda yer verilmesi gerekiyor.
20. Hukuka ve adalete erişemiyorlar
LGBTİ bireyler cinsel yönelimlerini veya cinsiyet kimliklerini açıklamakta zorlandıkça adalet sistemine erişmekte, sorunlarını hukuki sürece taşımakta da sıkıntı yaşıyorlar. Bir başka önemli sorun da hukuk sistemindeki karmaşa ve LGBTİ’lere yönelik yasaların net olmaması. Baroların bile bu konuya ilişkin bir komisyonu bulunmuyor.
21. Polis şiddet uyguluyor
Başta translar olmak üzere pek çok LGBTİ, polis şiddetine, cinsiyetçi küfre ve hakarete maruz kalıyor.
22. Nüfus cüzdanının rengi bile sorun
Trans kadın ve erkekler, dış görünümlerinin nüfus cüzdanlarının rengiyle eşleşmediği durumlarda “Bu cüzdan senin mi kardeşinin mi?”, “Bu cüzdanı çaldın mı?” gibi ithamlara maruz kalıyor.