Kitapların büyülü dünyasına adım attığınızda, kimi zaman sayfaların arasına saklanmış hikâyelerin peşine düşersiniz, kimi zaman da o kitabın kendisi –cildi, kokusu, dokusu– başlı başına bir haz kaynağına dönüşür. Ancak bazı insanlar için bu haz, sıradan bir meraktan çok daha ileriye gider. Onlar için kitap sadece okunacak bir metin değil, sahip olunması gereken bir nesnedir. Raflarda dizili onlarca, yüzlerce hatta binlerce kitabın verdiği huzur, zamanla bir tutkuyu, ardından da kontrol edilmesi güç bir bağımlılığı doğurabilir. İşte bu noktada devreye bibliyomani girer. Peki bibliyomani nedir, gerçekten bir hastalık mıdır, yoksa sadece kitaplara duyulan masum bir sevginin aşırıya kaçmış hali midir? “Kitap sevgisi” anlamına gelen bibliyofili ile arasındaki fark nedir? Tarih boyunca nice koleksiyoncu, tüm servetini kitaplara harcamış, kimileri için bu tutku bir kültürel miras bırakırken kimileri için sosyal izolasyona ve borçlara kadar uzanan bir çıkmaza dönüşmüştür. İşte bu yazıda, bibliyomani hastalığının kökenlerinden belirtilerine, tarihsel vakalardan tedavi yöntemlerine kadar geniş bir yelpazede, kitap çılgınlığının gölgeli ve bir o kadar da büyüleyici tarafına ışık tutacağız.
Bibliyomani nedir?
Bibliyomani ne demek diye merak edenlere hemen açıklayalım. Basit bir ifadeyle bibliyomani, kitaplara duyulan aşırı ve kontrol edilemeyen ilgi anlamına gelir. Sadece okumak için değil, sırf sahip olma dürtüsüyle kitap biriktirme arzusudur. Bir kişi tüm maaşını nadir baskılar, eski ciltler veya yalnızca vitrinlik kitaplara harcıyorsa, “bibliyomani hastalığı” şüphesi gündeme gelir.
Kelime kökeni de ilginç: biblio (Yunancada “kitap”) ve mania (“çılgınlık”) birleşiminden türetilmiştir. Yani kelime tam anlamıyla “kitap çılgınlığı” demektir. Bu noktada önemli bir ayrımı bilmek gerekir: Sadece kitap okumayı sevmek bibliyofilidir, yani “kitap sevgisi”. Fakat kitapların kendisine –ciltlerine, nadirliğine, kapağındaki süslemelere– takıntı derecesinde bağlanmak bibliyomaniye girer.
Bibliyomani anlamı ve hastalık boyutu
Peki, bibliyomani hastalığı nedir? Bu durum resmi olarak DSM gibi psikiyatrik tanı kılavuzlarında bağımsız bir hastalık olarak geçmez. Daha çok Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kapsamına girer. Yani bir kişinin kitaplara duyduğu bu yoğun istek, günlük yaşamına, ilişkilerine veya işine zarar veriyorsa “hastalık boyutuna” ulaştığı söylenebilir.
Tarihsel örnekler de var. 19. yüzyılda bazı Avrupalı koleksiyoncular servetlerini kitaplara yatırmış, kütüphanelerini adeta bir “kitap mezarlığına” dönüştürmüştür. Gustave Flaubert gibi bazı yazarlar, bu durumu eserlerinde hicvetmiştir.
Sürekli kitap alma arzusu, hatta gerekmedikçe bile satın almak.
Aynı kitabın farklı baskılarını toplamak.
Okumasa bile kitapları istiflemeden duramamak.
Kitapların evin her köşesine yığılması, yaşam alanını daraltması.
Takıntı nedeniyle kaygı, stres ve sosyal izolasyon yaşanması.
Kitap koleksiyonunu kaybetme korkusuyla huzursuzluk.
Yani işin özü: Kitap sevgisi ruhu besler, ama bibliyomani kontrol altına alınmazsa hayatı esir alabilir.
Bibliyomani kitap çılgınlığı ve tarihsel vakalar
Tarih boyunca “kitap çılgınlığı”na kapılmış birçok insan olmuştur. Örneğin, Stephen Blumberg milyonlarca dolarlık kitap çalmaktan suçlu bulunmuştu. Sir Thomas Phillips ise tüm servetini el yazmalarına yatırıp dev bir borçla vefat etmişti. Bu tür hikâyeler, bibliyomaninin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal etkiler de doğurabileceğini gösteriyor.
Unutmayalım ki her bibliyoman aynı zamanda kültürel mirasa da katkıda bulunabilir
Birçok özel koleksiyon, bugün üniversite kütüphanelerine bağışlanarak akademik çalışmalara zemin hazırlamıştır. Yani bir açıdan bakıldığında, kitap çılgınlığı sadece kişisel bir takıntı değil, nesiller arası bir bilgi aktarımının da kaynağı.