Bazı taşlar sıradan görünür ama içlerinde yüzyılların hikâyesini taşırlar. Kader taşı, ya da diğer adıyla scone taşı, tam da bu türden bir kaya parçası. Kralların tahtının altına yerleştirilen, savaşlarla el değiştiren, efsanelerle büyüyen ve hâlâ tam olarak anlaşılamayan bir miras… Bugün Edinburgh Kalesi’nin Taç Odası’nda sergilenen bu taş, İngiliz monarşisinin bir sembolü ve İskoç gururunun da sessiz bekçisi. Peki tam olarak kader taşı nedir?
Kader taşı nedir?
Kader taşının kökeni, tarih ile mitin birbirine karıştığı bir noktada başlıyor. En eski efsaneler, taşın üç bin yıl önce İncil’de Yakup’un yastığı olarak kullanıldığını, ardından Mısır, İspanya ve İrlanda üzerinden İskoçya’ya ulaştığını anlatıyor. İrlanda’daki Tara Tepesi’nde Lia Fail yani “konuşan taş” olarak bilinen bu taşın, krallık hakkı gerçek olan bir hükümdarın altında gürlediği söylenirdi.
Bazı tarihçiler bu hikâyenin sadece efsane olduğunu söylese de taşın İrlanda ile İskoçya arasında bir bağ kurduğu fikri hala güçlüdür. Arkeolojik bulgular, taşın İskoçya’daki Scone çevresinden çıkarılmış bir kumtaşı olabileceğini gösteriyor. Yani belki de Yakup’un yastığı hiç bu taş değildi, ama o hikâye, bu taşa öyle güçlü bir anlam kazandırdı ki yüzyıllar boyunca krallar onun üzerinde oturarak kaderlerini mühürlediler.
Westminster Abbey, günümüzde sadece bir ibadethane değil aynı zamanda Britanya monarşisinin tiyatrosu gibidir
1066’dan bu yana tüm hükümdarların taç giydiği bu görkemli yapıda, bir köşede sade görünümlü ama tarihin yükünü taşıyan bir mobilya durur: Taç Giyme Sandalyesi. 1296’da İskoçya’yı fetheden Kral I. Edward, kader taşını Scone Manastırı’ndan getirip bu sandalyenin altına yerleştirdi. Böylece taş, İngiliz krallığının gücünü simgeleyen bir platformun parçası haline geldi. Yüzyıllar boyunca III. Charles’tan II. Elizabeth’e kadar tüm hükümdarlar, o taşın üzerinde oturarak tacını giydi.
Ancak Westminster’daki bu kutsal sandalyenin de kendine özgü bir tarihi var. Eskiden altın yaldızlarla süslenmiş, üzerine kuşlar ve bitkiler çizilmiş bu tahta oturak, bugün sade bir şekilde sergileniyor. Yakından bakarsanız, meraklı öğrencilerin kazıdığı baş harfleri bile görebilirsiniz. Her bir çizik, krallar kadar insan hikâyelerinin de izini taşır.
Efsaneler kadar hareketli bir geçmişe sahip olan bu taş, tarih boyunca defalarca kaçırıldı, zarar gördü ve tartışmalara konu oldu
1950 Noel Arifesinde, dört İskoç öğrenci Westminster’a gizlice girip taşı çaldı. Taşın daha önce bir bomba saldırısında hasar gördüğü fark edilince, taşı taşırken ikiye ayrıldığı söylendi. Sonrasında onarılan taş, Arbroath Manastırı’na bırakıldı; burası aynı zamanda İskoç bağımsızlık bildirgesinin imzalandığı yerdi.
İngiliz hükümeti taşı kısa süre sonra geri alsa da olay halkın hafızasında derin bir iz bıraktı. Bu eylem, yalnızca bir soygun değil, İskoç kimliğinin bir haykırışı olarak görüldü. Taş, 1996’da Başbakan John Major tarafından yapılan bir jestle resmen İskoçya’ya iade edildi ama taç giyme törenleri için her zaman Westminster’a geri dönecekti.
Modern jeoloji bilimi taşın sırrını çözmeye çalışsa da kader taşının nereden geldiği hâlâ büyük bir gizem
Historic Environment Scotland tarafından yapılan 3 boyutlu modellemeler, taşın büyük olasılıkla Scone çevresindeki kumtaşlarından biri olduğunu gösteriyor. Ancak bu, efsaneleri susturmaya yetmiyor. Çünkü taşın üzerinde yazılı olduğuna inanılan bir ifade hala yankılanıyor: “Kader adil davrandığı sürece, bu taş nerede olursa olsun İskoçlar hüküm sürecektir.” Bu söz, İskoç halkı için yalnızca bir kehanet değil, aynı zamanda ulusal bir umut simgesi.
Bugün taş, Edinburgh Kalesi’nin Crown Room bölümünde, diğer kraliyet mücevherleriyle birlikte sergileniyor. Kral Charles’ın taç giyme töreni öncesinde, büyük bir dikkatle Londra’ya taşınıdı tören bitince tekrar İskoçya’ya döndü. Onu görmek isteyenler, kale ziyareti sırasında ya da Scone Sarayı’ndaki replikasının önünde durarak bu efsaneye dokunabilir. Belki de asıl büyüsü tam da burada: sıradan bir kumtaşının, bütün bir ulusun tarihine şekil verebilmesinde.