Felsefi roman, felsefi bir düşüncenin kurgusal bir evrende devamı niteliğindedir. Felsefi romanlarda, bazen karakterler fikirler üzerine tartışabilir veya anlatıcı, dünyaya belirli bir bakış açısıyla yaklaşabilir; bazen de felsefi fikirler hikâye anlamı sayesinde somutlaştırılabilir. Kurgu ürünü herhangi bir eser, belirli bir fikir etrafında şekillendiğinden, herhangi bir kurgusal metnin felsefi bir yanı olduğunu iddia etmek mümkün olsa da felsefi roman, bir şekilde fikirleri ön plana çıkardığından okuru büyük sorular üzerine düşünmeye itebilir. Bu içerikte okurken veya okuduktan sonra, sizi sorular sormanıza ve düşünmeye zorlayan 21 felsefi roman ve bonus olarak bir öykü kitabını derledik.
Yabancı – Albert Camus
Albert Camus’nün Cezayir sahilinde anlamsız bir cinayete sürüklenen sıradan bir adamla ilgili kaleme aldığı ünlü hikayesi Yabancı, tutarlı bir felsefi konum ortaya koymasıyla en iyi felsefi romanlar arasında kesin bir şekilde yer alır. Camus Yabancı adlı eserinde; hayatın anlamını, insanlığın gerçek tanımını, bir insanı insan yapan şeyin ne olduğunu, bireyin hem kendisine hem de topluma yabancılaşmasını ve hayata dair genel bir kayıtsızlığı sorgular. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yeraltından Notlar – Fyodor Dostoyevski
Dostoyevski’nin çığır açan eseri Yeraltından Notlar’da, eserin isimsiz kahramanı topluma derinden yabancılaşmış bir bireydir ve sürekli kendi kendini sorgular. Acı bir ironi ile, toplumun “karınca yuvası”nda işçi olmayı reddetmesini ve kademeli olarak “yeraltı” varoluşuna geri çekilmesini anlatıyor. Ayrıca, Yeraltından Notlar, Dostoyevski’nin daha sonraki eserlerinde hâkim olan ahlak, din, politika ve sosyal temaları da işliyor. Yerltından Notlar, okuyucuya on dokuzuncu yüzyılın en etkili romancılarından birinin yaratıcı hayal gücü, derinliği ve esrarengiz psikolojik etkisini keşfetmek için ideal bir başlangıç sunuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Görülmeyen Adam – Ralph Ellison
Ralph Ellison’ın 1952 yılında yayınlanan romanı Görülmeyen Adam, romanın isimsiz anlatıcısının yaşadığı görünmezlik deneyimleri ve hikayesini anlatma kararlılığı ile açılıyor. Hikayesini anlatmaya başlayan Ralph Ellison’ın isimsiz kahramanı, Deep South’tan Harlem’in sokaklarına ve bodrumlarına, siyahi erkeklerin savaşan hayvanlara indirgendiği korkunç bir “dövüş”e, sonrasında onların ganimet statüsüne yükseltildiği bir Komünist mitinge yolculuk ederken biz okuyucuları sert ama trajikomik bir rahatlamaya sokan paralel bir evrene götürüyor. Görülmeyen Adam, ırkçılık, kimlik ve birinin hikayesini anlatıp görülme mücadelesi üzerine yazılmış güçlü bir eserdir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Zorba – Nikos Kazancakis
Yunan edebiyatının klasiklerinden olan Nikos Kazancaks’in Zorba’sı, estetik ve rasyonel, içsel yaşam ve zihnin yaşamı arasındaki mücadeleyi işler. Birbirinin tam zıttı iki adamın inanılmaz dostluklarının ve hayat dolu yaşamanın öneminin hikayesi olan Zorba, yayınlandığı dönemden bu yana edebiyatın en dikkat çekici isimlerinden biri haline gelmiştir. Hayatın ona sunduğu her şeye tutkuyla karşılık veren Zorba, varoluşun güzelliğini ve acısını keşfederek okuyucuyu da hayatının en önemli yönlerini yeniden değerlendirmeye ve hayatı dolu dolu yaşamaya davet ediyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği – Milan Kundera
