Medeniyetin ilk adımları bu coğrafyada atılmış. İlk yazılı metinlerden tutun, ilk tarımsal üretim ve -dolayısıyla- ilk yerleşik hayat bu topraklarda vuku bulmuş. Şu anki içler acısı haline bakınca insanın inanası gelmiyor, ama -Cemil Meriç’in deyimiyle- “ışık doğudan yükselmiş”. Evet ama bu anlı şanlı geçmiş, maalesef Ortadoğu’nun şu anki bataklığında boğulmaya yüz tutmuş halini örtmeye yetmiyor.
Bu coğrafyada kimi halklar Batı’nın sömürge imparatorluğuna tutunmuş, onunla işbirliği yaparak geçici egemenliklerini yaşıyor; kimisi de sadece direniyor, eziliyor, ölüyor. Bu öldürülmeye ya da yok edilmeye çalışılan halklardan biri de, aslında 1000 yıldır o coğrafyada yaşayan fakat bir türlü varlığını bölge egemenlerine kabul ettiremeyen Türkmenler.
Varlıklarını kabul ettiremedikleri gibi yaşadıkları ölümler, katliamlar da baskın medya tarafından genellikle görmezden geliniyor. Biz de elimizden geldiğince hem bu topluluğun tarihine ışık tutalım hem de seslerini duyurmalarına yardımcı olalım istedik. Çünkü Irak Türkmenleri yok ediliyor.
İslam ile tanışma ve Bağdat’ın Fethi
Türkmenlerin kökü Oğuz boylarına dayanmaktadır ve Irak’a büyük topluluklar halinde hicret etmeleri, zamanın Horasan Valisi Übeydullah Bin Ziyad’ın, hicri 54 yılında (miladi 673 ya da 674) Türkmenler’den 2.000 okçu ve savaşçı seçip Irak-Basra’ya göndermesiyle gerçekleşmiştir. Özetle Türkmenlerin Arapların ilgisini çekmesinin temelinde, Türkmenleri askeri güç olarak kullanmaları yatmaktadır. Bu durum Emeviler’den sonra Abbasiler döneminde de sürmüştür. Türkmen nüfusunun Irak’taki hatırı sayılır artışı Osmanlı döneminde gerçekleşmiştir. 1638 yılında IV. Murat’ın Bağdat seferiyle birlikte bu kent Araplardan ziyade Türkmenlerin yerleştiği -daha doğrusu yerleştirildiği- bir kent haline gelmiştir. Bölgede şu anda da devam eden huzursuzluklar Osmanlı Devleti’nin çökmesinden sonra başlamıştır.
Osmanlı’dan sonra ne oldu?
Osmanlı’dan sonra ne olduğunu hepimiz biliyoruz aslında. İngiltere’nin Musul’u Osmanlı’nın elinden alması pek çoğumuzun hafızasına “Türkiye zengin petrol yataklarından mahrum kaldı” cümlesi ile nakşedildi. Yaşasın (!) resmi tarih! Fakat Türkmen cephesinden baktığımızda bu olay, Türkmenlerin Anadolu’dan kopmalarına ve o coğrafyada yükselen Arap milliyetçiliği karşısında Türkmenlerin azınlık durumuna düşmelerine sebep oldu.
1925 Krallık Anayasası
Irak’ın Osmanlı’dan koptuktan sonra ilk uyguladığı anayasadır. Bu anayasada Türkmenler de dahil hiçbir etnik kökenden söz edilmemiştir. Bu anayasa Arapça, Kürtçe ve Türkçe basılmıştır. Söz konusu anayasayı merak edenler böyle buyursun.
Bağımsızlık(!) 1932’de geldi
1930 yılında Irak hükümeti İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma yaptı ve bağımsız(!) bir devlet olma yolunda büyük bir adım attı. Irak, 1932 yılında bağımsız bir devlet olarak Milletler Cemiyeti’ne katıldı. Irak’ın Milletler Cemiyeti’ne verdiği beyannamede; Türkmenlerinin haklarının korunacağı, varlıklarının tanınacağı, kendi dillerinde eğitim yapmalarına izin verileceği, Türk dilinin Türk bölgelerinde resmi dil olmasının ötesinde, bu bölgelerde görev yapacak memurların mümkün olduğunca Türk kökenli olacağı konularında güvenceler verildi. 1933’te Kral Faysal’ın ölümünün ardından ülkede dinsel ve etnik çatışmalar arttı.
