Çok yönlü bir karakter. Hayat sahnesinin her alanında benimsenmiş. Üstün yeteneklerinden ve aldığı görevi büyük bir başarıyla içselleştirebilmesinden ötürü sıkça tercih edilmiş.
Farklı alanlara getirdiği parlak ve yenilikçi yorumlarla tüm ışıkları üzerine çekmiş. Tüm görevlerinde gelenekselden moderne nefes kesen performanslar sergilemiş.
Su Ürünleri Hali Müdür Yardımcılığı, Ümraniye Belediyesi Zabıta Müdürlüğü, İETT Genel Müdürlüğü’nde Müdür Yardımcılığı gibi üstün yaratıcılık ve sanatsal bakış açısı gerektiren işleri özgün bir yorum ve çok katmanlı bir anlamsal bütünlükle kotarmış.
Yalova Gençlik Spor İl Müdürlüğü görevinde gençler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanmış. 2012 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü görevine atanınca, 8500 yıllık kentin kültürü için farklı disiplinlerle kapsayıcı bir üslup benimsemiş.
Biliyorsunuz aynı zamanda güreş hakemi. Grekoromen tarzını teori ve pratikte tecrübe etmiş yeni şehir tiyatroları müdürümüzün bu yanıyla Antik Yunan trajedilerine ilgiyle yaklaşacağını düşünüyoruz.
Kendisinin 10 parmağında 10 marifet bir kişi olduğunu bilsek de, en azından alışma dönemini rahat atlatması için bir takım temel tiyatro neşriyatını gücümüzün yettiğince burada listeleyelim dedik. Sürç-ü lisan edersek affola.
Bir Aktör Hazırlanıyor – Konstantin Stanislavski
Rus tiyatro adamı Stanislavski’nin tüm dünyada kaynak olarak gösterilen modern oyunculuğun abc’si niteliğindeki eserine en azından bir göz gezdirmeli. Moskova Sanat Tiyatrosu’nun kurucularından olan Stanislavski sayesinde tüm dünya dönemin yetenekli yazarı Anton Çehov’la tanıştı bile diyebiliriz. İşin içinde Moskova ve gomunikler var diyerek kesip atarsak hata etmiş oluruz zira bu teknik Hollywood dünyasının da temelini oluşturur.
Bir Karakter Yaratmak – Konstantin Stanislavski
İkinci kaynak kitabımız da yine aynı yazardan. Severek okunacağına inanıyoruz. Zaten adı da Konstantin. Tıpkı İstanbulumuzun eski ismi gibi. Vallahi de Stanislavski yaşasa en azından bir İspark bölge sorumluluğu falan kapardı. Bu kitapda da yaratmak Allah’a mahsus denilerek kesip atılmamalı, zira oyuncuların yarattığı karakterden ve oyuncu adaylarının sıkça düştükleri hatalardan bahsediliyor. Çok faydalı bir eser. Teşhirci oyunculuğa fena gıcık kapan Stan abi sayesinde teşhir gibi ayıp bi şeyin de önüne geçilebilir.
Epik Tiyatro – Bertolt Brecht
Sadece tiyatro değil, yüzyılın kültür tarihinin en önemli isimlerinden olan Bertolt Brecht’i kesin tanımalıyız. En azından ismen. Eserlerinden Cesaret Ana, Üç Kuruşluk Opera, Kafkas Tebeşir Dairesi; Artura Ui’nin Yükselişi gibi sürekli sergilenenleri biraz tanısak süper olur. 10.000 sayfaya yakın yazı kaleme almış bir kişiden bahsediyoruz. Eserleri 22 cildi aşan bir yazar. İşte normal şartlar altında Şehir Tiyatrosu gibi kurumlar bu tip isimlerin eserleriyle falan uğraşıyorlar. Yeminlen deli işi müdürüm.
Politik Tiyatro – Erwin Piscator
Sanat ve devlet işlerini birbirinden ayırmayı sevmeyen bir adam ve eseri. Bu oyuncuların, yönetmenlerin falan paso anarşik kafada kişiler olmasına sebep hep bu Piscator gibi durduğu yerde duramayanlardır. Brecht’le birlikte politik tiyatronun en önemli ismi sayılan Piscator, faşizme karşı verdiği mücadeleyle de tanınır. 1938 yılında Alman vatandaşlığından çıkarılınca Amerika’ya gider ve New School of Social Research’de tiyatro kürsüsünün başına geçer. Buradaki öğrencileri arasında Harry Belafonte, Marlon Brando ve Tony Curtis gibi isimler vardır. Bunlar geniş kitleler tarafından beğenilen oyuncular oldukları için buradan Piscator’un önemli biri olduğunu anlayabiliyoruz. Adam, Godfather I – II ve III’e ders vermiş müdürüm.
