Bu dünyadan bir Jim Morrison geçti… Az kişinin bildiği, ama bilenlerin ve dinleyenlerin taparcasına sevdiği -sadece bir solist değil- bir şair… Şiir yazdı, şarkı söyledi, aşık oldu, sevişti, uyuşturucu kullandı, şu anda bile tabu olan bazı şeyleri kimseyi umursamadan yaptı, toplumun ona dayattığı değer yargılarını reddederek yaşadı. Sonra öldü. Bundan tam 43 yıl önce bugün. Jimi Hendrix ve Janis Joplin’le anlaşmış gibi 27’sinde hem de. Biz de bu “mütevazı tanrıyı” 27 madde ile hatırlayalım istedik.
Ölmeden kısa bir süre önce bir şiirinde şunları yazmıştı:
Kapıda biri var
bir mütecaviz içeriye dalıyor kapıyı kırıp
ne acı, ne de ölüm
Biziz sadece, tekrar tekrar.
İçeri geliyoruz
tamam, arayın bakalım etrafı
hiçbir şey bulamayacaksınız
Tüm perspektifleri bir anda görmek
her şey donduğunda
ve sanki kendine doğru.
Morrison ailesi
2. Dünya Savaşı’na katılan bir amiral olan George Stephen Morrison ile Clara Clark Morrison 1942 yılında Hawaii’de tanıştı. Oğulları James Douglas Morrison 8 Aralık 1943’te Florida’da doğdu.
Dönüm noktası
Henüz dört yaşındayken, ailesiyle birlikte New Mexico otoyolunda giderlerken, kaza yapıp ters dönmüş bir kamyon ve bu kamyondan çevreye saçılmış ölmek üzere olan yaralı Pueblo yerlilerini görür. Gördüğü bu manzaradan çok etkilenir. Bunu yıllar sonra şu şekilde anlatacaktır: “Ölümü ilk keşfettiğim an… Ben, annem, babam, büyükannem ve büyükbabam gün batarken çölde ilerliyorduk. Bir kamyon dolusu Kızılderili başka bir kamyona ya da bir şeye çarpmıştı. Kızılderililer bütün ana yola dağılmıştı ve kanlar içinde ölümü bekliyorlardı. Babam ve büyükbabam, arabadan neler olduğuna bakmak için inmişlerdi. Ben daha çocuktum, o yüzden arabada oturup beklemem gerekiyordu. Ben bir şey görmedim. Tek gördüğüm şey garip, kırmızı boya ve yerde yatan insanlardı, ama bir şey olduğuna emindim. Çünkü onların yaydığı dalgaları hissedebiliyordum. Birden yerde yatan insanların da olay hakkında benim bildiğimden daha fazlasını bilmediklerini fark ettim. İşte o an ilk kez korkuyu tattım.” Morrison daha sonra arkadaşlarına, o gün ölen Kızılderili’nin ruhunun kendi ruhuna geçtiğini söyleyecekti.
Highway
http://www.youtube.com/watch?v=6ojURx4Zdqc
UCLA’de sinema öğrencisiyken Highway adlı bir film çekti.
The Doors’un adı nereden geliyor?
http://youtu.be/OCaDjpwuh08
Grup adını Aldous Huxley’nin kafası güzelken (Bkz. Meskalin) yazdığı The Doors Of Perception adlı kitaptan alır. Hatta Huxley’nin kitabının adını koyarken de, William Blake’in “kapıların ardında bilinen ve bilinmeyen gerçekler vardır” dizelerinden etkilendiği söylenir. Morrison, UCLA’i bırakıp bohem bir şekilde takılırken (tam olarak kumsalda güneşlenirken) Manzarek’le karşılaşır, ki Manzarek zaten Morrison’ın sınıf arkadaşıdır. Jim, Ray’a kendi yazdığı Moonlight Drive adlı şarkıyı söyler. Ray bu şarkıyı çok beğenir ve grup kurmayı önerir. Robby Krieger ve John Densmore’un da gruba katılmasıyla 1965’te The Doors resmen kurulur.
6 yılda 6 albüm
Jim Morrison’lı The Doors altı yılda altı albüm yaptı: The Doors (1967), Strange Days (1967), Waiting For The Sun (1968), The Soft Parade (1969), Morrison Hotel (1970), LA Woman (1971).
Morrison sonrası
Grup Jim’den sonra da çalışmalarını sürdürmüş olsa da, Jim’le olduğu gibi bir başarı yakalayamamıştır. Bu “physcodelic blues rock” grubu, Morrison’dan sonra Other Voices adlı tek bir albüm yapabilmiştir.
An American Prayer / Bir Amerikan Yakarışı
Jim Morrison şiirlerinden derlenmiş bir şiir kitabıdır. Kitaba da adını veren şiirden…
Ilık ilerleyişin farkında mısın yıldızların altındaki?
Varolduğumuzu biliyor musun?
Anahtarlarını unuttun mu krallığın?
Gerçekten doğdun mu acaba
ve sağ mısın acaba?
Hadi icat edelim yeniden tanrıları,
tüm çağların tüm mitlerini, sembollerini kutlayalım, derin mürver ormanlarının
(Unuttun mu yoksa derslerini eski savaşların?)
Büyük altın döllere muhtacız
Babalarımız gülüşüyor ormandaki ağaçların bağrında,
anamız ise ölü yatıyor denizde
Katliama sürüklendiğimizin farkında mısın…
Sadece bir solist değil
Aynı zamanda bir şair olan Morrison’ın şiirleri “Tanrılar, Yeni Yaratıklar” adlı bir kitapta toplandı.