1958 Cumhuriyet Anayasası
Krallık kanlı bir darbe ile devrilip cumhuriyet ilan edildikten sonra 1925 Anayasası da yerini 1958 yılında kabul edilen anayasaya bıraktı. Bu anayasa Irak’ı Arap anavatanının bir parçası olarak göstermiş, anayasada Türkmenlerden söz edilmemiştir. Irak’ın başında darbeyi gerçekleştiren ve sonradan da cumhurbaşkanı olan Abdülkerim Kasım bulunuyordu.
Türkmenler için en kötü dönem: Baas iktidarı
Şu an yaşadıklarını saymazsak muhtemelen Türkmenlerin yaşadığı en kötü yıllar Baas iktidarı dönemidir. Tabii bu dönem sadece Türkmenler için değil Irak’ta yaşayan diğer unsurlar için de son derece korkunç bir dönemdi muhtemelen. Saddam Hüseyin’le özdeşleşen bu iktidar boyunca Türkmenler -ve diğer azınlık gruplar- çok büyük baskılara maruz kaldı; liderleri tutuklanıp yargılandı. Bazıları yersiz suçlama ve -sözüm ona- yargılamalarla hapis cezasına çarptırıldı. Hükümet, elinden geldiğince Türkmen nüfusunu az göstermeye çalıştı. 1957’de yapılıp sonuçları 1959’da açıklanan sayımda Türkmen nüfusu 567 bin kişi olarak açıklandı. Bu, o dönemki Irak nüfusunun yüzde 10’una tekabül ediyordu.
Irak Türkmen Cephesi
Kısaca ITC de denilen ve 1997’de kurulan bu oluşum, Irak Milli Türkmen Partisi, Türkmeneli Partisi, Türkmen Bağımsızlar Hareketi, Türkmen Kardeşlik Ocağı, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği oluşumlarının tek çatı altında birleşmiş halidir. Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi’dir. Herhangi bir mezhep ya da ayrım gözetmeden (en azından iddiaları bu yönde) Türkmenleri temsil eden tek siyasi oluşumdur. 2005 Irak seçimlerinde ülke genelinde yüzde 0,7 oy alan ITC, 2009 seçimlerinde Salahaddin ilinde 28 sandalyeden ikisini aldı. 2010 seçimlerinde ise Kerkük’te ve Musul’da 3’er milletvekili çıkarmayı başardı. Diğer Türkmen milletvekilleriyle birlikte bu sayı 10 civarındadır.
Katliam 1: Levi Katliamı (1924)
Başlamadan önce hatırlatmakta yarar var. Biz bu listede, yaşanan bu katliamların öne çıkanlarını ve son zamanlarda yaşananlarını sıralamaya çalıştık. 1920’den bugüne kadar 20-25 arası kıyımdan söz edebiliriz. Levi katliamı (ya da baskını) Irak’ın İngiltere egemenliğinde olduğu yıllarda gerçekleşti. İngiliz ordusunun emrindeki ‘Levi’ denilen askeri birliklere bağlı birkaç Asuri askerin, 4 Mayıs 1924’te Kerkük çarşısında alışveriş yaptıkları sırada çıkan bir tartışmayla başladı. Tartışma kavgaya dönünce olaydan haberdar olan Asuri birlikleri Kerkük Kalesi’ne çıktı ve şehre ateş açtı. Bu olay sonucu 100’den fazla Türkmen öldü.
Katliam 2: Gavurbağı Katliamı (1946)
Kerkük’teki petrol şirketinde çalışan 3000 kadar Türkmen işçi daha iyi çalışma şartları için şirket yöneticilerine başvurdu. İşçiler yöneticilerden olumlu bir karşılık göremeyince 1 Temmuz 1946’da topluca iş bıraktı. 4 Temmuz’da polis işçilerin önderlerini tespit etti ve tutukladı. Bunun üzerine işçiler ve aileleri pes etmeyip direnişi güçlendirdi. Polis de grevi kırmak için 12 Temmuz’da işçilerin ve ailelerin her akşam toplandığı Gavurbağı Meydanı’nı kuşattı ve otomatik silahlarla orada bulunan kadın, erkek, çoluk çocuk herkesin üzerine ateş açtı. Olayda aralarında çocukların da bulunduğu 16 kişi hayatını kaybetti, 20’den fazla kişi de yaralandı.
