Bir kitap filmiyle daha karşı karşıyayız. Hatta daha önce de çekilmiş. Hatta daha önce çekilmiş, tutmuş ve seri kitap olmamasına rağmen ikincisini de çekmişler. Kısacası her türlü sömürülmüş bu Hayvan Mezarlığı, ama görüyoruz ki yetmemiş 1992’den sonra tekrar çekmeye karar vermişler. Ama bu ikincisinden bahsetmeyelim tadımız zaten fazla kaçacak… 1986’dan sonra tekrar karşımıza çıktı diyelim Hayvan Mezarlığı ve şimdiden tarafımızı belli edelim “keşke bu mezarlık yıkılsaydı da bugünleri görmeseydik” tadındaydı. Yani bir bıçak gibi bilendik birazcık sert olacağız… (kendimizce hiçbir spoilere yer vermedik ama kimileri için spoiler dolu olabilir..)
Beklenmedik tayin, beklenmedik olaylara gebedir
Louis Creed adında oldukça rasyonel düşünen bir doktorumuzun tayini çıkıyor. Bilin bakalım nereye? Kasvetiyle nam salmış adeta “bütün aileni bitireceğim” diye bas bas bağıran kırsal bir yere taşınıyorlar. Sonra bu Creed ailesinin bir de kedileri var. İsmi lazım değil bu kedi bir gün bizlere ömür… Tabi böyle bir ortamda ölen kedi de olsa olaylar normal şekilde gelişmez.
Böyle komşu düşman başına !
Bu bas bas bağıran kırsal kesimde de sadece 2 konut var birinde Creed ailesi birinde de Jud adında karısını kaybetmiş oldukça masum görünen ama içi sizi dışı bizi yakan cinsten bir amcamız var. Bu amcamız Louis’e gidip “sen kızını çok seviyorsun kızın da kediyi çok seviyor bundan ötürü gece benimle buluş da kedini canlandırıp tüm düzeninizi yerle bir edeyim” der. Tabi kızını çok seven aşırı rasyonel Louis “tamam çok görmüş geçirmiş komşum” der ve o gece kediyi gömerler.
Stephen King’e saygımız sonsuz ama keşke…
Az önce yazılan kısımlar 1983’te Stephen King tarafından yazılmış aynı adlı kitabın da özeti niteliğinde. Kitapta karakterler , ortam , olaylar o kadar güzel yazılmış ki adeta beynimizin içinde her sahneyi kendimiz çektik kendimiz yönettik. Ama sitemimiz Stephen King’e değil ( ama keşke “hayır çekmeyin” demiş olsaydı) sadece bu filme. Peki filmi neden beğenmedik ?
Asidi kaçmış kola gibi görüntüler !
Asidi kaçmış kolanın görüntüsü nasıldır?Siyahtır, ne baloncuk vardır ne başka bir şey. Şimdi beyazperde de bu asidi kaçmış kolayı düşünün … İşte film bu kadar karanlıktı. Tamam, korku/gerilim filmlerinde zaten parlaklık beklemiyoruz ama bu kadar da karanlık görüntüler de izlemeyelim. Resmen filmin 30 dakikasında sadece fazlaca karanlık vardı.
Kedi hala tatmin edici değil
İlk filmi izleyenler bilir her ne kadar yeri izleyenler için ayrı bir yerde de olsa da kedi harbiden çok yapmacıktı. Bu filmde teknolojiden aldığımız gazla kediyi çok iyi bekledik. Hatta filme gitmeden önce “acaba kedi sahnelerinde gerçek bir kediye yeşil bir kıyafet mi giydirmişlerdir?” diye söylendik. Ama çok büyük hayal kırıklığına uğradık. Kedi bir önceki filme göre oldukça gerçekçiydi evet ama 2019 şartlarında ise tam bir faciaydı… Keşke “biz bu kediyi anca bu kadar yapabiliriz hocam, filmi çekmesek mi?” diye düşünselerdi..
Bu Kitabı Okuyanlar İçin Kötü Haber! (spoiler değil ama aşırı takıntılıysanız okumayın..)
Öncelikle hem kitabı hem de orijinal filmi izlemiş olarak sadece sonu için uykumuzu erteledik. Bekledik… Büyük bir sabırla bekledik sonunu… Ve ! Kitabın sonuyla hiçbir alakası olmadığını gördük. Bizim için çok tersti. Salonu “tıtıtıtı”lar eşliğinde terk ettik.
Sadece bağımsız bir film olarak bakarsak
Şimdi yorumlara bakınca ilginç bir şekilde bu sonun değişmesi olsun genel olarak film olsun çok hoşlarına gitmiş. Açıkçası bu filmin hoşumuza gitmesi için daha önce hiçbir korku/gerilim filmi izlememiş olmaması lazımdı. (şaka yapıyoruz… zevkler ve renkler tartışılmaz..)
Filmi o kadar beğenmedik ki….
Film o kadar uykumuzu getirdi ki “aaa bozuk paramız düştü koltuğun altına” deyip eğildik ve bu sırada gözlerimize telefonun flaşını açtık.
Film o kadar güzel anılar biriktirdi ki “bütün jeneriği izleyelim kimlerin emeği geçmiş bakalım da film çıkışında hepsini güzel güzel yad edelim” dedik.
Kısacası filmi hiç beğenmedik, bizim için sinema bir keyiftir bir tatildir. Tatilimiz kötü hava şartlarına maruz kaldı diyebiliriz….Tabi bu sadece bizim kişisel zevkimiz..
Atatürk de düşünmüş
En azından bu yazıyı tatsız kapamayalım ve çok hoş bir bilgi eşliğinde vedalaşalım . Bu hayvan mezarlığı konseptini Atatürk’ün 1937 tarihinde hazırladığı ideal Cumhuriyet Köyü Projesi’nde bulunuyormuş.