Sen beni kendine benzetmeye çalışıyorsun, oysa ben başka biriyim. Şimdi git yanımdan.
Ben seni kendime benzetmeye çalışmıyorum, sen kendini inkar ediyorsun, ayrıca buralar eskiden bizimmiş, asıl sen git buradan.
-Hadi o zaman ölüm bizi ayırana dek savaşalım.
Savaşın sebepleri olarak aidiyet, toprak hakkı, hırs, kibir, kıskançlık, aç gözlülük vb. gibi sebepler sayılır ve bunlar sayıldıkça da uzar gider. İşin özü ise girişte yazdığımız basitlikte. Savaş iki karşıt arasında başlasa da, asla sadece o ikisi arasında kalmaz. Kopan kavga gürültü merak uyandırır, neler oluyor diye kafayı uzatıp bakanlar durumu çözmeye çalışırlarken kendilerini savaşın içinde bulurlar. Çünkü iki tarafın meselesi her an tüm insanlığın meselesi haline gelebilir. Hırslar küçük ise 2-3 ülke arasında, biraz daha büyükse bölgesel, çok büyükse küresel boyutta savaşlar çıkar.
Son dünya savaşı da küresel boyutta bir vahşet yarattı. Savaşın temel unsurları zamanla çemberi büyüttüler. Akan kan nehirlere yayıldı, geçtiği topraklara nefretin kokusunu yaydı. Savaşın baş aktörü olan Almanya’dan 7.293.000 kişi yok oldu. Bu rakam o dönem Alman nüfusunun %11’i demek. İşin ilginç tarafı ne Hitler’in adını bilen, ne de dünyada Avrupa denilen bir bölgeden haberi olan okyanustaki bir ada milleti Doğu Timor bile kayıplar verdi. Hiç alakaları olmasa da tıpkı Almanya gibi nüfuslarının %11’i ölüp gitti. Tüm dünyada kayıtlı ölü sayısı yaklaşık 73 milyon kişiyi buldu.
Dünya savaşında da her dönem olduğu gibi insanların din, etnik köken, milliyetçilik gibi hassas duyguları ustaca kullanıldı. II. Dünya Savaşı bu yazdıklarımızın her alanda kullanıldığı, dünyanın son büyük vahşetiydi. Farklı cephelerde birçok ilginç olay yaşandı. Bunlardan sadece biri olan Müslüman bir Nazi tümenini dönemin koşulları ışığında derledik.
13. Waffen-SS Dağ Tümeni Handschar ya da Fesli Naziler
Dünya savaşları boyunca Osmanlı’nın eskiden hüküm sürdüğü topraklarda Müslümanlar genelde işgal kuvvetlerine karşı direniş halindeydiler. Yunanistan’dan Bosna’ya kadar binlerce Müslüman Nazilere karşı mücadele etti. Ama Hitler yine Bosna’da o dönemler siyasallaşan bir İslam hareket ile buluşmayı bildi. Tümenin adı Handschar – Hançer idi.
Hitler’in sağ kolu olan komutan Himmler, Kudüs’ten müftü bile ayarladı
Hitler’in Yahudi soykırımının en önemli planlayıcılarından olan Himmler, Bosna’da örgütlenen siyasal islamcılara karşı da Yahudi kozunu oynadı. Buna göre Almanya’dan kaçan Yahudiler devlet kurmak için Kudüs’e geleceklerdi. Kudüs müftüsü Emin el-Hüseyni’ye ulaşan Himmler, Yahudi tehlikesine karşı propaganda çalışmaları başlattı. Böylece ari ırk peşindeki Nazi hareketi içinde, 38 tümenden biri olarak Müslüman bir dağ tümeni kuruldu.
Disiplinli Alman ordusu içindeki tek istisnai birlik olarak Handschar
Hitler Müslüman askerlerinin motivasyon kaynağını bozmak istemiyordu. Birliğe özel fesler yapıldı. Ayrıca dağ tümeni, hem Almanya’daki eğitimlerinde hem de Bosna’da Alman ordu kurallarından farklı olarak topluca ibadet edebiliyordu. Almanya farklı ülkelerde benzer yapılanmalar planlasa da Handschar dini kimliği ili tekti.
