İstanbul kadim kültürlerin ve paha biçilmez sanat eserlerinin olduğu kadar hayranlık uyandıran yapıların da diyarı. Çeşitli medeniyetlere başkentlik yapan bu eşsiz şehir bugün modern mimarinin ürünü olan sayısız yapının yanı sıra geçmiş yüzyılların estetik ve sanat anlayışını yansıtan mimari eserlerle dolu. Fakat bu mimari harikalardan bazıları hayli ilginç özellikleriyle dikkat çekiyor. İşte Büyükada’daki Mizzi Köşkü de onlardan biri. Bu tarihi yapıyı ilginç hale getiren şey tepeden tırnağa “farklı” bir yapı oluşu! İşte İstanbul’daki en sıra dışı yapılardan biri olan Mizzi Köşkü hakkında bilmeniz gerekenler.
İstanbul Büyükada’daki Çankaya Caddesi üzerinde hem bölgenin hem de İstanbul’un en sıra dışı yapılarından biri yükseliyor: Mizzi Köşkü
Köşk; tuğla kaplı ön cephesi ve ikonik kulesiyle Büyükada’nın mimari dokusundan bağımsız gibi görünüyor
19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği düşünülen Mazzi Köşkü uzun yıllardır adadaki sembol yapılardan biri olmayı sürdürüyor
Özgün dokusu ve rengi sebebiyle bu benzersiz köşkün geçmiş dönemlerde, “Kırmızı Kuleli Köşk” ve “Al Palas” gibi isimlerle de anıldığı biliniyor
Mazzi Köşkü’nün ilk kez 1860 civarında kagir bir yapı olarak inşa edildiği düşünülüyor
Çeşitli akademik kaynaklarda köşkün 1894 yılındaki deprem sebebiyle önemli şekilde hasar aldığı, İtalyan Mimar Raimondo D’Aronco tarafından onarıldığı ve rekonstrüksiyonu yapıldığı bilgisine yer veriliyor.
Bu sıra dışı köşkün ismi ise İngiliz uyruklu bir Maltalı olan Lewis Mizzi adlı avukattan geliyor
Lewis Mizzi, bu dikkat çekici köşkün en ünlü sahiplerinden biri. Ancak yapıya ismini veren bu şahsın köşkün ilk sahibi olup olmadığı tam olarak bilinmiyor. Çeşitli kaynaklar Mizzi’nin köşkü yaptıran kişi olduğunu ileri sürüyor. Ancak köşkün yapıldığı ilk yıllarda Rum bir aileye ait olduğunu, takip eden yıllarda köşk ile ilgili haciz davasına bakan avukat Lewis Mizzi’nin sahipliğine geçtiğini belirtenler de var. Ancak yapılan araştırmalar 1890’lı yıllarda, yani yapının deprem sebebiyle hasar aldığı dönemde köşkün Lewis Mizzi’nin sahipliğinde olduğunu gösteriyor.
Lewis Mizzi’nin, İstanbul Levantenleri arasında önemli bir yere sahip olduğu biliniyor
Büyükada’daki bu önemli köşke ismini veren Mizzi’nin, 1800’lerin ikinci yarısında İstanbul’a geldiği ve kısa sürede dönemin saygın yabancı avukatları arasına girdiği belirtiliyor. Ayrıca Mizzi’nin The Levant Herald and Eastern Express isimli haftalık İngiliz gazetesinin imtiyaz sahibi ve editörü olduğu da bu avukat hakkında bildiğimiz detaylardan.
1894 yılındaki deprem Mizzi Köşkü’nün tarihinde özel bir yer tutuyor
Yukarıda da değindiğimiz yapının deprem nedeniyle ciddi şekilde hasar aldığı biliniyor. Öyle ki köşkün depremin ardından adada en şiddetli yıkımın meydana geldiği evlerden biri olduğu ifade ediliyor.
Bu noktada Raimondo D’Aronco ismi Mizzi Köşkü söz konusu olduğunda hayli önemli
Çünkü bu kıymetli yapı depremden sonra İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından onarıldı. Yani Mizzi Köşkü’nün ilk mimarı D’Aronco olmasa bile, özgün dokusunu ortaya çıkaran mimarın Raimondo D’Aronco olduğu rahatlıkla söylenebilir. Öyle ki köşkteki ikonik kule bölümünün ve rasathanenin de Lewis Mizzi’nin talebi üzerine Raimondo D’Aronco tarafında yapıya eklendiği biliniyor. Akademisyenler, 1893-1894 yılları arasındaki bir dönemde, kule ve üzerindeki rasathanenin mevcut köşke dahil edildiğini, 1984-1895 yıllarında ise yine D’Aronco tarafından köşkün tamamının, ön cephe odaklı olarak yenilendiği belirtiliyor.
Rasathane kulesi, geniş bahçesi ve kırmızı tuğlalarıyla Büyükada’nın sembol yapılarından olan köşkün tarih boyunca pek çok kez el değiştirdiği biliniyor
Çeşitli kaynaklar, biri bodrum olmak üzere üç kattan oluşan yapının satış ve miras yoluyla pek çok kez farklı kişi ve ailelerin sahipliğine geçtiğini dile getiriyor. Elbette farklı insanların tarihi köşkü farklı amaçlarla kullanması da şaşırtıcı değil.
Mizzi Köşkü 1930-1940 yılları arasında otel olarak hizmet verdi
Köşkün ilgili tarihlerde San Remo adlı bir otele dönüştürüldüğü, 1934 yılında yeniden bir restorasyondan geçtiği ve 1940 yılından 1952 yılında kadar atıl kaldığı biliniyor. Bu kıymetli köşk günümüze çeşitli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
Köşkün özellikle ön cephesinde, İngiltere’nin Geç Viktorya Dönemi’nin mimari anlayışıyla karşılaşmak mümkün
Bu belirgin izin yanı sıra Mizzi Köşkü, farklı mimari akımların bir arada kullanıldığı bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Neo-Grek, Neo-Gotik, İtalyan ve Fransız Rönesansı ile Tudor bunlardan bazıları.
İlginizi çekebilir:
İstanbul’daki Sivil Mimarinin En Özel Örneklerinden Biri: Arif Paşa Apartmanı
Kaynak: 1