1982 yılında yazımı tamamlanan ancak iki yıl sonra 1984 yılında ilk kez basılan Çek yazar Milan Kundera’nın başyapıtı sayılan Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, 1968 Prag Baharı döneminde Çekoslovakya’nın Sovyetler Birliği ve diğer üç Varşova Paktı ülkesi tarafından işgalini ve sonrasında gelişen olaylarla Çek toplumunun sanatsal ve entelektüel yaşamını gözler önüne seren, iki kadın, iki adam ve bir köpeğin hayatları etrafında şekillenen bir hikâyeyi anlatmaktadır. Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde Nietzsche’nin bengi dönüş konseptine meydan okur ve her insanın yaşamak için tek bir hayatı olduğunu ve hayatta olanın sadece bir kez meydana geldiğini ve bir daha asla meydana gelmediğini, o yüzden de varlığın hafifliği fikrini öne sürer. Kundera’ya göre, bu hafiflik aynı zamanda özgürlüğü temsil eder ve Tomáš and Sabina hafifliğin ve özgürlüğün sembolüyken, Tereza ağırlığın temsilidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Böyle Buyurdu Zerdüşt – Friedrich Nietzsche
Batı felsefesinin en devrimci düşünürlerden biri olan Friedrich Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt, günümüzde hala felsefi kurgu türündeki en etkileyici eserlerden biri olmaya devam ediyor. Eski Pers peygamberi Zerdüşt’ün dağlardaki yalnızlığını geride bırakıp dağlardan inerek dünyaya Tanrı’nın öldüğünü ve tanrısallığın insan düzenlemesi olan “üstinsan”ın Tanrı’nın halefi olduğunu söylemesini anlatıyor. Şiirsel bir dille kaleme alınmış olan Böyle Buyurdu Zerdüşt’te Nietzsche varoluşun anlamının dini öğretilerde veya Tanrı’ya teslimiyette değil; tutkulu, özgür ve kaotik olan bir yaşam gücünde bulunabilineceğini savunuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Karanlık Thomas – Maurice Blanchot
Maurice Blanchot’nun 1932-40 yılları arasında kaleme aldığı ve yazarın en çok bilinen kurgusal eseri ve ilk romanı olan Karanlık Thomas, okuma ve kaybolma deneyimi hakkında rahatsız edici bir hikayedir. Blanchot’nun bu paradoksal eseri, varlığın yokluğunda varlığı, gizemin yokluğunda gizemi ve her ikisinin de yokluklarında dahi hiç durmadan sınırsızca aranmasını inceler. Blanchot, bu sonsuz arayışı kendi usta stiliyle birleştirir ve ortaya saf hayal gücünün eseri Karanlık Thomas çıkar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Candide – Voltaire
Aydınlanma Çağı düşünürlerinden Voltaire’in 1759 yılında ilk kez yayınlanan eseri Candide, kaderin cilvesi ile bir oraya bir buraya savrulan, yaşanması mümkün olunan dünyaların en iyisinde yaşadığı inancına umutsuzca tutunan nazik bir adamın hikayesidir. Yüzeyde esprili, şakacı bir hikâye olan bu on sekizinci yüzyıl klasiği, aslında tüm felaketlerin ve insan ıstırabının iyiliksever bir kozmik planın parçası olduğunu ilan eden felsefi iyimserliğe karşı vahşi, hicivli bir hamledir. Fransız filozofun hızlı, komik ve bir o kadar da acımasız anlatısı, Candide’i dünyanın dört bir yanına götürerek seçkin hocası Dr. Pangloss’un öğretilerinin aksine her şeyin her zaman en iyisi olmadığını keşfetmesini sağlar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kayıp Zamanın İzinde – Marcel Proust
En genel açıklamayla, anlatıcının kendini keşfetme yolculuğunu merkeze alan, yedi ciltlik devasa ve karışık bir roman olan Kayıp Zamanın İzinde, yazar Marcel Proust’un kendi yaşadığı dönemde Fransa’nın panoramik ve komik bir portresini okuyucuya sunmasının yanı sıra sanatın özü, aşk, zaman, ölüm ve hafıza üzerine kaleme alınmış derin düşüncelerle harmanlanmış bir eserdir. Kayıp Zamanın İzinde’de, anlatıcının çocukluk anılarını ve on dokuzuncu yüzyılın sonlarından yirminci yüzyılın başlarında yüksek sosyete Fransa’sında yetişkinliğe dair deneyimlerini takip ederken, dünyadaki zaman kaybını, anlamsızlık kavramlarını sorgular. Tüm seri boyunca, istemsiz bir şekilde hatırlanan anılar aracılığıyla anlatıcının nihai gerçekliği anlamak ve iletmek için işaretlerin ve sembollerin kullanımını öğrenmesine ve böylece bir sanatçı haline gelmesine tanık oluruz. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabiliriz.
