Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi olarak Atatürk döneminde kurulan Heybeliada Sanatoryumu, ükemizin politik ikliminin etkisiyle son günlerde fitili ateşlenen tartışmalardan biri oldu. On beş yıl önce kapatılan kurum, son olarak geçen günlerde Diyanet İşleri Başkanlığına devredildiğinin ortaya çıkmasıyla siyasi tartışmalardaki yerini sağlamlaştırdı.
Bazı basın yayın organlarında ve kısaca tarihçesi anlatılan Heybeliada Sanatoryumu hakkında bilinmeyenleri sıraladık.
Genç Cumhuriyet kuruldu ama…
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının diplomatik zaferle taçlandırılması yeni bir dönemi işaret ediyordu. Bu dönem aydınlık günlerin umuduyla güçleniyor ancak var olan sorunlar geleceğe dair soru işaretleri yaratıyordu. Bu sorunlardan biri de şüphesiz dönemin tıp imkanlarını zorlayan salgın hastalıklardı. Savaşlardaki kayıplar nedeniyle ve yanlış politikalar nitelikli personelin yetersiz olmasının sebebi olmuştu.
Cumhuriyet ise var oluş sebebini önemsediği için yokluklar içinde olmasına karşın gerçekleştirmesi gereken atılımların farkındaydı; sağlıkta da devrim yapılacak ve her birey için ulaşılabilir hale getirilecekti. Salgın hastalıklara karşın kale olacak Heybeliada Sanatoryumu, koşulları dile getirilemeyecek denli zor olan o dönemde bir kale niteliği taşıması için kurulacaktı.
Yıl 1924… Cumhuriyet ilk yaşını kutlarken Heybeliada Sanatoryumu kuruldu
Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam, kendisine verilen 50 bin TL gibi çok az bir parayla bir profesör ile bir uzmanı Heybeliada’da sanatoryum kurmak üzere görevlendirdiğinde tarih 15 Ağustos 1924’tür.
Özverili yöneticileri yapılan incelemeler ve etüdler Heybeliada Çamlimanı Yeşilburun bölgesinin sağlık kalesine dönüştürülmesini kararlaştırır. Ve tarihler 1 Kasım 1924’ü gösterdiğinde kurumun açılışı gerçekleşir.
Heybeliada’nın hava iyonizasyonu, rutubet, hava basıncı, güneş, yağmur, kar, sis gibi iklimsel etkenleri bu alanın en uygun yer olduğunu göstermiştir.
Heybeliada Sanatoryumu sadece tedavi merkezi değil, aynı zamanda okul niteliğine sahipti
Kurum, açılırken İsviçre’deki bir sanatoryumu model alındı. Sanatoryum, yalnızca tedavi sürecindeki inkar edilemez başarısıyla değil, hastaların tedavi süreci ve sonrasındaki hayatı için de elini taşın altına koyarak katma değer yaratıyordu. Eşsiz bir anlayışla yönetilen kurum, hastaların tedavi süreci boyunca ayakkabıcılık, fotoğrafçılık, heykeltraşlık, saatçilik, daktilo gibi sanatsal ve zanaatsal eğitim aldıkları bir okul olmuştu. Böylece hastalar kendi hayatlarına döndüklerinde yeni nitelikler elde etmiş oluyordu.
Günden güne sağlık dünyasının parlayan yıldızı haline gelen Heybeliada Sanatoryumu, 1954 yılından itibaren rehabilitasyon merkezi ve hemşire okuluna da evsahipliği yapmaya başlamıştı.
Önce Dr. Ahmet Erbelger’in 1947 yılında, bu tarihten 3 sene sonrasında da ünlü cerrah Dr. Siyami Ersek’in tam gün kadrolu çalışmaya başlaması, hastanenin çalışmalarına hız kazandırdı, güç kattı. Hastane, böylece ülkenin ilk göğüs cerrahisi merkezlerinden birine evrildi.
