Girdiği her ortamda güzelliğiyle baş döndüren Grace Kelly’yi bilmeyenimiz yok ? Kendisi başarılı bir aktris olmanın yanı sıra bir de Monaco’nun biricik prensesiydi. Onlarca filme konu olan bu hayat, dışarıdan bir peri masalı gibi gözükse de içerden bakıldığında kırgınlıklarla ve acılarla doluydu. Sizler için geçtiğimiz yüzyılın en unutulmaz kadınlarından biri olan Grace Kelly ile ilgili bilmeniz gerekenleri araştırdık ve derledik. Adeta kraliyet ailesinin inşa ettiği altın bir kafeste geçen bu hikaye, Grace Kelly’e olan bakışınızı değiştirecek. Hazırsanız başlayalım! İşte hiç bilinmeyen yönleriyle Grace Kelly’nin hüzünlü bir peri masalına benzeyen hayat hikayesi…
Çirkin ördek yavrusu
Grace Kelly, iyi eğitim almış bir ailede dünyaya geldi. Annesi gençlik yıllarında başarılı bir modeldi. Ardından atletizm koçluğuna yöneldi. Babası ise inşaat işindeydi, ancak tıpkı annesi gibi babasının da başarılı bir sporcu olduğunu söyleyelim. Grace; 2 kız, 1 erkek kardeşe sahipti. Ancak kardeşlerinden oldukça farklı bir karaktere sahipti. Dikkat çeken hiçbir özelliği yoktu. Bu nedenle ailesi asla güzel bir kadın olamayacağını, evlenecek bir adam bulamayacağını düşünüyordu.
Amerikan Dramatik Sanatlar Akademisi ile tanışma
Grace, üniversite giriş sınavlarında başarısız oldu. Bunun üzerine ailesi ona karşı olan tüm umudunu kaybetti. Ancak o yılmadı ve babasını karşısına alarak, amcasının da yardımıyla Amerikan Dramatik Sanatlar Akademisi’ne girdi.
Yıldız olmak için doğmuş bir kadın
Grace artık 18 yaşına basmıştı. Tahmin edersiniz ki oldukça alımlı ve güzeldi ? Eğitim için New York’a gittiğinde modellik ajanslarının dikkatini çekmesi pek de uzun sürmedi. Grace bir anda şöhreti hızla artan bir fotomodel oldu. Bu esnada Grace, birçok rol için teklif almaya devam ediyordu. 20 yaşında ilk önemli rolünü aldı. Böylelikle ünlü yönetmenler kendisini kısa süre içerisine fark etmiş oldu.
Magambo’daki rolüyle Oscar’a aday gösterilen Grace, The Country Girl’deki rolüyle ilk ödülünü aldı. Bu esnada ünlü yönetmen Alfred Hitchcock ile olağanüstü yapımlara imza attı.
Kısa süren bir oyunculuk kariyeri
Grace’in 1952 yılında başlayan oyunculuk kariyeri yalnızca 4 yıl sürdü ve 1956 yılında son buldu. Ancak kendisi günümüzde bile en başarılı film yıldızları arasında yer alıyor.
Kaderin cilvesi
Grace, Cannes’da düzenlenen bir film festivalinde Monaco prensi Rainier III ile tanıştı. İkili birlikte bir fotoğraf çekimi yapmaya karar verdi. Çekimin gerçekleşeceği gün ise evren, sanki buluşmaları istemiyor gibiydi. Hem prens hem de Grace, çekime geç kaldı. Ancak Rainier III Grace’i gördüğü anda tüm problemleri unutuverdi. 6 ay boyunca mektuplaşan ikili, bu ilişkiyi bir evlilikle taçlandırdı. Evlilik teklifini minik bir yüzükle yapan prens, ardından bu yüzüğü 10 karatlık bir elmasla değiştirdi.
Monaco’nun yükselen şöhreti
Monaco, o yıllarda günümüzde olduğu kadar popüler ve varlıklı bir ülke değildi. Hatta turistlerin ilgisini çekmeyen, nispeten fakir bir ülkeydi demek daha doğru olur. Prens’in en yakın arkadaşlarından biri olan milyarder Socrates Onassis Prens’e şu tavsiyede bulundu: “Dikkat çekmek istiyorsan Marilyn Monroe ya da Grace Kelly gibi bir kadınla evlenmelisin.” Tahmin edersiniz ki Onassis haklıydı. Bu efsanevi evliliğin ardından birçok turist akın akın Monaco’yu ziyaret etmeye başladı. Hatta birçok milyarder, Monaco’dan mülk satın aldı. Tabii bu olayların hemen ardından Prens’in Monaco’nun kaderi için Grace ile evlendiği dedikodusu kulaktan kulağa yayılmaya başladı.