Dava – Franz Kafka
Franz Kafka’nın ölümünden sonra yayınlanan Dava, aniden ve açıklanamaz bir şekilde tutuklanan ve hakkında hiçbir bilgi alamadığı bir suçlamaya karşı kendini savunması gereken saygın bir banka memuru olan Josef K.’nin ürkütücü hikayesidir. Kafka’nın Dönüşüm adlı eserindeki Gregor Samsa karakteri gibi, Dava’da da belirli bir hasar çoktan oluşmuş, karakterin düşüşü gerçekleşmiş, adeta sadece temizlik aşaması kalmış bir durumla karşılaşırız. İster varoluşsal bir metin, ister totaliterizmin çılgınlığına bağlı modern bürokrasinin aşırılıklarının bir kehaneti olarak okunsun, Dava, nesiller boyu okuyucuları terörün doğası ve insan yaşamının anlamsızlığı üzerine düşünmeye itiyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Huzursuzluğun Kitabı – Fernando Pessoa
Bir yazarın farklı yazım stillerinde yazabilmesi için hayali olarak yarattığı edebi bir konsept olan heterominlere sahip olan Portekizli yazar ve şair Fernando Pessoa’nun Bernardo Soares adlı yazarın yarı-heteronim olarak tanımladığı bir isimle yayınlanan eseridir Huzursuzluğun Kitabı. Kimi çevreler tarafından Huzursuzluğun Kitabı’nın iki yazarı olduğu düşünülür: Bunlardan ilk parçayı yazan, Pessoa’nın başka bir heteromini olan Vicente Guedes, diğeri ise Bernardo Soares’dir. Bazı çevreler ise, kitabın ilk kısmının Fernando Pessoa, ikinci kısmının ise Bernardo Soares tarafından yazıldığını öne sürer. Ancak her iki durumda da Huzursuzluğun Kitabı, çeşitli yazarları olan çeşitli bir kitap olsa da nihayetinde tek bir kitabın tek bir yazar tarafından kaleme alınmasıyla oluşmuş bir eserdir. Kitabın Tanıtımından: Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir XX. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Bugün sadece Portekiz edebiyatının değil tüm dünyanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçasıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Son Samuray – Helen DeWitt
Helen DeWitt’in olağanüstü ilk romanı Son Samuray, erken gelişmiş ve titiz bir zekaya sahip bekar bir anne olan Sibylla ile annesinin eğitim konusundaki benzersiz tutumu sayesinde bir öğrenme dehasına dönüşen oğlu Ludo arasındaki ilişkiye odaklanır. Ludo, İbranice, Japonca, Eski İskandinav ve İnuit dillerini öğrenmeye geçmeden önce 4 yaşındayken Homer’ı orijinal Yunanca ile okur; Fourier analizleri ve Laplace dönüşümleri gibi ileri matematik tekniklerini inceler ve annesinin ona bir değil yedi tane erkek rol modeli vermesi stratejisinin sonucu olarak Akira Kurosawa’nın başyapıtı Yedi Samuray’ı hipnotik bir döngü halinde izler ve analiz eder. Ancak Ludo’nun her zaman aklını kurcalayan ve Sibylla’nın yanıtlamaktan kaçındığı tek bir soru vardır: Ludo’nun biyolojik babasının kim olduğu. Sibylla, filmdeki yedi erkek karakterin Ludo’nun biyolojk babasının asla sağlayamayacağı şeyleri Ludo’ya sağladığını düşünürken Ludo, tam tersini düşünür ve sonunda, onu edindiği bilgilerin kesinliklerinin ötesine, yetişkinlerin karmaşık ve dağınık dünyasına götüren bir arayışa başlar. Son Samuray, fikirlerin zevki, insan düşüncesinin zengin çeşitleri, yaşamın bize sunduğu olanaklar ve nihayetinde dünyadan yaptığımız yapılar ile dünyanın karşılığında sunduğu kaos arasındaki denge ile ilgilidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? – Philip K. Dick
Amerikalı yazar Philip K. Dick’in ilk kez 1968 yılında yayınlanan distopik bilimkurgu romanı Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, global bir nüklear savaş sonucu dünyadaki yaşamın ciddi anlamda hasar aldığı, çoğu hayvanın ya soyunun tükendiği ya da tükenmeye çok yakın olduğu kıyamet sonrası San Francisco’da androidleri emekli eden bir polis olan Rick Deckard etrafında şekillenen bir eserdir. Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, gerçek ile gerçek dışı, yaşam ile yaşam dışı, zihin kontrolü, akıllı olma durumu ile zeka yetersizliği, gerçek veya hayal edilen bir dinin değeri ve kolektifliğe karşı bireyciliğin önemi gibi konuları işlerken okuyucunun da bu konular üzerine düşünmesini sağlar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Aşk Üzerine – Alain de Botton
Alain de Botton’ın Aşk Üzerine adlı eseri, roman ve kurgu olmayan eserin mükemmel bir karışımıdır adeta. Bir romanda olduğu gibi, karakterler, gerçek mekanlar ve gerçekleşen olaylar içeren Aşk Üzerine, bu kurgusal ögelerin bir dizi soyut fikirle harmanlanmış halidir. İnsanoğlunun hissettiği en yoğun duygulardan biri olan aşk, Aşk Üzerinde felsefi bir bakış açısıyla incelenir. Alain de Botton’ın bu eseri, Londra ve Paris arasında bir uçakta tanışan ve birbirlerine hızlıca aşık olan iki genç hakkındadır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bozkırkurdu – Hermann Hesse
Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu adlı eseri, kendini yarı insan yarı kurt hisseden bir adamın şiirsel bir otoportresidir. Hesse’nin orta yaşlı bir mizantropun insanlaşmasını anlattığı, arayış felsefesinin ve olağanüstü insanlık anlayışının kanıtı olan Bozkırkurdu, ayrıca kendi kendini inceleme için bir savunma ve dönemin entelektüel ikiyüzlülüğüne dair bir suçlama olarak da görülebilir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabiliriz.
