İzledikten sonra sizi olduğunuz yerden alıp başka diyarlara fırlatan film listeleri yapmak en sevdiğimiz şeylerden biri. Hazırsanız bu defa biraz soğuk yerlere yani kuzeye doğru gidiyoruz. Üzerinize kalın bir şeyler almayı unutmayın!
1. Jagten (Onur Savaşı)
Oldukça ağır bir giriş yapıyoruz. Zor bir süreçten çıkıp hayatını düzene sokmaya çalışan Lucas, kreşte bulduğu işte gayet iyi devam etmektedir. Küçük bir kız çocuğunun söylediği küçük yalan Lucas’ın hayatını ve onurunu öyle zedeleyen bir yola sokuyor ki ekran karşısında iliklerinize kadar gerginliği hissedip empati yapmak durumunda kalıyorsunuz. Kuzey karları arasındaki Thomas Vinterberg’in bu usta yönetimi, Mads Mikkelsen’e ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü getirmişti.
2. Hrútar (İnatçılar)
İzlanda’nın unutulmuş köylerinden birinde çekilen Hrutar 40 yıldır birbirleriyle konuşmayan iki inatçı kardeşi bir araya getiriyor. Bu izbe köyde çiftliklerini ve koyunlarını kurtarmak için birlikte hareket etmeye karar veren suratsız kardeşlerin öyküsünü izliyoruz. Filmin yönetmeni Grímur Hákonarson bir söyleşisinde İzlanda’da film yapmakla ilgili: ‘İzlanda’da film yapmak için çok paramız olmaz. Bu yüzden daha basit ve insancıl hikayeler çekeriz.’ diyor. Ayrıca filmin sonundaki teşekkür kısmında köy halkı ve koyunlara teşekkür edilip alfabetik sırayla isimlerinin geçirilmesi filmin en tatlı detaylarından.
3. Adams Æbler (Adem’in Elmaları)
Bir papazın yanına gönderilen hapisten yeni çıkmış neo-nazi Adam, topluma hizmet görevi için buradadır. Papazın ondan istediği, kilisenin önündeki elma ağacından topladığı elmalarla turta yapmasıdır. İkiliden biri şeytan diğeri tanrı tarafından sınandıklarını iddia etmektedir. Elma ağacı altındaki bu iyi kötü savaş, Anders Thomas Jensen’in Danimarka’nın En İyi Yabancı Film kategorisindeki Oscar adayıydı.
4. Fúsi (Bakir Dev)
Normalde her yıl yeni bir yaş alması gerekirken tam tersine küçülen bir dev düşünün. 40 yaşında, annesiyle yaşayan, daha önce hiç sevgilisi olmamış, iş arkadaşlarıyla iletişimi olmayan, fazlasıyla asosyal biri Fusi. Kabuğunu kırmaya başlaması ya da kırmaya niyetlenmesi hayatına giren küçük bir kız ve neşeli bir kadın sayesinde olacak. Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan film, yönetmenin kariyerindeki dönüm noktalarından biri.
5. Sigur Rós: Heima
Turneye çıkıp yeni şarkılarını çalacakları bir turneye çıkacakları konuşulan Sigur Ros, yanına ‘Heima’ (Evde) kelimesini alarak yuvaları İzlanda’nın müthiş doğasıyla konserler verip bunu kayda alarak belgesellerini yayınladılar. Duyulmanın, tanınmanın kendilerine zarar verdiğini düşünen grup bu müzik şölenlerini habersiz şekilde yapıyor. İzleyenlere de kendilerinden geçmiş halde doğanın ortasında şarkıları dinlemek düşüyor.
6. En duva satt på en gren och funderade på tillvaron (İnsanları Seyreden Güvercin)
Yönetmen Roy Andersson’un “Yaşayanlar Üçlemesi”nin son halkası, adını Pieter Bruegel’in 1565 tarihli tablosu The Hunters in the Snow’dan alıyor. Vampir dişi, canavar maskesi gibi ürünler satan Sam ve Jonathan isimli gezgin sanatçılar aslında çok mutsuzdur ve işleri iyi gitmemektedir. İkili artık stratejilerini değiştirip dillerini kuvvetlendirerek kapı kapı dolaşıp ellerindeki ürünleri satmaya çalışacaklardır. Bunun akabinde etraflarında garip olaylar yaşanmaya başlar.
7. Låt den rätte komma in (Gir Kanıma)
Kuzey Avrupanın en çarpıcı filmleri arasında gösterilen, adını söylemesi de bir o kadar zevk veren Låt den rätte komma in vampir filmi janrasını olduğu noktadan alıp bayağı ileri taşıyor. Annesiyle yaşayan Oscar, okulda arkadaşları tarafından dalga geçilen ve tek istediği onlardan intikam almak olan bir çocuktur. Bir gün yeni komşularının ‘garip’ kızıyla tanışınca artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
8. Hundraåringen som klev ut genom fönstret och försvann (Yüz Yaşında Camdan Atlayıp Kaybolan Adam)
Felix Herngren yönetmenliğindeki İsveç filmi, Allan Karlsson adında yaşlı adamın güzel bir hayat yaşadığını düşünürken kendini hastane odasında bulmasıyla başlıyor. Bu duruma karşı koymayı kafasına koyan yaşlı adam pencereden atlar ve akıl almaz ama bir o kadar eğlenceli maceraların içine düşer.
9. En man som heter Ove (Ove Adında Bir Adam)
Hannes Holm yönetmenliğindeki film, biraz naiflik, biraz komedi birazcık da yaşlı ve emekli huysuzluğu içeriyor. Hayatı kurallar bütünü olarak gören Ove, son olarak işini de kaybedince yapması gereken tek şeyin kısa süre önce kaybettiği eşinin yanına gitmek olduğunu düşünüp intihar etmeye karar verir. Ancak oturduğu bölgeye yeni taşınan İranlı kadın ve çocukları sayesinde bu isteğini komik şekillerde gerçekleştiremez.
10. Den brysomme mannen (Sorun Yaratan Adam)
Derinlik, atmosfer ve bilinmezlik üçlüsüyle izleyeni mest eden film kapısını bilinmezlikle açıyor. Kendini tanımadığı, bilmediği bir şehirde bulan Andreas’ın buraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikri yoktur. Geldiği yerde bir işi, eşi ve evi vardır. Nasıl geldiğini anlayamadığı bu yerden kaçmanın yolunu ararken tanıştığı adam ona umut kırıntıları vermeye başlayacaktır.
11. Hævnen (Daha İyi Bir Dünyada)
Susanne Bier’in En İyi Yabancı Film Dalı’nda Oscar Ödülü’ne sahip filmi, iki dünya arasında kalan boşanmak üzere bir çiftin hayatına konuk ediyor.
12. Dogville
Bitirişi bir klasikle yapalım dedik. Dogville, avangart film yapım akımı dogma 95’i başlatan Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in tartışmalı kariyerinin en tartışmalı filmleri arasında yer alıyor. Peşindeki adamlardan kaçmaya çalışan kadın 1930’ların kasabasına sığınıp burada saklanmaya çalışır. Kasaba halkı önce bu kadını sevgiyle aralarına alsa da ilerleyen zamanlarda karanlık yüzünü gösterecektir.