Hayatınızda sık sık yaşadığınız sorunların nedenlerinden biri de enerjinizin bozulması olabilir. Bu günlerde sık sık duyduğumuz enerji kelimesi aslen Feng Shui öğretisinin bir parçası. Antik Çin’de uygulanan bu öğreti; aşk, eğitim, para, ilişkiler ve kariyer konularında şansınızı arttırmanıza ve birçok kişiden bir adım önde olmanıza yardımcı olabilir. Peki Feng Shui nedir?
Akşam dışarıdan eve geldiğinizi düşünün. Neden rahatlamış hissediyorsunuz? Çünkü evinizin size ait yaşam enerjisiyle dolu olması zihninizi rahatlatıyor. Kendinizi dışarıda olduğunuz halinize göre çok daha güvende ve kontrol sahibi hissediyorsunuz. Ya da korkutucu bir binaya girdiğinizi düşünün. Neden ürpermiş hissediyorsunuz? Feng Shui öğretisi bu binalarda gezinen kötü Chi enerjisinin bedeniniz tarafından hissedilebilir olduğuna inanır. Eğer yaşamınızda sıkça kötü Chi enerjisini deneyimliyorsanız, hayatınızda aksilikler baş gösterir. Ne kadar denerseniz deneyin işler yolunda gitmez. Depresif ve mutsuz hissetmeye başlar, yataktan kalktığınız ilk anda bile moralsiz uyanırsınız. Oysa çok basit düzenlemelerle “kötü şans” olarak düşündüğünüz bu aksiliklerden kurtulabilirsiniz. Bunu için önce Feng Shui’nin temellerini öğrenmeye başlayalım.
Feng Shui nedir?
“Rüzgar” (Feng) ve “Su” (Shui) kelimelerinin birleşimi olan olan Feng Shui, temelde bir enerji dengeleme sanatı. Pek çok uzman, rüzgarın yaşam enerjisi (yani ruh) ve suyun da hayatın kaynağı olduğunu ve bu yüzden bu şekilde isimlendirildiğini düşünüyor. Kelime anlamı ne olursa olsun bu antik yerleştirme sanatı, hayatınız için verimli ve mutlu bir yaşam vadediyor. Peki nasıl? Yaşadığınız mekanlarda, giydiğiniz kıyafetlerde ve ruhunuzda bozulmuş olan Chi enerjisini düzeltip; ruh, beden ve Chi enerjisinin uyum içinde olmasını sağlayarak.
Feng Shui’nin temeli olan “Chi” nedir?
Yukarıda bulunan fotoğraflara bir bakın. Hangi ofiste daha verimli çalışırdınız? Soldaki fotoğrafa bakınca sıcak ve keyifli hissederken; sağdaki fotoğrafa bakmak korkutucu hisler uyandırabilir. Bunun sebebi Chi olarak adlandıran hayat enerjisidir. Modern dünyada “atmosfer” olarak tarif edilen Chi, Feng Shui’nin temel taşlarından birini oluşturur. Belli bir tarafın daha yoğun olduğu mekanlarda Chi enerjisi çok daha anlaşılabilir olarak gezinir. Fakat evinizde, ofisinizde hangi enerjinin daha yüksek olduğunu anlamak biraz daha zordur. Diyelim sağdaki fotoğraf tamamen kötü Chi ile dolu. Bunu açık bir şekilde görebilirsiniz ancak, ofisinizde enerji iyi ve kötü olarak yarı yarıya geziniyorsa, bunu hissetmek daha zordur. Tabii kötü enerji yine de hayatınızı etkiler. Bir gününüzün iyi bir gününüzün kötü geçmesine ve dengesiz bir yaşama sebep olur. Feng Shui ile yaşam alanlarınızı iyi enerji ile doldurup hayatınızı daha olumu bir hale getirebilirsiniz. Düşünün, her daim başarınız için çalışan enerjiler ile çevrili bir yaşam!
Feng Shui nasıl başladı?
