Gün geçmiyor ki yeni bir zenginleştirme, sözde “güzelleştirme” ve “geliştirme” projesiyle ilgili deli eden bir şeylerle karşılaşmayalım. Bugünün delirteni Galata Port Projesiyle ilgili ortaya çıkan bazı yeni gelişmeler.
Bilmeyenler için açıklayalım Galataport Kabataş-Karaköy hattında inşa edilmesi planlanan über mega projelerimizden birisi. Tek sıkıntısı şehre gelen turistleri şehrin orijinal dokusu yerine yeni oluşturulmuş gıcır gıcır suni bir dokuya mahkum etmesi. Neden peki? Çünkü oradaki eski esnaf bir rant kapısı değil, halbuki yeni açılan restoranlar, oteller öyle mi?
Tescilli 2. derece kültür varlıkları olan TDİ Genel Müdürlük binası ve yolcu terminali otele dönüşürken, İstanbul Modern’in sergi salonu olarak kullandığı 3 numaralı antrepo ve Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu 6 numaralı antrepo da yıkılacaklar arasında. Neyse ki Mimar Sinan Üniversitesi ve İstanbul Modern’in kira sözleşmesi devam ediyor da şimdilik paçalarını kurtarabiliyorlar. Daha fazla bilgi isteyenler buraya bakabilir.
Bölgenin butik otellerinden biri olan Sub Karaköy‘ün sahibi Fırat Özgöçer ile projeden yerli esnafın ve Karaköy’ün nasıl etkileneceği üzerine konuştuk.
Tarihi mekanların otele dönüştürülmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aslında buradaki soru “Tüm” tarihi mekanların otele dönüştürülmesi olmalı. Maalesef düzensiz ve kontrolsüz yapıldığında bu şekilde oluyor. Çok az sayıda gerek mimari gerekse bölgenin ruhuna uygun konseptte mekanlarla karşılaşıyoruz.
Kesinlikle Karaköy’ün ruhuna uymadığını, yakışmadığını düşündüğünüz yapılar var mı?
Şu ana kadar organik büyüyen ve gelişen bir Karaköy var karşımızda. Bireysel yatırımcıların kendi özgün tasarımlarını yansıttıkları ve bölgede diğer işletmeler ile uyum içerisinde gelişen mekanlarla Karaköy bilinir hale geldi. Örneğin, SuB Karaköy’ün hemen yanında bir adet pompa satan dükkan ve hemen karşısında bir torna atölyesi bulunuyor. Bu noktadan sonra zincir markalarının, restorantların gelmesi ile bölge; keşfetmek için gelen gezginleri ne kadar tatmin edebilecek, ilgilerini çekecek şu anda soru işaretlerim var.
Proje kapsamında daha önce Bienal yapılan Antrepo 3 de yıkılıyor. Bu tarz büyük sanat etkinlikleri sizi nasıl etkiliyor? Yurtdışından ilgi nasıl?
Her iki yılda bir düzenlenen Bienal’i, SuB ‘ın tam arkasında yer alan Rum Okulu ve Antrepo 3 te yapılmakta idi. Eylül döneminde konaklayan neredeyse tüm misafirlerimiz Bienal için şehre gelen ve aynı zamanda bölgede yer alan 22 adet sanat galerisini keşfetmek, birebir iletişim kurmak için geliyorlar. Bu bakımdan bölgede sanata olan ilginin ve bölgenin modern sanatla anılmasının yerli ve yabancı turist için nasıl bir öneme sahip olduğunu çok yakından gözlemleyebildik. Ne kadar fazla doğru kurgulanmış mekan Karaköy’de yer alırsa uzun vadeli İstanbul’un ve bölgenin bilinirliliği o derece artacaktır diye düşünüyorum.
Salıpazarı ve Karaköy’deki eski esnafın kaderi ne oluyor? Hiç sohbet ettiğiniz oluyor mu?
Galataport kapsamında yer alan tüm esnaflar doğal olarak çıkacakları günü bekliyorlar. Bir B planları hemen hepsinin var. Farklı yerlerde çalışmalarına devam edebilecekler gibi görünüyor.
Proje kapsamındaki oteller bitince toplam 440 yatak olması hedefleniyormuş. Bu sizce bir ihtiyaç mı?
Kesinlikle değil. Şu şekilde açıklamaya çalışayım; İstanbul’a gelen bakanlığın açıklamış olduğu istatistiklere göre geçtiğimiz yıl 10 milyon turist geldi. Bu raporun alt kısmında küçük puntolarla yazılmış olan bir ibare son derece dikkat çekiciydi. %60’ının transit yolcu olduğunu belirtiyordu. Yani İstanbul aktarmalı olarak devam eden şehirde konaklamayan ama bizim istatistik hesaplarımızı yükselten hayali bir rakam var önümüzde. Bununla beraber şehre gelen ya da gelebilecek turist sayısı belli. İki adet havalimanımız var ve sezon diye adlandırdığımız zamanlarda bunlar full kapasite olarak çalışıyorlar. Gelen insan sayısı yıllardır değişmemesine rağmen her geçen yıl yüzlerce otel açılıyor. Dolayısı ile doluluk oranları ve konaklama fiyatları her geçen gün düşmekte. Özetle şu an için otel yapmak, geçtiğimiz yıllara göre hem yatırım maliyeti açısından hemde uzun vadeli gelir dengesi yüzünden çok doğru bir yatırım alanı olarak görünmüyor.
Bu rekabetten siz nasıl etkilenirsiniz?
Karaköy, sadece yurt içi değil Avrupa ve Amerika’da da son derece insanların merakını uyandıran bir bölge. Karaköy’ün ilk işletmelerinden biri olduğumuz ve konsept olarak sadece Türkiye’de değil dünyanın başka bir ülkesinde de benzer bir tesis olmadığından, bizim misafirlerimiz gerek SuB’ı gerekse Karaköy’ü keşfetmeye gelen insanlardan oluşuyor. Dolayısı ile şu ana kadar bu durumdan fazla etkilendiğimizi söyleyemeyeceğim. Burada önemli bir nokta da var ki, ülkenin siyasi durumu sürekli değişmesinden dolayı ister istemez son derece kırılgan olan turizmden etkilenmememiz mümkün değil.
Son yıllarda, Karaköy’de duyduğunuz en uçuk ekonomik olay neydi?
Sadece mevcut yapıların iki yılda fiyatlarının %500 civarında arttığına şahit oldum diyebilirim.
Projeler yapılmaya başlandığındaki inşaat süreci sizi ve çevrenizi ne şekilde etkileyecek?
Projenin büyük bir kısmı denizin doldurulması ile gerçekleşeceğinden dolayı, özellikle kazık çakmaya başladıklarında ister istemez gürültüden son derece olumsuz olarak etkileneceğiz.
Şu an ve değişim sonrasında Karaköy’ün dokusunun korunacağına inanıyor musunuz?
Aslında merak ediyorum; ilk kilim mağazası ne zaman açılacak diye? Sanırım cevabı verebildim.
Proje detaylarına baktığınızda en yanlış bulduğunuz yer neresi?
Detaylı olarak şu anda kimse bir bilgiye sahip değil ne yazık ki, zamanla ortaya çıkacaktır. Eğer doğru yapılırsa şu andaki atıl durumda olan halinden çok daha iyi bir hale geleceğinden şüphem yok.