Kesik Bir Baş – Iris Murdouch
Kitabın Tanıtımından: Romanlarında daha çok polisiye romanlarda görülen gerilimi başarıyla kurgulamasının yanı sıra, felsefi ögeleri de kullanan Iris Murdoch Kesik Bir Baş’ta evlilik kurumunu merkez alarak “ahlak” kavramını sorguluyor. Okuru, hemen her şeyin olabileceği bir beklenti içine sokarak, üç kadın ve üç erkeğin birbirleriyle girdikleri “çok eşli” ilişkiler çerçevesinde sadakat, yalancılık, ensest, dürüstlük vb. kavramları mizahi bir dille tartışıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Wittgenstein’in Metresi – David Markson
David Markson’ın elli dört kere reddeilen sonrasında edebiyat çevrelerinde kült bir eser olarak tanımlanan romanı Wittgenstein’in Metresi, dünyada kalan tek kişinin kendisi olduğuna ikna olmuş ve şaşırtıcı bir şekilde okuyucuyu da ikna edecek bir kadının hikayesidir. Muhtemelen bir deli olan bu kadının, ilgi çekici karakteri ve baştan çıkarıcı anlatısıyla, Brahams’tan sekse, Heidegger’den Truvalı Helen’e kadar her şey ve herkes üzerine saygısız düşüncelere dalarak hayatının entelektüel bagajını boşaltmasını okuyucu hipnotik bir şekilde takip eder. Ve onu şimdiki durumuna getiren sıkıntılı geçmişin yönleri üzerinde düşünürken, yaşadıkları onu zamanımızın en orijinal karakterlerinden biri haline getirir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde – Olga Tokarczuk
Okuru derinden tatmin eden, bir gerilim ve peri masalı olan Olga Tokarczuk’un Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde romanı, akıl sağlığı ve delilik, adalet ve gelenek, özerklik ve kader arasındaki karanlık sınırın kışkırtıcı bir keşfidir. Kitabın Tanıtımından: Janina, uzak bir Polonya köyünde, karanlık kış günlerini astroloji çalışarak, yıldız haritalarını inceleyerek, William Blake’in şiirlerini tercüme ederek ve varlıklı Varşova sakinlerinin yazlık evlerine göz kulak olarak geçirir. İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmeyi tercih eder, fazlasıyla tuhaf ve münzevi tavırları kimilerine göre “kaçık”lıktır. Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gelecek günler daha da tuhaf ölümleri beraberinde getirir. Şüpheler ve soru işaretleri yükselirken Janina, tuhaf teorileriyle kendini soruşturmanın göbeğine yerleştirir. Birileri ona kulak verseydi her şey böyle mi olurdu oysa. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Boşluktakiler – Tom McCarthy
Komünizmin çöküşünden sonra hızla parçalanan bir Orta Avrupa’da geçen Boşluktakiler, Sofya’dan Prag’a ve daha da ötesine çalınan bir ikon resmin peşinde koşan ahlaksız Bohemyalılar, siyasi mülteciler, futbol hakemleri, sağır polis ajanları, suikastçılar ve mahsur kalmış astronotlardan oluşan bir kadroyu takip ediyor. Çalınan Bizans ikonasının melankolik yörüngesi; fiziksel, politik, duygusal ve metafiziksel anlamda bu çeşitli karakterleri de etkilemeye başlar. Ortaya çıkan sonuç ise, tarihte başıboş bir insanlık vizyonu ve parçalanma halindeki bir dünyadır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Tanrı’nın Enkazı: Bir Düşünce Deneyi – Scott Adams
Scott Adams, Tanrı’nın Enkazı’nı hikâyeye sarılmış bir düşünce deneyi olarak tanımlar. Beyninizin kafatasınızın içinde fırıl fırıl dönmesi için tasarlanan bu hikâyede, Adams okuyucuyu tuhaf bir çiftle tanıştırır. Kitabın Tanıtımından: Genç bir adam ile “her şeyi bilen” ihtiyar Bay Avatar arasında geçen, zekice kurgulanmış bu sohbet boyunca, kuantum fiziğinden psişik fenomenlere, din savaşlarından illüzyonlara, özgür iradeden evrime, şanstan kadere, ilişkilere dek aralanmadık kapı bırakılmıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kirpinin Zarafeti – Muriel Barbery
