Hiç sokakta yürürken başınızı kaldırıp, apartman dairelerine göz atar mısınız? Peki evlerde yanan ışıklara bakıp, aklınızdan “Her evde bir hayat var” diye geçirdiğiniz oldu mu? Bir fotoğrafçı vitrininde Bonnie’nin tek eliyle Clyde’ı havaya kaldırdığı, Clyde’ın da mutluluktan pırıl pırıl gözleriyle objektife gülümsediği fotoğrafı görseniz ne hissedersiniz? Bahse gireriz “Ne romantik” dersiniz de, “Bunlar kanun kaçağı” demezsiniz… Ya da bir dostunuz Charles ve Caril’in yaramazlık yapmış da yakalanmış edasıyla muzip muzip gülümsedikleri kareyi gösterip, “Bunlar 11 kişinin katili” dese “Hadi canım” demez misiniz?
Sempatik gülümsemelerine, masum bakışlarına, güzelliklerine bakıp da aldanmayın sakın. Bu çiftler aslında akıllara durgunluk verecek cinsten hikâyelerin yazarı! Yaşamları filmlere konu olan ve tarihe kara leke olarak geçen 13 çiftin hikâyesini okumaya hazır mısınız?
1. Charles Starkweather ve Caril Ann Fugate
50’li yılların sonunda, Amerika’da kız arkadaşı Caril Fugate ile birlikte 11 kişiyi öldüren seri katil Charles Starkweather, ilk cinayetini bir benzin istasyonunda işledi. Burada çalışan Robert Colvert’i silahla vuran Charles, 21 Ocak 1958 günü Caril’in babası Marion’u, annesi Velda’yı ve iki buçuk yaşındaki kız kardeşi Betty Jean’i de öldürdü. Bütün bunları yaparken sevgilisi Caril de yanındaydı. Son cinayetlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte şehirden ayrılan çift, 27 Ocak gecesi eski bir aile dostu olan August Meyer’in evine gitti. Çıkan bir tartışma sonrası Meyer’i ve köpeğini vurup evden ayrıldıktan sonra arabalarıyla çamura saplandılar. Onlara yardım etmek için duran 17 yaşındaki Robert Jensen ve 16 yaşındaki nişanlısı Carol King gidecekleri yere kadar onları götürebileceklerini söyledi. Arabanın arka koltuğunda oturan Charles bir süre sonra, silahı Jensen’in ensesine dayayıp cüzdanını aldı. Ardından da arabayı bir süredir saklandıkları okula doğru sürmesini istedi. Jensen ve King daha sonra okulun bodrumunda sırtlarından vurulmuş halde bulundu. King’in ayrıca kasıklarında çok derin bıçak izleri vardı. Bunu King’e tecavüz eden Charles’ı kıskanan Caril’in yaptığı ortaya çıktı.
O gece C. Lauer Ward’a ait konakta saklanmaya karar verdiler. Kendilerine ateş ettiğini iddia ettikleri Bayan Ward’ı av bıçağıyla, köpeğini de tabancanın dipçiğiyle katlettiler. Akşam eve gelen Bay Ward’ı da benzer bir son bekliyordu. Hizmetçi Lillian Fencli Charles tarafından bıçakla öldürülürken Bay Ward silahla vuruldu. Cinayet haberleri çok çabuk yayılıyordu. İnsanlar evlerinden çıkamaz olmuştu. Kaçtıkları araba polis tarafından bilindiği için başka bir araba bulmaları gerekti. Otoban kenarına park etmiş bir arabanın içinde uyuklayan Merle Collison’dan arabasını istediler. 37 yaşındaki Merle tekliflerini kabul etmeyince Starkweather’ın pompalı tüfeğinden çıkan 7 mermi sonu oldu. Yanlarından geçerken kaza olduğunu sanıp arabaya yanaşan Jeolog Joe Sprinkle, yan koltuktaki cesedi fark edince uzun süreli bir boğuşma yaşandı. Kavgayı gören Şerif Yardımcısı William Romer’a Caril’in, Starkweather’ın bir katil olduğunu söylemesi onları cezaevine götüren sürecin başlangıcı oldu. Bu olaydan sonra yakalanan Charles hiç pişmanlık duymadığını ailesine yazdığı şu satırlarla açıkladı: “Yaptıklarımdan ötürü gerçekten üzgün sayılmam. Çünkü hayatımızda ilk defa Caril ve ben eğlendik.” Charles 25 Haziran 1959’da elektrikli sandalyeye otururken, Caril 1976 yılında şartlı tahliye edildi. Charles ile Caril’in sıra dışı hikâyesi “Katil Doğanlar” filmine ilham kaynağı oldu.
