Havaalanları Birleşmiş Milletler çok sesli korosu gibidir. Her coğrafi bölgeden en az bir temsilci olabilir. Peki, güzel memleketimizin insanlarını nasıl ayırt ederiz. İşte böyle…
Sizler için havaalanında Türkleri tanıma tüyoları derledik.
Bu adamlar nereye bakıyor?
Kabul edelim millet olarak okumayı sevmiyoruz. Bir türlü sevemedik. Yabancılar ise toplu taşımada ayakta bile okumayı tercih ederken, havalimanında ‘uçağa gidiniz’ anonsuna kadar kafalarını kaldırmazlar. Öte yandan, bacak bacak üstüne atmış, elinde Nokia’sını çevirirken etrafa boş boş bakan dayılar görürsek hiç tereddüt etmeyelim, Türk bayraklı sticker’ımızı sırtlarına yapıştıralım.
“Kolilerin sahibi kim?”
‘Seyahat etmek’ batılı bir eylem olduğu için çok kolay alışamıyoruz. Kökenleri 14. yüzyıla dayanan ‘ızdıraplı, eziyetli yolculuk’ orijinli kelimenin özüne havaalanlarında bile sadık kalıyoruz. Bilet kuyruğunda, kenarından kahverengi battaniye taşmış, bantlı karton kolileri görünce işte bizimkiler orada diyebiliriz. Bir bakıma Harem/Esenler geleneğini hala canlı tuttukları için kendilerini saygıyla selamlıyoruz. Hee bir de yanında eflatun fermuarlı plastik nevresim çantası duruyormuş, şimdi gördük.
“Yurtdışına gidiyorum salak ne bakıyorsun!”
Aslında seyahat etmek için illa ki kıta değiştirmeye gerek yok. Mesela Okmeydanı’ndan yola çıkıp Çakmak Köprüsü’nün diğer tarafına geçebilirsiniz. Ama tatillerde inatla yurtdışı diyen, kurumsal şirketlerde çalışan cici kızlarımız mutlaka Avrupa’ya gitmelidir. Atatürk Havalimanı’nda onları şu şekilde ayırt edebiliriz. Dış hatlarda olmalarına rağmen yüzlerinde “Ben yurtdışına çıkıyorum fazla oyalamayın beni, ne bakıyorsun be salak!” tavırları hakimdir. Kaşları çatık biçimde etrafa uflayarak bakarlar. Siz o kurumsallara hayretler içinde bakarken o da Manolo Blahnik ayakkabılarıyla sıraya girer biz fakirlerin arasında beyaz iPhone’unun kilidini açar.
Makyajsız çıkmam, çıkamam!
Şimdi yurdumuzun kızlarına bir de yabancı ülkelerin havaalanlarında bakalım. Türk kızları erkeğinin yanında bakımlı olmalıdır, hele ki bir de uçakla seyahat ediyorsa. Hafif tonlarda makyajlarını yapıp sahte olduğu ancak dikişlerinden belli olan Louis Vuitton çantalarıyla dolaşırken onları diğer süslülerden nasıl ayırt edeceğiz peki? Efendim Türk kızları kadar makyajına, süsüne püsüne düşkün sadece Arap Yarımadası’ndan, İran’dan ve Rusya’dan çıkıyor. Şimdi darılmaca gücenmece yok, Arabik kızlar göz ve dudak yapılarıyla Rus kızlar ise her şeyleriyle farklı. Kuzey Avrupalı kızlar ise Lars Von Trier filmlerindeki Charlotte Gainsbourg tarzında giyindiklerinden onları elemek zor olmuyor.
“Abi inanır mısın şu Avrupa’da yok ya!
Bir diğer deyişle kahvaltıcılar. Uzun kahvaltıların, zeytinlerin, 4 çeşit beyaz peynirlerin, domates, salatalık ve biberin Türk erkeklerinde vücut bulmuş halidir. Artık yemek bu adamların hayatı olmuştur. Yemek öncesinde, esnasında ve sonrasında bile aralıksız yemek konuşurlar. Yurtdışına çıktıklarında en çok zeytini ve domatesi özlerler. Sabah 06.30’da dış hatlardaki büfelerde, gevşekçe yumruk yaptığı sağ ellerinin üstüne konumlandırdıkları siyah zeytin çekirdeğiyle görülebilirler.
“Yapma yavrum, yapma çocuğum. Onurcan dedim!!!”
Batılılar seyahat etmeye küçük yaşlarda aileleriyle başlıyor; çoluk çocuk gezmekten pek bir keyif alıyorlar. Bekleme salonlarında çocuklar yerlerde oturup legolarını ağızlarına sokarken ailelerinden herhangi bir uyarı gelmiyor. Tabii ufaklıklar da kimseyi rahatsız etmeden kendi hallerinde takılıyorlar. Türk aile yapısında çocuklarla havaalanında beklenmez, beklenemez. Çünkü minik yavrular önce “Baba uçak bizi evde niye indirmiyoo? Üstünden geçiyoruz.” sorusuyla aileyi bunaltır devamında ise anırarak ağlama seansına geçer. Ardından anne savaş baltalarını çeker “Yapma yavrum, yapma çocuğum!” ile başlayan düello babanın “Sus lan!” demesiyle son bulur.
Hediyelik eşyacıda yaşanan derin sessizlik
Türkler yurtdışında birbirleriyle karşılaşmamaya, karşılaşırlarsa görmezden gelmeye çalışırlar. Bu durum havalimanındaki hediyelik eşya dükkanlarında da geçerlidir. Kız, sevgilisine “Aşkım bunun mavisini de Seyhanlar’a alalım magnet istemişti.” dediği anda magnet rulosunun diğer tarafındaki Türk çift “Sessiz konuş Türkler burada…” der. Çünkü yabancı ülkenin havaalanında Türk olduğunun ortaya çıkması onun için son derece utanç vericidir. Zaten pasaport kontrolde memura T.C. pasaportunu uzatması onu derinden yaralayacaktır.
Rastaya baksana Hindistan’a gittim
Havaalanlarında ayırt etmesi en zor yurdum insanı modeli budur. Kız arkadaşıyla Hindistan’a ya da Nepal’e gidip 6 ay kaldığı için memlekete rastasıyla döner. Mevsim kışsa Clandestino’dan aldığı hardal rengi hırkasıyla, yaz ise annesine bin bir zorlukla dolabın tepesinden çıkarttırdığı rengi atmış tişörtüyle görülür. Tavırları rahattır. Bekleme salonunda koltuğa oturmak yerine pencere önündeki çıkıntıya yaslanır ve Merrell botlarını sergilemenin haklı gururunu yaşar.
“Taksi, taksi yok mu burada?!?”
Tekrar Atatürk Havaalanı’na dönelim… Dış hatlar çıkışında huzursuz ve memnuniyetsiz bakışlarla eli havada taksi arayan bir kız görürseniz Türk kızı olması muhtemeldir. Hele bir de “Öff hadi ya”sına tanık olursanız anlayın ki yüzde 100 Türk malıdır. Yabancılar pratik buldukları için toplu taşıma araçlarını kullanmayı tercih eder. Bizde ise toplu taşıma kullanmak bazılarınca sanki ayıpmış gibi algılanır. Metrobüse ayakta binip Şirinevler durağından geçmek yerine taksi içinde saatlerce TEM’de bekleyebilir.
Bonus 1: Metrobüs
Yani şu varken taksi tercih edilir mi? Çılgınlık…