Katliam 3: Kerkük Katliamı (1959)
Irak’ta cumhuriyetin ilan edilmesinin birinci yıldönümünde yaşandı bu katliam. Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani o dönem sürgünden yeni dönmüştü. Barzani’nin birkaç adamı Kerkük’te bulunan bir gazinoyu basıp bir Türkmen’i öldürdü. Bu olaydan ortamın ciddi şekilde gerildiği şehre birlikler sevk edildi. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve Kerkük her taraftan kuşatıldı. Orada yaşayan Türkmenlerin evleri Barzani’nin adamları ve Irak askerlerinin saldırısına uğradı. Kerkük’te tam bir katliam yaşandı ve yüzlerce Türkmen katledildi. Askerler bununla da yetinmediler. Türkmenlere ait işyerleri yağmalandı ve bu kâbus üç gün boyunca sürdü. Irak’ın o dönemdeki lideri General Abdülkerim Kasım, 28 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında sorumluların cezalandırılacağını söyledi. 260 kişi tutuklanıp mahkemeye çıkarıldı, tutuklananların bir kısmı idama mahkûm edildi ama bu cezalar uygulanmadı. Tutuklananlar daha sonra serbest bırakıldı. Kerkük’te yaşanan bu katliamın Türkiye’ye de yansıması üzerine, Menderes hükümeti Ekim 1959’da Kerkük olaylarıyla ilgili resim, film ve diğer belgelerin Türkiye’ye girişini yasakladı.
Katliam 4: Kerkük İdamları (1980)
Kerkük’ün önde gelen isimleri, Saddam Hüseyin’in talimatıyla 16 Ocak 1980’de apar topar yapılan gizli bir yargılama sonrasında toplu halde idam edildi. Bu kişiler, Irak ordusunda görev yapmış bir emekli albay olan Abdullah Abdurrahman, ziraat makineleri alanında yetişmiş bir bilimadamı ve Bağdat Üniversitesi’nde Ziraat Makineleri Bölümü’nü kuran kişi olan Doç. Dr. Necdet Koçak, Kerkük’te esnafın yardımlaşmasını, birleşmesini, örgütlenmesi için çalışan Adil Şerif, Orman Bakanlığı’nda müsteşar olarak görev yapan ve Irak’ta ormancılık alanındaki ilerlemelerde önemli payı bulunan Rıza Demirci (Diğer üç arkadaşıyla birlikte idam edilmeyip ağır işkence altında öldürüldüğü bilinmektedir) idi. İdamlar, Baas rejiminin Türkmenlere verdiği bir gözdağıydı.
Katliam 5: Tuzhurmatu ve Altınköprü Katliamları (1991)
Körfez Savaşı sona erdikten sonra Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler ayaklandı. Saddam Hüseyin’in ayaklanmayı bastırmak için bölgeye gönderdiği birlikler yollarının üstünde bulunan Kerkük’ün Tuzhurmatu kasabasına girip çok sayıda sivili kurşuna dizdi. Bununla da yetinmeyip yüzlerce yıllık eserleri yerle bir eden birlikler, kuzeye, Türkiye sınırına doğru göç etmeye başlayan halkın üzerine ateş açtı ve bölgeyi helikopterlerle taradı. Hatta bununla da yetinmeyip top ateşine tuttu. (Hakkında pek bilgi olmamasına rağmen aynı bölgede 1979’da da bir katliam olduğu bilinmektedir.) Tuzhurmatu Katliamı’ndan birkaç gün sonra da Altınköprü Katliamı yaşandı. Kerkük ile Erbil arasında bulunan Altınköprü kasabasında her yaş ve cinsiyetten yüzlerce Türkmen’i isyan ettikleri gerekçesiyle kurşuna dizdi Baas ordusu.
Katliam 6: Erbil Katliamı (1996)
Mesut Barzani’nin (IKDP) Erbil’i Talabani’nin (KYP) elinden almaya çalışması sonucu gerçekleşmiştir bu katliam. Barzani bu katliamda tek isim değildir tabii, Talabani’nin ordusu karşısında daha güçlü olmak için Saddam’la işbirliği yapmıştır. 31 Ağustos 1996 sabahı saat dört civarında saldırılar başladı. Saddam’ın da desteğiyle Talabani büyük kayıplar verdi ve şehri terk etmek zorunda kaldı. Bu zaferden (!) sonra Saddam’ın ve Barzani’nin askerleri evleri ve eşyaları yağmalayarak Türkmen katliamına başladı. Olaylar bittikten sonra 37 kişinin öldürüldüğü tespit edildi.
