İnsanoğlu her zaman bir şeylere inanmak, bir şeylere bağlanmak ister. Özellikle kutsal sayılan zamanlarda ve yerlerde edilen duaların daha çabuk kabul göreceğine inanır.
İşte böyle kutsal bir ay olan Ramazan’da daha çok gidilir türbelere ve kutsal mekanlara. Biz de onlardan birkaçını sizler için derleyelim istedik… Huzurlarınızda İstanbul evliyaları ve türbeleri listemiz…
Oruç Baba
İstanbul ve Ramazan denince akla ilk gelenlerdendir. Özellikle Ramazan’ın ilk günü mahşeri bir kalabalık kaplar Topkapı Şehremini’nde bulunan türbenin sokağını. Oruç Baba’nın yüzü suyu hürmetine Allah’tan ne dilerlerse bir yıl içinde gerçekleşeceğine inanan ve dileği olanlar, yedi ya da on bir kişiden zeytin, sirke veya şeker alarak burada açarlar ilk oruçlarını.
Tezveren Dede
Cağaloğlu’nda Basın Müzesi olan binanın altında bir köşeye sıkışmış minicik bir türbe, hiç kimsenin farkında bile olmadığı ya da bilmediği son derece mütevazı bir mezar sadece… Kendisinin Fatih Sultan’ın ordusunda görevli bir eren olduğu yazar kitabesinde… Öyle önünde çılgın kalabalıklar göremezsiniz, yoldan geçenler bir Fatiha okuyup geçerler çoğu zaman ama orada edilen duaların kabul edildiğine inanılır hep.
Telli Baba
Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyi, Beykoz’da Yuşa Peygamber, Beşiktaş’ta Yahya Efendi ile birlikte boğazın dört bekçisinden biri olduğuna inanılır. Telli Baba, İstanbul’un bir ucunda Rumelikavağı’nda bulunan bir küçük türbedir. Tam olarak kime ait olduğu belli olmayıp, hakkında çeşitli rivayetler olan bu türbeyi daha çok evlenmek isteyen kişiler, duası kabul olup evlenen gelinler bir de dilekleri olanlar sıklıkla ziyaret eder…
Bir rivayete göre asıl adı İmam Abdullah Efendi olan Telli Baba, Fatih devrinde orduda tabur imamı iken şehit olur. Uzun yıllar önce hastalıklı bir genç kızın onu rüyasında görmesiyle birlikte mezarı keşfedilir. O günden sonra iyileşen genç kızın peşinden birçok insan da bu türbeyi ziyaret etmeye başlar.
Aziz Mahmut Hüdâyi
Üsküdar’ın tepelerinden birinde olan türbesinde yazılı bir duası vardır Aziz Mahmut Hüdâyi hazretlerinin:
Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin.
Özellikle eskiden Boğaz’dan geçen gemilerin kaptanları bu dört türbenin önünden geçerken düdük çalar ve mürettebatını bu evliyaların ruhuna Fatiha okumaya davet ederlermiş.
Yuşa Peygamber
Beykoz’un tepelerinde Boğaz’ın en görkemli yerinde bulunan türbede gömülü olan zâtın Yuşâ Peygamber olduğuna inanılmaktadır. Yuşâ Peygamber bir rivayate göre Musa Peygamber ile birlikte Mecme-ul Bahreyn’e (Boğaziçi) gelmiş ve burda vefat ederek bu tepeye gömülmüştür. Çeşitli tefsirlerde Yuşâ’nın Musa’nın vefatından sonra peygamber olarak görevlendirildiği, Hıristiyanların ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir. Burayı ziyarete giderseniz hem dualarınızı eder hem de yeşilliklerin arasından o eşsiz Boğaz manzarasını seyredersiniz.
