Tarih boyunca bazı isimler vardır ki, tek bir eserle anılsalar da gerçekte ardında çok daha büyük bir miras bırakmışlardır. Gustave Eiffel de bu isimlerden biridir. Çoğumuz onu yalnızca Paris’in gökyüzünü süsleyen Eyfel Kulesi’nin mimarı olarak tanırız; oysa Eiffel’in hayatı, başarılarla, krizlerle, hatta skandallarla örülü tam bir macera gibidir. Çocukluk yıllarında sıradan bir öğrenci olan Eiffel, mühendislik tutkusuyla kısa sürede dönemin en büyük projelerinin merkezine yerleşti. Köprülerden tren istasyonlarına, Özgürlük Heykeli’nin iskeletinden Panama Kanalı girişimine kadar imzası pek çok farklı coğrafyada görüldü. Ancak onu asıl unutulmaz kılan şey, eleştiriler ve imkânsız denilen zorluklar karşısında gösterdiği kararlılık oldu. Gustave Eiffel’in hikâyesi yalnızca bir mühendisin kariyer yolculuğu değil, aynı zamanda insanın azmiyle dünyayı nasıl değiştirebileceğinin çarpıcı bir kanıtıdır.
Hepimiz Paris’in simgesi haline gelen Eyfel Kulesi’ni biliriz. Ancak bu devasa yapının arkasındaki isim Gustave Eiffel’in hikâyesi yalnızca bu kuleyle sınırlı değildir
O, aslında 19. yüzyılın en yaratıcı mühendislerinden biri olarak tarihe damga vurdu. Hatta öyle ki, Özgürlük Heykeli’nin iskeletinden Panama Kanalı girişimine kadar pek çok büyük projede imzası vardır. Evet, bazı girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı ama mühendislik ve mimarlık dünyasına bıraktığı etki öylesine güçlü ki, hâlâ konuşulmaya devam ediyor.
Gustave Eiffel, 15 Aralık 1832’de Fransa’nın Dijon kentinde doğdu
Çocukluğu parlak bir öğrenci olarak geçmedi; derslerle arası pek iyi değildi. Ancak tarih ve edebiyat öğretmenleri ile amcası Jean-Baptiste Mollerat’ın yönlendirmeleri sayesinde eğitimini ciddiye almaya başladı. Böylece hem beşeri bilimler hem de fen bilimlerinde lisans derecesi aldı.
Daha sonra Paris’teki ünlü École Centrale des Arts et Manufactures okulunda eğitim gördü ve 1855’te kimya üzerine uzmanlaştı. Aslında planı, amcasının atölyesinde çalışmaktı ama işler düşündüğü gibi gitmedi. Bunun yerine, demiryolu mühendisi Charles Nepveu’nun yanında sekreter olarak işe başladı. Maaşı tatmin edici olmasa da Eiffel, kendisine verilen fırsatları değerlendirdi. Kısa süre içinde Saint Germaine Demiryolu için bir köprü tasarımına dahil oldu ve yeteneklerini göstermeye başladı.
20’li yaşlarının ortasında Bordeaux Köprüsü’nün inşasında görev aldı
Tasarımı o yapmamıştı ama uygulama planlarını hayata geçirdi ve işçileri yönlendirdi. Bu deneyim, onun mühendislik dünyasındaki güvenilirliğini artırdı. Başarıları sayesinde Compagnie Belge adlı şirkette baş mühendisliğe kadar yükseldi.
1866’da kendi yolunu seçti ve bağımsız bir müteahhit olarak çalışmaya başladı. İki yıl sonra Théophile Seyrig ile ortaklık kurarak Eiffel et Cie şirketini hayata geçirdi. Bu şirket kısa sürede büyük projelerde görev aldı: Budapeşte Nyugati Tren İstasyonu ve Portekiz’deki Maria Pia Köprüsü bunlardan sadece ikisiydi. Özellikle Budapeşte istasyonu, metal kullanımıyla dönemin mimarisine damgasını vurdu.
Amerika’ya hediye edilmek üzere yapılan Özgürlük Heykeli, Eiffel’in kariyerinin dönüm noktasıydı
Heykeltıraş Frédéric-Auguste Bartholdi, heykelin sanatsal yönünü üstlenmişti ama devasa yapının sağlam durabilmesi için dayanıklı bir iç iskelet gerekiyordu. Önce mimar Viollet-le-Duc bu iş için seçildi fakat 1879’da onun vefatıyla görev Eiffel’e geçti.
