Trafik her büyük şehrin problemi, bu yüzden artık şikayet etmeyi kesmenin vakti geldi. Onunla yaşamaya alışmalıyız. Yollarda görüyoruz, hep bi sinir hep bi artislik, havanız kime kardeşim! Trafik bu olm, anlı şanlı yolları, köprüleri, tünelleriyle dev bi oluşum… Afedersin, senle mi uğraşacak koca İstanbul’un ulaşım ağı. Biz de bu böyle olmaz, “büyük düşün sen Türkiyesin” diyerek, algımızı biraz açmaya, İstanbul trafiğiyle uzlaşmaya karar verdik ve acı-tatlı anlara doğru gaza bastık. Pozitif algımızı en kralından modifiye ediyor ve sizi İstanbul trafik keyfi listemizle baş başa bırakıyoruz.
Yollarda bulurum seni
İETT’nin 139/A Harem-Şile-Ağva hattına binip şehir içinde şehirler arası seyahat kafası yaşayabilirsiniz. Tam 111 kilometrelik bu hat kuş bakışı ölçümle Kadıköy’den Sapanca’ya kadar uzanıyor. Bu bir İstanbul ulaşım gerçeği!
Bisiklet hayat tarzımız
Marmaray nedeniyle kazılıp öylece bırakılmış banliyö tren hattına dağ bisikletiyle dalıp, şehir içinde muhteşem bir toprak parkur keyfi yaşayabilir, ya da raylar üzerinde farklı fantezilere akabilirsiniz.
Aklınızı alırıss ısısıs
Bakırköy-Taksim dolmuşlarında Paris Dakar rallisi ya da F1 İtalya Monza pisti tadı yakalayabilirsiniz. O Ford minibüslerin yaptığı inanılmaz sürati cep telefonuyla kaydedip, Grand Theft Auto’nun yabancı forumlarına göndererek “biz bunların her gün gerçeğini yaşıyoss olm” havası yaratabilirsiniz.
İng: Turkey is awesome bro, look at the tabela, speed is 180km/Euro!
Teleferikle düşme qeyfii
Maçka-Taşkışla teleferik hattında 3,5 dakikalığına da olsa bir dağ havası şekline girebilir, İstanbul’a maceracı bir şair edasıyla havadan bakabilirsiniz. Tırsak ruhlar yine de aşağıya uzun süre bakmasınlar.
Benim olacaksın!
Şehir hatlarının en hızlı ve en büyük vapuru olan (hız 17 mil, ağırlık 252 ton) Fahri Korutürk’e binerek saçlarınızı boğaz havasına salabilirsiniz. Hatta isterseniz Korutürk’ten önce motoru çatlatılıp emekli edilen ondan önceki en büyük ve hızlı vapurumuz Paşabahçe’yi de yad edebilirsiniz.
Korkuyoruz reyizz
Son sefer saatinde metroya binip, gece karanlığında Haliç Metro Geçiş Köprüsü’ndeki Unkapanı durağında inerek, ıssızlığın ortasında Hollywood filmlerinde bile eşine rastlayamayacağınız korkular yaşayabilirsiniz.
Alkışlar başgana gitsin
İnsanlık tarihinin en önemli mimarlarından olan Kadir Topbaş’ın çiziktirdiği bu eşsiz köprüden Şehzadebaşı tarafına doğru uzun bir yürüyüş yaparak, din bilginizi sınar, yol bitene kadar gasp edilme endişesiyle hatim bile indirebilirsiniz. Köprüyü geçtikten sonra Topbaş’a hayır dualarınızı eksik etmeyiniz. Köprünün eşsiz dizaynına başka bir yazıda değiniriz.
Bu şehir insanı kucaklar dostum
Eyüp-Pierre Loti arasında çalışan teleferiğe manitayla binip şehr-i İstanbul’un en romantische fantastische anlarına şahit olabilir, teleferikten indiğinizde yengeyle fazla samimi olduğunuz için orrrmantische fantastische zopalar yiyebilirsiniz. Guten Appetit.
Işınla beni Scotty
Metrobüse binerken her gün yapmak zorunda olduğun, kapının yeri – yolcu sayısı – durağın giriş çıkışı mesafesi – hava sıcaklığı – trafik yoğunluğu arasındaki değişken ve doğrusal ilişki hesabıyla, bilim adamlarını kendine hayran bırakabilir, sıkarsan ışınlanmayı bile çözebilirsin.
Arzu tramvayının intikamı
Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki nostaljik tramvaya asılan çocuklara özenip, Pera’nın tarihi dokusu altında dünyada eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşayabilir, özgürlüğün tadını doyasıya çıkarırken, vatmanın “yörü lan eşşolusu” demesiyle popoyu tarihi dokuya kitleyip, kaseyi dağıtabilir, bütün tramvaya ve caddeye rezil olabilirsin.
Hayallerim, aşkım ve İstanbul
Bu sefer Kadıköy’ün nostaljik tramvayındayız. Akşam güneşinin bir çift boğa gözü gibi ışıl ışıl parlattığı tramvay raylarının süslediği Moda Caddesi’nde, tasvirlere hülyalara doymadan tıngır mıngır seyahat ederken, sonsuzluğun ucunda büyüleyici bir Sultanahmet manzarasıyla karşılaşırken, tam da “vay be işte İstanbul bu” diye düşünürken, bir de üstüne silüetin önünden geçen martının fotoğrafını çekmeye ramak kalmışken, çöp kamyonundan sızan çöp suyuna basarken, hayaller korkuya dönüşürken, Vicuuuuv diye ayakların Sultanahmet, kıçın Ortaköy, başın Moda yönüne savrulurken…
Umarız makineyi kırmadınız.
Uçakla seyahat edeceğime…
Otomobille Ankara’ya daha hızlı giderim iddiasını ortaya atın, kesin biri çıkıp uçakla daha hızlı giderim diyecektir. İstanbul şehir merkezinden iki havaalanı da 1 saat + 1 saat öncesinden havaalanında olunacak + Ankara uçakla 1 saat + Ankara Esenboğa’dan şehir merkezi 1 saat… Bunlara yüksek ihtimalle gerçekleşecek rötarları dahil etmiyoruz. Otomobille 4 saate güzel güzel gidersiniz, üstüne bir de havanız olur.
Ah adalardan bir koku gelir bizleree
Büyükada’da faytona binerek sankim Osmanlıda bir payitaht hükmü sürme kafasını yaşarken, beygirin patır kütür büyük abdestini bırakmasıyla hayal-gerçek arasında mok kokulu keskin geçişler yaşayabilirsiniz.
Taksim kayalaştırma projesi
Daha önce hiçbir medeniyetin aklına gelmemiş “Betonu aleyyoruus, ööylece dökeyyoruus” formülüyle gerçekleştirilen, asrın en ilham verici şehir düzenlemesi Taksim Meydanı yayalaştırma projesine güvenip meydanda yaya olarak gezinebilirsiniz. Nasıl olsa yayalaştı diyerek sakin sakin yürürken, polis arabası – zabıta – toma ya da pizzacı motoru seçeneklerinden birinin kaportasıyla hasret dolu bir kucaklaşma yaşayabilirsiniz. Yaya dediğin aval aval yürümez, dikkatli olsaydınız kardiişiiim…