2. Bonnie Parker ve Clyde Barrow ya da Bonnie ve Clyde
ABD’li kanun kaçakları Bonnie Parker 1910, Clyde Barrow ise 1909 doğumluydu. The Barrow Gang’in ünlü elemanları, 1930’lu yıllarda Amerika’da çok sayıda banka ve dükkân soydu. Kapitalizme ateş püsküren halkın gözünde Robin Hood statüsüne yükselen bu çiftin kahramana dönüşmesinde aralarındaki büyük aşkın da etkisi vardı. Her soydukları dükkâna, bankaya çiçek bırakan bu romantik kanun kaçaklarının en az 9 polisi ve sivili öldürdüğüne inanılıyor. Ünlü çift, 23 Mayıs 1934’te polisler tarafından pusuya düşürülüp öldürüldü.
Yönetmen Arthur Penn sayesinde bu öykü 1967 yılında beyazperdeye yansıdı. “Bonnie ve Clyde” isimli ABD yapımı film, “Yeni Hollywood dönemi” olarak adlandırılan sinema kuşağının başlangıç filmi olarak kabul edildi. Gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak yapılan film, Hollywood’ta genç kuşak sinemacılığında seks ve şiddet unsurlarının ön plana çıkarılarak, bu konudaki diğer filmlerin önünü açması açısından oldukça popüler bir yapıt oldu. Sinema tarihinde birçok tabuyu kıran film, başta Oscar olmak üzere birçok ödül kazandı.
3. Richard Loeb ve Nathan Leopold
Richard Loeb ve Nathan Leopold 1924’te, 14 yaşındaki komşuları Boby Franks’i, çaldıkları bir arabanın içinde boğduktan sonra, cesedini tuz ruhuyla yok etmeye çalıştı. Ama ceset umduklarından çabuk bulundu. Leopold’ün olay yerinde bulunan gözlüğü onları ele verdi ve on gün içinde tutuklandılar. Mahkemede suçlarını itiraf ettikleri için ölüm cezasından kurtuldular. Cinayeti işlediklerinde Leopold 19, Loeb ise 18 yaşındaydı, dönemin yasalarına göre 23 yaşında reşit olunuyordu. Ülkenin en iyi ailelerinden gelen, son derece iyi eğitim almış ve yüksek lisans yapan parlak iki genç Amerika’da toplumsal travma yarattı. Cinayeti keyfi işlemiş ve en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermemişlerdi. Loeb 1936’da cezaevinde 56 yerinden bıçaklandı. İçeriye girmeden önce 8 yabancı dil bilen Leopold salıverildiğinde 28 dil biliyordu. 1958’de, yani olaydan 34 yıl sonra, kötü ününden kaçabilmek için Porto Rico’ya yerleşti ve kuşlar üzerine çalışmalarına devam ederek kitaplar yayımladı. Dünyaca ünlü bir kuş bilimci olan Leopold, 1971’de kalpten öldü. Bu katil çift de Alfred Hitchcock’un Rope filminin esin kaynağı…
4. Lan Brady ve Myra Hindley
Myra Hindley 1942’de, Manchester’da, şiddet yanlısı bir baba olan Bob ve ondan sürekli dayak yiyen Hettie’nin kızı olarak dünyaya geldi. Myra lisede en yakın arkadaşının boğularak ölmesinden sonra ağır bir bunalıma girdi. Çekingen ve depresif bir genç kızken hayatının aşkı Lan Brandy ile tanıştı. Lan Brady ise 1938’de hiç görmediği gazeteci bir babanın ve bekâr bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaşıtlarından farklı bir çocuktu. Sürekli çevresindeki hayvanlara zarar veriyordu. Büyüdükçe şiddete olan merakı da büyüdü… Bir hırsızlık suçu esnasında yakalanıp ıslahevine düşmesiyle birlikte hayatı değişti. Burada kendini okumaya veren Ian, Adolf Hitler’e ilgi duymaya başladı.