Aramızda göze çarpmayanların sessiz zaferlerini yücelten, dokunaklı, komik bir roman olan Kirpinin Zarafeti, Fransız roman yazarı ve felsefe öğretmeni olan Muriel Barbery’nin ilk kez 2006 yılında yayınlanan eseridir. Paris’in merkezinde burjuva ailelerin yaşadığı gösterişli bir apartmanda geçen Kirpinin Zarafeti, resim, müzik, felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşındaki kapıcı kadın Renée, bir sonraki doğum gününde intihar etmeyi planlayan içe dönük, üstün yetenekli on iki yaşındaki bir kız çocuğu Paloma ve binaya yeni taşınan zengin bir Japon beyfendisi Ozu arasında gelişen dostluğu anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bonus: Duvar – Jean Paul Sartre
20. yüzyıl Fransız felsefesinin ve varoluşçuluk felsefesinin önde gelen isimlerinden biri olan Jean Paul Sartre’ın kaleme aldığı kısa öyküler koleksiyonu Duvar, yazarın varoluşçuluk felsefesini en iyi yansıttığı kurgusal metinlerden biridir. Kitaba adını veren Duvar adlı hikâye, İspanya Sivil Savaşı döneminde Franco destekçileri tarafından idama mahkûm edilen üç siyasi mahkûmun son gecelerinde, hem hayata hem de uğruna savaştıkları amaca yönelik inançlarını sorgulamalarını anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Albert Camus’nün Cezayir sahilinde anlamsız bir cinayete sürüklenen sıradan bir adamla ilgili kaleme aldığı ünlü hikayesi Yabancı, tutarlı bir felsefi konum ortaya koymasıyla en iyi felsefi romanlar arasında kesin bir şekilde yer alır. Camus Yabancı adlı eserinde; hayatın anlamını, insanlığın gerçek tanımını, bir insanı insan yapan şeyin ne olduğunu, bireyin hem kendisine hem de topluma yabancılaşmasını ve hayata dair genel bir kayıtsızlığı sorgular. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Dostoyevski’nin çığır açan eseri Yeraltından Notlar’da, eserin isimsiz kahramanı topluma derinden yabancılaşmış bir bireydir ve sürekli kendi kendini sorgular. Acı bir ironi ile, toplumun “karınca yuvası”nda işçi olmayı reddetmesini ve kademeli olarak “yeraltı” varoluşuna geri çekilmesini anlatıyor. Ayrıca, Yeraltından Notlar, Dostoyevski’nin daha sonraki eserlerinde hâkim olan ahlak, din, politika ve sosyal temaları da işliyor. Yerltından Notlar, okuyucuya on dokuzuncu yüzyılın en etkili romancılarından birinin yaratıcı hayal gücü, derinliği ve esrarengiz psikolojik etkisini keşfetmek için ideal bir başlangıç sunuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ralph Ellison’ın 1952 yılında yayınlanan romanı Görülmeyen Adam, romanın isimsiz anlatıcısının yaşadığı görünmezlik deneyimleri ve hikayesini anlatma kararlılığı ile açılıyor. Hikayesini anlatmaya başlayan Ralph Ellison’ın isimsiz kahramanı, Deep South’tan Harlem’in sokaklarına ve bodrumlarına, siyahi erkeklerin savaşan hayvanlara indirgendiği korkunç bir “dövüş”e, sonrasında onların ganimet statüsüne yükseltildiği bir Komünist mitinge yolculuk ederken biz okuyucuları sert ama trajikomik bir rahatlamaya sokan paralel bir evrene götürüyor. Görülmeyen Adam, ırkçılık, kimlik ve birinin hikayesini anlatıp görülme mücadelesi üzerine yazılmış güçlü bir eserdir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yunan edebiyatının klasiklerinden olan Nikos Kazancaks’in Zorba’sı, estetik ve rasyonel, içsel yaşam ve zihnin yaşamı arasındaki mücadeleyi işler. Birbirinin tam zıttı iki adamın inanılmaz dostluklarının ve hayat dolu yaşamanın öneminin hikayesi olan Zorba, yayınlandığı dönemden bu yana edebiyatın en dikkat çekici isimlerinden biri haline gelmiştir. Hayatın ona sunduğu her şeye tutkuyla karşılık veren Zorba, varoluşun güzelliğini ve acısını keşfederek okuyucuyu da hayatının en önemli yönlerini yeniden değerlendirmeye ve hayatı dolu dolu yaşamaya davet ediyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