Heybeliada “Araştırma ve Eğitim Hastanesi”
Heybeliada Sanatoryumu, dönemin sağlık sistemi gereği yap-işlet-devret modeliyle yapılmamıştı. Dolayısıyla bugünlerin tartışmaları arasında yer alan ve “hasta garantisi” verilen şehir hastanelerinden oldukça farklı bir başarı grafiğine sahip. Kurumun bu başarılarını yakından takip eden Dünya Sağlık Örgütü, burayı “eğitim ve araştırma hastanesi” olarak kabul ettiğini açıklamıştı. Bunun anlamı kurumun yetiştirdiği nitelikli personel sayısının hayli iyi bir sayıyı karşılamasıydı.
Hastanenin 1925’ten itibaren 30 yıl boyunca başhekimliğini yapan, Dr. Tevfik İsmail Gökçe’nin “Heybeliada Sanatoryumu, Kuruluşu ve Gelişimi” isimli kitabında anlattıkları:
“Bize verilen bina Birinci Dünya Harbi sıralarında Mektebi Harbiye Müdürü olan Vehip Bey tarafından Harbiye mektebi talebelerine nekahethane olarak yapılmıştı. İngiliz generali Tawnshend’in esaret yeri olmuş ve daha sonra görülen zaruret üzerine muhacirin idaresine devredilmiştir. Bina, uzun müddet muhacir iskân edilmiş olmak itibarile çok harap bir halde idi.
Tapusu olmadığı gibi kendine mahsus bir arazisi de yoktu. Hatta yanı başında bir de gazino vardı. Gazinocunun iddiasına göre bu arazi, binanın arsası da dahil olmak üzere, Kudüs Manastırına aittir ve kendisi de kirasını oraya yollamaktadır. Bu iddiaların hiçbir esasa istinat etmediği ve senelerce buraların fuzuli olarak işgal edildiği anlaşılınca, kendileri derhal çıkarıldılar ve tur yolu hudut olmak üzere, o zaman için kafi bulduğumuz 3850 metre murabbalık yeşil burun kısmı sanatoryum arazisi olarak kabul edildi ve tel örgü ile çevrilerek tahdit edildi.”
“Donald R. Thomson hayrandı”
Dr. Gökçe, kitabında Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinden biri olan Dr. Donald R. Thomson’un sanatoryuma hayran olduğunu belirterek, “Bilhassa müessesemizin hayranlarındandır. Ve sanatoryumumuzu Dünya Sağlık Teşkilatı’nda ve milletlerarası sahada ileri sürmekte ilk defa müessir olan bir zattır. Burası benim ziyaret edip de hasta olarak yatmak istediğim ilk sanatoryumdur’ diyecek kadar mübalağalı bir şekilde izhar edecek derecede ileri gitmiştir” ifadelerini kullanıyor.
Pek çok ünlü isim bu hastanede tedavi gördü
Türkiye’nin ilk verem hastanesi olan Heybeliada Sanatoryumu’na Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Hababam Sınıfı’nın da yazarı Rıfat Ilgaz ve şiir ve öyküleriyle İkinci Yeni Akımı’nın önde gelen isimlerinden olan Ece Ayhan gibi bilindik isimler tedavi gördü.
Kapatılma süreci
1980’li yıllarda ekonomideki anlayışın değişmesi ve kurum ile kurumun çalışanlarının mali yük olduğuna kanaat getirildi. Hastanenin masraflarını ödemekten kaçınan dönemin yönetimi kurumun işlev kaybına uğramasına neden oldu.
