Tarihi değiştiren bir toplantı düşünün… Ne bir savaş kazanıldı, ne topraklar fethedildi, ne de dev bir anıt dikildi. Ama o gün orada konuşulanlar, dünya üzerindeki milyonlarca insanın inancını, ibadet şeklini ve hatta Tanrı’yı algılayış biçimini sonsuza dek değiştirdi! Bu olay, MS 325’te İznik’te toplanan İznik Konsili’ydi. Dönemin en güçlü adamı İmparator Konstantin’in “Artık yeter!” diyerek Hristiyan alemini masaya oturtmasıyla başladı, adeta bir ilahiyat fırtınasına dönüştü. Filozoflar, piskoposlar, tartışmalar, küçük bir harfle başlayan büyük bir fikir savaşı… Her şey ama her şey bu küçük Anadolu kentinde patladı. İznik Konsili sadece Hristiyanlık tarihini değil, dünya tarihini de bambaşka bir yöne çevirdi. Hadi gelin İznik Konsili’nde neler oldu bir bakalım.
Geçtiğimiz mayıs ayı, Hristiyanlık tarihinin en çarpıcı olaylarından biri olan İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümüydü
MS 325’te, dönemin kudretli hükümdarı İmparator Konstantin, imparatorluğun dört bir yanından yüzlerce piskoposu bugünkü Türkiye topraklarında, İznik’te topladı. Üç ay boyunca süren bu dev buluşmanın sonunda ortaya çıkan “İznik İnancı”, Hristiyanlığın ilk resmi inanç bildirgesi olarak tarihe geçti. Hatta bugün bile dünyanın dört bir yanındaki kiliselerde hâlâ bu bildirgenin etkilerini görmek mümkün. Bugün bu olay İznik Konsili olarak biliniyor.
Konseyin gündemi bir hayli yoğundu:
Hristiyan inancının temel kurallarını belirlemek,
Paskalya’nın tarihini netleştirmek,
Piskoposlukların yetki sınırlarını çizmek,
Ve en önemlisi: inanç konusundaki yerel kavgaları bitirip herkesi ortak bir noktada buluşturmak.
Ancak konseyde tartışılan en acil konu, piskoposu İskenderiyeli Alexander ile anlaşmazlığa düşen İskenderiyeli önde gelen bir rahip olan Arius’un öğretileriydi. Kendi piskoposu Alexander ile papaz-piskopos savaşı çıkaran Arius, Hristiyanlık tarihinde büyük tartışmalara yol açtı.
Alexander ve Arius: İkisi de İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunda hemfikirdi
İsa’nın, evrenin yaratılışından beri var olduğuna da ikisi de inanıyordu. Ama pürüz şuradaydı:
Arius, “İsa’nın olmadığı bir zaman vardı,” diyordu. Yani Baba Tanrı vardı ama İsa (Oğul) daha sonra yaratılmıştı. Bu da İsa’nın Baba’dan biraz daha aşağıda bir yerde olduğunu düşündürüyordu.
Alexander ise çok netti: İsa her zaman vardı, Baba ile eşit ve aynı ilahi özden geliyordu. Bu fikir ayrılığı sadece dini değil, felsefi temelleri de sarstı. Platon’un fikirlerinden etkilenenler için “Tanrı acı çekmezdi.” Ama İsa çarmıhta acı çekmişti. O hâlde ya Tanrı da acı çekmişti (ki bu Platon’a göre imkânsız), ya da İsa Tanrı değildi (ki bu da inanca ters düşüyordu). Ortalık karıştı!
İki taraf da İsa’nın Tanrı ile ilişkisini açıklamak için terimlerle savaştı
Arius’un destekçileri “homoiousios” (benzer özden), Alexander’ın tarafı ise “homoousios” (aynı özden) demekte ısrar etti. Tek fark minik bir iota harfiydi! Bu yüzden hâlâ “bir iota fark” deyimi bu olaydan geliyor.
İmparator Konstantin’in bu karmaşık teolojik tartışmalara pek kafası basmıyordu ama siyasi zekâsı yüksekti. O, “Bu küçük farklar için mi kavga çıkardınız şimdi?” demiş ama yine de bu konseyin toplanmasında en büyük rolü oynamıştı. Çünkü onun için tek bir imparatorluk, tek bir din, tek bir ses önemliydi. Birlik sağlanmazsa imparatorluğun temeli sarsılırdı. Hatta şöyle dediği bile söylenir: “Kilise içindeki bölünme, savaştan bile daha kötüdür!”