1982 yılında yazımı tamamlanan ancak iki yıl sonra 1984 yılında ilk kez basılan Çek yazar Milan Kundera’nın başyapıtı sayılan Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, 1968 Prag Baharı döneminde Çekoslovakya’nın Sovyetler Birliği ve diğer üç Varşova Paktı ülkesi tarafından işgalini ve sonrasında gelişen olaylarla Çek toplumunun sanatsal ve entelektüel yaşamını gözler önüne seren, iki kadın, iki adam ve bir köpeğin hayatları etrafında şekillenen bir hikâyeyi anlatmaktadır. Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde Nietzsche’nin bengi dönüş konseptine meydan okur ve her insanın yaşamak için tek bir hayatı olduğunu ve hayatta olanın sadece bir kez meydana geldiğini ve bir daha asla meydana gelmediğini, o yüzden de varlığın hafifliği fikrini öne sürer. Kundera’ya göre, bu hafiflik aynı zamanda özgürlüğü temsil eder ve Tomáš and Sabina hafifliğin ve özgürlüğün sembolüyken, Tereza ağırlığın temsilidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Batı felsefesinin en devrimci düşünürlerden biri olan Friedrich Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt, günümüzde hala felsefi kurgu türündeki en etkileyici eserlerden biri olmaya devam ediyor. Eski Pers peygamberi Zerdüşt’ün dağlardaki yalnızlığını geride bırakıp dağlardan inerek dünyaya Tanrı’nın öldüğünü ve tanrısallığın insan düzenlemesi olan “üstinsan”ın Tanrı’nın halefi olduğunu söylemesini anlatıyor. Şiirsel bir dille kaleme alınmış olan Böyle Buyurdu Zerdüşt’te Nietzsche varoluşun anlamının dini öğretilerde veya Tanrı’ya teslimiyette değil; tutkulu, özgür ve kaotik olan bir yaşam gücünde bulunabilineceğini savunuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Maurice Blanchot’nun 1932-40 yılları arasında kaleme aldığı ve yazarın en çok bilinen kurgusal eseri ve ilk romanı olan Karanlık Thomas, okuma ve kaybolma deneyimi hakkında rahatsız edici bir hikayedir. Blanchot’nun bu paradoksal eseri, varlığın yokluğunda varlığı, gizemin yokluğunda gizemi ve her ikisinin de yokluklarında dahi hiç durmadan sınırsızca aranmasını inceler. Blanchot, bu sonsuz arayışı kendi usta stiliyle birleştirir ve ortaya saf hayal gücünün eseri Karanlık Thomas çıkar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Aydınlanma Çağı düşünürlerinden Voltaire’in 1759 yılında ilk kez yayınlanan eseri Candide, kaderin cilvesi ile bir oraya bir buraya savrulan, yaşanması mümkün olunan dünyaların en iyisinde yaşadığı inancına umutsuzca tutunan nazik bir adamın hikayesidir. Yüzeyde esprili, şakacı bir hikâye olan bu on sekizinci yüzyıl klasiği, aslında tüm felaketlerin ve insan ıstırabının iyiliksever bir kozmik planın parçası olduğunu ilan eden felsefi iyimserliğe karşı vahşi, hicivli bir hamledir. Fransız filozofun hızlı, komik ve bir o kadar da acımasız anlatısı, Candide’i dünyanın dört bir yanına götürerek seçkin hocası Dr. Pangloss’un öğretilerinin aksine her şeyin her zaman en iyisi olmadığını keşfetmesini sağlar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
En genel açıklamayla, anlatıcının kendini keşfetme yolculuğunu merkeze alan, yedi ciltlik devasa ve karışık bir roman olan Kayıp Zamanın İzinde, yazar Marcel Proust’un kendi yaşadığı dönemde Fransa’nın panoramik ve komik bir portresini okuyucuya sunmasının yanı sıra sanatın özü, aşk, zaman, ölüm ve hafıza üzerine kaleme alınmış derin düşüncelerle harmanlanmış bir eserdir. Kayıp Zamanın İzinde’de, anlatıcının çocukluk anılarını ve on dokuzuncu yüzyılın sonlarından yirminci yüzyılın başlarında yüksek sosyete Fransa’sında yetişkinliğe dair deneyimlerini takip ederken, dünyadaki zaman kaybını, anlamsızlık kavramlarını sorgular. Tüm seri boyunca, istemsiz bir şekilde hatırlanan anılar aracılığıyla anlatıcının nihai gerçekliği anlamak ve iletmek için işaretlerin ve sembollerin kullanımını öğrenmesine ve böylece bir sanatçı haline gelmesine tanık oluruz. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabiliriz.