Nazilerin aniden Müslüman dostu gibi gözükmesinin sebebi
Hitler’in ortalığı karıştırma isteğinde yine ari ırk peşindeki fikirleri rol alıyor. Şimdi hızlıca okuyunuz. Almanlara ve Hırvatların bir çoğuna göre Hırvatlar aslında bir Slav ırkı değil. Hırvatların kökü Gotlara dayanıyor. Hitler’de bir Germen kolu olarak gördüğü Gotların bu sebepten ötürü ari ırk olduğunu düşünüyor. Hırvatlar yüzyıllar önce balkanlara başlayan akınlarla Slavlaştırılmış. Osmanlı döneminde ise Slavlaşmış Hırvatların bir kısmı Müslümanlaştırılmış. Bunlar, Bosnalı Müslümanlar oluyor. İşte Dünya Savaşı zamanında ortam bu kadar karışık. Her ırk üstün olduğu dönemlerin hayalini kuruyor ve savaş ortamında kendine mevki seçmeye çalışıyor. Bitti mi, tabii ki hayır.
Saraybosna aynı zamanda bir Yahudi yerleşimi
Bölgedeki son etkin güç, dağılmadan önceki Avusturya Macaristan İmparatorluğu. Ondan önceki de Osmanlı İmparatorluğu’ydu. Özelikle II. Bayezid öneminde İspanyol Engizisyonundan kaçan binlerce Yahudi, Saraybosna ve civarına yerleştirildi. Savaştan önce Bosna’da Yahudi nüfus 14.000 civarındaydı. Yahudiler, Osmanlı idaresinde dönemin koşullarına göre hayli iyi imkanlara sahiptiler. Ancak bu çok kültürlü yapı ve ırksal farklılıklar, Hitler gibi biri için bulunmaz fırsattı.
Almanya işgalden sonra bölgede acilen çalışmalara başlıyor
“Sovyetler demek ölüm kampı demek, Churchill ise sarhoş piçin teki; zaten ikisi de Yahudi yanlısı” temalı propaganda çalışmaları
Hitler dört yıl süren Belgrad işgali boyunca bu topraklarda yoğun bir propaganda çalışmasına girişti. Bir yandan komünist Sovyetlerin Marksist Leninist, diğer yandan Amerika ve İngiltere’nin “liberal demokrat” etkilerini silmek için hayli sıkı çalışmalar yapıldı. Hırvat, Sırp ve Boşnak halkları tarih boyunca birbirlerine kırdırılmıştı. Hitler fırsatı değerlendirmek istiyordu.
Bu üç halkın birbirlerine karşı giriştikleri katliamlar dünya savaşlarından da eskiye gidiyor
Hırvat Ustaşa çetelerinin daha hızlı insan öldürmek için geliştirdikleri Sırp Bıçağı
Biz her ne kadar yakın tarihten dolayı Bosna soykırımı ve Yugoslav iç savaşını hatırlasak da, Hırvat-Sırp ve Boşnaklar arasında yaşananlar çok daha eskiye dayanıyor. Tarihin en kanlı infaz metotlarını birbirleri üzerinde uygulamaktan çekinmemişler. Özellikle Hırvat Ustaşa ve Sırp Çetnik birliklerinin yarattıkları işkence ve katliam yöntemleri meşhur Çin işkencelerinden beter hale gelmiş.
Fesli Nazilerin durdukları nokta
Almanların konumunun Hırvatlardan yana olduğunu söylemiştik. Onlara göre Sırp partizanlar vatansever değil, Sovyetler güdümünde Komünist ayrılıkçılardı. Ayrıca Katolik bile değillerdi. Katliam başladı. II. Dünya Savaşı boyunca Nazi güdümündeki Ustaşa rejimi sırasında 700.000 Sırp öldürüldü, 400.000’i göç etmek ve 250.000’i de Katolik olmak zorunda bırakıldı. Bu iklimde Müslüman tümeni hem Komünizm tehlikesine karşı Sırplara hem de Yahudi “tehlikesine” karşı kullanılacaktı. Handschar’ın hayali ise Osmanlı dönemindeki rahat koşullarını yeniden yakalamak gibi görünüyordu.
