Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yazdığı Kürk Mantolu Madonna nicedir çok satanlar listesinden inmiyor, özellikle ilk gençlik yıllarını yaşamakta olan okurlar tarafından büyük ilgi görüyor. Öyle ki otobüslerde, metrolarda elindeki Kürk Mantolu Madonna’ya hararetle sokulmuş lise öğrencileri görmeniz işten bile değil. Peki onca yıla rağmen bugün de Kürk Mantolu Madonna’yı bu denli çekici kılan nedir? Düşündük, taşındık. Sizin için yazdık:
1. Romanın baş kişisi her ne kadar Raif Efendi olsa da kabul etmek gerekir ki romanın gizli öznesi Maria Puder’dir
2. Biz okurları romana bağlayan Maria Puder’in inişli çıkışlı halidir
Raif Efendi’nin çekingen yapısı ve utangaçlığı hikaye boyunca neredeyse hiç ilerleme göstermezken Maria Puder’in kişiliği (neredeyse bir bipolar gibi) mütemadiyen zikzaklar çizer. Biz okurları romana bağlayan Maria Puder’in bu inişli çıkışlı halidir.
3. Yazar kendisine anlatıcı olarak Maria Puder’i değil, Raif Efendi’yi seçmiştir
Yazar belki de bu yüzden kendisine anlatıcı olarak Maria Puder’i değil, Raif Efendi’yi seçmiş ve Maria Puder’in gel-gitli ruh haline içeriden bir çözümleme getirmekten kaçınmıştır.
4. Maria Puder, arzunun karanlık nesnesidir
Yazarın bu tutumu Maria Puder’i yalnız Rafi Efendi’nin değil, okurun da arzusunun karanlık nesnesi haline getirmektedir.
5. Maria Puder’i arzunun karanlık nesnesi yapan ilk unsur gizemliliktir
Maria Puder güzellik bir yana, çekici ve gizemli bir kadın mari4olarak tarif edilmiştir. Öyle ki otoportresi onlarca resim arasında Raif Efendi’yi kendine bağlamıştır.
6. Arzunun nesnesini karanlık kılan taraf tam da bu gizemdir
Tüm hikaye boyunca Maria Puder’i kendi anlattığı kadar tanırız; babası yoktur, Atlantik adlı bir kulüpte keman çalıp şarkı söylemektedir, annesiyle yaşamaktadır. Başka? Başka hiçbir şey… Geriye kalan karanlık bir boşluktur ve bu boşluk da arzu ile doldurulmaya çok müsaittir.
7. Tam da burada Sabahattin Ali’nin Maria Puder’e uygun gördüğü isim devreye girer: Madonna
Resim sanatında Madonna Meryem Ana’yı temsil eder ve Meryem Ana tasvirlerinde kullanılır. Hristiyan mitolojisinde Meryem’in yeri bellidir; İsa’nın annesi, saflık simgesi, erişilmez, dokunulamaz. Madonna, Meryem ya da Maria… O ulaşılmak kadındır.
8. Ulaşılmaz olmak arzunun temel prensibidir
İnsan doğal olarak kendinde olmayanı arzulamaktadır. Serüven bu arzulanana ulaşmak ümidiyle kat edilen bir yoldur. Maria Puder arzulanmayı sürdürebilmek için Raif’i hep belli bir mesafede tutmaya mecburdur.
9. Arzunun tatmin edilişinin romanın sonlarına denk gelmesi boşuna değildir
Bu an Maria Puder ile Raif’in ayrılık sahnesine tekabül eder. Bu sahne romanda şöyledir:
“Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim,” dedi. Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti: “Nereye çağırırsan gelirim.”
İşte Maria Puder’i arzunun karanlık nesnesi olmaktan çıkaran an bu andır. Çünkü Raif’in arzusu tatmin olmuştur. Raif’in arzusu özde Maria Puder’e sahip olmaktır ve bu sahip oluş Maria Puder’le sevişmekle değil, Maria Puder’i teslim almakla mümkündür. Maria Puder Raif ne zaman çağırırsa gelecektir. Maria Puder teslim olmuş ve arzunun karanlık nesnesi kendi kendini ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden de bu hikaye burada sona erer.