Prenses Grace Kelly
Grace’in ailesi elbette ki böyle bir evlilikten çok memnundu. Bu sayede onlar için de New York sosyetesinin kapıları aralanmıştı. Rainier III ve Grace’in düğünü, medyada yüz yılın olayı olarak nitelendirildi. Bir hafta süren bu düğün Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip’in düğününden bile masraflıydı. İnanılmaz bir yatla Monaco limanına çıkan Grace, binlerce karanfille karşılandı. Düğünün toplam masraflarının 45-55 milyon dolar tuttuğu düşünülüyor. Bu masrafların büyük bir kısmını ise Grace’in birlikte çalıştığı MGM stüdyoları tarafından karşılandı. MGM, düğünün yayın haklarını da satın almıştı.
Kafesin inşa edilmeye başladığı o anlar
Grace’in gelinliği yüzlerce inci ve vintage Brüksel danteliyle bezenmişti. Yoğun bir ilgiye maruz kalan Grace, tüm bu kalabalıktan pek de memnun değildi. Aktris olarak elde ettiği başarıdan doğan ilgiyi sevse de tüm bu kraliyet ciddiyeti ona ağır gelmeye başlamıştı. Artık oyunculuk kariyeriyle de tamamen vedalaşmıştı. Birkaç yıl sonra ünlü yönetmen Alfred Hitchcock, Grace’e yeni bir proje sundu. Kraliyet kurallarını yıkmaya ve rolü kabul etmeye hazırlanan Grace, eşi ona karşı çıkmamış olsa da, karşısında Monaco halkını buldu. Halk, prensesin böyle bir işte yer almasını istemiyordu. Sevdiği işe geri dönemeyen Grace için bu yaşananlar koca bir trajediden ibaretti. Ancak kendisini kısa süre içerisinde toparladı ve kendini halkın sevgisini kazanmaya adadı.
Altın kafes
Prensin ve prensesin evliliği, uzaktan bakıldığında, dillere destan bir evlilikti. Prens harika bir adamdı. Prenses ise Oscar ödüllü güzeller güzeli bir kadındı. Ancak evliliğin iç dünyasında işler gözüktüğünden çok daha farklıydı. Monaco’nun cennetten bir köşe olduğunu düşünen Grace, oldukça yanılmıştı. Burada olduğu sürece tutkuyla bağlı olduğu kariyerine devam edemiyor, davetlerden davetlere koşturuyordu. Ek olarak tüm filmleri Monaco sınırları içerisinde yasaklanmıştı. Mutluluğu aramaya karar veren prenses 3 çocuk sahibi oldu: Caroline, Albert II (Monaco’nun şu anki prensi) ve Stéphanie.
Grace; hamileliği boyunca fotoğraflarını çeken gazetecilerden sıkılmış olacak ki her zaman bir Hermès çanta taşır, bu çantayla karnını kapatmaya çalışırdı. Kısa bir süre sonra bu çantalar Grace Kelly ile anılmaya başladı. Hatta Hermès çantanın adını Kelly olarak değiştirdi.
İlerleyen yıllar
Zaman içerisinde Rainier ve Grace’in pek de uyumlu bir çift olmadığı ortaya çıktı. Birçok insan Grace’in soğuk olduğunu düşünüyordu. Halbuki Hollywood yıllarında oldukça sıcak kanlı bir kadındı. Rainier ise oldukça sakin bir adamdı. Genellikle Grace’in organize ettiği etkinliklerde sıkılır, onun hobileriyle dalga geçerdi. Yani Grace, Rainier için mükemmel kadın değildi. Böyle bir dönemde etrafın dedikodudan geçilmediği tahmin edebiliyorsunuzdur. Grace’in kendisinden 18 yaş küçük arkadaşı Robert Dornhelm, Grace’in boşanmak istediği ancak çocuklarını tekrar göremeyeceğinden korktuğu için boşanamadığını söylemişti.
Araba kazası
Takvimler 13 Eylül 1982’i gösterdiğinde Grace ve kızı Stéphanie korkunç bir trafik kazası geçirdi. İkili kavga ederken Grace’e inme indi ve araba yolun dışına çıktı. Stéphanie kazayı çok ciddi yaralarla atlattı. Ancak Grace, en iyi doktorların çabalarına rağmen hayata gözlerini yumdu. Bu korkunç kaza yaşandığında güzeller güzeli prenses henüz 52 yaşındaydı. Yıllar sonra bu araba kazasının planlı olduğu söylense de buna dair hiçbir kanıt bulunamadı. Ünlü yıldızın cenazesine Amerika’dan ve Avrupa’dan çok önemli isimler katıldı. Prens Rainier ise Grace’in ölümünün ardından tekrar evlenmedi. Grace çiçekleri çok severdi. Bu nedenle Prens, Grace’in anısına, dileyen herkesin girebileceği kocaman bir gül bahçesi inşa ettirdi. Grace’in heykelinin dikildiği bahçe, 4 bin gülle çevrelenmiş durumda. Prens Rainier ise 81 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Kaynak: 1