Hayat gerçekten çok acayip. Hava çok güzel ve bir kitap yazdınız değil mi? Siz, süper bir bireysiniz. Hem de bu ilk kitabınız, oha yani. Yazarken dahi 80 kere insanların kafasını açtığınız eseriniz, az evvel bitti. Yanıp sönen Word imlecine bakıyorsunuz ve üstünüzde halaylarüstü bir gurur var. Tamam, çok güzel. Da ne yapacaksınız şimdi? Nasıl kitap çıkartılır?
Panik Yapmayın! Diyor ya Douglas Adams, 5 kitaplık üçlemesinde. Kendinize uygun bir yayın evi bulup dosyayı bastırmaya çalışacaksınız. Ya Ayrıntı Yayınları, İletişim Yayınları, *sel veya İthaki Yayınlarını, yani kitabınızı basmak için sizden bir ücret almayan, üstüne size telif ödeyen, yani size şans veren “gerçek” yayın evlerini deneyeceksiniz. Ya da Google babaya danışıp “slm bn kitap yazdım” diyeceksiniz, o da size “100 sayfasını 1560 tl ye basıyoruz aabi” sitelerinden birine yol verecek ve sonunda boktan bir cilde bakıp hayıflanırken bulacaksınız. Edebiyat belki de güzel bir yazarı kaybedecek.
Biz buna izin verir miyiz? Pışık!
Koş ozalite koş!
Öncelikle evet siz bir kitap yazdınız ama, o dosya henüz bir kitap değil. İçinde, yazarken hızınızı alamayıp yaptığınız gırla imla hatası bulunuyor. Yapılacak en sağlıklı hareket bir çıktısını alıp o dosyadan 1-2 gün uzaklaşmak.
Heyecan yapmıyoruz
Çünkü yaparsak ve 1-2 gün sabretmezsek sıcağı sıcağına gözden çok fazla şeyi kaçırabiliriz. Hakikaten, geç olsun da bir imla hatası bile kitap basıldıktan sonra bin ah demektir. 1-2 gün o dosyayı hakikaten bir kenara bırakıyoruz.
Babamıza bile güvenmiyoruz.
Dosyayı öyle gaza gelip “Eheh bak ne yazızladım.” diye insanlara atmıyoruz. Çünkü bir yayıneviyle sözleşme yapana kadar kitabınız telifi beynelmilel ve anonim bir dosyadır. Kanıtlayamazsınız. Kendinize bir mail ile göndermenizde hem dosya güvenliği hem de kanıtsal açıdan fayda var.
Şimdi gelelim faydalara ve fasülyelere
Kitabın çıktısını aldınız, 1-2 gün soğumaya bıraktınız. Elinize boş bir sayfa alıp başlayın okumaya. Düzeltmeleri direk elinizdeki çıktının üstüne yapın, her sayfada düzeltme olmayabilir. Bu yüzden o boş sayfaya herhangi bir düzeltme olan sayfa numaralarını not alın.
Kaç sayfa diyorlar, utanıyorum
Eserinizi hiç bir “sayfalama” işlemine tutmadıysanız, muhtemelen Word ya da Pages size bir A4 üstünde kaç sayfaya tekabul ettiğini söyleyecektir. Genelde her yayın evinin farklı bir kağıt ve dizgi ebadı vardır. Bu yüzden “320 sayfaydı düşmüş 160 sayfaya!” diye tepkilenmeyin, çoğu yayı nevi paragraf boşluğunda satır başı bile yapmaz.
Dosyamı gömdüm maile le yar yar
Tüm düzeltmeleri yaptınız, çeşitli panik ataklar ve cinnetlerden sonra bu düzeltmeleri mail üstünde de işlediniz. Şimdi o dosyayı, lütfen ama lütfen, 2 hafta kadar unutun. Net süre veriyoruz bakın. Çünkü bir yayın evine yolladıktan sonra, ki onun nasıl olması gerektiğine de geleceğiz, birden o dosya ile ilgili bir şey aklınıza gelirse adamlara bunu okutmanız gerçekten zor.
