Nasıl bir acıdır insanın ne aklı alır ne yüreği… Göz göre göre içine çekildiğimiz terör bataklığı her ay silahsız, masum, sıradan yani normal insanların canını alıyor. Vahşetin asıl üzücü yanı bu “normal insan” tabirinde yatıyor. Ölen bu “normal insanlar” çürümüş siyasetten yolunu bulan insanlar değil. Bu yüzden normaller. Din iman – vatan millet edebiyatının arkasına sinsice yatıp yolunu bulan insanlar da değil. Yol bulmadan tek anladığı, evinin yolunu bulmak, işinin yoluna gitmek, biraz hava almak için park yoluna gitmek, yol üstünde patlatılan araçlarla yitip giden insanlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “normal” vatandaşları. Ne ülkenin doğusunu ne Suriye’nin, İran’ın, Irak’ın, Nusra’nın, Işid’in ortadoğusunu onlar karıştırdı. Savaşın rantı ve terörün yarattığı bulanık iklimin onlara bir faydası yok. Zararı ise, ölüyorlar, ölüyoruz.
Normal insanlar ölüp giderken, bu normal insanların arasında büyük bir genişlikle oturan, yayılan, dudak bükerek yaşanan katliamlara yorum yapan başka bir normal kitle bulunuyor. Bunlar da kendi normalliklerini artık kabak tadı vermeye başlayan bir genişlikle yüceltiyorlar. İçlerinde Türkü de var Kürdü de, siyasal islamcısı da var milliyetçisi de. Ortak özellikleri sadece kendi varlıklarını, her koşulda kendi dar çevrelerini yüceltmeleri. İnsan kavramının önemi yerine, din, mezhep, ulus ya da para pul kavramlarını öne çekmeleri. Böylece kendileri vatanını en çok seven, dinini en iyi yaşayan, en onurlu olan, en haysiyetli olan iken, “diğerleri” değersizler sürüsü haline geliyor.
Ankara’daki gar katliamında ölenlerin “kim olduklarına” göre üzülenleri hatırlayalım. Ölenler ağırlıklı olarak “solcu” olduğu için üzülmeye gerek duymamışlardı. Misafirperver, kadirşinas, komşusu açken tok uyuyamayan halk son yıllarda puff dedi yok oldu. Yerine birbirinin katledilmesine, mezhebine, dünyayı algılayış şekline göre değerlendiren, hatta mümkünse ölsün diyen ve “normal” gözüken insanlar geldi. Başlıklar tanıdık, birlikte yaşıyoruz…
Devletin ne suçu var? Devlete uzanan eller kırılsıncılar
Devletle devleti yönetenleri birbirine karıştıranlar. Olaylardan sonra her eleştiri getiren onlar için vatan haini, devlet düşmanı, bölücü, teröristtir. Devletin her şeyin sahibi, vatandaşı ise onun kulu olmasına feci şekilde alışmışlar. İşin garibi bu halleriyle aslına nefret ettikleri komünistlere bir hayli benziyorlar.
Şimdi muhalefet düşünsüncüler
Aslında parti ismi vermemek lazım ama olmuyor. Eğri oturunca doğrudan particilik kafası çıkıp geliyor. Bu kişilere göre yağmur yağmasa da suçlu CHP’dir, fazla yağıp sel alsa da suç CHP’dedir. Dünyanın en iktidara gelemeyen partisini her şeyden sorumlu bilmek, ÇARŞI iddianamesine karşı kendini savunan Cem Yakışkan’ın o sözlerini akla getiriyor, “Ben darbe yapmadım, darbe yapacak gücümüz olsaydı Beşiktaş’ı şampiyon yapardık.” CHP’nin onca şeye gücü olsa önce kendini iktidar yapar.
Şimdi x düşünsüncüler vol.2
Çözüm süreci boyunca ülke terör örgütünün arka bahçesi haline gelirken işin içinde oy verdiği parti var diye ses çıkarmayanlar. Süreç “Başkanlık” yüzünden patlayınca aniden bordo bereli kesilenler.
“Emanet oy” verenleri hainlikle suçlayanlar
Hainlik suçlaması en konforlu alan. Bir tarafa hain dendiği anda, karşı taraf öyle olmadığını ispat etmekle yükümlü durumda kalıyor.
