Bir oyuncunun seçmeleri kazanıp bir filmde rol kapması, kulağa “tamamdır, artık bu iş bitti” gibi gelebilir. Ama Hollywood’da işler pek de öyle yürümez! Sinema dünyasında, dev prodüksiyonların tam ortasında parlayan yıldızlar bile, bir anda kapının önüne konabiliyor. Hem de öyle sessiz sedasız değil; dünya basını bu kovulmaları manşetlere taşıyor, olaylar adeta alev alıyor! Peki ne oluyor da işler bu noktaya geliyor? Bazen oyuncu ile yönetmen set arkasında bir türlü anlaşamıyor; fikir ayrılıkları, ego çatışmaları ya da hikâyeye bakış açılarındaki uçurumlar ipleri koparıyor. Ama bazen de ortada büyük bir kriz yok – sadece yapımcılar, o oyuncuyu kostümüyle, sahneye hazır hâlde gördüklerinde “Yok ya, bu olmadı!” diyebiliyor. İşte Hollywood filmlerinden kovulan oyuncular…
1. Julianne Moore – Can You Ever Forgive Me?
Julianne Moore, sahte mektuplar yazarak geçimini sağlayan Lee Israel’i canlandırmaya hazırlanıyordu. Film neredeyse çekime hazırdı ama… Julianne, yönetmen koltuğundaki Nicole Holofcener’le bir türlü aynı frekansı yakalayamadı. “Nicole beni kovdu,” dediğinde bu ayrılık sessiz sedasız yaşanmadı elbette. Moore, karakterin yönüne dair kendi kafasında başka bir yol çizmişti. Üstüne üstlük, Richard E. Grant’in iddiasına göre Julianne karakter için “şişman kostüm ve sahte burun” bile istemişti!
Çekim öncesi yaşanan bu kriz projeyi darmadağın etti. Yönetmen değişti, başrol Melissa McCarthy’ye geçti. Filmin başarısı Oscar adaylıklarıyla taçlandı ama Moore bu filmi hâlâ izlememiş… “İzlemek hâlâ acı verici,” diyor. Anlaşılan bu yara kolay kapanmamış!
2. Ryan Gosling – The Lovely Bones
Ryan Gosling bu rol için fazla ciddiydi… Belki biraz fazla ciddiydi. Peter Jackson’ın yönettiği filmde, kayıp kızının yasını tutan bir baba rolüne seçildiğinde, kendini karaktere kaptırdı ve kilo almak için günlerce eritilmiş dondurma içti! Tam 27 kilo aldı ama sete geldiğinde yönetmen şoke oldu!
Jackson ve Gosling’in karaktere dair fikirleri taban tabana zıttıydı. Ryan, “210 pound olmalıydım,” diyordu ama yönetmen ona bir “dur” dedi. Sonuç? Gosling kilo aldı, rolü kaybetti ve geriye sadece “şişman ve işsiz” kaldığı anılar kaldı. Sonrasında rol Mark Wahlberg’e gitti.
3. Megan Fox – Transformers: Dark of the Moon
Megan Fox’un yıldızı parlıyordu ama ağzından çıkan birkaç kelime işleri alt üst etti. Wonderland dergisine verdiği röportajda, yönetmen Michael Bay’i “Hitler gibi biri” olarak tanımladı. Evet, yanlış okumadınız. Bu sözler, yapımcı Steven Spielberg’ün kulağına gidince ipler koptu: “Onu hemen kovun!”
Fox, bu olay için “kariyerimin dibi” diyor. Gençliğinin verdiği cesaretle özür dilemeyi reddetmiş. “23 yaşında kendimi bir kahraman sanıyordum,” diye ekliyor. Ama sonunda bu fırtına ona önemli bir ders olmuş: bazen susmak, konuşmaktan daha değerlidir!
4. Natalie Portman – Romeo + Juliet
Natalie Portman, Leonardo DiCaprio’nun yanında Juliet rolü için seçildiğinde sadece 13 yaşındaydı. Leo ise 21… Kamera karşısında romantik sahneler prova edilirken bu fark oldukça rahatsız edici hale geldi ve Portman, filmden ayrıldı.
“Doğru zaman değildi,” diyor Portman. Yönetmen Baz Luhrmann da yıllar sonra şunu ekledi: “Natalie harikaydı ama bu yaşta böyle bir yük fazla olurdu.” Yerine Claire Danes geldi ve efsanevi film ortaya çıktı.
Aragorn karakteri ilk başta Viggo Mortensen değil, Stuart Townsend’e aitti! Aylarca eğitim aldı, provalara katıldı… Ve tam çekim başlamışken birden kovuldu!
Townsend, “Yönetmen beni istemişti ama sonra fikrini değiştirdi,” dedi. Sebep? “Benden 20 yaş büyük birini istediler!” diye de ekledi. Yapımcılar soluğu Mortensen’in kapısında aldı ve onu apar topar Yeni Zelanda’ya uçurdu. Viggo da işi devraldı, efsane yazıldı.
6. Viggo Mortensen – Platoon
İlginçtir, Viggo da benzer bir durumu Platoon filminde yaşadı. Yönetmen Oliver Stone ona başrolü vermişti. Viggo bir yıl boyunca karakterine hazırlandı, Vietnam üzerine her şeyi okudu. Ama sonra gazetede filmi Willem Dafoe’nun çektiğini okudu!
Meğer bütçe artmış ve daha ünlü bir isim istenmiş. Viggo ise yıllar sonra şöyle dedi: “O filmde olsaydım, belki sıkılır bırakırdım bu işi.” Her şeyde bir hayır vardır demek ki! Hollywood filmlerinden kovulan oyuncular yazımıza devam ediyoruz.