Franz Kafka’nın ölümünden sonra yayınlanan Dava, aniden ve açıklanamaz bir şekilde tutuklanan ve hakkında hiçbir bilgi alamadığı bir suçlamaya karşı kendini savunması gereken saygın bir banka memuru olan Josef K.’nin ürkütücü hikayesidir. Kafka’nın Dönüşüm adlı eserindeki Gregor Samsa karakteri gibi, Dava’da da belirli bir hasar çoktan oluşmuş, karakterin düşüşü gerçekleşmiş, adeta sadece temizlik aşaması kalmış bir durumla karşılaşırız. İster varoluşsal bir metin, ister totaliterizmin çılgınlığına bağlı modern bürokrasinin aşırılıklarının bir kehaneti olarak okunsun, Dava, nesiller boyu okuyucuları terörün doğası ve insan yaşamının anlamsızlığı üzerine düşünmeye itiyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bir yazarın farklı yazım stillerinde yazabilmesi için hayali olarak yarattığı edebi bir konsept olan heterominlere sahip olan Portekizli yazar ve şair Fernando Pessoa’nun Bernardo Soares adlı yazarın yarı-heteronim olarak tanımladığı bir isimle yayınlanan eseridir Huzursuzluğun Kitabı. Kimi çevreler tarafından Huzursuzluğun Kitabı’nın iki yazarı olduğu düşünülür: Bunlardan ilk parçayı yazan, Pessoa’nın başka bir heteromini olan Vicente Guedes, diğeri ise Bernardo Soares’dir. Bazı çevreler ise, kitabın ilk kısmının Fernando Pessoa, ikinci kısmının ise Bernardo Soares tarafından yazıldığını öne sürer. Ancak her iki durumda da Huzursuzluğun Kitabı, çeşitli yazarları olan çeşitli bir kitap olsa da nihayetinde tek bir kitabın tek bir yazar tarafından kaleme alınmasıyla oluşmuş bir eserdir. Kitabın Tanıtımından: Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir XX. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Bugün sadece Portekiz edebiyatının değil tüm dünyanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçasıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Helen DeWitt’in olağanüstü ilk romanı Son Samuray, erken gelişmiş ve titiz bir zekaya sahip bekar bir anne olan Sibylla ile annesinin eğitim konusundaki benzersiz tutumu sayesinde bir öğrenme dehasına dönüşen oğlu Ludo arasındaki ilişkiye odaklanır. Ludo, İbranice, Japonca, Eski İskandinav ve İnuit dillerini öğrenmeye geçmeden önce 4 yaşındayken Homer’ı orijinal Yunanca ile okur; Fourier analizleri ve Laplace dönüşümleri gibi ileri matematik tekniklerini inceler ve annesinin ona bir değil yedi tane erkek rol modeli vermesi stratejisinin sonucu olarak Akira Kurosawa’nın başyapıtı Yedi Samuray’ı hipnotik bir döngü halinde izler ve analiz eder. Ancak Ludo’nun her zaman aklını kurcalayan ve Sibylla’nın yanıtlamaktan kaçındığı tek bir soru vardır: Ludo’nun biyolojik babasının kim olduğu. Sibylla, filmdeki yedi erkek karakterin Ludo’nun biyolojk babasının asla sağlayamayacağı şeyleri Ludo’ya sağladığını düşünürken Ludo, tam tersini düşünür ve sonunda, onu edindiği bilgilerin kesinliklerinin ötesine, yetişkinlerin karmaşık ve dağınık dünyasına götüren bir arayışa başlar. Son Samuray, fikirlerin zevki, insan düşüncesinin zengin çeşitleri, yaşamın bize sunduğu olanaklar ve nihayetinde dünyadan yaptığımız yapılar ile dünyanın karşılığında sunduğu kaos arasındaki denge ile ilgilidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Amerikalı yazar Philip K. Dick’in ilk kez 1968 yılında yayınlanan distopik bilimkurgu romanı Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, global bir nüklear savaş sonucu dünyadaki yaşamın ciddi anlamda hasar aldığı, çoğu hayvanın ya soyunun tükendiği ya da tükenmeye çok yakın olduğu kıyamet sonrası San Francisco’da androidleri emekli eden bir polis olan Rick Deckard etrafında şekillenen bir eserdir. Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, gerçek ile gerçek dışı, yaşam ile yaşam dışı, zihin kontrolü, akıllı olma durumu ile zeka yetersizliği, gerçek veya hayal edilen bir dinin değeri ve kolektifliğe karşı bireyciliğin önemi gibi konuları işlerken okuyucunun da bu konular üzerine düşünmesini sağlar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Alain de Botton’ın Aşk Üzerine adlı eseri, roman ve kurgu olmayan eserin mükemmel bir karışımıdır adeta. Bir romanda olduğu gibi, karakterler, gerçek mekanlar ve gerçekleşen olaylar içeren Aşk Üzerine, bu kurgusal ögelerin bir dizi soyut fikirle harmanlanmış halidir. İnsanoğlunun hissettiği en yoğun duygulardan biri olan aşk, Aşk Üzerinde felsefi bir bakış açısıyla incelenir. Alain de Botton’ın bu eseri, Londra ve Paris arasında bir uçakta tanışan ve birbirlerine hızlıca aşık olan iki genç hakkındadır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu adlı eseri, kendini yarı insan yarı kurt hisseden bir adamın şiirsel bir otoportresidir. Hesse’nin orta yaşlı bir mizantropun insanlaşmasını anlattığı, arayış felsefesinin ve olağanüstü insanlık anlayışının kanıtı olan Bozkırkurdu, ayrıca kendi kendini inceleme için bir savunma ve dönemin entelektüel ikiyüzlülüğüne dair bir suçlama olarak da görülebilir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabiliriz.