Rüzgârın dev yapılar üzerindeki etkilerini iyi bilen Eiffel, heykelin bakır kaplamasını taşıyacak ve güçlü rüzgârlara dayanacak bir sistem tasarladı. Dört ayaklı dev bir pilon inşa ederek bugünkü görkemli iskeleti yarattı. Heykel 1881-1884 yılları arasında Paris’te tamamlanıp monte edildi, ardından Amerika’ya gönderildi. Bugün hâlâ New York Limanı’ndaki Liberty Adası’nda dimdik ayakta duruyorsa, bu Eiffel’in mühendislik dehası sayesinde.
Gustave Eiffel’in en çok bilinen eseri kuşkusuz Eyfel Kulesi’dir. Bu devasa yapı, Fransız Devrimi’nin 100. yılı anısına düzenlenen 1889 Paris Dünya Fuarı için inşa edildi
İlginç olan ise projenin başlangıçta Eiffel’in değil, onun mühendisleri Maurice Koechlin ve Émile Nouguier’in fikri olmasıdır. 1884’te Eiffel’e ilk çizimleri gösterdiklerinde, Eiffel pek heyecanlanmamıştı. Ancak şirketin mimarı Stephen Sauvestre, kuleye dekoratif kemerler ve süslemeler ekleyince Eiffel’in ilgisi artmaya başladı.
1886’ya gelindiğinde fuar için amiral gemisi olacak bir yapı tasarımı yarışması açıldı. Eiffel’in revize edilmiş kule projesi beklentileri karşıladı ve 8 Ocak 1887’de Fransız hükümetiyle resmi sözleşme imzalandı.
Kule sadece yüksekliğiyle değil, mühendislik detaylarıyla da çağının çok ötesindeydi. Yaklaşık 300 metreye ulaşan dev yapının 18.000 dövme demir parçası, 2,5 milyon perçinle bir araya getirildi. O dönemde bu ölçekte bir yapı yapmak çoğu kişiye delilik gibi görünüyordu.
İnşaat süreci boyunca kulenin görünümü Parisliler arasında büyük tartışma yarattı
Kimileri onu “çirkin bir iskelet” olarak görürken, kimileri “dev bir sokak lambasına” benzetiyordu. Hatta dönemin sanatçıları ve yazarları ortak imzalı bir bildiri yayınlayarak bu yapının şehrin estetiğine zarar vereceğini savundu. Ancak 31 Mart 1889’da kule tamamlandığında, Dünya Fuarı’nda adeta bir mühendislik mucizesi olarak parladı. Zamanla halkın sevgisini kazandı ve kısa sürede Fransa’nın en güçlü simgelerinden biri haline geldi.
Eyfel Kulesi onun en görkemli eseri olsa da, Gustave Eiffel hayatı boyunca sayısız farklı projede yer aldı
Bugün hâlâ ayakta olan yapılarının yanında, yok edilmiş ya da sökülmüş eserleri de var. Örneğin Sırbistan’daki Zrenjanin Köprüsü artık kullanılmıyor; Normandiya’daki Souleuvre Viyadüğü ise yalnızca sütunlarıyla ayakta. Ayrıca Şili’deki Malleco Viyadüğü ve Angola’daki Palacio de Ferro gibi bazı yapılar da ona atfediliyor, ancak kesinlik kazanmış değil.
Eiffel’in kariyerinde en sarsıcı deneyimlerden biri ise Panama Kanalı girişimiydi. Fransızların bu dev projeyi üstlenmesi sırasında Eiffel, kanalın kilit sistemlerini inşa etmekle görevlendirildi. Ancak proje kötü yönetildi, finansal skandallarla gölgelendi ve çöktü. Eiffel doğrudan suçlu olmasa da dolandırıcılıkla itham edildi, 2.000 frank para cezası aldı ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra karar bozuldu ama bu olay itibarına ağır bir darbe vurdu. Sonuçta Eiffel, iş dünyasından çekilerek yaşamının son döneminde kendini bilimsel çalışmalara adadı.
Eiffel hayatının geri kalanında mühendislikten kopmadı. Rüzgârın yapılar üzerindeki etkilerini incelemeye başladı
Eyfel Kulesi’nin rüzgâr direncini ölçmek için yaptığı deneyler, zamanla havacılığın gelişimine ilham verdi. Öyle ki Wright Kardeşler bile Eiffel’in çalışmalarından faydalandılar. Ayrıca ömrünün sonuna kadar Eyfel Kulesi’ni geliştirmek için uğraştı; bu sayede kule yüzyılı aşkın bir süredir ayakta kalabildi.
27 Aralık 1923’te 91 yaşında Paris’te hayata veda eden Gustave Eiffel, sadece Eyfel Kulesi ve Özgürlük Heykeli’yle değil, ardında bıraktığı vizyon ve bilimsel mirasla da anılmaya devam ediyor. Onun eserleri bugün hâlâ mühendis ve mimarlar için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.