“Feng Shui nedir?” sorusunu cevapladığımıza göre geçmişe gidebiliriz. Kesin bir tarih vermek güç olsa da Feng Shui’nin M.Ö. 2. ila 4. yüzyıllar arasında Antik Çin’de başladığı düşünülüyor. Gömülmek için en iyi yerleri arayan Çin İmparatorları bazı uzmanlar tutar ve ölümden sonraki hayat için en iyi yerleri arardı. Bu sırada enerji konusu gündeme geldi ve bunun üzerine araştırmalar yapan bilginler, enerjinin rüzgar gibi görülemeyen ancak hissedilebilen bir kavram olduğunu fark ettiler. Enerjiyi düzenleyebilecek kurallar için çalışılmaya başlandı ve bu kuralların bütününe Feng Shui adı verildi. Durumdan oldukça memnun olan imparatorlar ve aristokratik kitle, bu kuralları yaşadıkları mekanlara da uygulayabileceklerini fark ettiler. İlk olarak Çin’de icat edilen pusulanın aslında Feng Shui için bulunduğunu da ekleyelim. İşte o dönemin insanları doğru enerjiyi bulmak adına bu kadar kaygılıydı. Zamanla bu durum o kadar önemli bir hal aldı ki, binalar bile düzgün enerjiye göre inşa edilmeye başlandı.
Neden tüm Çinliler zengin olmadı?
Peki, bu enerji sanatı bu kadar zenginleştiriyorsa Çinliler neden bu kadar fakir? İlk sebep, bu sanatın zaten hiç bir zaman yerel halk için icat edilmemiş olması. Çoğu zaman orta sınıfın bildiği Feng Shui sırları bir kaç ipucundan öteye gidemiyor. Ülkelerinde bu kuralların batıl inanç olarak görülmesi de diğer nedenler arasında. Halkın fazlaca bilgili olmadığı kuralların yerini batıl inanışlar almış. Örneğin turna kuşu aşk sembolü olarak düşünülüyor. Bu yüzden insanlar duvarlarını turna kuşu ile doldurabiliyor. Oysa Feng Shui’nin işleme şekli kesinlikle bu değil. Feng Shui yerel halk tarafından uygulanmıyor ya da yanlış uygulanıyor. Sonuç olarak bir ilerleme sağlayamayan insanlar bunun sadece bir batıl inanç olduğunu düşünmeye başlıyor. Son olarak Feng Shui’nin uygulanmasının aslında biraz maliyetli olduğunu da söyleyebiliriz. Bütün bu nedenler birleştiğinde, Çin’de ortaya çıkan bu sanatın aslında doğru şekilde kullanılamadığı gerçeği açıkça görülüyor.
Nereden başlamalıyım?
Buraya kadar olan kısımı okuduktan sonra sistem için biraz ikna olduysanız bir yerden başlamak isteyeceksiniz. İleride daha fazlasını paylaşacağımız Feng Shui, esasında karışık ve uzun bir alan. Ancak en önemli üç kuralına burada kısaca değineceğiz. Uzak Doğu’ya özgü olmaktan artık çok uzak olan bu sanat, özellikle Hollywood’da ünlüler tarafından benimsenmiş durumda. Kumarhanalerde ve futbol kulüplerinde oldukça sık şekilde kullanılan Feng Shui, oyuncuların başarısını arttırmak, daha fazla para kazanmak yada sadece iyi yaşamak için batı kültüründeki pek çok elit kişi tarafından tercih edilir oldu. Örneğin Catherine Zeta-Jones’un Feng Shui’nin ateşli bir taraftarı olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi sıra sizde. Sadece bu üç kuralı uygulamanız bile hayatınızda hissedilebilir bir farka sebep olacak.
