Jack Kerouac, Beat Kuşağı‘nın en hızlıları arasında yer alıyordu. Yarattığı eserlerde ve karakterlerde bunu görmek mümkün olduğu gibi söz konusu eser ve karakterlerden etkilenip kendi hayatını gözden geçiren okurların sayısı da bir hayli fazlaydı. Aslına bakarsanız durum halen daha bu şekilde devam ediyor. Zira her geçen gün gençliğini ve kendini yeniden keşfeden insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok.
Derlediğimiz liste, Jack Kerouac’tan yaşama ve yazıya dair söylenmiş kural gibi ama tam da kural olmayan bir takım öneriler içeriyor.
1. “Sabahları her günü önemli bir günmüş gibi düşün.”
“Sırtüstü uzanmış, gözlerimiz tavanda yatıyor ve Tanrı’nın hayatı bu kadar acıklı kılarken ne planladığını düşünüyorduk.”
2. “Her şeye açık ol ve her şeyi dinle.”
“İşinde sorunları olmasına ve sivri dilli bir kadınla kötü bir aşk hayatı yaşamasına rağmen, en azından gülmeyi nerdeyse dünyadaki herkesten daha iyi öğrenmişti.”
3. “Hayatınla barışık ol.”
“Kaybettiği her şeyi geri alma derdindeydi, kayıplarının sonu yoktu, hayat sonsuza kadar böyle devam edecekti.”
4. “Evinin dışında sarhoş olmamaya çalış.”
“Gecenin ortasında bir şeye karar vermeye çalışan ve önlerindeki karanlıkta geçmiş yüzyılların tüm ağırlığını taşıyan üç yeryüzü çocuğuyduk biz.”
5. “Hissettiklerini özgür bırak, kendi biçimini bulacaktır.”
“Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hiçliğin altüst olmuş gölünde ufak dalgalarız.”
6. “Karalama defterleri ve özensizce yazılan daktilo sayfaları sevinç kaynağın olsun.”
“Ekimde yuvaya dönüyordum. Ekimde herkes yuvaya döner.”
7. “Zihninin derinlerindeki sonsuzluktan ne istiyorsan onu yaz.”
“Huzur aniden gelecek ve geldiğini fark etmeyeceğiz.”
8. “Ne kadar inebiliyorsan, o kadar derine in.”
“Sonunda çıkıp yalnız başıma rıhtıma yürüdüm. Çamurlu kıyıya oturup Mississippi Nehri’ni incelemek istiyordum; bunun yerine bir tel örgüye burnuma dayayıp öyle bakmak zorunda kaldım nehre. İnsanları nehirlerinden ayırmaya başlarsanız ne kalır geriye? Bürokrasi…”
9. “Edebi, gramatik ve sentaktik kısıtlamalara takılma.”
“Bir gün çocuklarımızın merakla, anne babalarının inişsiz çıkışsız, düzenli, resimlerin dondurduğu gibi durağan hayatlar yaşadıklarını, sabahları kalkıp hayatın kaldırımlarını gururla adımladıklarını sanarak, bizim esas yaşantılarımızın, esas gecelerimizin hırpani deliliğini, bitikliğini, cehennemini ve o anlamsız yol kâbusunu akıllarının ucundan bile geçirmeden bakacakları fotoğraflardı bunlar.”
10. “Proust gibi, zamanın eski bir kullanıcısı ol.”
“Az sonra esaslı bir gece çökecek, dünyayı kutsayan, bütün nehirleri karartan, tepeleri sarıp sarmalayan, son kıyıyı da kaplayan gece, ve kimse kimseye ne olacağını bilmeyecek…”
11. “Anımsayarak ve şaşırarak yaz.”
“Yaşlanmanın çaresiz sefaletinden başka, işte o zaman Dean Moriarty gelir aklıma, ardından ihtiyar Dean Moriarty, bulamadığımız baba, ve gene Dean Moriarty…”
12. “Dikkatli bir gözle çalış, dil denizinde yüz.
“Arabayla uzaklaşırken arkanızda bıraktığınız insanların düzlükte ufalarak nokta haline gelip kaybolduklarını gördüğünüz anda hissettiğiniz o duygu nedir?”
13. “Tecrübenin, dilin, bilginin yüceliğinde utanma ve korku yoktur.”
“Fazlasıyla büyük bu dünya, bizi ezip geçiyor duygusudur bu; ve vedadır. ama biz yine de gökyüzünün altında bir sonraki çılgın maceraya doğru koşarız”
14. “Umutsuz, zalim, yalnız karakterleri öv.”
“1942’de dünyanın gelmiş geçmiş en iğrenç oyunlarından birinin yıldızıydım. Denizci olarak Boston’da bulunuyordum, Scollay Meydanı’ndaki Imperial Cafe’ye içmeye gitmiş, altmış bardak bira devirdikten sonra tuvalete kapanmış ve klozete sarılıp uyumuştum.”
15. “Merakın merkezi, gözün içindeki gözdür.”
“Gece boyunca en az yüz denizci ve çeşit çeşit insan gelip, ben tanınmaz bir şekilde topraklaşana kadar üstüme her türlü duygusal pisliklerini saçmışlardı.”
16. “Kabullenmek daima kaybettirir.”
“Ne fark eder ki? İnsanların dünyasında adsız olmak cennette ünlü olmaktan iyidir.”
17. “Durduğun zaman kelimeleri düşünme fakat resmi daha iyi görmeye çalış.”
“Cennet nedir ki zaten? Yeryüzü nedir? Hepsi zihnimizde.”
18. “Dünya okusun diye yaz ve resmin bütününü gör.”
“Amerika’nın ortasında, gençliğimin Doğusu ile geleceğimin Batısını ayıran çizgideydim; belki de olanlar bu yüzden tam orada ve o zaman oldu, o garip kızıl öğleden sonra…”
Kaynak: 1