Kitabın Tanıtımından: Romanlarında daha çok polisiye romanlarda görülen gerilimi başarıyla kurgulamasının yanı sıra, felsefi ögeleri de kullanan Iris Murdoch Kesik Bir Baş’ta evlilik kurumunu merkez alarak “ahlak” kavramını sorguluyor. Okuru, hemen her şeyin olabileceği bir beklenti içine sokarak, üç kadın ve üç erkeğin birbirleriyle girdikleri “çok eşli” ilişkiler çerçevesinde sadakat, yalancılık, ensest, dürüstlük vb. kavramları mizahi bir dille tartışıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
David Markson’ın elli dört kere reddeilen sonrasında edebiyat çevrelerinde kült bir eser olarak tanımlanan romanı Wittgenstein’in Metresi, dünyada kalan tek kişinin kendisi olduğuna ikna olmuş ve şaşırtıcı bir şekilde okuyucuyu da ikna edecek bir kadının hikayesidir. Muhtemelen bir deli olan bu kadının, ilgi çekici karakteri ve baştan çıkarıcı anlatısıyla, Brahams’tan sekse, Heidegger’den Truvalı Helen’e kadar her şey ve herkes üzerine saygısız düşüncelere dalarak hayatının entelektüel bagajını boşaltmasını okuyucu hipnotik bir şekilde takip eder. Ve onu şimdiki durumuna getiren sıkıntılı geçmişin yönleri üzerinde düşünürken, yaşadıkları onu zamanımızın en orijinal karakterlerinden biri haline getirir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Okuru derinden tatmin eden, bir gerilim ve peri masalı olan Olga Tokarczuk’un Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde romanı, akıl sağlığı ve delilik, adalet ve gelenek, özerklik ve kader arasındaki karanlık sınırın kışkırtıcı bir keşfidir. Kitabın Tanıtımından: Janina, uzak bir Polonya köyünde, karanlık kış günlerini astroloji çalışarak, yıldız haritalarını inceleyerek, William Blake’in şiirlerini tercüme ederek ve varlıklı Varşova sakinlerinin yazlık evlerine göz kulak olarak geçirir. İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmeyi tercih eder, fazlasıyla tuhaf ve münzevi tavırları kimilerine göre “kaçık”lıktır. Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gelecek günler daha da tuhaf ölümleri beraberinde getirir. Şüpheler ve soru işaretleri yükselirken Janina, tuhaf teorileriyle kendini soruşturmanın göbeğine yerleştirir. Birileri ona kulak verseydi her şey böyle mi olurdu oysa. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Komünizmin çöküşünden sonra hızla parçalanan bir Orta Avrupa’da geçen Boşluktakiler, Sofya’dan Prag’a ve daha da ötesine çalınan bir ikon resmin peşinde koşan ahlaksız Bohemyalılar, siyasi mülteciler, futbol hakemleri, sağır polis ajanları, suikastçılar ve mahsur kalmış astronotlardan oluşan bir kadroyu takip ediyor. Çalınan Bizans ikonasının melankolik yörüngesi; fiziksel, politik, duygusal ve metafiziksel anlamda bu çeşitli karakterleri de etkilemeye başlar. Ortaya çıkan sonuç ise, tarihte başıboş bir insanlık vizyonu ve parçalanma halindeki bir dünyadır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Scott Adams, Tanrı’nın Enkazı’nı hikâyeye sarılmış bir düşünce deneyi olarak tanımlar. Beyninizin kafatasınızın içinde fırıl fırıl dönmesi için tasarlanan bu hikâyede, Adams okuyucuyu tuhaf bir çiftle tanıştırır. Kitabın Tanıtımından: Genç bir adam ile “her şeyi bilen” ihtiyar Bay Avatar arasında geçen, zekice kurgulanmış bu sohbet boyunca, kuantum fiziğinden psişik fenomenlere, din savaşlarından illüzyonlara, özgür iradeden evrime, şanstan kadere, ilişkilere dek aralanmadık kapı bırakılmıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Aramızda göze çarpmayanların sessiz zaferlerini yücelten, dokunaklı, komik bir roman olan Kirpinin Zarafeti, Fransız roman yazarı ve felsefe öğretmeni olan Muriel Barbery’nin ilk kez 2006 yılında yayınlanan eseridir. Paris’in merkezinde burjuva ailelerin yaşadığı gösterişli bir apartmanda geçen Kirpinin Zarafeti, resim, müzik, felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşındaki kapıcı kadın Renée, bir sonraki doğum gününde intihar etmeyi planlayan içe dönük, üstün yetenekli on iki yaşındaki bir kız çocuğu Paloma ve binaya yeni taşınan zengin bir Japon beyfendisi Ozu arasında gelişen dostluğu anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
20. yüzyıl Fransız felsefesinin ve varoluşçuluk felsefesinin önde gelen isimlerinden biri olan Jean Paul Sartre’ın kaleme aldığı kısa öyküler koleksiyonu Duvar, yazarın varoluşçuluk felsefesini en iyi yansıttığı kurgusal metinlerden biridir. Kitaba adını veren Duvar adlı hikâye, İspanya Sivil Savaşı döneminde Franco destekçileri tarafından idama mahkûm edilen üç siyasi mahkûmun son gecelerinde, hem hayata hem de uğruna savaştıkları amaca yönelik inançlarını sorgulamalarını anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.