Gün geçmiyor ki güzide yönetenlerimiz Beyoğlu’nun ayarlarıyla oynamasın, ansızın bir fikirleri gelmesin, sağa sola ilişip, vatandaşın sinirini germesin.
Yoksulları şehir dışına şutlayıp, zenginlere “yaşam alanları” açmak manasındaki kentsel dönüşümden payına düşeni en hoyratça alan semtlerin başında Beyoğlu geliyor. Bunda kuşkusuz Beyoğlu’nun şehrin göbeğinde mükemmel bir rant alanı olmasının payı büyük; tabii yüzyıllardır sanatın, sanatçının, “bohem yaşamın” merkezi olmasının da.
Neyse ki artık kurtulduk; çünkü “Entel bohemlerin ve hapçı gençlerin” çiş kokusuna boğduğu Galata Meydanı nihayet dirlik düzenine kavuştu: Hoş geldin çay bahçesi!
Biz de tüm halkımızı çay bahçesi manzaralı çaylı sohbetimize davet ediyoruz: #OccupyGalata
Galata Meydanı işgalini konu alan listemizi gelin birlikte irdeleyelim.
Çay istiyoruz, lütfen acilen çaay!
Aslında kulenin dibinde yıllardır bir çay bahçesi mevcut ama flashmob meraklısı ve çay tiryakisi belediyeye oradaki bahçenin çay çıkarma kapasitesi yetmemiş olmalı. Çaysız kalan, tüm yurtta “Galata’da yeterli miktarda çay içemiyoruz” eylemleriyle sokağa dökülen halka kulak veren belediye, acil bir kararla tarihi meydana güzide elini sürmüş. Tahmin edebileceğiniz gibi ortaya pek şahane görüntüler çıkmış.
Galata Damacana Çay Bahçesi’ne hoş geldiniz
Sayın yönetenlerimizin ansızın gelen fikirlerine göre Galata Meydanı çay bahçesi olacakmış. Akşamdan hemen plastik sandalyeleri meydana atıp, sabahına da prefabrik büfemsi bişeyi konduruvermişler tarihi meydana.
Taksim’i bitirme ve masa toplama festivali
En çok sevdikleri uygulama türü budur. Alkol satılan ya da tüketilen mekanlardan türlü bahanelerle masalar ansızın toplanır; öyle ki turistin bile içkisi elinde kalır, üstünde tabağı durduğu halde oturduğu masası önünden kaldırılır, zabıta kamyonuna atılıp, içkisiz diyarlar deposuna kaldırılır. Alkolsüz bir işgal durumu söz konusuysa süreç tam tersine ama aynı hızda işler, plastik şemsiyeler, sandalyeler, dandik masalar hızla meydana yayılır.
Belediye’nin dev oyun alanı olarak Taksim
Ya bendensin ya değilsin’ci anlayış yıllardır Beyoğlu’nun kodlarıyla oynuyor; ondan aslında kendisinin de bilmediği bir şey yaratmaya çalışıyor: Talimhane’de otel, İstiklal’de AVM, Yüksek Kaldırım’da göz boyamalık iki moda evi ve Karaköy’de AVM, otel, residence hepsi bir arada uygulama Galataport.
Survivor parkuru olarak İstiklal Caddesi
Küçük bir ayrıntı: İstiklal Caddesi’nde 12 yıldır yürünemiyor. Caddenin 5 defa yenilenen zemin taşları hemen her gün onlarca kişiyi tramvay yoluna yapıştırıyor. Yağmur yağdığında gayzer misali suların fışkırdığı İstiklal Caddesi’nde vatandaş “çılgınlar gibi eğleniyor” çünkü cadde 12 yıldır doğal bir survivor parkuru görünümünde.
Kafayı inşaatla bozmak
Şehir düzenlemesinde, az pilav üstü kuru, yanına biraz döner+cacık veya tercihe bağlı hoşaf menüsü yıllardır deneniyor. Bu menü kendi mekanında güzel de olur; hatta zamanında yerine AVM dikilmeden önce tarihi Ağa Lokantası’nda vardı da. Ama işte olanı yıkıp, olmayanı dayatmak değil mevzu, orada bir yanlış anlaşılma ya da işine göre anlama durumu var. Lafı uzatmayalım, gelinen noktanın özeti zaten ceset soğukluğuyla önümüzde duruyor: Kaçak göçek kotarılmaya çalışılan beton çölü “Taksim Yayalaştırma Projesi”
Beyoğlu inşaat şenlikleri
Çok yakında,”Galata Meydanı halkın değildi, halka açtık, Beltur sayesinde halk orada uygun fiyata çayını çorbasını içiyor” propagandası başlayacak ve bunu diyen adamla, yoksul Tarlabaşı sakinini üç otuz paraya mahkum edip, oturduğu evden şutlayan adam aynı adam olacak.
Zıpla zıpla, zıplamayan…
Galata’da tepeden inme bir tat, tarihine uygun olmayan plastik bir doku istemeyenler, Facebook üzerinden Occupy Galata sayfası aracılığıyla yapılan çağrıya göre, Cumartesi saat 16.00-19.00 arası “yiyeceğini içeceğini al pikniğe gel” etkinliğine katılıyor. Twitter üzerinden ise #OccupyGalata hashtag’iyle çağrılar yapılmaya başlandı. Ne duruyoruz? Zıpla zıpla, zıplamayan fincan!
Faiz Lobisi bonusu:
🙂
Buraya kadar gelmişken konuyla ilgili bir imza atmadan gitmeyelim.