13 Temmuz 1980 sabahı, İngiltere’nin Notts bölgesindeki Hollinwell Parkı’nda Güneş yeni yükseliyordu. Hava hafif rüzgârlı, çimenler taze kesilmişti. Her şey sıradan bir pazar günü kadar huzurlu görünüyordu… Ta ki yüzlerce çocuk aynı anda yere yığılana kadar. Bando yarışması için alanda toplanan öğrenciler, aniden baş dönmesi, mide bulantısı ve halsizlik şikâyetleriyle birer birer bayılmaya başladı. Sahne bir anda panik, ambulans sirenleri ve şaşkın bakışlarla doldu. O gün ne olduysa, İngiltere’nin yakın tarihine hâlâ açıklanamayan en tuhaf olaylardan biri olarak geçti: Hollinwell Olayı. Gelin bu garip olayı yakından inceleyelim.
13 Temmuz 1980 sabahı, İngiltere’deki Hollinwell gösteri alanı cıvıl cıvıldı. Gökyüzü pırıl pırıl, çimlerin üzerinde pamuk şeker kokusu, ortalıkta rengarenk üniformalar içinde çocuklar dolaşıyordu
Yüzlerce çocuk, o yılın büyük bando yarışmasında performans sergilemek için sabahın erken saatlerinde otobüslerle alana gelmişti. Maden kasabalarının çocuklarıydılar çoğu, kimisi beş yaşında, kimisi biraz daha büyük. Ellerinde tefler, trampetler, boyunlarında madalyalar… Kimse o sabahın tarihe geçeceğini tahmin edemezdi.
Gösteri tam gaz devam ederken, ne olduğunu kimse anlamadan bir çocuk sendeledi. Ardından bir diğeri. Derken birkaç saniye içinde sahada onlarca çocuk yere yığılmaya başladı. Mide bulantısı, baş dönmesi, gözlerde yanma, bayılmalar… Ambulanslar birbiri ardına alana girdi. Kısa sürede 300’den fazla kişi hastanelere taşındı. O eğlenceli yaz sabahı, panik, gözyaşı ve belirsizlikle son buldu.
Her şey güzelken bir anda düzen yerini kargaşaya bıraktı. Anonslar birbiriyle çelişiyordu: Dondurma yemeyin! Suyu içmeyin! Alandan uzaklaşın! İnsanlar panik içindeydi
Kimi çocuğunu arıyor, kimi baygın yatanları ayıltmaya çalışıyordu. Görgü tanıkları, sahayı bir “savaş alanına” benzetmişti. Bazı çocuklar sadece baş dönmesiyle kurtulurken, kimileri bilincini tamamen kaybetti. Dilinde karıncalanma hissedenler, gözleri yananlar, boğazında yanma olanlar vardı. Hatta bir çocuk ağzından beyaz köpükler geldiğini anlatmıştı. Yetkililer önce yiyecek zehirlenmesinden şüphelendi, ardından su kaynaklarını inceledi. Fakat hiçbir analiz, ortak bir suçluya işaret etmedi. Hollinwell’de yaşanan bu toplu rahatsızlık o kadar ani ve gizemliydi ki, o gün orada bulunan herkes yıllar sonra bile bu anı hatırladığında aynı soruyu sordu: Ne oldu bize?
Kitlesel histeri mi, yoksa kimyasal bir felaket mi?
Olaydan sonra hazırlanan resmi rapor, birçok kişiyi tatmin etmedi. Yetkililer, yaşananları kitlesel histeri olarak nitelendirdi. Bu teoriye göre, kalabalık bir grubun içinde birkaç kişinin fenalaşması, psikolojik olarak diğerlerinde de benzer tepkileri tetikleyebilirdi. Ancak birçok aile bu açıklamayı hiçbir zaman kabul etmedi. Çünkü bazı çocuklar bayılmadan saatler önce evlerine dönmüş ve orada hastalanmıştı.
Bu yüzden farklı teoriler ortaya çıktı. Kimine göre, yakınlardaki tarlalara günler önce püskürtülen bir böcek ilacı rüzgarla alana taşınmıştı. Kimileri, taşınabilir tuvaletlerde aşırı miktarda çamaşır suyu kullanıldığı ve amonyakla tepkimeye girerek klor gazı benzeri bir madde oluşturduğu görüşündeydi. Bu teori, göz yanması, öksürük ve mide bulantısı gibi belirtilerle büyük ölçüde örtüşüyordu. Bir başka kesim ise bu kadar büyük bir etkinlikte tesadüfen böyle bir olayın yaşanmasının mümkün olmadığını, resmi raporun bir şeyleri örtbas ettiğini savunuyordu.
Hollinwell olayı kısa sürede İngiltere’nin gündemine oturdu. Sorun neydi?
Gazeteler manşetlerinde “Toplu Bayılma!” başlıkları atarken, dedikodular ve komplo teorileri ardı ardına geldi. Bazı radyo dinleyicileri, bölgede kullanılan pestisitlerin tridemorph adlı bir madde içerdiğini, bunun da sinir sistemini etkileyebileceğini iddia etti. Bir grup, yakınlardaki plastik fabrikasından yayılan kimyasal dumanları suçladı, ancak rüzgar yönü bu ihtimali geçersiz kılıyordu. Hatta bir süre sonra iş çığırından çıktı: Bazı haberlerde yakındaki bir tarlaya UFO inmiş olabileceği bile konuşuldu.
Associated Press, olayı uzaylı istilası olarak lanse eden kısa bir haber geçti ve tabii ki bu iddia hiçbir zaman kanıtlanmadı. Yine de, 40 yıl sonra bile “Hollinwell’de gerçekten ne oldu?” sorusu aynı gizemi koruyor. Klor gazı, pestisit, toplu panik, hatta belki hepsinin karışımı… Kesin olan tek şey, kimsenin o günün tam olarak neden yaşandığını bilmemesi.
Hollinwell’de o gün hastalanan bazı çocuklar, yetişkinliklerinde de sağlık sorunları yaşadıklarını söylüyor
O dönem tef çalan küçük bir kız, yıllar sonra böbrek yetmezliği ve meme kanseriyle mücadele ettiğini, bir başka eski bando üyesinin de benzer hastalıklardan muzdarip olduğunu anlatıyor. Elbette, bu rahatsızlıkların olayla doğrudan bağlantılı olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yok.
Ashfield Bölge Konseyi’nin bugünkü yöneticileri bile artık o dönemde hazırlanan raporun güvenilirliğini sorguluyor. “O bir trajediydi,” diyorlar, ve o rapor 40 yıl önce yazıldı. Belki gerçekten sadece şanssız bir kimyasal karışım, belki toplu panik, belki de ikisinin garip bir birleşimiydi. Fakat İngiltere’nin o küçük kasabasında bir yaz sabahı başlayan gösteri, tarihe geçecek kadar büyük bir soru işareti bıraktı. Bugün hâlâ, Hollinwell’in yeşil çimlerinde yankılanan o trompet seslerinin ardında, cevapsız bir gizem var.