AVM’ler pazar günleri açık mı kalsın, kapansın mı sorusunun cevabı, hükümet tarafından “tabii ki açık kalacak, milli irade!” olarak yanıtlandı. AVM’de çalışanlar az sayıda milli irade, ziyaretçiler çok sayıda milli irade olduğu için, “demokrasinin gereği” olarak AVM’ler pazar günleri açık kaldı.
Aslında işin milli ve irade kısmı çoğu zaman olduğu gibi bu noktada sadece bir ayrıntı. Bu ayrıntıya ilerleyen kısımlarda değineceğiz. AVM’lerin kökü tabii ki tüketim kültürünün merkez bankası Amerika. İlk modern AVM’ler 1920 ve 30’lu yıllarda burada açılıyor. Kültürel bir olaya dönüşmesiyse 80’li yılları buluyor.
Tam bu noktada karşımıza Michael Galinsky adlı bir fotoğrafçının 80’lerde AVM’ler konulu fotoğraf derlemesi çıktı. O dönem 20 yaşında olan Galinsky, Amerika’yı dolaşmış ve AVM olgusunu fotoğraflamış. Gelin kısa bir 80’ler turuyla ülkemizden Galleria örneğiyle AVM’lere şöyle bir bakış atalım. Tekrar hatırlatmakta fayda var, görseller bu kültürün bize geldiği 80’li yıllar Amerikasından, olaylar bizden.
Gençlik 30 sene önce AVM’de
80’lerin asla unutulmayacak o abartı modası, ona en büyük malzemeyi veren alışveriş merkezinde piyasada. Fotoğrafı görünce ister istemez aklımıza ülkemizin ilk AVM’si olan Galleria geldi. Sadece Bakırköy ve Ataköy’den değil, İstanbul’un her yerinden gençler anne babalarından güç bela izin alarak haftasonları Galleria’ya akın ederlerdi.
Galleria 1988 yılında Bakırköy – Ataköy sahil yolu üzerinde Özal zamanında açılmıştı
Anne babaların bu tip “uzak ve büyük yerlere” izin vermesinin en önemli nedeni, AVM’lerin sokaktan kopuk, kapısında güvenlik olan, modern, içinde kötülüklere yer olmayan, hijyenik mekanlar olmasıydı. Gerçekten de AVM denilen şey, dışarıda (sosyal hayatta) ayrı ayrı yerlerde bulunan ihtiyaçları, belli standartlar dahilinde tek bir alanda topluyordu. Böylece ebeveynlerde AVM’ci oldu. Baba her şeyi bulduğu Eminönü’ne gittiği kadar AVM’ye gider oldu. Anne en azından geliniyle birlikte haftada bir – iki uğramadan edemez oldu.
Böylece yeni lüküs (trend) hayat: AVM
Zaman geçtikçe AVM, çevresindeki her şeyi yutarak afiyetle sindirdiğinden artık çevrede zaten gidecek çok bir alan da kalmadı. İşte insanların “Biz pazar günü nereye gideceğiz” diye feryat etmesinin sebebi de bu. Artık elimiz mahkum. AVM’siz bir hayat düşünülemez, çünkü yok. Şehir Tiyatroları bile binasız ve sahnesiz kaldığı için AVM’lerde sahne açmak zorunda kaldı. Oh mis, hadi accık Faust izleyelim
Türkiye’nin bu büyüklükte ilk merkezi olan Galleria devlet ortaklığıyla açılmıştı
Ortasında böyle bir havuz yoktu ama dönemin Türkiye’sine aşırı derecede modern kaçan bir buz pateni pisti vardı. Ataköy’ün ilk zenginlerinin, İstanbul’un ilk düzenli gökdelen yerleşimi olan bölgedeki tenis kortlarından çıkıp, buz patenini keşfetmeleri bu şekilde oldu. Artık şehrin ekonomik kastını Galleria’da görmek mümkündü.
Paten yapanlar, paten yapanları ikinci kattan ayakta izleyenler ve yine paten yapanları buz pistine sıfır konumdaki Pizza Hut’ta o zamanlar yeni başlayan yiyebildiğin kadar pizza kampanyası eşliğinde izleyenler. AVM’nin bu 3 sınıfı ve bu sınıfa dahil olamayan gecekondu kesimi, İstanbul’un Özal zamanındaki yapısıydı.
