Kadının ikinci sınıf insan olması, yok sayılması ya da “günahkâr bir şeytan” gibi görülmesi daha ana rahmine düştüğü gün başlar çoğu kez. Bir erkek evladın doğumu kadar sevinilmez kız çocuğunun doğumuna pek çok yörede, pek çok ailede. Erkek çocuklar alkışlar, övgülerle büyütülürken, kız çocuklar hep erkeklere hizmet etmek için yaratıldığına inandırılır, adam(!) yerine konmaz bir türlü.
Her ne kadar kanunlar karşısında EŞİTSİNİZ dense de çoğu kez hakları gasp edilir bir şekilde. 21. Yüzyılda hâlâ kara çarşaflara saklanan, gece sokağa çıktığı için, şort giydiği ya da açık giyindiği için tacize, saldırıya, tecavüze uğrayan, sözüm ona çok SEVİLDİKLERİ için öldürülen kadınlar ülkesinde yaşıyoruz. Hâlâ dünyanın bir köşesinde “Kadınlar insan mıdır”ın tartışıldığını duyuyoruz. Bütün bunların yanında içimize su serpen bir şeyler de var; “kadın ve sanat”. Kadınlar için yazılan o sımsıcak şiirleri, kadın temalı resim ve fotoğraflarla süsledik sizin için…
1. Seven Bir Kadın İçin Sone
Siz ne zaman sevdiyseniz çaresizlik vardı
Bir karanlıktı basan içinizi aşkla beraber
Sevince her yeriniz bir humma ateşiyle yanardı
Sonra gözlerinizde yaş, alnınızda ter
Onu severdiniz bilirim ama gidemezdiniz ki
Sizin gibi niceleri sevip gidemediler
İşte ümitsiz aşkınızın şahidi
Dişlediğiniz yastıklar, kırdığınız kadehler
Ve sizi o keder güzelleştirdi, o keder
O isyan etmeler tanrıya, o içinizdeki kırıklık
O sabahlara dek ağladığınız geceler
Bütün kadınlığınızla aşkın üstündesiniz artık
O içinizdeki son fırtınalar da gelir geçer
Siz de bir gün dersiniz – sevmek yalanmış meğer.
Ümit Yaşar Oğuzcan
2. Gözleri Siyah Kadın
Gözleri siyah kadın, o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
Nazım Hikmet
3. Ölümü Hatırlatan Kadın
Kayalıklarda gördüm seni, bir sisli günde,
Fırtınadan saçların çözülmüş bir demetti.
O kayalıklarda ki bir yıl evvel üstünde
Çöllerden aşık dönen bir genç intihar etti…
Seni her nerde, artık her ne suretle görsem
Bir gölgenin duyarım ruhuma düştüğünü.
Ben de o aşık gibi bir kayada ölürsem
Rabbim mukaddes etsin seni gördüğüm günü!
Kayalıklarda bir genç öldüğü gün beldenin
Halkı seni karanlık rüyalarında görmüş,
Ey yâdı gönlümüzden çıkmayan afet senin
Sevmediklerin değil, sevdiklerin ölürmüş.
Bazı ruhum kararır kefenlerden, mezardan;
Yok mu Rabbim, ölümün bir güzel şekli, derdim.
O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman
Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim.
Başka bir gözyaşını dudaklarınla silsen
Ürpererek: Bu derim, mezardan bir nefestir!
Buna kıskançlık deme, bence değil yalnız sen,
Seni gören göz bile ne kadar mukaddestir!
Kimse karşında belki titremez gönlüm gibi,
Bense hala korkarım dizinde ağlamaktan.