Homoludens – Johan Huizinga
Kitabından isminde “homo” geçse de öyle terbiyesizli bir içeriği yok. Latince insan demek bu homo. Latinler de ne garip şeyler bula bula homo kelimesini bulmuşlar insanoğlu için. Kitabın alt başlığı zaten her şeyi anlatıyor: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme. Bu tiyatrocular da manyak gibi sürekli oyun oynadıkları için gerekli bir eserdir bu da. Oyun nedir, çocukluktan itibaren neden oyun oynarız, oyunun kuralları neden vardır, olmasa ne olur, bunun toplumsallıkla nasıl bağlantıları vardır gibi mevzular işleniyor müdürüm.
Tiyatro Devrim ve Meyerhold
Geliştirdiği Biomekanik oyunculuk üslubuyla öğrencisi olduğu Stanislavski’den ayrılan değişik bir insadır Meyerhold. Onun işlerinde ne kadar doğalsa o kadar iyi, üfff ağlattı beee tarzı yaklaşımlar pek görülmez ve hoş karşılanmaz. Böyle izleyince çok sanatsal anlaşılamayan bişeyler oluyormuş gibi olabilir. Eğer bugün bir oyuna gidip anlamıyorsak bu Meyerhold gibi adamlar yüzünden. Biraz oradan, biraz buradan alarak çok acayip dinamik bişey ortaya çıkarmış. Hala daha ekmeğini yiyen çoktur. Muhsin Ertuğrul’un fuayesinde dolanırken (bi gidilse fena olmaz) Meyerhold ve biomekanik dediniz mi işi bildiğinizi şip diye anlarlar kimsecikler de dönüp bi laf söyleyemez müdürüm.
Geleneksel Türk Tiyatrosu Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri – Metin And
Bizden biri. Hocaların hocası Metin And hocamızın dev gibi eseri. Türk gelenekleri, görenekleri, şamanizm zamanında kalan anlatılar, inanışlar, bunların yıllar içinde köy seyirlik oyunlarına dönüşmesi gibi mevzuları A’dan Z’ye anlatıyor. Çok kapsamlı bir çalışma. Ayrıca bizden biri müdürüm. Yerli.
Ezilenlerin Tiyatrosu – Augusto Boal
Huzursuz yemnederim hepsi huzursuz bu tayfanın. Sanat tarihinde onca ünlü kuramcı var hiçbirisi de çıkıp iktidar aslandır kaplandır dememiş. Bugün George Orwell olsa bunları ayakta alkışlamazdı. Mutlaka bir ezilenler, homo, politik, devrim felan… Bu uyumsuz kitlenin dilinden anlamak için yine de şöyle açılıp bir iki bakılabilir. Bunun bir de forum tiyatro pratiği var. Burada seyirciler de oyuna katılarak belli bir sorun üzerinde sergilemeler yapılıyor. Belki vatandaşın sorunlarını çözmeye yönelik bir algı oluşturacağından olumlu karşılanabilir. Kim bilir müdürüm.
Eleştirinin Eleştirisi – Zehra İpşiroğlu
Tiyotrocular dizilerde oynadığı zaman Cengiz Semercioğlu gibilerin yaptığı işi, tiyatrocular tiyatro sahnesinde oynadıkları zaman yapanlara tiyatro eleştirmeni deniyor. Tabii bu ikinci grup işin bilimselliğiyle de yatıp kalkmış değişik bir kitle. Eleştiri nedir, ne değildir, bi iş yapacaksak eleştirel bakışa da hakim olalım gibi bir takım düşünceler geliştiğinde bakılması iyidir. Adı bi tuhaf olsa da, kolay okunan ve anlaşılabilen güzel bir kaynak kitap. Sonuçta bu da bizden biri.
Yoksul Tiyatroya Doğru – Jerzy Grotowski
“Her şeyi boşaltıyorum, sadece çıplak vücutlarımız var” diyen adam budur. Yoksul tiyatro diye kurgulayıp uygulattığı sistem de işte o çıplaklıktan yoksul biraz. Gerçi bu Grotowski’nin işleri zaten önceden de çok Şehir Tiyatrosu işleri değil gibiydi. Böyle nasıl anlatsak, kelleyi koltuk altına sıkıştırıp, aynı anda perende atabilen oyuncular yetiştiren şeytan icadı bi yapı. Bence bununla ilgilenmeseniz de olur müdürüm.
Kolay gelsin müdürüm.