İstanbul’un köylerinin bazısı ilk çağlardan veya Bizans döneminden beri vardı; bazısı da yeni kuruldu. Adını beylerden, azizlerden, padişahlardan alan da oldu; oraya yerleşen milletlerle anılan da. Aslında ortak noktaları, bir süre sonra eski isimlerinin Türkçeleştirilmesiydi. Ama sihirli bir değnek gelip geçmişi elbette silemiyordu. Oralardaki yaşanmışlık o semtlerin sokaklarında, yalılarında, kiliselerinde, meyve ağaçlarında duruyordu.
Biz de hafızasız bir toplum olmaktan şikâyet edip durmayalım, İstanbul’un köylerinin kapısını aralayalım dedik…
1. Karesi Beyliği’nden Alibeyköy’e
Burası adını Karesi Beyliği Emirlerinden Gazi Evrenos Bey’in oğlu Ali Bey‘den aldı. Orhan Bey zamanında Osmanlı’ya bağlanan Karesi Beyliği, Rumeli’deki fetihlerde öncüydü. Gazi Evrenos Bey’in oğlu Ali Bey de ailesinin namını sürdürdü ve Fatih Sultan Mehmet’i fetihlerinde destekledi. Padişah da başarılarından ötürü onu şimdiki Alibeyköy semti sınırlarında bir çiftlikle ödüllendirdi.
Bu semtin alâmetifarikası, sadece fetihleriyle ünlü beyleri değil bir de uçsuz bucaksız mısır tarlalarıydı. Ama günümüzde tarlalar yerini semtin göbeğindeki dev mısır heykellerine bıraktı.
2. Baruthane’den toplu konutlara büyük değişim: Ataköy
Ataköy, Osmanlı’nın en genç semtlerindendi ve eski adı Baruthane’ydi. Bir zamanlar İstanbul’un epey dışında kaldığı için, II. Mahmut buraya baruthane yaptırmıştı. Ama 1950’lerden itibaren başlayan kentleşme ve göç hareketinden burası da nasibini alacaktı.
1955’te Emlak Kredi Bankası, Bakırköy-Topkapı arasındaki semte 50-60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmayı planladı. Konutlar üç sene sonra göğe yükselmeye başlamıştı. O dönemde yapılan anketle de ismi Ataköy kabul edildi.
3. Tabii ki Arnavut’u bol: Arnavutköy
Ortaköy ve Bebek arasında yer alan semtin İlk Çağ’da adı Hestai, Bizans döneminde ise Promotu ve Anaplus’tu. Burası uzun süre Vicus Michaelicus veya Scaleae (İskele) adıyla da anıldı.
Fatih Sultan Mehmet , Arnavutluk’u Osmanlı topraklarına katınca, buraya Arnavut göçmenler yerleştirildi ve bölge bu ismi aldı. 16. yüzyılda, üzüm bağlarıyla ünlü bu yörede halkın avlanmasının yasaklanması istenmiş, bostancıbaşına gönderilen bir fermanda burası Arnavutköy olarak geçmişti.
4. Belgradköy’den Bahçeköy’e
Kanuni Sultan Süleyman, 1521’de Belgrad Seferi dönüşünde getirdiği Sırp esirleri buraya yerleştirince, yöredeki köye Belgradköy, civarındaki ağaçlı bölgeye de Belgrad Ormanı adı verildi.
1800’lerin sonunda köylülerin su kaynaklarını kirletmesi üzerine köy şimdiki yerine taşındı ve Bahçeköy adını aldı. En sonunda ise Lozan Anlaşması ile 1924’teki nüfus mübadelesinde demografik yapısı değişti. Selanik sancağına bağlı Vodina Karacaova bölgesinden gelen Müslüman Türkler buraya yerleştirildi.
5. Dünyanın merkezine yedi mil: Bakırköy
Kentin sur dışında, Ataköy-Florya arasında yer alan bu semti Latinler “Yedinci” anlamına gelen Septimum, Bizanslılar da aynı anlama gelen Hebdomon adıyla andılar. Bu isim yörenin, Ayasofya’nın önündeki dünyanın merkezi, “0 Noktası” kabul edilen Milyon Taşı’na, Roma mili olarak uzaklığını simgeliyordu.
Semte Bizans’ın son döneminde, uzun köy anlamına gelen Makri Khora / Makri Khori; Osmanlı’da ise Makri Köy denildi. Bu isim 1925’te yer isimleri Türkçeleştirilirken Bakırköy oldu.