İnsanın duvar sevgisi, Toki’nin ilk hali Emlak Kredi Konutları ve Ataköy
Türkiye’nin ilk uydukent projesi olan Ataköy, bir Emlak Kredi Bankası projesi olarak 11 kısımla kurulmuştu. Hemen girişinde de Galleria vardı. Bölgenin nüfusu 2000 yılında 43 binden fazla hale geldi. İstanbul’un en büyük ilçelerinden olan Bakırköy’ün nüfusu o dönem 200.000.
Ataköy bir anda parçası olduğu dev ilçenin dörtte biri büyüklüğüne ulaşır. İşte günümüz Toki’sine örnek olan bölge orasıdır. Yalnız günümüzden farklı olarak o dönem projede otopark, sosyal ve yeşil alanlar göstermelik değil direkt “kullanmalık” olarak düşünülmüştü, bugün halen kullanılır.
Ortamdaki tek metalci olmak
Avm’ler gerçek anlamda toplumun her kesiminin uğradığı yerler haline geldi dedik. Çünkü neydi? Ortamda başka pek bi şey yoktu, olanın tepesine de bu binalar geliyordu. Örneğin Galleria açıldığı dönemin sonrasında İstanbul’un ağır Rock ve hadi hatır gönül olsun kısmen Punk tayfasının semtlerinden biriydi Bakırköy. İlçe Kadıköy ile birlikte İstanbul Rock hayatının en sağlam elemanlarının takıldığı mekanlara ev sahipliği yapardı.
Bakırköy’ün Rock hayatı Taksim’e çıkmadığı zamanlarda meydana cadde tarafından girişteki Atatürk heykelinin solunda, eloy cafe’de, tren istasyonu civarında ve üşenmediği zamanlarda sahilde yaşanırdı. Yalnız bu tayfa yukarıdaki Ramones kılıklı abi kadar şanslı değildi. Çünkü Galleria’ya girişi genelde güvenlikler tarafından engellenirdi. İlk AVM’ler açıldığında her şeyi o kadar abartıyorlardı ki, kimi zaman yırtık kotla dahi içeri girmek mümkün değildi. Zaten tayfa da Galleria’ya pek rağbet etmezdi.
Bakırköy’den Kapalıçarşı’ya…
Vatandaşın AVM aşkının haklı sebepleri var dedik. Bir de AVM pastasının kaymağını yiyen temsili kodaman “Bünyamin Bey” gibilere değinelim. Bunların göz bebekleri en çok Kapalıçarşı’dan bahsederken büyür. Çarşının dünyanın en büyük ve en eski alışveriş merkezlerinden biri olduğunu anlatırken sesleri değişir, ellerini kollarını işin içine katarak olayı köpürtmeye başlarlar. Dertleri AVM’nin aslında Türk kültüründe yeri olan bir sistem olduğunu kabul ettirmektir.
Bünyamin AVM ve Spa & Wellness Park + Residence ve & ve much fazlası
Kapalıçarşı ve AVM’lerin ilk akla gelen 986 farkını bir ara listeleriz. Ama önce çalışma saatlerini verelim çünkü “nedense” geçen haftayı bu gündemle geçirdik. Kapalıçarşı, Pazar günleri kapalıdır. Ayrıca Milli Bayramlardan 29 Ekim ve Ramazan, Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda da kapalıdır. Çalışma saatleri ise Sabah 08:30 Akşam 19:00 arasındadır. Evet, dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezinde durum bu. Ne dersiniz Bünyamin Bey? Bünyamin Abi? Bünyo? Aloo?
Spor salonu? Burda! Sinema? Burda! FastFood? Burda!
İlk AVM’lerin patladığı ilçeye geri dönelim. AVM yerleştiği alanın havasını suyunu yavaş ama derinden değiştirmeye başlıyor. Bakırköy sahili Galleria’dan sonra hızla değişti ve denizle halk arasının Ataköy yanına doğru artı kısmı erişilmez oldu. Yapılan yat limanı Ataköy Marina (Regatta), Sheraton Oteli, Ataköy Marina Otel, Dünya Göz Hastanesi derken bugün Sahil yolu tarafına Toki el attı ve kat yüksekliği, ağaç, tarihi eser demeden yıkıp geçiyor. Bölgenin adı Ataköy Turizm Kompleksi oldu ve en son 2012 yılında 1.2 milyar dolar bedelle satışa çıkarıldı.