Tarihin kara lekelerinden Lan Brady ve Myra Hindley tarafından, 1963-65 yılları arasında, İngiltere’de gerçekleştirilen cinayetler Moors Cinayetleri olarak tarihe geçti. Pauline Reade, John Kilbride, Keith Bennett, Lesley Ann Downey ve Edward Evans isimlerindeki kurbanlardan ikisinin cesedi Saddleworth Moor civarında bulunduğu için cinayetlere bu isim verildi. 1987 yılında aynı yerde başka bir kurbanın daha cesedine rastlandı. Bu, Brandy ve Hindley’in 1966 senesinde görülen davasından 20 sene sonrasına denk geliyordu. Dördüncü kurban Keith Bennett’in bedeninin orada yakıldığından şüphe edildi. Ama tekrarlanan aramalara karşın bir kanıt elde edilemedi. 10-17 yaşları arasında 5 erkek çocuğu öldüren ve bunlardan dördüne tecavüz eden çifti, Myra’nın erkek kardeşi ihbar edince cinayetler ortaya çıktı.
Daha sonraları Lan pişman olduğunu belirtse de Myra hiçbir zaman pişman olduğunu dile getirmedi. Gardiyanları ayartıp şartlı tahliye için dönemin içişleri bakanına kadar ulaşmaya çalışan Myra uzun yıllar hapis cezası çektikten sonra yine hapiste can verdi.
5. Paul Bernardo ve Karla Homolka
Güzellikleriyle dikkat çeken ve iyi bir eğitim almış olan Paul ve Karla’ya basın
“Ken ve Barbie Katiller” adını yakıştırmıştı. 90’lı yıllarda üç genç kızı kaçırıp, tecavüz ettikten sonra öldüren çift, işledikleri suçları bir kamerayla kayıt altına alıyordu.
Bu olayın başkahramanlarından Karla, kocasına tapan ve onu aşırı derecede kıskanan bu kadındı. Paul’u kaybetmemek için hoşuna gidebilecek genç kızlar bulup, onları kaçırma planları yapıyordu. Ergenlik döneminde annesinden, gerçek babasının başka biri olduğunu öğrenen Paul ise tüm kadınlardan nefret ediyordu. Çiftin genç kızlara yönelmesinin altında ilginç bir neden yatıyordu. Paul ile çıkmaya başladıklarında bakire olmayan Karla, bu yüzden kocası tarafından sürekli aşağılanıyor ve bu durum her fırsatta Paul tarafından yüzüne vuruluyordu. Sürekli şiddet uygulayan Paul’den korkan Karla, kendi kız kardeşini bile, hayvanları uyuşturmakta kullanılan bir ilaçla uyutarak kaçırmaya çalıştı. Ancak ilacın etkisiyle kusan genç kız, kusmuğuyla boğulup ölünce planları yarım kaldı.
1995’te başlayan dava sonucunda Paul, ömür boyu hapse, ona karşı şahitlik yapan Karla ise 12 yıl hapse mahkûm edildi. Hala tek kişilik bir hücrede kalan Paul’un evlenmeden önce de 10 kadar kadına tecavüz ettiği ortaya çıktı. Hatta Hawaii’de yaptıkları balayı sırasında bile birkaç tecavüz girişimi olduğu anlaşıldı ancak kanıtlanamadı. Paul, dava sırasında kadınlara tecavüz ettiğini ama kurbanlarını öldürme işini karısına bıraktığını, cesetleri birlikte sakladıklarını söyledi. Çiftin hikâyesi 2006 yapımı Karla adli filme konu oldu.