7. Eric Stoltz – Geleceğe Dönüş
Geleceğe Dönüş efsanesi başlamadan önce yapımcılar, zaman yolculuğu yapan genç Marty McFly rolü için gönüllerini Michael J. Fox’a kaptırmıştı. Ama Fox, o sırada Family Ties dizisinde tam mesai yapıyordu ve çekim programı uyuşmuyordu. Çözüm? Eric Stoltz! Genç, ciddi, yetenekli… ama ne yazık ki “fazla ciddi”. Çünkü bu film komediye dayanıyordu, zamanlamanın esprili olması gerekiyordu ve Stoltz ne yaptıysa o havayı bir türlü yakalayamadı. Üstelik sete fazla “metodik” yaklaşıyor, rol arkadaşlarının sinirlerini zorluyordu. Sonunda yönetmen Robert Zemeckis pes etti ve “yanlış seçim” dediği Stoltz’u gönderdi. Bu kararı ona bildirmek ise kariyerinin “en zor anı” olmuş.
Sonunda Michael J. Fox geldi, gündüzleri dizide, geceleri sette koşuşturdu ama efsane sahneler ortaya çıktı. Stoltz ise yıllar sonra kovulmanın aslında “özgürleştirici” olduğunu söyledi. Avrupa’ya taşındı, sahnelere döndü, kendini tekrar buldu. Kısacası: kaybedilen bir rol, kazanılan bir iç huzur.
8. Harvey Keitel – Apocalypse Now
Apocalypse Now filmi zaten olaylıydı ama asıl ilk kriz, başroldeki Harvey Keitel’ın performansıyla patlak verdi. Yönetmen Coppola, Keitel’ın ormanda çekim yaparken sürekli rahatsız olduğunu, kendisini rolüne veremediğini düşünüyordu. “Bu adam şehirli, altı ay yağmur çamur içinde ne yapacak?” diye dert yandı. Ama Keitel, Coppola’nın iddialarına ateş püskürdü: “Ben üç yıl ormanda görev yaptım!” dedi. Sonuçta Keitel gitti, yerine Martin Sheen geldi. Tabii Sheen de rolü o kadar ciddiye aldı ki 36 yaşında kalp krizi geçirdi ama çekimlere devam etti. Vietnam sendromu gibi bir set ortamı!
Richard Gere ve Sylvester Stallone, gençlik yıllarında The Lords of Flatbush setinde bir araya geldi ama… hiç anlaşamadılar. Stallone, Gere’in havalı halleri ve dev motorcu ceketiyle ortalıkta salınmasından rahatsız olmuştu. Son darbe ise araba sahnesinde geldi. Gere’in yediği hardallı tavuk, arabadaki Stallone’un üstüne döküldü. “Hardallı nehir uyluğuma aktı” diyen Stallone, sinirle Gere’i arabadan itti. Yönetmen taraf seçmek zorunda kaldı: Stallone sette kaldı, Gere yol aldı. Yıllar sonra bu gerginlik Prenses Diana yüzünden tekrar alevlendi – ama o da başka bir dedikodu…
10. Jean-Claude Van Damme – Predator
Van Damme bir aksiyon yıldızıydı, evet. Ama Predator’ın içindeki uzaylı kostümüne girmesi büyük felaketti. “Nefes alamıyorum, hareket edemiyorum” derken, kostüm içinde bayıldı. Bill Duke’a göre bayılınca “bir daha olursa kovulursun” dendi ve… kovuldu. Van Damme bir yandan “Predator tekme atmalı!” diye diretince, yapımcılar sabrı taşırdı. Sonuç? Rol, 2.18’lik basketbolcu Kevin Peter Hall’a verildi. Uzaylı büyük, korkunç ve kesinlikle tekme atmayan biri oldu.
11. James Remar – Aliens
Aliens filminde Onbaşı Hicks karakteri ilk başta James Remar’a verilmişti. Ancak birkaç hafta sonra setten gizemli bir şekilde ayrıldı. O zamanlar “acil bir durum” denmişti ama gerçek yıllar sonra ortaya çıktı: Remar o sırada uyuşturucu nedeniyle tutuklanmıştı. “Harika bir kariyerim vardı, ama kötü alışkanlıklarım her şeyi mahvetti,” dedi sonrasında dürüstçe. Yerine gelen Michael Biehn, rolü başarıyla devraldı.
12. Kel O’Neill – There Will Be Blood
Daniel Day-Lewis’in oynadığı bir sette olmak kolay değil. Kel O’Neill da There Will Be Blood setine adım attığında bunu derinden hissetti. Uzun süre, “Day-Lewis’ten çekindiği için projeden ayrıldı” denildi. Ama O’Neill yıllar sonra konuştu: “Asıl sorun yönetmenle aramızdaki uyuşmazlıktı.” Paul Dano rolü devraldı, hatta senaryo öyle değişti ki iki kardeşi birden oynamaya başladı. Sinema tarihine geçenlerden biri daha yazıldı.
13. Dennis Hopper – Truman Show
Hollywood filmlerinden kovulan oyuncular yazımızın sonuna geldik. Truman Show’da, her şeyin perde arkasındaki efendisi Christof karakteri ilk başta Dennis Hopper’a emanet edilmişti. Ama daha ilk günün sonunda, “Bu iş olmuyor,” denilerek gönderildi. Hopper yıllar sonra durumu şöyle açıkladı: “Yönetmen benim seçilmemi istememişti. Yapımcıyla bir anlaşma yapmışlar, beğenmezlerse kovulurum diye.” Ve kovuldu. Yerine gelen Ed Harris, rolüyle Oscar’a aday oldu. Hopper içinse sadece kötü bir hatıra olarak kaldı.