Yahya Efendi
Yahya Efendi, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, günümüzde Yahya Efendi Tekkesi adıyla anılan türbede yatan şeyhülislamdır. Yahya Efendi, Trabzon Kadısı Ömer Efendi’nin oğludur. Kanuni Sultan Süleyman’ın da süt kardeşidir ve onun saltanatı boyunca danıştığı kişidir. Boğaz’ı koruyan dördüncü kutsal kişi olduğuna inanılır.
Eyüp Sultan
Türbe, Eyüp Sultan Camii’nin yanındadır. Hz. Muhammed’in ordusunda sancaktar olup, İstanbul’un Araplar tarafından kuşatılması sırasında şehit olan Hz. Eyyub El-Ensari’nin mezarıdır. Türbe özellikle Cuma, Kandil ve bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşar. İşleri ters gidenler, kısmetini açtırmak isteyen kızlar, yeni evlenenler, sünnet olanlar ve çeşitli dilekleri olanlar türbenin önünde dua ederler. Duaları kabul olanlar türbeyi tekrar ziyaret ettiklerinde şeker ve benzeri şeyler dağıtırlar ziyaretçilere. Belki de İstanbul’un en kalabalık türbesidir Eyüp Sultan türbesi.
Merkez Efendi
Topkapı’dan Sahil Yolu’na doğru giderken yolun sağ tarafında, Mevlanakapı’nın arka sokaklarından birindedir Merkez Efendi’nin türbesi. Türbe, çilehanesi ve yanındaki dilek kuyusu ile eskiden olduğu gibi günümüzde de dilekte bulunmak için halkın en çok ziyaret ettiği kutsal yerlerden birdir. Merkez Efendi’nin çocukları ve hayvanları çok sevdiği, ünlü “mesir macunu”nun da mucidi olduğu söylenir.
Sümbül Efendi Türbesi
Sümbülleri çok sevdiği ve sarığının kenarına hep bir sümbül taktığı için Sümbül Efendi diye anılan, Merkez Efendi’nin de kayınpederi ve hocası olan bu ulu kişinin türbesi Koca Mustafa Paşa Camii’nin avlusundadır. Halkın çok rağbet ettiği türbelerden biridir.
Helvacı Baba Türbesi
Halk arasında helvacılık da yaptığı için “Helvalı Baba” ya da “Helvacı Baba” gibi isimlerle bilinen bir tasavvuf ehline ait olan bu türbe Vefa’dan Veznecilere giden yol üzerindedir. Ziyaretçisi hiç eksik olmayan bu türbede özellikle Cuma günleri dilek sahipleri helva dağıtarak dileklerinin kabulü için dua ederler.
Selami Dede
Kısıklı’dan Çamlıca Tepesi’ne doğru çıkılırken yolun solunda bulunan küçücük bir türbedir Selami Dede’nin türbesi. Bu türbe Selami Dede’ye gönülden bağlanmış pek çok kişi tarafından ziyaret edilir, dilekleri kabul olanlar buraya tekrar geldiklerinde mutlaka bir kutu kesme şekerle gelir ve kutuyu oraya bırakırlar ki dileğinin kabul olmasını isteyenler alsın.
Gözcü Baba
Osmanlılar adına Bizans’ı gözetleyen Ahi dervişlerden biri olduğu söylenir Gözcü Baba’nın. Şehit olunca Çemenzar’da, Servili Mezarlık’a gömülmüş ve o semte adını vermiştir. Bugün çok işlek bir caddenin orta yerinde olduğu için zaten her an ziyaretçilerin uğrak yeridir.
Çifte Gelinler
Eyüp Sultan Türbesi’nin yanında bulunan Çifte Gelinler Türbesi eskiden gelinlerin ilk uğrak yeriydi. Türbede yatan üç kişi ile ilgili söylentiden öteye herhangi bir bilgi yok ancak Fatih Sultan Mehmet’in ordusu ile Fetih‘e katılıp şehit olan, iki adet yeni evli gelinin burada yattığı söylenir. Bugün türbenin başında bembeyaz gelinlikleriyle kınalı avuçlarını açıp dua eden gelinlere rastlamamız mümkündür.