Cizre’de olanlara neden üzülmediniz, Roboski’ye neden sustunuzcular
Barış, bahar, insanlık, kardeşlik kelimeleri ağzından düşmeyen, ancak sorunlarının çözümünü ısrarla terörde arayanlar. Cizre’ye de üzüldük, içimiz yandı. İnsanlar ölmesin istedik. Ankara’da, Suruç’ta, Soma madenlerinde, Roboski’de, Sultanahmet’te, gökdelenlerin asansörlerinde, dandik hızlı tren seferlerinde, Suriye’den gelen başıboş bir roketle, masum insanlar, ait olmadıkları savaşlarda yitip gitmesin dedik. “Empati kurmuyorsunuz” dedikten sonra canlı bombanın evini ziyarete gidenleri anlayamadık.
Biz neler gördük, bize bişey olmazcılar
Bu grup kendi yakın çevresindeki max. 20 kişinin karnı tok ve altı kuruysa, ülke huzurludur anlayışıyla hareket ediyor. O 20 kişi haricinde sokağından geçene, dükkanının önünde bekleyene, yolda yürürken göz göze geldiği herhangi birine kuşkuyla yaklaşıyor.
Kınayanlar
Bunları biliyorsunuz. Her katliamdan sonra yayı yasağı getirip, sonra canlı yayına çıkıp “Elim bir olay yaşanmıştır, olayın failleri en kısa sürede yakalanacaktır” diyen güruh.
Suskunlar
Aynı zamanda örneğin bir tecavüz olayında, “o kız da o saatte orada ne yapıyormuş”cu kesiminden olanlar. Terör saldırılarında kurbanlar adına ahlakçı bir tavır sergileyemeyeceği için susar, konuşursa terör yanlısı sanarlar diye susar, avantamdan olurum diye susar, kendi başına gelinceye kadar susar… Kendi başına gelince sorumlulara bela okur.
İstikrarcılar
Sadece reisçilerin dahil olduğu bir grup gibi görünse de aslında yukarıdaki gruplardan hepsinin ucundan kıyısından dahil olduğu çok büyük bir kesim. Özellikle 1 Kasım seçim sonuçlarından sonra ülkede yaratılan kaos ortamı, bu kitleyi iyiden iyiye istikrar bağımlısı yaptı. Öyle ki pozitif bir algıya karşılık gelen istikrar kelimesini her iki ayda bir yaşanan katliamların arkasına gizleyebilir oldular.
Türkiye’nin gücünü çekemiyorlarcılar
Gine’ye metrobüs veriyoruz. Ne yazık, adamların metrobüsü bile yok ama biz dünyanın en güçlü ülkeleri arasına girdik, bu yüzden Gine’ye bile yardım edebiliyoruz. 1500 lira ile geçinmeye çalışıyor, fakir Gine’nin haline bakıp üzülüyoruz. Sonra onlara metrobüs verebildiğimiz aklımıza geliyor. Aslında o kadar da fakir değil miyiz acaba? Obama bizimle telefonla görüşüyor, çünkü bizden çekiniyor. Merkel’e Kayseri pazarlığı çektik. NATO emrimizde, Rusya’ya başkaldırdık, Ortadoğu bizim olacak, Şam’da cuma namazı…
Birbirinden nefret eden, sadece kendi inandığını kutsayan insanlara döndüğümüz için, kolayca öldürülür olduk
Huzur ve refah toplumlarında insan olmanın temel değerleri daha basit şeyler üzerine kurulu. Yalan söylememek, çalmamak, din, dil, ırk, cinsiyet kavramları üzerinden ayrımcılık yapmamak gibi. Biz bunların hepsi üzerinden ayrılır hale geldik. İşin kötüsü buna fena halde alıştık. Katliamın yaşandığı gece canlı yayın arkasına geçip el sallar olduk.
Aslında zor değil
Ölen masum insanlar. Bu kavganın değirmenine su taşımamak, bu kavgadan çıkar sağlayanların ellerindeki kozları almak bizim elimizde. Kimse bu şekilde ölmeyi hak etmiyor. Terör kaderimiz değil.