6. Fred ve Rose West
İlk bakışta oldukça sevimli gelen Rosemary ve Fred West çifti, İngiltere’de Glouchester yakınlarında yaşıyordu. Ancak sonradan Fred West’in ilk karısı ve iki kızı da dâhil olmak üzere 12 kadını işkenceyle öldürüldükleri ve evin mahzenine gömdükleri anlaşıldı. Yaşadıkları evin adı Dehşet Evi’ne çıktı. Rosemary ve Fred West yıllarca, evlerinde kiracı olarak kalan genç kızları, yoldan aldıkları otostopçuları, kendi iki kızlarını ve Fred West’in ilk karısını öldürerek soğukkanlılıkla gömmüş ve korkunç sırlarını saklamayı başarmışlardı. West’lerin, Gloucester bölgesinde ki otobüs duraklarından genç kızları kaçırmak ve öldürmeden önceki birkaç gün evlerinde alıkoyarak işkence etmek gibi sapıkça bir takıntıları vardı. Fred karısını fuhuş yapmaya ve yabancılarla ilişkiye girmeye zorluyor, hatta sevişme anını bir delikten izliyordu. Foyaları, Fred’in kendi kızı olan 16 yaşındaki Heather’in ortadan kaybolmasına anlam veremeyen yakınlarının, genç kızı ısrarla aramaları üzerine ortaya çıktı. West Çifti Şubat 1994’te tutuklandı. Mahkeme sürerken Fred hücresinde kendini, gömleğiyle asarak öldürmesi pek çok İngiliz’i kolay ‘kurtuldu’ diye üzmüştü. Rosemary’nin avukatları, asıl sapığın Fred olduğunu, Rosemary’nin mecburen yardım ettiğini savunsalar da, müvekkillerini ömür boyu hapisten kurtaramadılar. Korkunç işkencelerin ve cinayetlerin yaşandığı evse yıkıldı ve yerine park yapıldı.
7. David ve Catherine Birnie
Catherina 12, David 14 yaşındayken ilişkileri başlayan Avustralyalı çift, cinayetlerin tamamını kendi evlerinde işlediler. Bir ay içinde dört kadına tecavüz edip, öldüren çift, beşinci kadının ellerinden kurtulması sonucu polis tarafından yakalandı. David hapiste tecavüze uğrama korkusuyla intihar etti. Catherine ise şartlı tahliye memurunun yol göstermesiyle tanınmış bir ailenin yanında hizmetçi olarak çalışmaya başladı. 21 yaşına geldiğinde de bu ailenin oğluyla evlendi. Catherine 7’nci çocuğunun doğumunun hemen ardından kocasını terk etti. Öldürülmekten kokan Catherine, adını soyadını değiştirerek izini kaybettirdi.
8. Alton Coleman ve Debra Brown
Coleman, büyükannesi ile yaşadığı, 1973 ile 1982 yılları arasında altı ayrı seks cinayetinden yargılanan ve bunların ikisinden beraat eden bir suçluydu. 84 yılında kendisi ile efendi-köle ilişkisi kurmuş olan, 21 yaşındaki sevgilisi Debra Brown ile beraber 8’den fazla kişiyi öldürdü. 11 kardeşi olan Debra, küçükken geçirdiği kafa travmasından dolayı zekâ geriliği ve bağımlı kişilik bozukluğu olan biriydi. 83’te sevgilisi Coleman ile tanıştığında zorla nişanlandırıldığı adamdan ve evinden kaçmıştı. Debra, cinayetlerinden hiçbir zaman en ufak bir pişmanlık duyduğunu belirtmemiş aksine, “Yanlış bir şey yapmadım, orospuları öldürdüm ve bunu yaparken çok da eğlendim” şeklinde bir beyanda bile bulunmuştu. İkili FBI’ın en çok aranan 10 kişi listesine de girmişti. Coleman 2002 yılında iğne ile idam edilirken, Debra 1991 yılında idamdan ömür boyu hapse çevrilen cezasını çekmeye devam ediyor.