6. Türkiye’nin basın tarihi burada yazıldı: Basınköy
Burası 1959’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin üyeleri tarafından kooperatif olarak kuruldu. Sakinleri arasından mühim gazeteciler, yazarlar eksik olmadı. Yaşar Kemal, Altan Erbulak, Çetin Altan, Hakkı Devrim, Mehmet Ali Birand burada oturdu. Ahmet Altan, Orhan Kemal‘in büyük oğlu Kemal, Umur Talu gibi isimler ise semtin futbol takımında top koşturdu.
Eski otomobil pazarı ile ünlü, Florya ile Atatürk Ormanı arasındaki bu semt elbette adını Türkiye’nin basın hayatına damgasını vurmuş sakinleri sayesinde aldı.
7. Boyacı aileden yadigâr: Boyacıköy
Bugün Avrupa Yakası’nda Boğaz kıyısında, Emirgan ile Baltalimanı arasında yer alan, tarihi konaklarıyla ünlü bu semt adını III. Selim zamanında aldı. Sultan’ın Kırklareli’nden fes, şayak, aba ve çul benzeri kumaşları boyamak ve bu sanatı yaygınlaştırmak için getirttiği 40 kişilik Kafrariyofi (Kafkariyodi) Ailesi buraya yerleştirilince semtin adı Boyacıköy oldu.
Bir taraftan boyacılık sanatının icra edildiği Boyacıköy, diğer taraftan sahil boyu sayfiye yeri olarak yazları kentin ileri gelenlerini ağırlıyordu.
8. “Çekme tetiği!”: Çekmeköy
Anadolu Yakası’nın Üsküdar’a bağlı en eski köylerinden Çekmeköy, geçmişte ormanları ile meşhurdu. Ahalisi, civardaki cami ve imarethanelerin odun ihtiyacını karşılamaları şartıyla buraya yerleştirilen köyün ismi konusunda birkaç rivayet var.
İlk rivayete göre Çekmeköy, Fatih Sultan Mehmet zamanında yedi kardeş tarafından kurulmuştu. Bu yedi kardeşten altısı eşkıyalar tarafından öldürülünce yedincisi, “Çekme tetiği!” demişti ve köy adını böylece almıştı. Diğer rivayete göre ise avcılar avladıkları büyük hayvanları çekerek köye getirdikleri için bu isim verilmişti.
9. İsimleri çengelde dizili: Çengelköy
İsmi konusunda rivayet muhtelif semtlerden biri Çengelköy. Semtin Bizans’taki adı, İmparator Jüstinyen’in karısı Sophia’ya ithafen Sophianea’ydı. 11. asırda burasının Singelköy diye anıldığı biliniyor. Bu adın patrikliğe aday olanlara verilen Singelos unvanından kaynaklandığı tahmin ediliyor.
Osmanlı döneminde, bu semtte gemi çapaları imal edildiği için semte bu adın verildiği en yaygın inanıştı. Bir başka söylentiye göre ise Osmanlı döneminde kaptan-ı deryalığa kadar yükselen Çengeloğlu Tahir Paşa burada oturmuş ve semtin isim babası olmuştu.
10. Nam-ı diğer Paşalar Köyü: Demirciköy
Osmanlı zamanında padişah ve paşaların avlanmaya gittiği bu yer mesire alanlarıyla ünlüydü. Hatta paşaların rağbeti yüzünden buraya “Paşalar Köyü” de deniliyordu.
17. yüzyılda köye gelen aileler demircilikle uğraştığı için bu ismi alan köy, Fransız Devrimi’nden kaçıp İstanbul’a gelen Alyon Ailesi sayesinde popüler hale gelmişti. Alyon Ailesi yaz aylarını burada geçirmeye başlayınca köy bir anda zenginlerin uğrak yerine dönüşmüştü.
11. Akıncı dervişlerin Erenköy’ü
Bir zamanlar üzüm bağlarıyla ünlü bu köyün geçmişi, Orhan Gazi döneminde bölgeye yerleşen akıncılara ve savaşçı dervişlere uzanıyor. Burada oturan ve halk tarafından çok sevilen Eren Baba; çevresindekilere bilgeliğini, semte ise adını bahşetti.
1800’lerin sonunda Haydarpaşa-İzmit demiryolu Bostancı’ya uzatıldığında ise istasyona göre içeride kalan asıl Erenköy, İçerenköy adını aldı.
