Bir aşk hikayesi gibi başlar. Sonra aşkını korumak, kendini aşkının gözünde mühim biriymiş gibi konumlandırmak için çevresiyle dalaşmaya başlar. Okullarda vardır hani o tip agresif ergenlerden. Kıza kendini kanıtlamak için sağa sola horozlanır, çevresindeki 3 – 5 madrabazla bir olur huzur bırakmaz ortamda.
Tek tek çok da mühim değillerdir, ama seri halde bir araya toplaşırlar. Birey olarak varlıkları önemsizdir, çıkarları etrafında birleşir kısa süre içinde despot bir hükümdarlık kurarlar. En sonunda aşklarının da kafasını gözünü kırar, hatta öldürürler. Ölünce bile kurtulamazsınız bunlardan, mezarınızı kırar, arkanızdan yuh çekerler.
Dünya savaşından sonra modern dünyada esamesi kalmayan bu ilkel kafa yönetim biçimi, kendini farklı yüzlerle tanıtır, ama başvurduğu yöntemler genellikle aynıdır. Seçimle geldiği çoktur ama seçimle gitmişi yoktur. Akla dayalı olmadığı için aralarından, sanatçı, düşünce adamı çıkamaz. Bu yüzden kendi paralı kalemşörlerini peydah eder. İte kaka, vura öldüre yönetmeye çalışır.
Siyaset bilimci Dr. Lawrence Britt çok ses getiren çalışmasında, 20. yüzyılın gördüğü en tipik faşist rejimleri incelemiş, hatta bunu bir liste haline getirmişti. Tarihten bugüne faşizmin 14 karakteristik özelliğini tespit eden listede herkes mutlaka kendine uyan bir ya da birkaç madde bulacak, belki okurken “aha tıpkı ben” deyip böbürlenecektir.
1. Güçlü ve sürekli milliyetçilik
Faşist rejimler, sürekli olarak vatansever ilkler, sloganlar, semboller, marşlar ve diğer ıvır zıvırı kullanma eğilimindedir. Her yere her zaman bayraklar asılır, hatta kılık kıyafetlerde dahi bayrak desenleri motifleri bulunur.
2. İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesi
Düşmandan korku ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle, faşist rejim altındaki insanlar, ‘ihtiyaç’ gereği belirli durumlarda insan haklarının göz ardı edilebileceğine ikna edilirler. İnsanlar işkence, yargısız infaz, siyasal suikast, uzun süreli gözaltı gibi uygulamalara karşı başını başka tarafa çevirme, hatta bunları onaylama eğilimindedir.
3. Düşmanların / günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması
Ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden düşmanın ortadan kaldırılması için insanlar histerik kalabalıklara katılıp sokaklara dökülür; Bu düşman tanımının içinde ırksal, etnik ya da dinsel azınlıklar, liberaller, komünistler, sosyalistler, teröristler, vs. vardır.
4. Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi
Yaygın yerel sorunlar olduğunda bile, orduya hükümet bütçesinden aşırı miktarda pay verilir ve yerel gündemler göz ardı edilir. Askerler ve ordu hizmetleri alabildiğini yüceltilir.
5. Cinsel ayrımcılığın şahlanışı
Faşist ulusların hükümetleri, neredeyse tamamen erkek-egemen olma eğilimindedir. Faşist rejimlerde, geleneksel cinsiyet rolleri daha katı hale getirilmiştir. Kürtaj karşıtlığı ve homofobi had safhadadır.
6. Kitle iletişim araçlarının kontrol altına alınması
Kimi zaman medya hükümet tarafından doğrudan kontrol edilirken, diğer durumlarda dolaylı olarak diğer genelgeler, mevzuatlar, sempatik medya temsilcileri ya da yöneticileri tarafından kontrol edilir. Sansür, özellikle savaş dönemlerinde oldukça yaygındır.
7. Ulusal güvenlik takıntısı
“Korku” hükümet tarafından, kitleler üzerinde harekete geçirici bir araç olarak kullanılır.
8. Din ve yönetimin iç içe geçmesi
Faşist ulus hükümetleri, ulus içindeki en yaygın dini, kamuoyunu manipüle etmek için bir araç olarak kullanır. Dini retorik ve terminoloji, dinin ana doktrinlerinin hükümet politikalarına veya eylemlerine tamamen karşıt olduğu durumlarda dahi, hükümet liderleri tarafından yaygın olarak kullanılır.
9. Özel sermayenin gücünün korunması
Faşist uluslardaki sanayi ve iş aristokrasisi, sıklıkla hükümet liderlerini iktidara getirenlerdir. Bunu hükümetle iş dünyası arasında karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki tesis ederek ve belli bir iktidar eliti yaratarak yapar.
10. Emek gücünün baskı altına alınması
Faşist hükümete karşı tek gerçek tehdit emeğin örgütlü gücü olduğundan, işçi sendikaları ya tamamen saf dışı edilir ya da şiddetle baskı altına alınır.
11. Aydınların ve sanatın küçümsenmesi
Faşist uluslar, yüksek öğrenim ve akademiye karşı açık bir düşmanlığı körükler ve teşvik eder. Profesörlerin ve diğer akademisyenlerin sansüre uğraması, hatta tutuklanması yaygındır. Sanatta ifade özgürlüğü açıkça saldırı altındadır ve hükümetler genellikle sanata bütçe ayırmayı reddeder.
12. Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma
Faşist rejimlerde, polislere kanunları zorla uygulamaları için neredeyse sınırsız bir yetki verilir. İnsanlar genellikle, polisin suistimallerine göz yummaya ve hatta vatanseverlik adına sivil özgürlüklerden feragat etmeye razı olur. Faşist uluslarda, sınırsız güce sahip ulusal bir polis kuvveti vardır.
13. Adam kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama
Faşist rejimler neredeyse her zaman, yönetim kadrolarına birbirini atayarak hükümetin güç ve otoritesini onları hesap vermekten korumak için kullanan bir grup ahbap ile müttefikleri tarafından yönetilir. Ulusal kaynakların ve hatta hazinenin tahsisi ya da bunların hükümet liderleri tarafından açık bir şekilde gaspı, faşist rejimlerde rastlanmayan bir olgu değildir.
14. Hileli seçimler
Faşist uluslardaki seçimler bazen tamamen göz boyama amaçlı yapılır. Diğer zamanlarda ise seçimler, çamur atma kampanyaları, hatta muhalefet adaylarının öldürülmesi, seçmen oylarının ve seçim bölgelerinin kontrolü için yasama kurumlarının alet edilmesi ve medya manipülasyonu gölgesinde yapılır. Faşist uluslar, tipik olarak kendi yargı sistemini seçimleri manipule ya da kontrol etmek için kullanır.
Maddelerin tercümesi kaynak: Bianet