Hepimiz iyi kötü bir çocukluk yaşadık.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, kendi hatıralarımıza baktığımızda bile her çocuğun içinde bir manyağın yattığını kolayca fark ediyoruz.
Kendi çocukluğunuzu düşünün, hatırlamadınız m? O zaman biz hatırlatalım küçükken yapılan psikopatça hareketler nelermiş…
Evdeki eşyaları annenin gözünün içine baka baka pencereden aşağı fırlatmak
Pencereden sarkıp yerçekiminin eşyalar üzerindeki etkisini keyifle izlediğimiz bir hobi! Tekrar ve tekrar, annenin gözünün içine baka baka, kadın artık saçını başını yolana, hatta çocuğumdur falan demeyip sizi pencereden aşağı atmakla tehdit edene dek devam eder. Blöf yapıp yapmadığını anlamak için çok gencizdir. İkircikli bir durumdur.
Çeşitli deneysel çalışmalarla kedilerin kuyruk direncini ölçmek
http://www.youtube.com/watch?v=5UC4CtfpR6I&feature=kp
Tamam biliyoruz hayvanseveriz, çevreciyiz, doğaya saygılıyız ama hemen hepimiz küçükken hayvanlara ve ulaşabildiğimiz tür olarak kedilere neler yapmadık ki! En hafifi kuyruklarına teneke bağlamaktı. Bugün, çocukluğumuzun hatırlamak istemediğimiz anıları arasında yer alan bu masum (!) anların hayvan anatomisini öğrenmemizdeki payı yadsınamayacak denli büyüktür.
Annemizin sermeye kıyamadığı o canım masa örtüsünü büyük bir haz alarak boyamak
Bu eylem için önce annenin, sandıklarda özenle sakladığı, nineden kalma o elişi masa örtüsünü misafir gelecek diye sermesi beklenir. Boya kalemleri arasından en belirgini (mümkünse kırmızı) seçilir ve örtünün en görünen yerine hiçbir şeye benzemeyen şeyler çizilir. En keyifli an, annemizin elinde kek dolu tabakla içeri girip bizi o halde görünce ağzının şaşkınlıkla açılması ve elindeki tabağı gayri ihtiyari yere düşürmesidir. Misafirlerin gelmesi yakın değilse dayak yeme ihtimali çok yüksektir.
Cevap verildiği halde tekrar tekrar aynı şeyi sorup karşıdakini çıldırtmak
“Homo sapiens”ten “homo erectus”a yani emeklemekten yürümeye geçtiğimiz dönemde kendini gösteren bu merak dolu filozofik halin en belirgin ve psikopatça tarafı biz olabildiğince sakinken karşı tarafın sinirden renkten renge girmesidir. “Bu ne?”, “Bunun adı ne?”, “Neden?” gibi kısa soruların ardı ardına tekrar edildiği süreç, yanımızdaki kişinin cevap vermemeye başlaması ve çaktırmadan yanımızdan uzaklaşmasıyla son bulur.
İnsanın maymundan geldiğini kanıtlamak istercesine evdeki vitrin, avize vb. yüksek yerlere tırmanmak
Çeviklik ve esneklik gerektirdiğinden genellikle sıska olanlarımızın yaptığı bu akrobatik atraksiyon, yaralanmalı kazalara sebep olabilecek kadar tehlikelidir ama içimize kaçmış olan o “örümcek adam” laf dinler mi? Artık annemiz bize ne yediriyorsa, o enerji bizi gün boyu -tabiri caizse- duvara tırmandırır. Ve gün, tırmandığımız Everest’lerin birinin dibinde sızıp kalmamız ve annemizin o süper kahramanı kucağında yatağına taşımasıyla sona erer.
Farklı bir beslenme alışkanlığı olarak kâğıt veya peçete yemek
Nasıl başladığımızı ve dolayısıyla nasıl bırakacağımızı bilemediğimiz bu alışkanlığın aile tarafından fark edilmesi, işin doğası gereği oldukça zordur. Ancak seçici bir kağıt yiyicisi isek 1. hamur ders ve boyama kitaplarının olmayan köşeleri bizi kolayca ele verebilir. Geceleyin baş gösteren mide ağrısını saymazsak epey keyiflidir. Alışkanlık ileriki yıllarda devam ettirilirse özellikle kopya çekerken çok işe yarayabilir. Aynen denenmiştir.