2 haftalık bir süre, düzetlmeleri sıcağı sıcağına yapılmamış bir dosyanın demlenmesi için ideal bir süre. Üzülerek söylüyoruz, objektif eklemeler ve çıkartmalar yapmak için heyecanınızın geçmesini bir nebze beklemeniz gerekiyor. Bir de beklemeye alışmanız. Çünkü daha yeni başlıyoruz.
2 Hafta ömür gibi geldi tabii
Yapacak bir şey yok, her şey sizin eseriniz için. Şimdi buyurun yayın evi araştırmasına. Kitabınızın net çizgilerini bilmeniz gerekiyor öncelikle. İmla hatası, mümkün mertebe olmasın buna değinmiyoruz. Net çizgilerden kastımız şu; tamam sizin kitabınız “Ya tam anlatamıyorum ki.” olabilir ama bunu bilmek size vakit kazandırır. Fantastik türde bir şey denediyseniz İthaki, yer altı ya da alternatif edebiyat üzerine yoğunlaştıysanız *sel veya Ayrıntı Yayınları, klasik türde bir eser, antoloji veya bir biyografi yazdıysanız YKY ya da Doğan Kitap, bir inceleme yazdıysanız İş Bankası Kültür Sanat Yayınları, modern türk edebiyatı deniyorsanız da İletişim Yayınları sizi anlayacaktır.
Tabii ki atladığımız yayın evleri vardır, bunlar sadece örnek. Vurmayın. Yani yazdığınız bir şiir dosyasını Can Yayınları’na yollamanız çok mantıksız olacaktır. Birazcık kendi çizgilerinizi belirleyip, hangi yayın evi ne basıyor sorusuna yönelmelisiniz.
Nasıl ulaştıracağız? Direk maile mi kopyalayalım?
Hayır ve asla ve sakın ve amman aman. Bazı yayın evleri dosyanızı basılı olarak, bazıları ise mail ile ister. Ayrıntı Yayınları’na mail atabilirken İletişim Yayınları direk basılı halde okumak istiyor mesela. Bunu nasıl yapacağınızı yayın evlerinin internet sitelerinden veya telefonla öğrenebilirsiniz. Mail atacağınız zaman, dosyanızı kendinizi tanıtan kısa bir metin ile ayriyetten mail’e eklemeniz lazım.
Kendimizi tanıtmak ne oluyor abi?
Şu oluyor, gerçekten kısa ve sizi enteresan kılan 1-2 ufak bilgiyi eklemeniz, yazın anlamında yaptığınız şeyleri belirtmeniz lazım. İsterseniz formal bir dil, isterseniz biraz daha rahat bir ağızla anlatabilirsiniz. Aman “Yazarım aabe ya” diyip de laçkalığın dibine vurmayın. Üzerler. Burada püf noktası kısa olması.
Fasülye ve Bitte Schön Faydaları
Tebrikler, yapacağınızı yaptınız. Şimdi size 3 ila 6 ay arasında bir bekleme süreci bekliyor. Darlamak, bir sonuç getirmeyecektir. Tabii ki, bilhassa posta yoluyla ulaşan dosyalarda, attıktan 3-4 gün sonra telefonla arayıp bir teyit almanızda fayda var. Dosya bazen ulaşmayabiliyor. Yayın evleri, olumlu ya da olumsuz mutlaka dönerler.
Ve şunu da unutmayın, bir yayın evi bir kitabı değil, bir dosyayı reddeder. Kabul etmezlerse sorun kitabınızda veya anlattığınız şeyde değil, onu sunma biçiminizde olabilir. Dosyanızı geliştirip, belki baştan yazıp şansınızı tekrar tekrar deneyebilirsiniz. Küsme yok küsme yok!