12. Mösyönün mü, madamın mı Feriköy’ü?
Buranın adı hakkında da rivayetler muhtelif. Ermenicedeki “veri”, yani “yukarı” kelimesinden Yukarıköy anlamına geldiği söylenirken, bir başka hikâyede İstanbul’un ünlü Levantenlerinden Mösyö Ferry karşımıza çıkıyordu. Burada bir köşk yaptıran Mösyö Ferry, civarda avlanırken attan düşüp ayağını kıran Sultan III. Ahmet’in yardımına koşunca bölge bu ismi almıştı.
Bir diğer söylentiye göre de, Abdülmecit tarafından, bugün semtin bulunduğu yer Madam Feri’ye bağışlanmıştı ve semtin ismi buradan geliyordu.
13. Hadımağasından mı, yoksa “hizmet eden”den mi geliyor Hadımköy’ün adı?
Semt adını, bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Hadım Baba ismindeki bir hadımağasına bağışlanan topraklara kurulmasından; bir diğer rivayete göre ise “hizmet eden” anlamına gelen hâdim kelimesinden alıyor. Bu sefer karşımızda Hâdim Baba vardı ve o bir hadımağası değildi. Kendi adını taşıyan caminin avlusundaki türbesinde yatan bu zatın kim olduğu ise hâlâ bilinmiyor.
14. Parasköy’den Hasköy’e
Haliç kıyısındaki Hasköy de ismiyle ilgili muhtelif rivayetlerin döndüğü yerlerden biri. Kimine göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığı zaman otağını buraya kurmuş ve bu yüzden buraya “hükümdara özgü olan manasında” has denilmişti. Böylece Hasköy adını almıştı.
II. Selim döneminde yaptırılan has bahçelerden geliyor, ikinci bir rivayete göre buranın adı. Son rivayet ise Aya Paraskevi Kilisesi’nden ötürü uzun yıllar semte “Parasköy” denilmiş olması; bu isim zamanla Hasköy’e dönmüştü.
15. Körler Ülkesi’ydi, Kadıköy oldu
Semtin tarihi epey eski. M.Ö. 1000 civarında Fenikeliler, Fikirtepe civarına Harhadon isminde bir ticaret kolonisi kurdu. Daha sonra Moda civarında “Bakır Ülkesi” anlamına gelen Halkedon (Kalkedon) tarih sahnesindeydi. M.Ö. 658’de Sarayburnu’na yerleşen Bizanslılar Kadıköy’ü Khalkedon (körler ülkesi) diye nitelendirdiler. Bugünkü Tarihi Yarımada bırakılıp da karşıya yerleşilir miydi hiç?
Fatih Sultan Mehmet, Nasrettin Hoca‘nın kızının torunu olan ilk İstanbul Kadısı Celalzade Hızır Bey‘i buraya yerleştirince semte önceleri Kadıköyü, sonra ise Kadıköy denildi.
16. Karai Musevilerinin yeni yurdu Karaköy
Burasının eski adı Karayköy’dü ve bölgenin ilk ahalisi Fatih Sultan Mehmet zamanında semte yerleştirilen Karai Musevileriydi.
Kırım’dan gelen ve Tatar Türkçesi konuşan Karailer, Yahudi din yasalarının temeli Talmud’u ve Tevrat tefsirlerini mukaddes metin saymıyorlardı. Sadece Tevrat’ı kabul ediyorlardı. Bu yüzden İbranice “kitapçı” “okumacı” anlamına gelen Karâî ismini almışlardı. Tahmin edileceği gibi Karayköy zaman içinde Karaköy’e döndü.
17. Sultanın ismiyle müsemma: Mecidiyeköy
Çok değil, bundan 50-60 yıl önce bile dutluklarıyla meşhur Mecidiyeköy, muhacirlere toprak vererek semti yerleşime açan Abdülmecid’den alıyor adını. Çünkü Abdülmecid’in saltanatı sırasında, 1839-1861 yıllarında Osmanlı’nın sınırlarındaki yerleşimlerden göçenler İstanbul’a sığınmıştı. Onlara yer göstermek için de bu bölge seçilmişti.
18. “Merdi iman” Bektaşi köyü: Merdivenköy
Göztepe civarındaki Merdivenköy’ün eski adı Bizans döneminde Kutsal Anneler Ülkesi anlamına gelen Aya Mamanos’tu. Semt, Fatih Sultan Mehmet zamanında sarayın süt, peynir, yoğurt ihtiyacını karşıladığı için Mandıra diye de anıldı.
Bugünkü ismi ise halkının çoğunun Alevi-Bektaşi olmasından ötürü “imanına güvenilir” anlamına gelen “merdi iman”dan geliyor.