9. Raymond Fernandez ve Martha Beck
II. Dünya Savaşı sırasında beyninden hasar alan Raymond’un bu olaydan sonra hayatı komple değişti ve bambaşka bir insana dönüştü. Kendisi gibi bir ruh hastası olan Martha ile tanışınca cinayetlere başladılar. 20’den fazla kadını öldürdükleri söylenen çift, idam edilerek cezalandırıldı.
Emmy ödüllü yönetmen Todd Robinson seri katiller ansiklopedisini karıştırırken gördüğü katil çiftin hikâyesini sinemaya aktarmaya karar verdi. Amerika’da yaşayan Martha ve Raymond’un işledikleri cinayetler ile onları takip eden Elmer C. Robinson isimli dedektifin trajik öyküsünün, birbirine bağlantılı olarak anlatıldığı ‘Yalnız Kalpler’ filminde, John Travolta, James Gondolfini, Jared Leto, Selma Hayek gibi isimler rol aldı.
10. Ray ve Faye Copeland
Büyük buhran döneminin katilleri olarak anılan Ray ve Faye Copeland çifti 12 kişinin katiliydi. Tarlalarına gömdükleri cesetler bir şikâyet üzerine ortaya çıktı. 1914 doğumlu olan ve çek senet işleri ile uğraşan Ray, 1940’a kadar birkaç yılını zaten cezaevinde geçirmişti. Son salınışında Faye ile tanışıp evlendi. Faye ilaçla idam cezasıyla yargılanırken ne hissettiği sorulan Ray’in verdiği yanıt oldukça soğukkanlıydı: “Olur böyle şeyler”. Ray 93 yılında, doğal sebeplerle hayatını kaybetti. Faye ise şartlı salındıktan bir yıl sonra, 83 yaşında öldü. Öldüğünde 5 çocuğu, 17 torunu, 25 de torununun çocuğu vardı.
11. Gerald ve Charlene Gallego
Gerald ve Charlene Gallego çifti seri katiller tarihine işledikleri 10 cinayetle kazındı. Gerald’ın cinsel hazlarını doyurmak adına 16-17 yaşlarındaki 10 kıza tecavüz edip öldüren çift, kızların başlarına vurmak, ölümüne dövmek, diri diri yakmak gibi birbirinden vahşice yöntemler kullandı.
Sessiz ve sakin bir çocuk olan Gerald’ın babasının süper market zincirleri bulunuyordu. Genç yaşlarda tanıştığı eroin, hayatını bitirmesine sebep oldu. İki başarısız evlilik sonrasında Gerald ile yolları kesişen Charlene da eroinle erken yaşta tanışmıştı. Kadınlara olan ilgisi nedeniyle önceki eşinden ayrılan Charlene evlilikte çiftlerin her şeye açık olması gerektiğine inanıyordu. Köle-efendi ilişkisi adı altında birçok kadının hayatını söndüren çift, kamuoyunda “The Love Slave Killers” (Aşk Kölesi Katilleri) olarak tanındı. 1983 yılında yakalanan çiftten Charlene Gallego önce cezaevine gönderildi. Ruhsal problemlerinden dolayı, 1997 yılında bir rehabilitasyon merkezine yönlendirilen Charlene, 2002’de burada can verdi. Gerald Gallego ise 1999’da hükümlü olduğu esnada hayatını kaybetti.
12. Michelle Michaud ve James Daveggio
Gallego çiftinin sıradışı öyküsü başka çiftlere de model oldu. İki tecavüz ve bir üniversite öğrencisini boğmakla suçlanan Michelle Michaud ve James Daveggio çifti, diğer seri katillerden farklı olarak belli bir modele göre suç işliyorlardı. Onları basit ama vahşi algoritmaları ele verdi ve ikisi de idama mahkûm edildi.
13. Ricky Davis ve Dena Riley
İzledikleri filmlerin etkisinde kalıp bu işe merak salan Ricky ve Dena, çocuk kaçırma, öldürme ve tecavüz suçlarından yargılandı. Ricky Davis tutuklu olduğu sırada hayatını kaybetti. Dena Riley ise 239 yıl yediği hüküm nedeniyle hâlâ cezaevinde.