Hey size sesleniyoruz size; global iş dünyasının global oyuncuları! Toplantılar, sunumlar, iş yemekleri, mesailer, projeler, teklifler… Şöyle bir iş gezisi olsa da yurtdışına çıksam, hem cepten harcamadan gezip kafa dinlesem hem de geleneksel tabirle “hem ticaret hem ziyaret” yapsam ne güzel olur diyorsunuz değil mi? Gözlerinizi kapatın, neredesiniz; Barcelona, New York, Yeni Delhi, Şanghay… E hayali ihracat (!) iyi güzel de patronu nasıl ikna edeceksiniz? Valla biz iş adamlarının gitmeye göbek attığı şehirleri listeleyerek kılavuz kaptanlığımızı yaptık; patrona ne bahane uyduracağınızı da siz düşünün artık. Her şeyi ListeList’ten beklemeyin canııım!
Teknolojinin başkenti: Tokyo
Hani şu “Japonlar yapmış abi!” diye geldiğimiz bu çekik gözlülerin memleketinin 35 milyonluk, ülke formatındaki başkenti Tokyo. Teknolojiye düşkünseniz, “Abi ben yerinde görücem!” diyorsanız Tokyo tam sizlik. Dünya devi Japonya’nın finans, sigorta, ulaşım, otomobil sanayi, medya ve basın-yayın merkezi Tokyo’ya gitmek için bahane bulmanıza gerek yok. Banliyöleri ile birlikte dünyanın en kalabalık kenti unvanını elinde bulunduran Tokyo’nun kendisi zaten başlı başına bir pazar. Japon ve hatta Doğu Asya iş dünyasının kalbinin attığı şehirde kültürlenmek için İmparatorluk Sarayı’nı, eğlence ve alışveriş içinse Shibuya, Shinjuku ve Ginza’yı gezmeden dönmeyin.
Petrol zengini: Dubai
Aslında emirlik olmasına rağmen bir kent olarak bilinen Dubai’nin kaderi 1969 yılında petrol bulunmasıyla aniden değişti. Dünyanın en çok turist çeken şehirleri arasında 7. sırada bulunan Dubai aynı zamanda bir bilgi teknolojileri ve finans merkezi. Ee petrol varsa para var, para varsa finans var. Altın ticaretinin vergisiz olarak yapılabildiği Dubai’ye gitmişken yeryüzünün insan yapımı en yüksek noktasına, yani dünyanın en yüksek binası olan Burj Al Khalifa’ya (828 m) çıkıp manzaranın tadını çıkarmayı unutmayın. Gidemiyorsanız, ya da gitmeden önce neymiş bu Burj Al Khalifa diye merak ediyorsanız da şurada anlattık.
İş dünyasında bu şehir: Pek-in
Çin ekonomisi, “Bir gün her şey Çin malı olacak” sözünü doğrularcasına büyük bir hızla büyüyor. İlk zamanlar kalitesiz, ucuz ürünleriyle dünya pazarını altüst eden ülkede, yaşam standartlarına paralel olarak ürün kalitesi de hızla yükseliyor. Volvo’nun dahi Çinli olduğu bu zamanda, Pekin elbette iş dünyasının gözde şehirleri arasında. Tekstilden otomobile aklınıza gelebilecek her alanda iş bağlantısı kurabileceğiniz Pekin’in kültür artırma rotası ise Yasak Şehir, Cennet Tapınağı, Tiananmen Meydanı ve Yaz Sarayı’ndan geçiyor. Haa gitmişken şu ünlü, söylemesi bile afili portakallı Pekin ördeğinin de tadına bakıverin.
Güzel kokulu liman: Hong Kong
Çincede “güzel kokulu liman” anlamına gelen Hong Kong, finans dünyasının en önemli merkezlerinden. Öyle ki, bu adalar ülkesinde biri öksürse dünya piyasaları çalkalanmaya başlıyor (Bkz. son seçimler). Çok sayıda ticari kuruluşun ve ünlü markanın merkezinin bulunduğu Hong Kong, teknoloji ve tekstil alanında öncü pek çok firmaya da ev sahipliği yapıyor. Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımayan ülkelerle Çin arasında adeta ticari bir köprü olan Hong Kong’da iki Victoria’yı; Victoria Peak ve Victoria Harbour’ı mutlaka görmelisiniz.