Teması korku veren tatlı bir ölüm gibi
Daha cana yakındır görünüşün uzaktan…
Faruk Nafiz Çamlıbel
4. Gönlü Güvercinli Kadın
Önce sesin geldi
Aralandı kapılarım
Ardında şaşkın bulutlar çıkmazı
Sonunda sen
Gönlü güvercinli kadın
Köpüren simsiyah saçlarınla
Günler boyu koşuşup durdun
İçimin aykırı ırmaklarında
Gamzelerinde gizlediğin
O binlerce yıldızı
Döküp de şimdi üstüme
Söyle nereye
Artık herkes
Tutsun da elinden kendi şiirinin
Tersinden mi girsin
Ölü kelebekler sokağına
Sen bende daha bitmedin ki
Gönlü güvercinli kadın
Tekin Gönenç
5. Soyunan Kadın
Sıyrıldı bütün örtülerden
Bir güneş doğdu karşımızda
Duyduk teninin sıcaklığını
Hoyrat avuçlarımızda
Saatler durdu kahrından
Paramparça oldu aynalar
Soyundu, bütün vücudu
Taş kesilinceye kadar
Kamaşan gözlerimizle içtik
Yudum yudum aydınlığını
Bir kadın susuz dudaklarımızda
Sebil etti kadınlığını…
Ümit Yaşar Oğuzcan
6. Sokaktan Geçen Kadın
Önümden geçen güzel kadın,
Şimdi evine gideceksin,
Buğulu camların ardında, geceye karşı
Soyunup döküneceksin.
Aklıma gelenleri bağışla,
İnsanız neler düşünmeyiz
Bir görünüp, bir yitirdiğim, hayal meyal
Beyaz göğsün, gerdanınla
Kim bilir kimlerin koynuna gireceksin…
Ömrümüz yükte hafif, pahada ağır,
Aman vermez haramilerden kaçırılmış
Hem olmuş, hem olmamış istediğimiz
Belki bana düşündürdüklerini
Bir gün sen de düşüneceksin…
7. Kadın Göğsü
Bir kadın göğsü başlarsa konuşmaya,
En güzel deniz olur;
En sakin demiyorum
Başın döner dalgasından
Nereye gittiğini unutup
İntihar etmek istersin
Baktıkça bu muhteşem denize.
Vapurdan atlayanlara selam…
Ümit Yaşar Oğuzcan
8. Bir Kadın
Sana ey kanımda eriyen kadın
Can nasıl dayansın, nasıl dayansın?
Mezara çekmekse beni maksadın
Önümde o siyah gözlerin yansın.
Bir sütun alevsin, bir sütun duman,
Yalnız seni görür, gözünü yuman.
Senden ateşine bir deva uman
Bari gitsin kara toprağa kansın.
Bir çukur solumda, bir taş sağımda
Kabre girdiğim gün bu genç çağımda
Öyle bir yüksel ki sen toprağımda
Görenler ruhumu tütüyor sansın
Necip Fazıl Kısakürek
9. Sandıklı Pazarındaki Çingene Kadın
Birden anımsadın bunca yıl sonra
O gördüğün badem gözlü
Çingene kadını
Tam yirmi beş yıl önce
Sandıklı pazarında.
Şimdiye kadar hiçbir kadın
Öyle bakmadı
Meydan okumadı sana;
Gözlerini gördün
Bir anda sevişip ayrıldınız.
Gökyüzüyle birlikte bakmıştı sana,
Çaktırmadan arasta esnafında.