19. Dere vadisinin ortası: Ortaköy
Antik çağda Arkheon (Argion) diye anılan semt, yeni ismini Bizans’ta I. Basileios döneminde yaptırılan Ayios Fokas Manastırı’ndan aldı ve balıkçı köyü oldu.
Osmanlı döneminde, Kanuni Sultan Süleyman zamanda yerleşimin başladığı köye, dere vadisinin ortasında olmasından kaynaklı Ortaköy adı verildi. Bir zamanlar köyün göbeğinden geçip denize dökülen dere ise Dereboyu Caddesi’ne dönüştü.
20. Polonyalılar kurdu, kahvaltı cenneti oldu: Polonezköy
Polonezköy, 1830 Polonya Ayaklanması’nda hükümet başkanı, sonra da Polonyalı sürgünlerin lideri Prens Adam Czartoryski tarafından 1842’de kuruldu. Kurucusundan ötürü önce Adampol adını aldı.
Başta, Saint Benoit Fransız Lisesi’ni yöneten Lazarist rahipler tarafından çiftlik olarak düzenlendi. İlk zamanlarında 12 kişinin oturduğu bu Polak köyü zamanla kalabalıklaştı. Şimdilerde ise ünlü kahvaltıcıları ve yemyeşil doğasıyla kentin arka bahçesine dönüştü.
21. Balkan göçmenlerinin köyü: Sefaköy
Küçükçekmece’ye bağlı Sefaköy’ü 1800’lerin sonunda Bulgaristan Deliorman’dan göç eden Karaömeroğlu İbrahim Safra kurdu.
O zamandan beri Balkanlar’dan göç alan ve bugün Balkan göçmenlerinin yaşadığı semtin ilk ismi Safraköy’dü. Safra olarak da anılan yer, zamanla şimdiki adını alarak Sefaköy oldu.
22. Tokat Kalesi alındı, İstanbul’a Tokatköy kuruldu
Geçmişte mesire yeriyken sonradan sarayın av alanına dönüşen Beykoz’a bağlı bu yerin kaderi, padişahın iki dudağının arasından çıkan cümlelerle şekillendi.
Rivayete göre Tokat Kalesi alınınca Fatih Sultan Mehmet çok heyecanlandı. Oraya hemen Tokat Kalesi’ne benzer bir kale yaptırdı, içini çiçeklerle süsledi ve “Buranın adı Tokatköy olsun” dedi.
23. İsim babası çok uzaklardan geliyor: Vaniköy
Anadolu Yakası’nda, Çengelköy ve Kandilli arasında yer alan semte Bizans zamanında Nikapolis (Güzel kent) deniliyordu. Şimdiki adını ise 17. yüzyılda yaşamış sofu bir Müslüman’dan alıyor.
Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, din âlimi Mehmet Efendi’yi Van’dan getirip buraya yerleştirdi. Vakit kaybetmeden semte cami yaptıran Mehmet Efendi Van’dan gelen, Vanlı anlamında Vani Mehmet Efendi olarak tanındı; böylece buraya Vaniköy denildi.
24. Geniköy’den Yeniköy’e
Antik çağlarda Neapolis (Yenişehir) adıyla anılan yöreye, Bizans döneminde epey bol olan çilek bahçeleri ve kocayemiş ağaçları nedeniyle “koca yemişlik” anlamına gelen Kommarodes deniliyordu.
Burası fetihten sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla kuruldu. İlk sakinleri Romanya’nın Geni Bölgesi’ndendi. Bu nedenle Geniköy adı ile anılan köy, Kanuni’nin buyruğu ile Yeniköy olarak anıldı. Rumlar ise bölgeye aynı anlamı taşıyan Neahorion dedi.
25. Aziz Stephanus’un kemikleri üzerinde yükselen semt: Yeşilköy
Burası, eski adı Ayastefanos’u bir azizden alıyordu. İlk din kurbanlarından Aziz Stephanus’un mezarı Filistin’den Vatikan’a taşınırken, İstanbul’dan yola çıkan gemi fırtınaya tutuldu ve şimdiki Yeşilköy sahiline sığındı. Fırtına o kadar kuvvetliydi ki azizin kemiklerini taşıyan lahit günlerce bir çadırda saklandı.
Daha sonra bu olayın anısına oraya bir kilise yapıldı ve Ayastefanos denildi. Bu isim Cumhuriyet sonrası, uzun yıllar semtte oturan yazar Halit Ziya Uşaklıgil’in önerisi ile Yeşilköy olarak değiştirildi.