Konseyin ortamı hayli gerilimliydi. Hatta 14. yüzyıldan kalan bir efsaneye göre, meşhur Aziz Nikolaos (evet, Noel Baba!) öyle sinirlenmiş ki Arius’a yumruk atmış! Gerçek mi bilinmez ama konseydeki tansiyonu yansıtması açısından oldukça çarpıcı bir hikâye.
İznik İnanç Bildirgesi kabul edildi. 300 civarı piskopostan sadece 20’si bu bildirgeyi desteklemedi. Sadece üç kişi -Arius ve iki yandaş- imzayı reddetti. Ama sonunda onlar da Konstantin’in baskısıyla razı edildi. İmparator, özellikle “homoousios” teriminin bildirgeye mutlaka girmesi konusunda ısrar etti.
Konstantin, bildirgeyi kabul eden piskoposlara bolca kıyak geçti: servet dağıttı, yol masraflarını karşıladı, onlara yargıç yetkisi verdi ve kiliselerine bedava tahıl bile gönderdi.
Arius sürgüne gönderildi, “sapkın” ilan edildi. Hakkında kötü söylentiler yayıldı: Halk arasında “tuvalette patlayıcı ishalden öldü” diye alay edildi! Bu hikâye büyük ihtimalle uydurmaydı ama mesaj açıktı: Onun fikirleri hem bedenini hem itibarını yerle bir etti.
İznik Konsili’nin tam olarak nerede yapıldığı uzun yıllar boyunca sır olarak kaldı
Bunca etkisine rağmen, bu kutsal buluşmanın geçtiği yer neredeyse unutulmuştu… ta ki 2018 yılına kadar!
Evet, tam bir asırlık başarısız arayışların ardından, bilim insanları büyük bir keşfe imza attı: Türkiye’de, İznik Gölü’nün serin sularının altında antik Roma döneminden kalma bir yapının izleri bulundu!
Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, yıllarca İznik kıyılarında araştırmalar yaptı ama aradığı ipuçlarını bir türlü bulamadı. Ta ki 2014 yılında bazı devlet hava fotoğrafları eline geçene kadar… Bu fotoğraflar, gölün altında devasa bir kilisenin siluetini adeta gözler önüne seriyordu.
Yaklaşık 50 metre açıkta, gölün yüzeyinin 2 ila 3 metre altında yatan bu yapı büyük ihtimalle o meşhur İznik Konsili’nin toplandığı yerdi. Şahin’le birlikte çalışan İncil uzmanı Mark Fairchild da bu görüşü paylaşıyor. İkiliye göre, bu su altı kilisesi sadece taş değil, bir inanç mirasıydı.
Arkeologlar, bu görkemli bazilikanın MS 740 yılında gerçekleşen büyük bir depremle yıkıldığını ve bir daha hiç onarılmadığını ortaya çıkardı. Yıllar geçtikçe, gölün su seviyesi değişti, kalıntılar tamamen sular altında kaldı. Yani İznik Konsili bulundu!
İznik, bugün bile Hristiyanlar için geçmişin birliğini simgeliyor
Evet, İznik Konsili zamanında herkes pek de anlaşmış sayılmazdı, ama yine de o toplantı, Hristiyan mezhepleri arasında ortak kabul gören bir inanç metni olan İznik İnanç Bildirgesi’ni doğurdu.
Bu bildiri, Roma Katolikliği ve Ortodoks Hristiyanlık arasında henüz büyük bölünmeler yaşanmadan önceki bir dönemi temsil ediyor. Ve günümüzde bile hâlâ geçerliliğini koruyor. Hatta Papa Francis’in, bu önemli yıldönümünü İstanbul’daki Ortodoks Patriği I. Bartholomew ile birlikte İznik’te kutlama hayali vardı. Her ne kadar bu buluşma onun ömrüne sığmasa da, Papa XIV. Leo bu görevi devralarak kasım ayında İznik’e gidecek. Orada, Doğu ve Batı kiliseleri arasında diyaloğu sürdürme niyetini dile getirecek.