Katliam 7: Telafer Saldırısı (2005)
Tek bir saldırı yok aslında. 2004’ten itibaren ABD askerleri ve Peşmergelerin elbirliğiyle arka arkaya gerçekleştirdiği saldırılar söz konusu. Bu saldırı karşısında Türkmenler de boş durmamış ve topraklarını savunmuşlardır. Ama sonuç olarak yüzlerce ev yıkıldı, çoluk çocuk onlarca Türkmen öldü, yüzlercesi de yaralandı. On binlerce insan da Telafer’i terk etmek zorunda kaldı.
Katliam 8: Tuzhurmatu Katliamı (2013)
25 Haziran’da Türkmenler, kendilerini hedef alan saldırıları protesto etmek için toplandı ve Tuzhurmatu-Kerkük yolunu ulaşıma kapattı. Göstericilerin arasına giren iki intihar eylemcisi üzerindeki bombaları patlattı. Sonuç: Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu’yla birlikte 13 kişi öldü, 71 kişi yaralandı.
Katliam 9: Kerkük Katliamı (2013)
Bu katliama sebep olan bombalı saldırı da Kerkük’te Türkmenlerin yoğun olarak bulunduğu bir kahvehanede meydana geldi. Olayda 36 kişi hayatını kaybetti, 30 kişi de yaralandı.
Katliam 10: Tuzhurmatu Saldırısı (2014)
9 Haziran’da gerçekleşen saldırıdır. Bir intihar bombacısı KYB binası yakınındaki Aksu Mahallesi’nde Türkmenlerin idaresindeki polis noktasına yaklaşıp üzerindeki bombayı patlattı. Hemen ardından bir saldırgan daha aynı eylemi gerçekleştirdi. Sonuç: Çoğu Türkmen 24 kişi öldü, 130 kişi de yaralandı.
Yeni tehlike: IŞİD (Irak ve Şam İslâm Devleti)
10 Haziran’da Musul’u ele geçiren IŞİD (ordu güçlerinin çatışmaya girmeden Musul’u IŞİD’e teslim ettiği söylendi) hemen ardından Tuzhurmatu’yu Tikrit’i de ele geçirdiğini açıkladı. IŞİD güçleri, Kerkük ve Erbil’e doğru ilerleyişini sürdürdü.
Telafer de IŞİD’de
Türkmenlerin sorunlarını mecliste dile getiren tek milletvekili olan Sinan Oğan’ın şöyle bir iddiası vardı: Telafer’de Barzani’ye ait güçler Türkmenlerin silahlarını almaya çalışıyor. IŞİD’in ilerleyişi karşısında Telafer halkına yerlerini terk etmemesini söyleyen Irak Türkmen Cephesi başkanı Erşad Salihi, ilerleyiş karşısında çaresiz kalınca halka yerini yurdunu bırakıp göç etmesini söyledi. Buna rağmen Telafer’deki direnişçiler yerlerinden ayrılmayarak direnişi sürdürdü, ama daha fazlası civardaki yerleşim yerlerine göç etmek zorunda kaldı.
23 Türkmen kuşuna dizildi
Olay 22 Haziran’da gerçekleşti. Tuzhurmatu ilçesinin Biravcılı köyüne baskın yapan bir grup IŞİD militanı, 3’ü kadın 23 Türkmen’i kurşuna dizerek öldürdü.
Son durum: Katliam devam ediyor!
Katliam devam ediyor… Hem de kadın, çocuk demeden. IŞİD var gücüyle saldırıyor, direnebilenler ellerinden geldiğince direniyor, direnemeyenler göç ediyor, susuz, yemeksiz, evsiz hayatta kalmaya çalışıyor. Tabii bizim burada sıraladığımız olaylar sadece Irak’taki Türkmenlerin yaşadıkları. Bunun bir de Suriye cephesi var. Son zamanlarda IŞİD Halep’te 4 Türkmen komutanı öldürdü. Yani şu anki durumu, son zamanlarda sosyal medyada dönüp duran o çok bilindik cümleyle özetleyecek olursak: Cennete gitmek isteyenlerin, cehenneme çevirdiği bir dünyada yaşıyoruz.
(IŞİD’in şu anki etkinlik alanını ve ele geçirmek istediği alanları merak edenler şu haritaya bakabilir.)
Bonus: Cem Karaca – Kerkük Zindanı
http://youtu.be/36VBenOukjI
Bu listeden sonra hâlâ bonusluk haliniz kaldıysa buyrun…