17 Ağustos 1999 depreminin kırılma noktası olduğu hastanenin akıbeti 2005 yılında netleşti ve kurum kapatıldı.
Kurumun Diyanet’e verilmesi ve siyasetin bu uygulamaya tepkisi
Mustafa Kemal Atatürk‘ün emri ile kurulan İstanbul Heybeliada’daki Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi ve 200 dönümlük arazisinin “İslami Eğitim Merkezi” kurulması için Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmesi muhalefetin tepki göstermesine neden oldu. Sosyal medya üzerinden de tepki gösteren yurttaşlar bu karara tepkili.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener katıldığı bir televizyon kanalında konuyu ele aldı ve hükümetin bu kararını eleştirdi. Akşener, “AKP’nin yöneticilerinin hiçbir zaman geri adım atmadıkları tek bir konu vardır: Atatürk ve cumhuriyet değerleri. Önce açılım yaptılar, geri adım attılar. Komşularla sıfır sorun dediler, sonra herkesle kavgalı oldular. Diyanet de Atatürk’ün kurduğu bir kurum ve başında Ali Erbaş isimli biri var. Atatürk’ün kurduğu kurumun başındaki şahıs hepimizin eleştirdiği bir isim. Buradan Erdoğan’a bir önerim var. Ne kadar şehir hastanesi varsa hepsini Ali Erbaş’a bağlasınlar, belli ki çok yetenekli bir isim” dedi.
İYİ Partili Çıray: “Cevap bile vermediler”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, “Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet Vakfı’na devredilmesini Meclis gündemine taşımıştım, cevap bile vermediler. Koronadan vefat edenlerin günahları iktidarın boyunlarına olsun” diye konuştu.
CHP: “Talan düzeni bitecek”
CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut ise “Ulu Önder Atatürk’ün emriyle Heybeliada’da kurulan ülkemizin ilk pandemi hastanesi ve 200 dönümlük arazisi, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmiş. Fabrikaları kapatıp memleketin neyi varsa satanlar, okul ve hastane yerine işlerine geleni yapıyorlar. Halk iktidarında talan düzeni bitecek” açıklamasında bulundu.
Diyanet İşleri Başkanlığı: Heybeliada Sanatoryumu ve kurumun bulunduğu arazi bize bağışlanmadı”
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tartışmaların büyümesi üzerine web sitesinden yapılan yazılı açıklamada iddiaların gerçek dışı olduğu ve adı geçen alanın kendilerine bağışlanmadığı belirtildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Bazı medya kuruluşlarınca iddia edildiği gibi, söz konusu alanların Başkanlığımıza bağışlanması söz konusu değildir. İlgili mevzuat doğrultusunda, kamuya ait araziler kamu kurumlarına nasıl tahsis ediliyorsa, Heybeliada’daki alanlar da Başkanlığımıza aynı usullerle tahsis edilmiştir.
Başkanlığımız Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinde birçok ilimizde eğitim tesislerini Sağlık Bakanlığımızın kullanımına açmış ve 150 bin civarında personelimizle her türlü desteği vermeye gayret etmiş, bundan sonra da devam edecektir. Öte yandan, salgınla mücadele kapsamında Heybeliada’ya yeniden bir Pandemi Hastanesi inşası planlanması halinde, söz konusu araziyi de Başkanlığımız iade etmeye ve süreçle ilgili gerekli desteği vermeye hazırdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Heybeliada Sanatoryumu için Change.com’da kampanya başlatıldı
Change.org isimli sitede, “Heybeliada Sanatoryumu, Türkiye Cumhuriyeti ile neredeyse yaşıt, ülkemize sağlık alanında çok hizmet etmiş bir kurumdur. Arşivleri, binası ve geçmişi, orada yapılan araştırmaları ve yatan hastaları ile çok özgün bir tıp tarihine sahip olan bu yapı, Tüberküloz Müzesi, Karantina Hastanesi ve Merkezi olmalıdır.
Dünyada buna benzer tarihi yapılar amaçları dışında değil, geçmişlerine uygun olarak korunurlar. Dolayısıyla Heybeliada Sanatoryumu’nun birçok hastaya şifa olmasının yanı sıra çok önemli sağlık çalışmalarını milletimize kazandırdığını unutmamak ve bunu gelecek nesillere anımsatmak için hem Müze hem de Karantina Merkezi olmasının yolunu açmak gerekir” denildi.
Kampanyada şu ana dek 60 bine yakın imza toplandı.