Ödüller kazandığı Cannes’da “istenmeyen adam” ilan edilen, çektiği filmler bir kesim tarafından çok beğenilirken bir grup insan tarafından nefret edilen, çarpıcı, ayrıksı, kışkırtıcı bir yönetmen Lars von Trier. Filmekimi’nde karşımıza son filmi “The House That Jack Built” ile çıkmaya hazırlanan bu aykırı yönetmenin sineması ile ilgili bilinmesi gerekenlere gelin birlikte bakalım.
1. Lars Von Trier “kimdir?”
30 Nisan 1956 yılında Danimarka’da doğdu. Ailesiyle olan ilişkisi hep karmaşıktı. Yahudi ancak aynı zamanda da nudist olan bir ailesi vardı. Küçük yaşta kendisine hediye edilen bir kamera onu bugün tüm dünyanın tanıdığı bir yönetmen yapan anahtar olmuştu.
2. İlk yıllar: Hollywood’a baş kaldırış ve Dogma 95
İlk dönemlerinde kısa filmler çeken Trier reklamlar ve kliplerden sonra uzun metraja yönelir. Sinemasında ilk günlerinden beri farklı, soğuk ve mesafeli bir şeyler vardır. 1995’te kendisi gibi Danimarkalı yönetmenler Thomas Vinterberg, Kristian Levring ve Soren Kragh-Jocobsen’le birlikte Dogma 95 akımını başlatırlar. Abartıdan uzak, belgesele yakın bir anlatımla çekilen Dogma 95 filmleri Hollywood’un abartılı teknik özelliklerinden ne kadar uzaksa Avrupa sinemasının zengin senaryo, estetik ve kurgusal değerlerine o kadar yakın durur.
3. Lars von Trier sinemasının yapı taşları
Filmlerini üçlemeler şeklinde çeken Trier sinemasında “Golden Heart” dönemi Breaking The Waves (1996), The Idiots (1998) ve Dancer in the Dark (2000), Depresyon üçlemesi Antichrist (2009), Melancholia (2011) ve Nymphomaniac (2013) filmlerinden oluşuyor. Breaking The Waves ve Dancer in the Dark ile Cannes’dan ödüllerle dönen Trier Antichrist ve Melancholia ile de oldukça beğeni toplamıştı. Melancholia filminin Trier’in kendi dünyasını en çok yansıtan film olduğu hala sinema çevrelerinde konuşulan bir konu.
4. Umutlar diyarı Amerika…
Yönetmenin bir diğer üçlemesi ise umutlar diyarı olarak adlandırılan Amerika’ya adanmış. Dogville (2003), Manderlay (2005) ve Washington (henüz çekilmedi) filmlerinden oluşuyor. Stilize anlatımının iyice belirginleştirdiği bu üçlemenin ilk iki filminde Trier sinemanın kurallarını ters yüz ederek filmlerini neredeyse bir tiyatro setini andıran dekorlar ve buna uygun bir anlatımla çekti. Özellikle Nicole Kidman’lı Dogville tüm dünyada büyük övgüler aldı.
5. “Cannes Vakası” ve “Persona Non Grata”lığa terfi
Melancholia filmi Cannes’da yarışırken katıldığı bir basın toplantısında sarf ettiği sözleri olay yaratan Trier, festival tarafından “persona non grata” yani istenmeyen adam ilan edilmiş ve festivalden 1 yıllık bir “uzaklaştırma” almıştı. 33 yaşındayken babasının aslında gerçek babası olmadığını, hatta babasının Yahudi olmayan bir Alman olduğunu öğrenen Lars von Trier basın toplantısındaki bir soru karşısında “Artık Yahudi olmadığıma göre Hitler’i anlıyorum.” diyerek uygunsuz bir şaka yapmış ve herkesin şok geçirmesine sebep olmuştu.
6. “Nemfomanyak”lık
Usta oyuncu Charlotte Gainsbourg’ün başrolünde oynadığı bu provokatif filmde bir kadının cinsel uyanışını uzun yıllara yayarak anlatan Lars von Trier, bir porno filmin görsel içeriğine sahip bu filmle karışık eleştiriler aldı. 4 saatlik film birçok ülkede iki bölüm halinde gösterildi. Ülkemiz de ise festival programlarına alındıktan sonra sansüre kurban giderek gösterilemedi. Filmi beyaz perdede bir avuç sinema yazarı özel basın gösteriminde izleyebildi.
7. Yeni film “The House That Jack Built”
Lars von Trier’in 2015 yılında üzerinde çalışmaya başladığı yeni filmi The House That Jack Built aslında 8 bölümlük bir dizi olarak planlanmış. 2017’de çekimleri tamamlanan film bu yıl Cannes’da gösterildi ve birkaç yorum dışında çoğu eleştirmen tarafından beğenildi. Bir seri katilin hikayesini seri katilin gözünden anlatan Trier bugüne kadar hakkında okuduğumuz şeylere bakarsak The House That Jack Built’le de yine sınırları zorlamış gibi görünüyor. “Benim işim tahrik etmek çünkü bu şekilde iyi film yaparsınız!” diyen bir yönetmen de azını beklemek tuhaf olur zaten.