Birçoğumuzun zihni, gün boyu kendi içinde bitmek bilmeyen bir radyo yayını gibidir. Sabah kahvemizi karıştırırken bile, iç sesimiz bizle sohbet eder: “Bunu mu giysem?”, “Acaba fazla mı konuştum?”, “Keşke dün o mesajı atmasaydım.” Bu iç konuşmalar bazen işe yarar, bazen de sadece gereksiz gürültüdür. Her aklımızdan geçeni paylaşmak dürüstlük gibi görünebilir ama psikologlar bunun her zaman sağlıklı bir iletişim biçimi olmadığını söylüyor. Bazı düşünceler ne kadar dürüst, komik ya da içten olursa olsun dışa vurulduğunda kırıcı, yanlış anlaşılır ya da ilişkilere zarar verir hale gelebilir. İşte uzmanlara göre, aklınızdan geçip de paylaşmamanız gereken düşünceler…
“Kilo aldın mı?” sorusu
Bazen ağzımızdan çıkıveren bu sorunun masum göründüğünü düşünebiliriz. Ancak psikologlar, birinin kilosu ya da görünüşü hakkında yapılan yorumların neredeyse her zaman yanlış anlaşılacağını vurguluyor. İyilik olsun diye söylenen bir cümle bile, kişinin kendine güvenini zedeleyebilir. İnsanların bedensel değişimleri üzerine konuşmak, genellikle ne size ne de onlara fayda sağlar. Üstelik bu tür yorumlar, o kişinin kulağına bir şekilde geri döner. En doğrusu, sessiz kalıp içten bir gülümsemeyle geçiştirmektir.
Bir anlık sinirle söylenmiş bir cümle, aylarca sürecek bir kırgınlığa dönüşebilir. “Eskisi şöyle yapardı” ya da “O zaman daha mutluydum” gibi ifadeler, mevcut ilişkinin temellerini sarsar. Psikologlar, bu tür kıyaslamaların hiçbir yapıcı tarafı olmadığını söylüyor. Her insan farklıdır; birinin iyi yaptığı şey, diğerine eksik kalabilir ama bu, karşılaştırmayı haklı çıkarmaz. Bu tarz bir durum kesinlikle paylaşmamanız gereken düşünceler arasındadır. Bunun yerine, “Ben daha fazla paylaşım isterdim” gibi ben diliyle konuşmak hem saygılı hem de çözüme odaklı bir yaklaşım olur. Sonuçta kimse, eski bir hayaletle yarışmak istemez.
“Bu bebek çok da sevimli değil”
Evet, bazı bebekler Hollywood standartlarında sevimli olmayabilir. Ama işte tam da bu nedenle, o düşünceyi kalbinizin derinliklerine gömmeniz gerekir. Psikologlara göre, başkalarının en hassas alanlarından biri aileleri ve çocuklarıdır. Ne kadar dürüst olursanız olun, bu tür bir cümle sizi sadece soğuk ve yargılayıcı biri gibi gösterir. Üstelik “Bunu gerçekten mi söyledi?” bakışı, bir sosyal ortamda alabileceğiniz en tatsız tepkilerden biridir. O an iç sesinize gülüp geçmek, kendinizi ve başkalarını gereksiz bir rahatsızlıktan kurtarır.
Birinin yeni arabası, tatili ya da evi hakkında böyle bir düşünceye kapılmak kolaydır. Ancak bu tür yorumlar genellikle kıskançlıktan doğar. Psikologlar, birinin maddi durumu hakkında spekülasyon yapmanın hem haksız hem de küçük düşürücü olduğunu belirtiyor. Üstelik, bu sizi bilinçaltında daha huzursuz hissettirebilir. Başkalarının neye ne kadar para harcadığına odaklanmak ve bu konuda yorum yapmak paylaşmamanız gereken düşünceler arasında. Bunun yerine, kendi hayatınızda nelerin yolunda gittiğine şükretmek daha sağlıklıdır. Belki de kıskançlık yerine ilham almayı denemek, ruhsal olarak çok daha hafifletici olur.
“Ailen beni deli ediyor”
Partnerinizin ailesiyle anlaşamıyor olabilirsiniz ve bu oldukça yaygın bir durumdur. Ancak o öfkeyle söylenen “Annen sinirimi bozuyor” gibi cümleler, karşı tarafın savunmaya geçmesine neden olur. Psikologlar, bu tür duyguları anında paylaşmak yerine sakinleşip düşünmenin daha doğru olduğunu söylüyor. O anda öfkeyle değil, anlayışla yaklaşmak gerekir. Çünkü o cümle ağızdan çıktığında, geri dönüşü zor olur. İletişim köprüleri kurmak isterken, bazen sessizlik o köprüyü yıkmamanın tek yoludur.
Para konuları, ilişkilerde en hassas alanlardan biridir. Maaş farklarını dile getirmek, istemeden karşı tarafı değersiz hissettirebilir. Psikologlar, bu tür açıklamaların üstünlük mesajı taşıyabileceğini ve kırgınlığa neden olabileceğini belirtiyor. Aynı zamanda bu tarz bir soru paylaşmamanız gereken düşünceler arasında. Maaş şeffaflığı, adalet duygusu açısından önemli olabilir ama bu, özel ilişkilerde her zaman faydalı değildir. Değer görmek için rakamlara değil, davranışlara odaklanmak çoğu zaman çok daha kıymetlidir.
“Partnerinden hoşlanmıyorum”
Arkadaşınızı koruma içgüdüsüyle söylediğiniz bu cümle, çoğu zaman ters teper. Psikologlara göre, bu tür açık sözlü ifadeler savunmacılığı tetikler ve arkadaşlığın arasına mesafe sokar. Eğer birinin partneri hakkında ciddi bir endişeniz varsa, bunu dolaylı ve empatik bir şekilde ifade etmek daha etkilidir. “Seni mutlu ediyor mu gerçekten?” gibi bir soru, düşündürür ve ilişkiyi yargılamadan sorgulamasını sağlar. Çünkü çoğu zaman, açık yargıdan ziyade sessiz bir farkındalık daha çok işe yarar.
Birinin size güvenerek paylaştığı bilgiyi başkalarıyla konuşmak, güveni paramparça eder. “Sadece seninle paylaşıyorum” cümlesiyle başlayan her dedikodu, bir süre sonra size geri döner. Psikologlar, bu tür gizli bilgileri paylaşmanın, kişinin itibarı kadar başkalarının size duyduğu güveni de zedelediğini belirtiyor. Gerçek bir dostluk ya da ilişki, sır saklama becerisiyle ölçülür. Eğer bir sırrı paylaşıp paylaşmamayı düşünüyorsanız, şu soruyu sorun: “Bu bilgi bana emanet edildi mi, yoksa başkalarıyla konuşmam için mi verildi?” Çoğu zaman cevap bellidir.
Kendinizi dürüst bir insan olarak tanımlıyor olabilirsiniz ve bu harika. Ancak dürüstlükle patavatsızlık arasındaki çizgi, tahmin ettiğinizden daha incedir. Psikologlar, içimizden geçen her düşüncenin paylaşılmak zorunda olmadığını hatırlatıyor. Bazen sessiz kalmak, karşımızdakine saygı göstermenin en zarif yoludur.