Özellikle misafirler geldiğinde şortu indirip pipi göstermek
http://www.youtube.com/watch?v=TFNmSD7OCIU
Başlangıçta aile büyüklerinin ısrarıyla yapılan indirme vakası, zamanla insanların güldüğü görülerek tekrarlanır ve giderek alışkanlığa dönüşür. Bu durum hele de misafirlerin hepsi kadınsa daha da eğlenceli bir hal alır. O anda “bamya” gibi sebzelerle özdeşleştirilerek gülüp geçilen eylemin Freudyen analizi yapılsa kim bilir hangi çarpıcı sonuçlara ulaşılır. Bizimse tek amacımız vardır; kadınların açık ağızlarını seyredip yarı mahcup yarı cilveli kahkahalarını duymak.
Kurbağa, kelebek, sinek vs. haşaratı bir bilim adamı edasıyla incelemek
Bilim adamlığıyla canilik arasında gidip geldiğimiz bu noktada yaptıklarımız videoya çekilip eşe-dosta gösterilseydi emin olun insanların bize bakış açısı değişirdi. Kurbağanın karnını yarıp iç organlarını çıkarmaktan, sineklerin kanatlarını yolup yakmaya kadar, akla hayale zor gelecek pek çok davranışın sebebi içimizde gerçek bir Chucky taşımamız değil, o saf, çocuksu merakımızdır.
Ele sivri bir şey alıp priz de dâhil elektrikli olan her şeyin içine özenle sokmak
220 voltluk elektriğin bünyede yaratacağı değişimleri hesaplayamayacak kadar düşük sayıda beyin hücresine sahipken yapılan bu eylem için çatal veya bıçak, o da olmadı ucu sivri herhangi bir şey yeterdi. Eğer şanslıysak ebeveynlerimiz tarafından yakalanıp bir güzel paylanırdık. Enselenmediğimiz zamanlarda ise kasılma şeklinde vücudumuzda ve kamaşma şeklinde dilimizde hissettiğimiz o garip şey bize enteresan deneyimler yaşatırdı.
Misafirlerin ayakkabılarını diğer katlardaki kapıların önüne bırakmak
Bu o kadar da psikopatça olmamasına karşın yapıldığında en çok keyif veren şeylerden biridir. Misafirlerin “Aaa! Ayakkabılarımız çalınmış!” feryatlarının yarattığı cümbüşte annemizin arkasına saklanıp Pembe Panter hesabı kıs kıs gülmek epey eğlencelidir. Önünde sonunda ayakkabılar bulunur ve bu çok zekice şakayı yapanı bulmak ayakkabıları bulmak kadar zor olmazdı.
Perdeye veya halıya kolonya döküp evi birkaç saniyeliğine de olsa ateşe vermek
Artık hangi fen deneyinden veya hangi psikopat arkadaşımızdan öğrenmişsek bu faideli malumatı hemen denemeye girişir, deney sahası olarak da evin salonunu kullanırdık. Evde kimse yokken yaptığımız bu ‘ateşli’ eylemde, birkaç saniyeliğine de olsa parlayıp sönen alevin karşısında İmparator Neron edasıyla durmak çok ama çok keyifliydi.
İçi su dolu balonları pencereden insanların tepesine atmak
Basit bir eşek şakası olarak görülse de atılma yüksekliği arttıkça tahrip kapasitesi yükseldiğinden, kaporta göçertebilecek kadar tehlikeli de olabilir. Lise çağlarında balon yerine prezervatif kullanıldığı da görülmüştür. Burada amaç bir yandan serserilik yaparken öte yandan kızlara inceden, “bunu taşıyacak kadar büyüdüm” mesajı vermektir.
Kendinden sonra gelen kardeşi kıskandığı için seviyormuş gibi gözükerek canını yakıp ağlatmak
Anne-baba durumu çakmasın diye “Kardeşimi çok seviyorum” temalı Oscarlık bir performans sergilenir. Amaç, kardeşin bize emanet edilmesini sağlamaktır. Sonra damağına kaşık batırmalar mı dersin, eline alıp yere düşürmeler mi?Kocaman lokmayı ağzına sokmak veya yüzüstü yatırmak suretiyle boğmaya çalışmak ise ileri derece psikopat olanlarımızın işidir. “Bunu da mı yaptın lan, oha!” dedirten cinstendir.
Lagari Hasan Çelebi’ye selam çakarcasına karpit patlatmak
Formül basittir; yerde küçük bir çukur açılır, içine su ve karpit konur, altını deldiğimiz konserve kutusu çukurun üstüne kapatılıp fitil ateşlenir. Kutu, çukurdaki karpit miktarına göre roket hesabı 30-40 metre yükseğe fırlar. Tenekenin nereye, daha doğrusu kimin kafasına düşeceği ise eğlencenin balı kaymağıdır. Bu uğurda elini-yüzünü yakanlarımız vardır; amma velakin Lagarilikten vazgeçilmez…