Sambaya gel sambaya: Rio de Janeiro
1960 yılına kadar ülkeye başkentlik yapan Rio, Brezilya’nın ikinci büyük şehri. Gemicilik, bankacılık ve yayıncılık alanında hızla gelişen Rio’nun liman ticaret hacmi yıllık 30 milyon tonun üzerinde. Gelişmekte olan ekonomisi ve görkemli doğasıyla bölgenin önemli merkezlerinden biri haline gelmiş olan kentte moda, futbol ve samba, turistler kadar iş dünyasının da dikkatini çekiyor. Eğer gidecekseniz iş görüşmelerini şubata denk getirin de, dünyanın en büyük sokak festivalinde sambacı kızlarla siz de bir-iki kalça sallayın!
Yankiler ve Wall Street aşkına: New York City
New York City (NYC) denilince aklınıza hemen Özgürlük Heykeli, Yankiler, Wall Street ve Sting’in “I’m an Englishman in New York” şarkısı geliyor değil mi! Dünyayı bir insana benzetseydik NYC mutlaka ama mutlaka beyin olurdu. Finans sektörü, bankalar ve borsa sayesinde dünyadaki para akışının kontrol edildiği kent, 7/24 ışıl ışıl, bu özelliği ile “uyumayan şehir” lakabını fazlasıyla hak ediyor.
Empire State Binası, Times Meydanı, Central Park ve Rockefeller Binası’nı gezin; üzerine bir de Broadway müzikali izlediniz mi tamamdır!
Katalanların başkenti: Barselona
İş dünyasında özellikle erkekler arasında Barça ve Messi’siyle tanınıyor olsa da Barselona; otomobil, ağır makine, ilaç ve kozmetik sanayide dünyanın belli başlı şehirleri arasında. Dünya piyasalarında borsa ve bankacılık alanında da önemli bir yere sahip olan bu turistik kentin her sokağı tarihin izleriyle dolu.
Dünyaca ünlü mimar Gaudi’nin eserlerini, özellikle de La Sagrada Familia’yı mutlaka görün. Bir de gidişinizi Barça maçına denk getirin de dünya gözüyle Messi’yi de şöyle kanlı canlı seyreyleyin. Hadi maça denk gelemediniz, Barcelona FC Müzesi’ni mutlaka gezin.
Kusursuzluğun başkenti: Zürih
Hizmet sektörüyle ilgilenenlerin ve ayakkabı kutusu dolu olanların yakından tanıdığı Zürih, dünyanın bankacılık ve sigortacılık merkezi. “İsviçreli bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre” diye başlayan reklamlardan bildiğiniz gibi, İsviçre ilaç ve kozmetik sektöründe oldukça önde gelen bir ülke, bu işin merkezi de Zürih. Şehir planlaması bu kadar mı kusursuz yapılır dedirtecek derecede düzenli olan Zürih’te; Zürih Katedrali, Fraumünster Kilisesi ve Kunsthaus Sanat Müzesi, görmeden dönmeyin listesinin ilk sıralarında.
Bataklıktan yükselen diplomasi: Brüksel
Hayır hayır siyasi bir gönderme yapmıyoruz. “Eskiden buralar hep dutluktu” hesabı Brüksel’in üzerine kurulduğu alan da eskiden bataklıkmış. Flemenkçede “bataklıktaki yerleşim yeri” anlamına gelen Brüksel, Avrupa Birliği kurumlarına ev sahipliği yapması nedeniyle Avrupa’nın başkenti kabul ediliyor. İş görüşmelerinin yanı sıra diplomatik görüşmelerin ve lobi faaliyetlerinin de merkezi olan şehrin en ünlü noktaları ise -bunca ciddiyete nanik yaparcasına- İşeyen Çocuk Heykeli, tektekçi birahaneleri ve Bira Müzesi…
Çin’in dünyaya açılan kapısı: Şanghay
Çin ekonomisinin kalesi konumundaki Şanghay, ülkenin en önemli ticaret, endüstri ve iletişim merkezi. Dünyanın en büyük ve en yoğun kargo limanına sahip olan şehir, üzerinde yükselen 1000 gökdelenle ülkenin modern yüzünü temsil ediyor. 1992’de kurulan Şanghay Borsası ve devlet destekli pazar ekonomisi, şehri kısa zamanda Uzakdoğu’nun ticaret ve finans merkezi haline getirdi. Öyle ki, üzerinde “Meyd in Çayna” yazan herhangi bir şey emin olun bu liman kentinden gelmiştir.
