Hayata bazı anlar vardır. Biri size heyecanla bir şey anlatırken gözünüz telefona kayar… ya da biri derin bir dertleşme modundayken konu bambaşka bir şeye kayar… İşte o minicik anlar, fark etmeden koca bir “buz dağı” yaratabilir. İnsan ilişkileri böyle kırılgan işte. Bir bakış, bir duruş, bir “mış” gibi dinleme hâli, karşımızdakini bizden uzaklaştırıveriyor. Kimi zaman kötü bir niyet yok aslında; sadece farkında olmadan “soğutan” hareketler yapıyoruz. Ama gelin dürüst olalım: Hepimiz bazen o kişiyiz. “Ay ben de yapıyorum bunu galiba ya…” diyeceğiniz, yüzünüzü hafifçe buruşturacak ve bir iki yerde “Aynı ben!” dedirtecek şeylerden bahsedeceğiz şimdi. İşte yaptığınızda karşınızdaki insanları kendinizden soğutan davranışlar…
1. Sürekli telefona bakmak
Bir arkadaşınız size bir şey anlatıyor. Cümle daha tamamlanmadan gözünüz telefona kayıyor… tanıdık geldi mi?
Bunu yaparken niyetiniz muhtemelen kötü değil. Belki iş yerinden bir mail bekliyorsunuz ya da anneniz yazmış olabilir. Ama karşınızdaki bunu şöyle algılıyor: “Seni pek de umursamıyorum.”
Bu hareket karşı taraf için minicik bir “reddedildim” hissi yaratıyor. Sanki siz orada değilsiniz de, başka bir dijital evrendeki insanların ilgisi daha değerli gibi geliyor onlara. Hatta bazen o kadar sık oluyor ki, sohbetin ritmi tamamen bozuluyor.
Küçük bir öneri: Telefonu sessize alıp masanın ters tarafına koyun. Sadece bu bile karşınızdakine “Ben buradayım, seninle ilgileniyorum” mesajı verir. Bazen varlığınızı göstermek, bir bakışı ekrandan çevirerek başlar.
2. Çok yakınlaşmak ya da fazla mesafeli durmak
Kimse size “Yaklaşmayın!” ya da “Bu kadar uzak durmayın!” diye açık açık söylemez ama beden dili her şeyi fısıldar.
Hepimizin görünmez bir konfor alanı vardır. Bu alanın içine çok girerseniz karşıdaki kişinin alarm zilleri çalmaya başlar. Özellikle yeni tanışılan biriyle burun buruna konuşmak, tahmin ettiğinizden çok daha fazla rahatsızlık verir.
Bir de tersi var tabii… O kadar uzak duruyorsunuz ki sanki “Bana yaklaşma, seninle ilgilenmiyorum” diyor gibisiniz. Bu da soğuk ve mesafeli bir izlenim bırakır.
Altın kural: Karşınızdakinin beden dilini okuyun. Eğer geri çekiliyorsa, alan verin. Eğer size yaklaşıyorsa, nazikçe siz de biraz yaklaşın. Herkesin sosyal mesafe ayarı farklıdır ama bu ayarı çözebilmek ilişkilerde altın bilezik gibidir.
3. Cümleleri yarıda kesmek ya da tamamlamak
Birisi size bir şey anlatıyor ve siz, daha cümleyi bitirmeden “Aaa evet evet, biliyorum orada şunu diyorsun!” diye araya giriyorsunuz. Niyetiniz belki heyecan, belki “Ben seni anlıyorum” demek ama sonuç çoğu zaman şu: Kesildim. Dinlenmedim. Umursanmadım.
Bırakın insanlar cümlelerini tamamlasın. O minik bekleme anları garip gelebilir ama işte orada gerçek bir “Seni dinliyorum” mesajı gizli.
Hepimizin hayatı yoğun. Bazen aynaya bakacak vakit bile bulamıyoruz. Ama bu demek değil ki bakım işlerimizi kafenin ortasında yapalım!
Küçük bir ayna kontrolü ya da saçınızı kulak arkasına atmak okey. Ama metroda tırnak kesmek? Toplu taşımada parfüm sıkmak? Kafenin ortasında rimel tazelemek? Eh… bir tık fazla. Bunlar sadece hijyen meselesi değil. Etrafınızdaki insanlara şöyle bir his verir: “Kendi alanımı kirletiyor, senin alanını da hiçe sayıyorum.” Kişisel bakım şahane bir şey. Ama “kişisel” kısmını unutmayalım. Bu işler evde, banyoda, özel alanlarda yapılmalı. Toplum içinde değil.