Biz Fame City’de oynarken millet sahilimizi paylaşıyormuş
Şortu kes!
Düşünün ki sürekli televizyona çıkıp kendi reklamlarında oynayan meşhur müteahhit bile zamanında bu mekana paha biçemediğini söylemişti. Bizler parayı bulduğumuzda gözümüzde Türkiye’nin mini Walt Disney’i olan Galleria’daki Fame City’de jeton hesabı yaparken, birileri daha o zamandan sahile sulanıyormuş da haberimiz yokmuş.
Bugün Emlak Kredi Bankası konutları yolun sağında öylece kaldı, önlerindeki deniz tarafına yeni dev konutlar ve oteller geldi. Yasaktı ama yapıldı. Muhtemelen 10 sene sonra onların da önündeki deniz doldurulacak. Nasılsa mevzu AVM ve inşaat olunca kanunlar bi jeton hızında makineye düşüyor, oyun başlıyor. Biz biraz oynuyoruz, sürekli kasa kazanıyor. Bizim jeton düştüğünde iş işten geçmiş oluyor.
Çoluk çombalak bir neslin büyüme şekli
Aslında AVM’nin olmaması, tamamen bitmesi ya da hiç yapılmaması değil durum. Genellikle böyle anlaşılıyor. Mevzu, neyse herkes zaten mevzuyu biliyor…
Bugün Galleria’dan üç sokak yukarıda İstanbul Caddesi’nde yan yana 3 AVM daha var. Levent’de 3 AVM yine yanyana, galiba bir dördüncüsü de yolda. İstanbul’da açılıp kapananlarla AVM sayısı 120 – 150 arasında. Bunların çoğu şehrin merkezinde ya da yeni merkezlerinde. Bünyamin Bey’in Kapalıçarşı örneğinden sonra en sevdiği örnek olan Avrupa’ya geçelim. Çünkü Bünyamin yerelden globale uzanıp sallamayı çok sever.
Avrupa’da şehir merkezinde AVM?
Evet var. Ama bizim 4 – 5 katlı zamanında kendi de bir giyim markası vb. olan tipte daha küçük yapılar. Şehir merkezlerinde yan yana neredeyse bir semt büyüklüğünde AVM’ler bulmak imkansız. Bu tip alanlara yerel üretici, esnaf ve kent dokusuna dönülmez zararlar vereceği için izin verilmiyor. Şehir merkezi dışında yol kenarlarında outlet merkezler olsa da, şehir içinde tarihi dokusu olanlar haricinde binlerce metrakareye yayılan alanlar bulmak imkansız.
Ekran, koku ve türlü kandırmacalar
AVM denilen organizma bizi içine aldıktan sonra artık onun kuralları geçerli. Yürüyen merdivenlerin konumundan, tuvaletlerin sıralandığı köşelere, mağazaların diziliminden, içeriye basılan kokuya kadar her şey bizleri yönlendirmek üzerine kurulu.
Koridor mesafeleri, raf dizilimleri, sinema ve yemek katının konumu, hep içerde daha fazla mesafe kat etmek üzerine kurulu. Örneğin yapı markete girip bir çerçeve alıp çıkacaksınız. Evle ilgili bir şeyler düşündüğünüz belli. Aa! Hemen karşıda dev bir mobilyacı, onun yanında porselenci, onun çaprazında elektronikçi derken bi bakmışsınız, dev AVM’nin içindeki, dev süpermarketin şarküteri reyonundan haydari alıyorsunuz. Çerçeve?
Bayram, seyran, belirli gün ve haftalar AVM’de güzel
Yeni yıldan hemen önce dev çam ağacı dekorları ışıklanmaya başladı. Galleria’nın ortasındaki buz pisti artık maalesef kalktı. En son o alan öylece boş duruyordu. Fame City kapanalı yıllar olmuştur. Bakırköy Rock tayfası İstanbul’un farklı yerlerine dağıldı, anne baba oldu. Kimisi çocukları için AVM’den beşik bakıyor, kimisi hala Taksim’de takılıyor.
İstanbul’da AVM’ler sabah 10’dan akşam 10’a açık. Pazar da açık, bayram da açık. AVM’de çalışanlar haricinde herkes böyle kalmasını destekliyor. Çünkü hayat AVM’den başka bir yerde geçmiyor, geçemiyor.