Bu dev iş merkezinde kendinize zaman ayırma şansı bulursanız Yu Garden, Oriental Pearl Kulesi, Şanghay Müzesi ve Jade Buda Tapınağı’nı mutlaka görmenizi tavsiye ederiz.
İngiliz yapımı Hintli: Yeni Delhi
Vakti zamanında baharatta neredeyse tekel olan Hindistan, bugün bambaşka bir alanda, bilişim ve yazılım konusunda dünyanın sayılı ülkeleri arasında. İşte bu teknoloji cevvali ülkenin başkenti Yeni Delhi, 18 milyonluk nüfusu ve 100 milyon TL’nin üzerindeki alım gücüyle iş insanlarının iştahını kabartan bir pazara sahip. Yerleşim planını İngiliz mimarların yaptığı bu görkemli şehir; UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmış Hümayun Türbesi, Lotus Tapınağı, Hindistan Kapısı ve Qutub Minar Kompleksi tarihle modernizmin nasıl başarıyla harmanlanacağının en iyi örneklerinden.
Masallardan fırlamışçasına: Moskova
Barındırdığı 124 üniversite ve 400 kütüphane ile Moskova’ya, dünyanın eğitim ve kültür başkenti dersek abartmış olmayız sanırım. 10 milyon kişinin yaşadığı şehir; eğitim, bilim, tekstil ve inşaat alanında yaptığı atılımlarla iş dünyasının dikkatini çekiyor. Son yıllarda ticari prosedürlerde yapılan yenilikler ve kolaylıklar, ülkeyi yabancı yatırımcılar için oldukça cazip hale getirdi. Başınızı işten kaldırabilirseniz eğer Kremlin, Kızıl Meydan ve Aziz Vasil Katedrali sizi alıp masalsı diyarlara götürecek. Tabii dünyanın en tanınmış tiyatrosu Bolşoy’da bir oyun izleme şansı bulursanız -çünkü biletler aylar öncesinden bitiyor- Moskova’yı daha çok seveceğinizden eminiz.
İşlenmeyi bekleyen elmas: Luanda
Angola’nın başkenti Luanda; kahve, pamuk, şeker, elmas, demir ve tuz ihracatıyla diğer Afrika şehirleri arasında öne çıkıyor. Kara Kıta’nın en hızlı büyüyen şehirleri arasında yer alan Luanda, petrolün getirdiği avantaj sayesinde gelişen ekonomisi ile yabancı yatırımcıların gözdesi olmuş durumda.
Atlas Okyanusu kıyısındaki şehre yolunuz düşerse, şehrin doğal güzelliklerini keşfetmeyi ve sahilde yürüyüş yapmayı unutmayın. Bu arada ülkenin belleği sayılan Ulusal Kölelik Müzesi, Ulusal Tarih Müzesi ve Antropoloji Müzesi’ni gezmeyi de ihmal etmeyin.
Yemesi de güzel ticareti de: Lagos
Oltayı Afrika’ya salladık kısmetimize Lagos geldi. Yok yok balıktan değil, Nijerya’nın eski başkenti Lagos’tan söz ediyoruz. İş hacmi giderek artan, haftada 10 bin göç alan bu kentin, iş fırsatları bakımından 2015 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük şehri Johannesburg’u geçmesi bekleniyor. Kentte başlıca üretim alanları; otomobil montajı, gemi onarımı, lastik ve sabun yapımı. Bölge ekonomisinde balık ticareti de önemli yer tutuyor. Lüks markalar (Porsche gibi) Nijerya’nın zenginleri için şimdiden sıraya girmiş durumda. Victoria ve Ikoyi adaları doğa; Ulusal Müze ise kültür gezisi yapmak isteyenleri bekliyor.