Edebiyat, okuyup yazmakla var olan ve zamanın getirdiği koşulların işlenmesiyle devam eden bir süreçtir. Herkesin gönlüne edebiyattan düşen pay farklıdır. Kimisi yalnızca okumak üzerine bir hayat kurarken kimisi de yazmak üzerine düşünür, çabalar ve emek verir. Böyle zamanların kıymeti insanın kurduğu düş kadar kıymetlidir. Çünkü yazmak, yaşamanın da ötesinde bir yerde durup beklemek demektir.
Hasan Ali Toptaş, yazma üzerine verdiği tavsiyelerde gönlünü yazıya yakın tutanlar için oldukça önemli şeyler söylüyor.
“Aklınızı meşgul eden başka bir şey varsa yazmayın, mümkünse gidip önce o işi halledin; kelimeler aklınıza takılan şeye takılmasınlar”
“Ortak aklın çayırlarından gelen sesler çoğu zaman size sizin sesinizmiş gibi görünür; ayıklayın onları, kulak asmayın!”
“En çok hangi yazarı seviyorsanız, yazdıklarınızı sadece o yazar okuyacakmış gibi yazın; bu, bir metni fazlalıklardan ve gereksiz açıklamalardan korumanın en basit yoludur”
“Kalemi elinize aldığınızda, edebiyata dair bildiklerinizi aklınızda yahut öteki elinizde hazır bulundurmayın; çünkü sanat söz konusuysa, bilginin kendisi değil buharı muteberdir”
“Bir metni yazarken, metnin de sizi yazmasına fırsat verin”
“Kendinizi makul hissediyorsanız yazmayın; yazmak için kendinizi ya hiç ölçeğinde küçük ya da her şeye hükmedecek derecede büyük hissetmelisiniz”
“Yazarken okuru, eleştirmenleri, yayınevini, ailenizi, dostlarınızı, toplumsal kuralları ve devletin kanunlarını unutun; yazmak, her türlü iktidarın uzağında gerçekleşen çok özel bir uğraştır”
“Kullanacağınız kelimeleri seçerken, iki kelime arasındaki boşluğun da dile dâhil olduğunu unutmayın; o boşluk, o iki kelimenin bize çağrıştırdığı kelimelerden oluşur”
“Gerektiğinde, buraya kadar okuduğunuz sekiz öneri de dâhil hiçbir öneriyi umursamayın; çünkü yazmak bildiğini okumaktır!”
Kaynak: 1