Kelimelerle anlatmanın oldukça güç olduğu, ifade edilemez bir yazar, bir usta Leyla Erbil. İki çocuk annesi, birçok ödül sahibi, Türk edebiyatının cesur kadını. 2013 yılında aramızdan ayrılan yazarın anısına.
Edebiyata ilk adımlar ve eğitim yılları
İlk şiirleri lise yıllarında bir taşra dergisinde çıkar vazgeçilmez yazarımız Leyla Erbil’in. Ünlü yazar lise yıllarının ardından İstanbul Üniversitesi, İngiliz Filolojisi Bölümü’nde öğrenimine devam eder. Üniversitenin birinci yılındayken ani bir karar ile evlenmeyi seçen Leyla Erbil öğrenimine ara verir. Ancak Çerkez Reşit’in oğlu Aytek Şay ile evlenen usta kalemin evliliği pek uzun sürmez.
Leyla Erbil bu evlilik hikayesinden sonra okula geri döner ve İskandinav Hava Yolları’nda sekreter ve çevirmen olarak çalışmaya başlar. Yazar bu işinde ikinci eşi Mehmet Erbil ile tanışır. Öğrenimini son sınıftayken yarıda bırakarak o sırada yüksek mühendis olan Mehmet Erbil ile evlenir.
İlk öykü denemeleri
Yazarın ilk öykülerini yakın arkadaşı Metin Eloğlu okur. Bu ilk okumadan sonra cesaretlenen Erbil’in 1956′da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde “Uğraşsız” isimli ilk öyküsü yayımlanır. Yazar bu ilk adımın ardından Giderek, Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Papirüs, Ataç, Yelken gibi edebiyat dergilerinde yazar. Bu yıllar Leyla ve Mehmet Erbil’in Ankara’dan İzmir’e taşındığı zamana tekabül eder.
Yenilikçi ve iddialı bir bakış açısı
Dilin oturmuş kelime hazinesini değiştirerek yazınımıza yeni bir bakış açısı getirir. Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmaz. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956′da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürür. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud’dur, daha ne olsun.
O yıllarda cesur bir kadın
Leyla Erbil biçimsel açıdan ‘devrimci’ sayılabilecek tutumuyla ‘1950 kuşağı’nın özgün yazarlarından biri sayılır. Atilla Özkırımlı’ya göre: “Önceleri varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını, başkaldırıya varan bunalımlarını işledi. Daha sonra arayışlarını sürdürerek ele aldığı kişileri toplumcu bakış açısıyla irdelemeye çalışan, gerçekliği değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan öyküler yazdı.” Yapıtlarında yaşama biçimlerine, değer yargılarına, evlilik, aile ve kadın cinselliğine sert, alaycı ve eleştirel tutumla yaklaşır. Patalojik bir toplumun sakatlanmış kişilerini doğrudan irdeler.
Sendika ve birliklerde aktif rol oynar
Usta yazar, 1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup PEN Yazarlar Derneği üyesi olur. 1961′de Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan Erbil bir süre TİP’in sanat ve kültür bürosunda görev alır. Aziz Nesin’in önerisi üzerine, Asım Bezirci ve diğer arkadaşlarıyla birlikte TYS tüzüğünü hazırlar.
İlk bebek ve ilk öykü kitabı
Yazarın ilk öykü kitabı Hallaç 1960’da çıkar. Aynı yıl, yazarın kızı Fatoş dünyaya gelir. Ailece İstanbul’a geri dönerler ve Teşvikiye’ye yerleşirler. Bu yıllarda Zürih’e giden yazar orada bir yıl kalır ve konsoloslukta kâtip olarak çalışır. İstanbul’a döndüğünde çeşitli yerlerde çevirmen ve sekreter olarak çalışan yazar, Edebiyatçılar Birliği yönetim kurulunda görev alır.
On üç öyküden oluşan ilk kitabı ‘Hallaç’ta kendi ifadesiyle “İçinden çıktığı toplumun insanlarıyla bir denge kuramaması, tüm yargılara başkaldırmış, bilinçli olarak bir seçmeye gitmeyen insanı” anlatmak ister. ‘Hallaç’ta, bırakılmışlık, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma, seçme özgürlük, suç işleme, intihar gibi varoluşçuluğa özgü birtakım tema ve yönelimler ağır basar.
İkinci öykü kitabı ve ödüller konusunda net kararları
Yazar, ikinci öykü kitabı Gecede’yi (1968) Nurer Uğurlu ve Metin Eloğlu’nun da yardımlarıyla, kendisi bastırır ve Sait Faik Hikâye Armağanı için ödüle gönderir. Ancak ödül o yıl Orhan Kemal ve Faik Baysal arasında paylaştırılır. 1969’da arkadaşları Hayati Asılyazıcı, Naci Çelik, Selim İleri, Demir Özlü, ve Fikret Ürgüp ile birlikte Sait Faik’in mezarı başında bir araya gelerek ödüllere katılmama kararı alan Leyla Erbil bir daha hiçbir ödüle katılmaz.