Demokratik Federal Yugoslavya ve Tito
Tüm bu ayrılıklara rağmen Josip Broz Tito, Almanlara karşı Yugoslav halklarını bir araya getirerek o ünlü direnişi başlatır ve dünya savaşı ikliminde bir şekilde Stalin, Churchill ve Roosevelt’in desteğini alır. Gerçi Tito sonrasında bu üçlüden önce İngiltere ve Amerika’ya ardından da Sovyetler’e sağlam ayarlar verir. Uzun süreler boyunca Yugoslavya adı altında inanılmaz bir ülke idare eder. Peki ya sonra?
Sırplar, Tito’ya kendilerine karşı yapılan soykırımı cezasız bıraktığı için kırgındır…
…Hırvatlar daha fazla hak ve ayrıcalık hayalindedir. Müslümanlar özgür bir şekilde yaşamaya devam edebilmenin planlarını yapar. Dünya savaşı zamanındaki çeteler ve katliam suçları sembolik cezalarla geçiştirilir. Tito her şeye sıfırdan başlanmadığı sürece bir devlet kurmanın imkansızlığını bilmektedir. Yüzyıllardır gelen din, mezhep, ırk farklılıkları ve durmak bilmeyen kan üzerinde, modern bir devlet kurma başarısını gösterir.
Yeniden savaş, bir rüyanın sonu ve insanlığın bir kere daha çöküşü
Tito’nun ölümü, Sovyet Birliği’nin dağılması, Doğu blokunun yıkılma süreci ve Batının yeni Balkanlar planı, Yugoslavya’nın altını oymaya başladı. Buna göre Hırvatistan, Yugoslavya’dan ayrılacaktı. Sırplar, Dünya Savaşı’nda yaşadıkları katliamları ve Hırvatlarla Müslümanların o dönem kendilerine karşı hareket etmelerini unutmamışlardı. Onlara göre toprak olarak da hak ettiklerinin çok azıyla yetinmişlerdi.
Modern dünyanın gözü önünde bir kere daha aynı topraklar kana bulandı. Bu sefer ne engizisyon vardı, ne Nazi tehlikesi ne de başka bir etmen. Nazi tehlikesi yoktu ama Bosnalı Müslümanların kapatıldıkları toplama kamplarından dünyaya yayılan görüntüler Hitler dönemini aratmıyordu. O bilindik tabirle “Avrupa’nın göbeğinde” 3 yıl boyunca katliamlar yaşandı. Özellikle Müslümanlar tarihlerinin en korkunç yıllarını yaşadılar. 100.000’den fazla insan öldü. Saraybosna’da hâlâ toplu mezarlar çıkmaya devam ediyor.
Handschar’a ne oldu?
Hançer tümeninde sadece Bosnalılar değil Müslüman Arnavutlar da vardı. Tümenin geri kalan kısmı Hırvatlardan oluşuyordu. Hem partizanlara karşı hem de Avusturya da çarpıştılar. 20.000 kadar olan sayıları savaş sonunda yarı yarıya azalmıştı. Sonunda İngiliz birliklerine teslim oldular.
Bonus: Handschar Tümeni karşılama görüntüleri
Aslında döngü hep aynı. Siyasal islamcılara göre solcular, solculara göre islamcılar, Katoliklere göre Ortodokslar, ırkçılara göre kendileri hariç herkes suçlu. Emperyalizme göre ise idare etmeyi planladıkları topraklardaki tüm kimlikler kullanışlı aptal. Barış ve özgürlük ise ütopyalar diyarından gülümseyen bir tatlı hayal.