Tuzcu Baba
Beşiktaş’ta bulunan türbede yatan Tuzcu Baba’nın Fatih’in tuzcu başısı olduğu ve Fetih sırasında askerin tuz ihtiyacını karşılamak için keramet gösterip toprağı döverek tuza çevirdiği rivayet edilir. Bu nedenle türbeyi ziyarete gelenler dualarının kabulü için buraya tuz getirirler ve dağıtırlar.
Zuhurat Baba
Bakırköy’de yaşayanların çok iyi bildikleri aynı zamanda bu güzel semtte bir mahalleye de adını vermiş Zuhurat Baba Türbesi, İstanbul’un meşhur türbelerindendir. Türbeyi, İncirli Caddesi’nden Bakırköy Meydanı’na inerken, Bakırköy Kaymakamlığı’na gelmeden sağdaki ilk caddeye girdiğinizde yolun sonuna doğru görürsünüz ki girdiğiniz bu caddenin adı da Zuhurat Baba Caddesi’dir zaten. Fetih sırasında Bizans’ın zehirlediği su kuyularının susuzluğa sebep olduğu bir anda sırtında su kırbası, elinde su tasları ile ak sakallı, nur yüzlü bir kişi olarak ortaya çıktığı ve bitmeyen bir suyu dağıttığı rivayet edilir.
Babaların babası bonusu: Laleli Baba
Laleli semtine ismini veren Laleli Baba, 18. yüzyılda, III. Mustafa döneminde yaşamış ve kerametleriyle ünlenmiş bir derviştir. Rivayete göre, Sultan III. Mustafa, bugün Laleli adı verilen bölgede bir cami yaptırmak ister ve inşaata başlanır. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün padişah bölgede Laleli Baba adlı bir evliyanın yaşadığını öğrenir. Laleli Baba ile görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak ister. Laleli Baba bulunur ve padişah Laleli Baba ile uzun bir sohbete başlar.
Sohbetin bitiminde III.Mustafa; “Efendi hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba?” diye sorar, Laleli Baba; “Bu dünyada en değerli şey yeyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hacet (büyük hacet) yapabilmektir” der. Hükümdar bu cevaba kızar ve yanındakilerle sarayına döner.
Ertesi gün hükümdar şiddetli bir kabızlığa yakalanır. Sarayın hekimbaşıları seferber olur, bilinen bütün ilaç ve yöntemler denenir ama fayda etmez bir türlü. Günler geçer, acı ile kıvranan padişahın derdine derman bulunamaz. Sonunda birinin aklına gelir. Laleli Baba’ya haber verilirse belki onun yardımı ile hükümdar bu dertten kurtulabilir, diye. Padişaha danışılır ve Laleli Baba hemen saraya çağrılır. Doğum sancısı çeken bir kadın gibi sancıyla kıvranan hükümdar Laleli Baba’ya “Aman beni kurtar” diye yalvarır.
Laleli Baba: “O kadar kolay değil, karşılık olarak ne vereceksin” diye sorar.
Hükümdar: “Yaptırdığım camiye senin adını veririm” der.
Laleli Baba, padişahın hiçbir teklifini kabul etmez ve en sonunda ağzından baklayı çıkarır. “Sana himmet edeceğim, ama karşılığında padişahlığı isterim” der…
Çaresizlik içinde kıvranan padişah, “Tamam, o da senin olsun” deyiverir sonunda.
Bunun üzerine Laleli Baba duasını yaparak hükümdarın sırtını sıvazlar ve “Hadi git kurtulacaksın” der. Padişah derdinden kurtulduğu için mutludur ama saltanatı elden gittiği için de üzgündür. Laleli Baba, Sultan’ın haline bakar uzun uzun ve “Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat bize gerek değildir, al yine senin olsun” diyerek evine geri döner.