Özdemir İnce
10. Kadın Denince
Kadın denince aklıma deniz gelir
Dalgalı eteklerinde rüzgâr
Sesine hep o şarkıyı yükler
Dalga dalga vurur sahillerime
Burkulurken burgaçlarda umudum
Düşlerimi bilmediğim limanlara sürükler
Kadın denince aklıma toprak gelir
Tomurcuğa durur parmaklarım
Bıngıldar içimde bengisular
Karıncalar dev gıdıklar damarlarımda
Yükselir tufanımda kadın rengi sular
Kadın denince aklıma bulut gelir
Gönül göklerime yıldırım çeken
Beni bende vuran saran bürüyen
Sevdanın o ıssız sokaklarında
Beni giyip yağmur yağmur yürüyen
Kadın denince aklıma gece gelir
Dokunur alev gibi bir şeylere ellerim
Ellerimi ararım gecede el yordamı
Islak bir yorgan gibi örtülür üzerime
Ocakları tütmeyen ıssız evlerin damı
Kadın denince aklıma saç gelir
Her telinden bir kuyuya sarkarım
Kadın denince aklıma göz gelir
Uçurumun çağrısından korkarım
Kadın denince aklıma çöl gelir
Vaha arıyorken yitiveririm
Kadın denince aklıma sonsuzluk gelir
Tükenir özümde bitiveririm
Kadın denince aklıma yabancı bir şehir gelir
Kaybolurum bilmediğim sokaklarında
Kadın denince aklıma ateş gelir
Tutuşurum alev dudaklarında
Kadın denince aklıma bağlama gelir
Bir mızrap olurum neva telinde
Kadın denince aklıma bir gelin gelir
Yüreği bir testi gibi elinde
Sevdasını yüreğinden içerim
Kadın denince aklıma anam gelir
Şımarır içimde haylaz bir çocuk
Terli avucumda yaşlı gözlerim
Anamın verdiği o iki boncuk
Sadettin Kaplan
11. Adın Bahardı
Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca
Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
Aşkın içimde solardı adın bahardı
Eteğini koştururdun sokağımızda
Sokak sus pus olur sana bakardı
Bilmezdin gizliden izlediğimi
Gözlerim gözlerinden korkardı
Hatırlıyorum adın bahardı
Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
Hatırlıyorum adın bahardı
Yılmaz Erdoğan
12. Hoş Geldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin.
Yorulmuşsundur;
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var.
Susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim.
Acıkmışsındır;
Sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
Memleket gibi esir ve yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin!
Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi.
Güldün,
Güller açıldı penceremin demirlerinde.
Ağladın,
Avuçlarıma döküldü inciler;
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin…
Nazım Hikmet Ran
13. Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği
Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını
Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git Allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gülkurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar
14. Böyle Bir Sevmek (Ne Kadınlar Sevdim)
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır, sanmayın ki beni unuttular
Hala ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kimbilir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir.
Attila İlhan
15. Kadınlar
Üç etekli, ak poşulu, türkü bakışlı
Kadınlar yürüyor dağlara doğru
Leylak moru gülkurusu dağlara doğru
Özlemlerle acılarla bir Anadolu
Sivaslı mı Urfalı mı bilemem gayri
Kadınlar kadınlar dağlara doğru
Çalı çırpı sıla gurbet dağlara doğru
Sarı sıcak ak cibinlik dağlara doğru
Ordu ordu çekip gider ayçiçekleri
Bakma Turaç bakma bana, bakma el gibi
Bilemezler avcının kim olduğunu
Sezmişler düşmanın kokusunu
Kadınlar kadınlar dağlara doğru
Özlemlerle acılarla bir Anadolu
Bu sıtmalı gecelere bu beşikleri
Bakma Turaç bakma bana bakma el gibi.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
16. Kadınlar Sonbahar
Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar
Titrek dudaklarında sarışın bir keder
Nabız kaybolur, kan susar, dolaşım yavaşlar
Sisli bir nebülöz, gökte yazılmamış şiirler
Dargın sevgililer yalnızlıklarına uzaklaşıyor
Anlaşılmaz çocukluğun ortaokullarından ders zilleri
Kilitli defterlerde kurutulmuş menekşeler
Tehlikeli yolculukların kanat çırpan mendilleri
Sazdan saza azalan hicranlı köçekçeler
Dünkü delikanlıları yaşlılığa taşıyor
Eylül şehirleri yağmurlu gürültülerle alır yerlerini
Deniz kahvelerinde son kadehlerde bulutlar birikir
Ilık bir aydınlıkla yıkayıp yorgun ellerini
Görgülü ihtiyarlar bir bir ortalıktan çekilir
Yaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor.
Attila İlhan