1. Stok düşmanı Feng Shui
“Feng Shui nedir?” diyenler için en açıklayıcı öğretiyle başlayalım. Evet, Feng Shui inanışı tam anlamıyla stoklama düşmanıdır. Biriktirdiğiniz eşya ne olursa olsun, Feng shui buna oldukça sert bir şekilde karşı duran bir sistem. Aklınızdan şu geçecek, “Feng Shui ruhun güvende hissetmesi değil mi? Daha fazla eşyam olduğunda daha güvende hissediyorum.” Ancak gerçek bu değil. Eşyaların biriktirilme sebebi güven değil, korkudur. “Bir daha bulamazsam” diyerek atmadığınız eşya düşük şans korkusunu, “Yine giyerim sonuçta” dediğiniz kıyafet para korkusunu, bir türlü silemediğiniz eski sevgilinizin fotoğrafları daha iyi bir ilişki kuramayacağınıza dair yaşadığınız korkuyu temsil eder. Peki siz ne yapıyorsunuz? Evinizde ne kadar boşluk varsa, dolabınızda ne kadar askınız, telefonunuzda boşta duran depolama alanlarınız, hepsini bu korkularla dolduruyorsunuz ve hayatınızın daha iyi olacağını ummaya devam ediyorsunuz. Pek çok alt gelirli insanda aşırı stoklama hastalığının yaygın olması bir tesadüf değil. Şimdi kendinize bir iyilik yapın. Mor renkli bir mum alın. Mumu odanın merkezine koyup, biraz temizlik yapma zamanı. İhtiyacınız olmayan, sizin için yeterince iyi olmadığını düşündüğünüz ancak yenisine sahip olamayacağınız korkusu ile orada duran ne varsa hayatınızdan çıkarın. Zor olduğunu biliyoruz, ilk sefer herkes için zordur, ancak unutmayın hayatınızda yeni ve güzel şeyler için bir alan açıyorsunuz bu yüzden ne kadar zor olursa olsun durmayın.
2. Bozuk, sorunlu, aksak eşyalara veda zamanı
İkinci kural; bozuk, ağır aksak çalışan şeyler için geliyor. Hayatınızda yaşadığınız aksaklıkların etrafınızda muhakkak fiziki bir yansıması bulunur. Sürekli bozulan bir bilgisayarda çalışırken ödemelerinizde ya da iş hayatınızın bir yerinde mutlaka bir aksaklık yaşanacaktır. Ayağı sallanan bir yemek masası ile aile ilişkilerinizde yaşanan sorunlar arasında tesadüften fazlası vardır. Tanıdığım bir kadın işine yarayacağı ve tamir edeceğini söylediği eşyaları ofisinin boş bir odasına yığıyordu, sonunda iflas etti. Aynı hataya düşmemek için evinize, ofisinize, kıyafetlerinize şöyle bir bakın. Delik, bozuk, aksak, sorunlu eşyaları tespit edin. Bunları düzeltin ya da hayatınızdan çıkarın.
3. Hayatınızın imparatoru olun
Feng shui felsefesi en çok dekorasyona odaklanır. Satranç tahtasına bakın. Şah (Kral) tam olarak nerede duruyor? Tahtanın en önemli karakteri en geride, tüm taşları görebileceği bir mekana yerleştirilir. Ya da kralları düşünün. Tarih boyunca yaşamış tüm krallar salonun tamamını görebilecekleri bir pozisyonda otururlar. İşte Feng Shui size karakterinizin başarıya ulaşması için bu sistemi kullanmanızı tavsiye ediyor. Her zaman kapıyı görebileceğiniz bir yere oturun. İçeri gireni ilk görmek size üstünlük ve güç sağlar. Ofiste, sınıfta ve hatta çalışma odanızda her zaman kral pozisyonunu kullanmalısınız. Asla kapıya arkanızı dönerek oturmayın. Yüzünüzü kapıya dönme imkanınız yoksa, küçük bir ayna alın ve masanızın üzerine sağ yada sol yanızda kapıyı görebileceğiniz bir pozisyona yerleştirin. İmkanınız varsa yüksek arkalıklı ofis koltukları kullanın. En faydalı olanlar kollukları olan ve arkası boynunuzu da destekleyen koltuklardır. Tıpkı bir kral gibi! Eğer temel 3 Feng Shui öğretisini uyguladıysanız, diğer öğretiler için beklemede kalın!
Kaynak: 1