5. Küçük şeyleri büyütmek
İnsanları kendinizden soğutan davranışlar listemize devam ediyoruz. Hepimizin kötü günleri olur. Gerçekten. O gün işte patron fena trip attı, kahve zaten döküldü üstüne, bir de trafik! Anlıyoruz, hayat bazen sinir bozucu. Ama… bir de şu var: Bunu herkesin içinde, yüksek sesle dillendirmek başka bir boyut.
Örneğin markette sıradasınız. Herkes bekliyor, kimsede süper güç yok. Ama bir kişi bir başlıyor: “Bu nasıl kuyruk yaaa? Şu kasiyer ne yapıyor acaba?!” İşte o anda ortamın havası düşüyor. İnsanlar geriliyor, suratlar düşüyor, o tatlı alışveriş anı bir anda huzursuzluk bulutuyla kaplanıyor. Yüksek sesli şikayet sadece sizi değil, çevrenizdeki herkesi etkiler. Ve çoğu zaman sizi anlayışlı değil, şımarık ya da empati yoksunu biri gibi gösterir.
6. Göz teması kurmamak
Siz birine bir şey anlatıyorsunuz ama o kişi gözlerini duvarlarda gezdiriyor. Camdan dışarı bakıyor. Hatta telefonunu kurcalıyor. O an ne hissedersiniz? Tam bir “Ben şu an görünmez miyim?” anı değil mi?
İşte göz teması bu yüzden önemli. Biriyle konuşurken gözlerinin içine bakmak, “Buradayım, seni duyuyorum” demenin en net yolu. Sürekli kaçan bakışlar ise ya ilgisizlik, ya sıkılma ya da en kötüsü kibir gibi algılanabiliyor.
Bir de küçümseyici bakışlar var tabii. Gözleri devirerek bakmak, hafif alaycı mimikler yapmak… İnanın, söylenenden çok daha fazla şey anlatıyor. “Seni ciddiye almıyorum” diyor, adeta bağırıyor. Uzun süreli göz teması size garip geliyorsa, arada kısa kısa bakışlar da yeterli. Önemli olan, o an orada olduğunuzu ve karşınızdakini önemsediğinizi hissettirmek.
Düşünün; biri size içini döküyor. Belki ailesiyle bir problemi anlatıyor, belki kalbi kırılmış. Siz de kulak kesilmişsiniz. Tam o sırada biri “Aaa ben de geçen yaz Bodrum’a gitmiştim, deniz süperdi!” diye araya giriyor. Eee? Ne alaka?
İşte bu durum konuşmanın büyüsünü bozan, anlatan kişiyi değersiz hissettiren bir şey. O an, o kişinin söyledikleri bir anda çöp kutusuna atılmış gibi oluyor. Grup sohbetlerinde de sık yaşanır bu. Birisi derdini anlatırken bir başkası “Hadi pizza söyleyelim ya!” der ve tüm atmosfer dağılır.
Tabii ki konu değişebilir ama önce bir geçiş cümlesiyle nezaket gösterilmeli. Mesela: “Aklıma başka bir şey geldi, ama önce bitirmek ister misin?” ya da “Bu söylediğin bana başka bir şeyi hatırlattı, konuyu biraz değiştireceğim ama sen tamamladın mı?” demek o kadar zor değil. Ama etkisi büyük!
8. Sürekli olarak konuşacak “daha iyi” birini aramak
İnsanları kendinizden soğutan davranışlar listemizin sonuna geldik. Sosyalleşme ortamlarındaki “acaba daha ilginç biri var mı?” bakışlarını bilirsiniz. Hani siz konuşurken karşınızdaki kişi sürekli etrafa bakar. Bir elinde içki, gözleri başka insanları tarıyor. Sizi dinler gibi ama değil. O an bir sinyal alırsanız, yanlış değil: Evet, sizi o anlık idare ediyor.
Bu davranış ister istemez “Sen yeterince ilgi çekici değilsin” mesajı verir. Ve inanın, bu hissi almak berbat bir şey. Sanki bir vitrin mankeni gibisiniz; izleniyor ama dinlenmiyorsunuz.
Bunu bilinçsizce yapan çok kişi var ama bu da bir etiket yaratıyor. Fırsatçı, yüzeysel ya da samimiyetsiz biri gibi algılanıyorsunuz.
Sosyal ortamda gözünüz başka sohbetlerde dolaşıyorsa, durun. Önünüzdeki kişiyle gerçekten bağlantı kurmayı deneyin. Birkaç dakikalık samimi sohbet, yüzeyde takılmaktan bin kat daha etkili olur.