The Lizard King
http://www.youtube.com/watch?v=8FH7qhW1_N8
Bir şarkısında geçen “I am the lizard king, I can do anything” sözünden dolayı “Lizard King”, yani “Kertenkele Kral” adıyla da anılır. Kendisine bu lakabı uygun görmesinin sebebinin, Morrison’ın, kertenkelelerin tamamının yok olmasının bile ekosisteme bir zarar vermediğini öğrenmesi olduğu söylenegelir. (Gerçekten böyle olup olmadığı tartışmaya son derece açıktır tabii.)
Bir bakıma istediği oldu aslında
Grup arkadaşı Ray Manzarek’e “Ben bir kuyruklu yıldız olmak istiyorum. Herkesin durup baktığı, birbirine gösterdiği bir kuyruklu yıldız. Sonra? Boooooom ve ben yokum. Bir daha hiçbir zaman böyle bir şey görmeyecekler ve beni hiç unutmayacaklar” demiştir.
Nasıl öleceğini seçebilseydi
http://www.youtube.com/watch?v=wuY1EI26n8Q
Ölüm konusunda bir seçim yapma şansı verilseydi, ne şekilde ölmeyi tercih edeceğini şu sözlerle anlatmıştı: “Bir uçak kazasında ölmek güzel bir gidiş olurdu. Uykumda, yaşlanınca ya da aşırı doz uyuşturucudan ölmek istemiyorum. Ölümü hissetmek, koklamak, tatmak, duymak istiyorum. Ölüm bize yalnızca bir kez gelecek, bu fırsatı kaçırmak istemem.”
Öldü mü, ölmedi mi?
Elvis Presley, Michael Jackson gibi Jim Morrison’ın da ölmediğine dair efsaneler hâlâ dolaşıyor. Hatta grup arkadaşı Ray Manzarek bile “Otopsi bile yapılmadı, öldüğüne inanmıyorum” açıklaması yapmıştı. Ray Manzarek’in iddiasına göre, Jim’in sevgilisi Pam ona kokain yerine eroin vermiş, bunu da alkolle karıştırıp burnundan çekmesini istemiştir. Morrison bunu yaptıktan sonra kan kusarak ölmüştür. Hazırlanan resmi rapora göre ölüm nedeni kalp krizidir. Sevgilisinin kendisini aldatmasına dayanamayıp intihar ettiği de iddialar arasındadır.
“Kata ton daimona eaytoy”
Jim Morrison’ın mezar taşında yazan bu yazı “içindeki kendi şeytanına dair” ya da “içindeki şeytana doğru” anlamına gelir. Paris’teki mezarından alınıp Los Angeles’a nakledilmesi düşünüldü ama buna izin verilmedi. Mezarı halen Paris’te birçok büyük ismin de gömülü olduğu Pere Lachaise mezarlığındadır.
Akıllara zarar sahne şovları
Sahne şovlarında kendi döneminin en çılgın şarkıcısıydı Morrison. Sahne ekipmanlarını darmadağın ettiği bir konserinde hızını alamadığı, seyircilere penisini gösterip mastürbasyon yaptığı söylenir. İçinde bulunulan dönemi düşündüğümüzde, bu davranışları herkes için marjinaldi. Sadece sahne şovları değil, şarkı sözleriyle de sınırları zorladı. Şiddet, seks, alkol, uyuşturucu, intihar gibi temaları içeren şarkı sözleri sebebiyle hukukçular ve polis peşini bırakmadı.
Sahnede tutuklanan ilk şarkıcı
Sahnede tutuklanan ilk şarkıcıdır. Hem de iki kez! İlki sahne arkasında bir kadınla zorla ilişkiye girmeye çalıştığı iddiasına, ikincisi sahnede soyunduğu ve seyircilere penisini gösterdiği iddiasına dayanıyordu. Bu tutuklamalardan sonra Morrison’ın sahneye çıkması 21 eyalette yasaklandı.
Deri ceketli Rimbaud
“Ben deri ceketli Rimbaud’yum. Başkaldırı, düzensizlik ve kaosa ilişkin her şey ilgimi çekiyor, özellikle de görünüşte hiçbir anlamı olmayan eylemler. Özgür hareket, davranış… Olduğundan başka hiçbir şey olmayan eylemler. Sonuç yok, sebep yok. Yönlendirilmemiş, özgür eylem. Eğer bu akışa kapılıp özgürce yaşarsanız çevrenizdeki insanlar farklı bir hareket yaptığınızı düşünür ve huzursuz olurlar, ya sizden kaçarlar ya da size engel olurlar.”
Babaya ölüm, anneye küfür
http://youtu.be/JSUIQgEVDM4
The End şarkısı grubun en bilinen parçalarından birisidir. Bu kadar bilindik olmasının sebeplerinden birisi de annesine babasına nefret kusmasıdır:
Father
Yes son?
I want to kill you
Mother, I want to…
Oyuncağını da yaptılar
Mcfarlane Toys adlı oyuncak firması Jim Morrison’ın oyuncağını üretti. Morrison bunu görse pek de hoşnut olacağını sanmıyoruz tabii.
The Doors movie
Oliver Stone’un yönettiği The Doors adlı filmde, grubu ve Morrison’ı anlattı.
The Doors documentary
Johnny Depp’in seslendirdiği bir belgesel de var grupla ilgili.
“Jim Morrison olmak istiyorum”
http://youtu.be/n6OE6a07Aks
Radiohead – Anyone Can Play Guitar
Thom Yorke bu şarkıda “Grow my hair, I wanna be Jim Morrison” diyor. Bu şarkının Türkçeleştirilmiş halinde ise öykü de Türkiye’ye adapte edilmiş, Jim Morrison’ın saçlarının yerini Orhan Gencebay ve bıyıkları almıştır.
Morrison’a ithafen
James Blunt – So Long Jimmy