Behçet Necatigil “Biçim ve dil bakımından ilk kitabı ‘Hallaç’taki atak çıkışları yumuşatmış ve burjuva ahlak çöküntüsünü, türlü toplum yabancılaşmalarını ustaca ve insancıl belirtmiş olan hikayeci, bu eseriyle hikayeciliğimize yeni bir bakış açısı kazandırdı” sözleriyle anlatır ‘Gecede’yi.
O istemese de ödüller peşini bırakmaz
1979 yılında ABD Iowa Üniversitesi yazara onur üyeliği verir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul eder. 2002 yılında ise PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilir ve “Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı, zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı” vurgulanır.
İlk roman ve babaya veda
8 Aralık 1969’da Erbil’in babası Hasan Tahsin 74 yaşında iken sirozdan ölür. Erbil, 1970’te genel başkanlığını iki yıl süreyle (1970-1972) Orhon Murat Arıburnu’nun, kurucu ve genel sekreterliğini ise Aydın Hatipoğlu’nun yaptığı Türkiye Sanatçılar Birliği kurucu üyeleri arasında yer alır.
1971’de yazarın ilk romanı Tuhaf Bir Kadın yayımlanır. Bu kitap, tabuların üstüne gitmesi nedeniyle dedikodulara ve tutucu çevrelerin tepkisini çeker. ‘Tuhaf Bir Kadın’ yaklaşık 1950-70 arasındaki bir dönemin anlatısıdır. “Yaşadığı kalıpları kırmak, değiştirmek ve değiştirmek isteyen bir genç kızın aile ve arkadaş ilişkileri çerçevesinde anlatılan öyküsünde, sınıflar, değer yargıları ve aydın yanılgıları da sorgulanır” sözleriyle kitabın duygusunu anlatır Sennur Sezer.
Üçüncü öykü kitabı ve annesinin hastalığı
1977’de Erbil’in üçüncü öykü kitabı Eski Sevgili yayımlanır.1980-1981 yıllarında yazarın annesi Emine Huriye Hanım Alzheimer hastalığına yakalanır ve bir süre sonra Göztepe’deki Geriatri Hastahanesi’ne yatırılır. Annesinin hastalığını “hayatımı altüst eden bir olay” olarak nitelendiren Leylâ Erbil, annesini hastaneye yatırılışından üç yıl kadar sonra kaybeder.
Tezer’den mektuplar
Erbil, 1986’da kaybettiği yakın dostu Tezer Özlü’nün kendisine yazdığı mektupları Özlü’nün vasiyeti üzerine Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar adlı bir kitapta toplar. Kitap, 1995’te basılır. Aynı yıl 11 Ocak’ta yakın dostu, öykücü, şair, denemeci ve sinemacı Onat Kutlar’ın bombalı bir saldırıda öldürülmesi yazarı oldukça sarsar.
Defterlerimizin en güzel köşelerini sözleriyle süsler
“Ben insanların tümünün yaralı ve hasta olduğuna inanıyorum. Sanatımın kaynağı da bu her insanda gördüğüm zavallılıkla, derinlikle ilgilidir.” Leyla Erbil
Bekliyorsun, sürekli bekleyişleri art arda ekliyorsun; seni seyrediyorum ve ses etmiyorum çünkü bekleyişin süslü bir imparatorluğu vardır. Umut silinene kadar güçlü bir direnişle dikilirsin tahtında.. Leyla Erbil – Cüce
Hiç durmadan yaz, yaz yaz at bir köşeye, arkasını bırakma yazmanın. İşte benim tek sığındığım, tek avunduğum şiirlerden de umudum kesildi artık. Yaşamanın anlamı ne olacak artık, ölebilirim artık. Tuhaf Bir Kadın – Leyla Erbil
İçimde birçok anlar bitmek tükenmek bilmez bir yıkıntı, bir huzursuzluk var. Bulamadığım, bulamayacağım bir şeyi daima arıyor gibiyim. Nedir beni mesut edecek, ne gibi bir şeydir, onu da bilmiyorum. Leyla Erbil
Usta Yazarın Eserleri
Öykü
Hallaç (1961)
Gecede (1968)
Eski Sevgili (1977)
Roman
Tuhaf Bir Kadın (1971)
Karanlığın Günü (1985)
Mektup Aşkları (1988)
Cüce (2001)
Üç Başlı Ejderha (2005)
Kalan (2011)
Tuhaf Bir Erkek (2013)
Diğer eserleri
Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar (1995)
Düşler Öyküler (1997)
Zihin Kuşları (1998)